Mahkeme Anter iddianamesini kabul etti, bir numaralı sanık Yeşil
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1992 yılında öldürülen yazar Musa Anter cinayetine ilişkin hazırladığı iddianame, 7'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. İddianamede, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım, bir numaralı sanık oldu. Yeşil ile bi
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-05 15:17:08
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 30 sayfalık iddianame 7'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, olayla ilgili geçen yıl Şırnak'ın Kumçatı Beldesi'nde yakalanarak sevk edildiği mahkemece tutuklanan Hamit Yıldırım, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım, hakkında yakalama kararı bulunan Aziz Turan (Abdulkadir Aygan) ve Savaş Gevrekçi sanık olarak yer aldı. İddianamede sanıklar hakkında, 'Taammüden adam öldürmekten' ağırlaştırılmış ömürboyu, 'Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvikten' de 20 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamede yazar Musa Anter maktül, Orhan Miroğlu ise mağdur olarak yer aldı. İddianamenin giriş kısmında JİTEM'in kuruluşu ve yapısı başlığı altında Jandarma Genel Komutanlığı'nın 2012 yılında gönderdiği yazıya yer verildi. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nın 1987 tarihinde, İçişleri Bakanı onayıyla kurulduğu belirtilen iddianamede, yapının 1988 yılında güçlendirilerek isminin 'Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı' olarak değiştirildiği belirtildi. İddianamede, 1990 yılında İstihbarat Grup Komutanlığı olarak Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Van'da toplam 4 grubun Genelkurmay oluruyla kurulduğu belirtildi. Güçlendirilme ve isim değişikliğinin geçici görev ve deneme şartıyla yapıldığı bildirilen iddianamede, "Mayıs 1990'da geçici ve deneme maksatlı başlatılan uygulamaya son verilerek 30 Kasım 1997'ye kadar görev yapan bu yeni yapının teşkil edildiği." ifadelerine yer verildi.
JİTEM JANDARMA BÖLGE VE ASAYİŞ KOMUTANLIKLARININ EMRİNE GEÇTİ
JİTEM'in yapısı hakkında önemli bilgilerin yer aldığı iddianamede, JİTEM'in özellikle Güneydoğu illerinde güçlü bir teşkilata sahip olduğu vurgulandı. İddianamede, "1990-2002 yılları arasında Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığına bağlı görev yapan tim komutanlıkları ile ilgili olarak; 14 Mayıs 1990'da İçişleri Bakanı onayıyla kurulan 4 İstihbarat Grup Komutanlığından birinin iyarbakır 3'üncü İstihbarat Grup Komutanlığı olduğu (diğerleri Ankara, İzmir, Van ). Diyarbakır 3'üncü İstihbarat Grup Komutanlığının kuruluşunda bunların; Mardin 1 'inci, Silopi 2'nci, Diyarbakır 4'üncü, Batman 6'ncı İstihbanrat Tim Komutanlıkları olmak üzere 4 İstihbarat Tim komutanlığının bulunduğu, 18 Temmuz 1991'de Ankara'da bulunan İstihbarat Gruplar Komutanlığı karargâhının lağvedilmesi üzerine, Diyarbakır 3'üncü İstihbarat Grup Komutanlığının Diyarbakır'da konuşlu bulunan Jandarma Asayiş Komutanlığına bağlandığı görülmektedir. Ayrıca Van İstihbarat Grup Komutanlığının da lağvedilmesi üzerine bu grup komutanlığına bağlı olan Van 7'nci ve Elazığ 8'inci Jandarma İstihbarat Tim Komutanlıklarının da Diyarbakır İstihbarat Grup Komutanlığına bağlandıkları, 1991-1996 yılları arasında bu teşkilat yapısı ile görev icra edildiği, 1996 yılında Elazığ İstihbarat Tim Komutanlığının Diyarbakır İstihbarat Grup Komutanlığının kuruluşundan çıkarılarak Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığına bağlandığı, 23 Mayıs 1997'de yapılan bir düzenlemeyle, Batman'da İstihbarat Grup Komutanlığının teşkil edilerek, Batman, Silopi ve Van İstihbarat Tim Komutanlıkları ile Hakkari ve Bitlis'te yeni oluşturulan İstihbarat Tim Komutanlıklarının Batman İstihbarat Grup Komutanlığına bağlandıkları, Batman İstihbarat Grup Komutanlığının da Batman Jandarma Bölge Komutanlığının kuruluşuna verildiği, 30 Kasım 1997'de yapılan bir düzenlemeyle, Jandarma Asayiş Komutanlığı kuruluşunda bulunan Diyarbakır İstihbarat Grup Komutanlığı, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığına bağlandığı, Mardin ve Diyarbakır İstihbarat Tim Komutanlıklarının bulundukları illerdeki il jandarma komutanlıklarının harekat kontrolüne verildikleri bildirilmiştir." denildi.
