Kürt siyasetçi Güçlü: PKK çoğu yerde TİKKO adıyla kendini kamufle ediyor
Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, PKK'nın ileri sürüldüğü gibi silahlı güçlerinin ne tümünü ve ne de yarısını Kuzey Irak'a çekmediğini söyledi. Örgütün silahlı güçlerinin 'çeker' göründüğünü dile getiren Güçlü, "Oysa silahlı güçleriyle, alanlard
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-07-04 11:14:34
Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan İbrahim Güçlü, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Başından beri PKK'nın mutlak anlamda silah bırakmayacağını savunanlardan biri olduğunu hatırlatan Güçlü, PKK'nın silahla var olan bir yapı olduğuna dikkat çekti. PKK'nın silahtan arındığı zaman varlık koşulunun ortada kalkmış olacağını belirten Güçlü, "Bu durumda PKK nasıl olur da silahlı yapıdan vazgeçer, silahları bir tarafa bırakarak, siyasi hayata karışır?" diye sordu.
"PKK YÖNETİCİLERİ ÇOK YÖNLÜ HUKUKSAL SORUŞTURMA VE CEZAEVİ MÜEYYİDELERLE KARŞI KARŞIYA"
PKK yöneticilerinin çoğunluğunun ise silahlı yapısı ile karizma ve statü kazandığını dile getiren Güçlü, "PKK'nın silahlı yapısının son bulması, onları boşluğa düşürecek, tabir caizse apoletlerinden arındırarak, kıymeti harbiyesi olmayan, kimliksiz kişiler haline getirecektir. Bunu hesap eden ve bilen PKK yöneticileri, PKK'nın silahlı yapısından vazgeçer mi? PKK yöneticileri, bundan dolayı, en azından kendi konumlarını ve imtiyazlarını koruyan bir statü kazanmadan, mevcut statülerinden vazgeçmeleri olanaklı değildir. Ayrıca PKK yöneticileri, çok yönlü hukuksal soruşturmalar ve cezaevi müeyyidelerle karşı karşıyalar. Sivilleşmeleri, dağdan ovaya inmeleri halinde, büyük cezalara çarptırılacaklarını da biliyorlar." değerlendirmesinde bulundu. PKK'nın istekleriyle devletin istekleri arasında köklü bir farklılıklar olduğunun altını çizen Güçlü, bu farklılıkları görmeden ve somutça saptamadan, yapılacak görüşme ve müzakerelerden başarı elde etmenin olanaklı olmadığını vurguladı.
"SİLAHLI GÜÇLERİN SON BULMASI HALİNDE PKK'NIN SİYASET ÜZERİNDEKİ TEKELİ SON BULACAK"
"Devlet-hükümet, PKK'yı silahsızlandırmayı amaçlıyor. Bu nedenle de PKK'nın silahı bırakmasını istiyor. Başka bir tanımla, PKK'nın varlık koşulunu yok ederek, PKK'yı tasfiye etmek istiyor." diyen Güçlü, PKK'nın özgür iradeye sahip bir örgüt olmadığını belirterek bölgesel anlamda bir vesayet iradesine sahip olduğunu kaydetti. O bölgesel vesayet iradesinin, kısmen ve taktik olarak PKK'nın özgür hareket etmesine izin verse bile, bu iznin uzun süremeyeceğini anlatan Güçlü, şöyle devam etti: "PKK silahlı güçleriyle Kürdistan'da bir korku imparatorluğu yaratmış, siyasal yapısıyla bu korku imparatorluğunu sürdüremez. Silahlı güçlerinin son bulması halinde Kürdistan'da siyaset üzerindeki tekel son bulacak, siyaset demokratikleşecek, çoğulculaşacak. Bütün bunlar da PKK'nın panzehiri gelişmelerdir." şeklinde konuştu.
"KURUCU İRADENİN PKK ÜZERİNDEKİ ETKİNLİĞİ HALEN DEVAM EDİYOR"
PKK'nın kendi silahlı güçleriyle belirli bir bölgede egemen olmak istediğine dikkat çeken Güçlü, örgütün bir dönem önce Devrimci Halk Savaşı'nı başlattığını açıkça ilan ettiğini hatırlattı. Bu stratejiye bağlı olarak da Şemdinli'de "kurtarılmış bölge" atılımı yaptığını anlatan Güçlü, "O günden bugüne ne değişti de PKK Devrimci Halk Savaşı stratejisinde vazgeçti de silah bırakmaya razı oldu? Ayrıca PKK, devlet-hükümetle müzakereyi zaman kaybı, devrimci reflekslerden uzaklaşma, gevşeme, devlete karşı silahlı devrimci savaşı kazanmak için yapılması gereken hazırlıkları engelleme olarak değerlendiriyor; daha sıkı bir hazırlığı, şiddete dayalı mücadeleyi aralıksız devam ettirmeyi planlamayı doğru buluyordu. Yine ne oldu da PKK bu yaklaşım ve perspektiften uzaklaşarak devlet-hükümetle müzakereyi benimsedi." dedi.
Güçlü, PKK'nın devlet tarafından kurulduğu göz önüne alındığı zaman, kurucu iradenin hala PKK üzerinde etkinliğinin devam ettiğini ya da devam etmesi için her fırsatı kullanmaya çalıştığını ifade etti.
"PKK ÇEKİLMİYOR ÇEKER GÖRÜNÜYOR; BASKI POLİTİKALARINI SİLAHLI GÜÇLERİYLE SÜRDÜRÜYOR"
"İleri sürüldüğü gibi PKK silahlı güçlerinin ne tümünü ve ne de yarısını Güney Kürdistan'a çekmiş değil." diyen Güçlü, "Kürdistan'ın kuzeyinden silahlı güçlerini çeker görünmekte. Oysa silahlı güçleriyle, alanlardaki hegemonyasını korumakta ve genişletmekte ve kendi dışındaki Kürt kesimleri üzerinde de baskı politikalarını silahlı güçleriyle sürdürmektedir. Kandil'e yoğun bir şekilde gençler götürülmekte ve gençler eğitilmeye çalışılmaktadır. Bunun amacının onları savaştırmak olduğu tartışmasızdır. Bunun yapılacağını, Sırrı Süreyya açıkça belirtmişti. Aysel Tuğluk, PKK daha yarım asır PKK'nın silahlı güçlerini koruyacağını söylemişti. Öcalan, gerilla ve özel savunma güçlerinin sayısının düşmeyeceğini ve sayısının yüz bine ulaşacağını, kamuoyuna sızdırılan tutanaklardan ifade edilmişti. Dersim bölgesinde, PKK'nın tek bir gerillası yerini terk etmediği gibi, Karadeniz yöresinden gelen gerillalarını Dersim'e yerleştirmişlerdir. Çoğu yerlerde de TİKKO adıyla kendilerini kamufle etmektedirler. PKK'nın Kandil'deki yetkilileri de bu doğrultuda birçok açıklama yapmışlardı. Bence PKK bu açıklamalar uygun hareket etti. Bir tiyatro oynandı, bu tiyatro oyunu sona geldi. Hükümet de esas olarak PKK'nın bu gerçeğini biliyordu. Hükümet de Öcalan'a dayanarak PKK'yı silahsızlandırırsa büyük kâr elde edecekti. Ama bunu yapamayacağını biliyordu. En azından bir dönem silahlı çatışmaları durdurur, PKK silahlı güçlerini kısa bir süre içinde de olsa Güney Kürdistan'a çekmesini sağlarsa bu hem bir başarı, hem de seçimleri atlatmanın iyi bir enstrümanı olarak düşünülüyordu." diye konuştu.
"OLAYLAR PKK TARAFINDAN ORGANİZE EDİLİYOR"
"Ama gelinen nokta, yine başa dönmek, kriz, Kürt millet sorununda çözümsüzlük." diyen Güçlü, Lice'deki karakol olayı ile Cizre'deki asayiş kontrolü başta olmak üzere son olayların da geçmişi hatırlattığını ifade etti. Olayların PKK tarafından organize edildiğini dile getiren Güçlü, şunları söyledi: "Bütün bu olaylar PKK tarafından organize edildiği halde, bu olaylara doğrudan sahip çıkmıyor. İnsanları örgütleyip, demokratik protesto biçimleriyle alakası olmayan bir tarzda, askerlerin üstüne sürmesine, katliamı hazırlayıp, kullanmak istemektedir. Lice'deki karakol olayı bunun en somut örneğini oluşturmaktadır. Lice olayının uyuşturucu baronlarının işi olduğu konusundaki görüşler, bir manipülasyondur. PKK istemeden bu tür olayların olması şimdilik olanaklı görülmemektedir. Elbette ki Kürtler Kürdistan'da karakolların yapılmamasını, ordunun Kürdistan'dan çekilmesini isteme haklarına sahiptirler. Bunu yaparken, demokratik ve sivil itaatsiz bir mücadele biçimini kullanmalıdırlar. Yoksa demokratik ve sivil mücadele biçimi altında, silahlı mücadelenin bir biçiminin kullanılması hareketin sivil, demokratik, meşru yapınsa darbe vurur. Lice'de bu yapılmıştır. PKK kendi silahlı mücadele biçimini, sivillik maskesi altında sürdürmüştür. Bunun yanı başında devletin üniter, sömürgeci yapısının korumasını isteyen, devletin demokratikleşmesini savunan PKK'nın karakollara ve orduya karşı çıkmasının da anlaşılır bir yanı olamaz. PKK, başından beri silah bırakmayacağını her davranışıyla ortaya koymaktadır. PKK sadece taktik olarak, Öcalan istediği ve bazı amaçlarını gerçekleştirmek için silahlı hareketleri yapmama taktiğini izlemiştir.
Devlet/Hükümet de, PKK sorunu ile Kürtlerin kollektif ulusal ve demokratik haklarını ayrıştırmayarak; Kürtlerin ulusal ve demokratik haklarını verme konusunda bir girişim yapmama sorumsuzluğuna düşmüştür. Bu nedenle, önümüzdeki günler, yeni gelişmelere, krizlere, çatışmalara gebe durumundadır."
Haber Ara