"JİTEM, İŞKENCELİ SORGUYLA BİLGİ ALDIKTAN SONRA KİŞİNİN KAFASINA SIKARAK İNFAZ EDER"
İddianamenin JİTEM'in çalışma şekilleri bölümünde ise ilginç bilgilere yer verildi. Tanıkların anlatımına göre JİTEM, terör örgütü işbirlikçilerinin ev ve iş adresleri varsa otolarının plakası, işe gidiş dönüşleri, saatleri her şeyi tespit ettikten sonra işe başlıyor. İddianamede, "Daha sonra şahıs bir süre izlenir. Tüm istihbarı bilgiler tamamlandıktan sonra hedef şahsın peşine ekip görevlendirilir. Şartlara ve ihtiyaca göre personel görevlendirilir. Görevlendirilen ekip riske girmeden şahsı en elverişli anda kendisine sivil polis süsü vererek araca bindirir. Eğer hedef, arabaya binmemek için direnirse şahsa karşı duruma göre şiddet uygulanır. Araca bindirilen şahıs aracın arka orta koltuğuna oturtulur. Her iki tarafında da birer personel oturur. Şahsın başı öne eğdirerek çevreyi görmesi engellenir. JİTEM'e yaklaşıldığında şahsın gözleri bir bez bantla bağlanır. Bundaki maksat, yakalanan şahsın nereye götürüldüğünü görmesini engellemektir. Elleri de arkadan bağlanır veya kelepçelenir. Mümkün olduğu kadar kimse görmeden şahıs JİTEM'in kapısından içeri alınır ve hücreye konulur. Şahsın konumuna göre hemen veya daha sonra sorgu faslına geçilir. Duruma göre bazen JİTEM komutanı bizzat sorguya katılır ve kendi elleriyle işkenceli sorgu yapar. Ayrıca, istihbarat astsubayı ve uzman çavuşlar ile sivil memur olarak JİTEM kadrosuna alınan eski örgüt mensupları da bu sorgularda danışman/tercüman olarak görev alır. Sorgu odasında bulunan personelin hepsi şu veya bu oranda dayak ve işkenceye iştirak etmek mecburiyetindedir. Orada duygusallığa yer yoktur. Asli görevi ne olursa olsun, oradaki herkes "suç ortaklığı yapmalıdır" ilkesi geçerlidir. İşkence yapmayan personele, amirleri tarafından şüphe ile bakılır. Sorgudaki işkence sınırsızdır: Kaba dayak atma, Filistin askısı, sorgudaki kişinin ayaklarından tavana asılması, ayaklarına araba lastiği bağlanıp tavana asılması, çırılçıplak soyularak vücudunun üzerinde sigara söndürülmesi, üzerine soğuk su dökülmesi, günlerce aç ve susuz bırakmak, tehdit ve şantaj, küfür ve hakaret vb. yöntemler uygulanır. 1990 yılından başlayarak, JİTEM tarafından illegal olarak kaçırılan ve sonra infaz edilen birçok kişinin üzerinde bu işkence yöntemleri uygulandı. Kendiliğinden çözülen ve bildiği her şeyi itiraf edenlere dayak atılmaz ve yumuşak davranılırdı. Gerekli bilgiler alındıktan sonra onlara da her türlü hakaret yapılırdı. İşkenceli sorgulamada istenilen bilgiler alındıktan sonra şahıs, kablo veya iple boğulmak veya arazide kafasına kurşun sıkılmak suretiyle infaz edilirdi, öldürülen kişi ya halka korku salmak maksadıyla açık araziye çuval içerisinde atılır, ya da rastgele kazılan bir toprak çukura gömülürdü." ifadelerine yer verildi.
PKK MUSA ANTER'DEN 20 MİLYON İSTEDİ, ANCAK ANTER VERMEDİ
İddianamede, Anter olayı da ayrıntılı bir şekilde yer aldı. Anter'in evlatlık olarak aldığı Süphan Mete'nin otopsi sırasında verdiği ifade de iddianamede yer aldı. Mete, 1995 yılında verdiği ifadede, Musa Anter'in OHAL Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu ile alkol alması, Nevruz'da ateş yakarak askerler ile birlikte ateşin üzerinden atlaması nedeniyle PKK tarafından suçlandığını söyledi. PKK'nın Anter'den yardım adı altında 5 milyon lira istediğini belirten Süphan Mete, bu parayı ödememesi üzerine cezalı olarak daha sonra kendisinden 20 milyon lira istendiğini söyledi.
Haber Ara