Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ABD Kongresi'nde Gezi Parkı mesaisi

ABD Kongresi'nde, Türkiye'de yaklaşık 3 hafta süren Gezi Parkı protestolarının değerlendirildiği özel bir oturum düzenledi. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi tarafından gerçekleştirilen oturumda, ABD'li 5 milletvekili 5 Türk ve ABD'li uzmanı

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-06-27 06:40:34

ABD Kongresi'nde Gezi Parkı mesaisi
ABD Kongresi'nde, Türkiye'de yaklaşık 3 hafta süren Gezi Parkı protestolarının değerlendirildiği özel bir oturum düzenledi. Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi tarafından gerçekleştirilen oturumda, ABD'li 5 milletvekili 5 Türk ve ABD'li uzmanı dinledi.

"Yol Ayrımındaki Türkiye: Gezi Parkı Protestoları Bölgedeki Demokrasi İçin Ne Anlama Geliyor?" başlıklı programda kapsamında ABD'li milletvekilleri Avrupa ve Avrasya Alt Komisyon Başkanı Cumhuriyetçi Parti Üyesi Milletvekili Dana Rohrabacher'in talebiyle bir araya geldi.

Rayburn çalışma binasında gerçekleşen oturumun açılış konuşmasını yapan Dana Rohrabacher yaptı. Konuşmasında Gezi Parkı'ndan ziyade Türkiye'nin dış politikasına değinen Rohrabacher, son yıllarda Türk dış politikasının yönünü bulma konusunda sıkıntılar yaşadığını iddia etti.

Türkiye'nin geçmişte Suriye ile yakın ilişkileri olduğunu, Filistin'deki Hamas yönetimini ve İran'ın nükleer programına destek verdiğini belirten Rohrabacher, Suriye'deki iç savaşın bu durumu değiştirdiğine dikkat çekti. Rohrabacher, bölgedeki karışıklık sonrası Erdoğan'ın tekrar batıya yöneldiğini savundu.

Türkiye'deki Sünni Müslümanların, Suriyeli Sünni muhaliflere doğal bir sempati duyduğunu belirten Rohrabacher, "Bu sempati henüz Erdoğan'ın muhalifleri destekleme politikasını ve mültecileri kabul etmeyi içermiyor. Eğer Obama Yönetimi muhaliflere yönelik ABD yardımlarının artırılması konusunda ciddi ise Türkiye ile çalışmak zorunda; şuanda olduğu gibi. Ama Türkler gerçekte kimi destekliyor? Ne tür kişilerden söz ediyoruz? Erdoğan Hükümeti ne kadar güvenilir bir ortak?" şeklinde konuştu.

Rohrabacher konuşmasının sonunda oturumun Türkiye'yi hırpalama amaçlı olmadığını, aksine Türkiye'nin içte ve dışta yaşadığı zorlukların ve bunların ABD menfaatlerine olabilecek etkisinin konuşulacağını vurguladı.

GEZİ PARKI AK PARTİ'NİN YÜZLEŞTİĞİ EN BÜYÜK ZORLUK

Oturumda ilk söz alan uzman Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Direktörü Soner Çağaptay, Türkiye'nin NATO üyesi olması ve bölgedeki konumu itibariyle ABD için önemine dikkat çekti. Birçok kişiye göre yaklaşık bir ay süren protestoların AK Parti Hükümetinin başa geldiğinden bu yana yüzleştiği en büyük zorluk olduğunu belirten Çağaptay, AK Parti'nin iktidar olduğu süre içinde Türkiye'de olumlu gelişmeler yaşandığını ifade etti.

Çağaptay, 2002'den bu yana AK Parti'nin sağlam ekonomi politikası ile Türkiye'nin büyük bir orta sınıftan oluşan zengin bir ülke olduğunu bunun ülke tarihinde bir ilk olduğunu söyledi.

Protestoların Arap Baharı'na benzetilmesine katılmayan Çağaptay, yaşanan olayların Türkiye'nin gelişmişliğinin bir göstergesi olduğunu söyledi. Çağaptay, "Partinin ekonomi politikaları sonucu artış gösteren orta sınıf, artık bireysel özgürlüklere daha bağlı ve şimdi AK Parti'nin yönetim tarzına ve siyasi otoriter girişimlerine karşı çıkıyor. Bu gösteriyor ki ekonomik kalkınmanın daha fazla demokrasiye yol açtığı modernizasyon teorisi fikri Türkiye'de yaşanıyor." şeklinde konuştu.

AK Parti hükümetinin yaşanan olaylardan dolayı ciddi bir zayıflama yaşamayacağını, hala yüzde 50'lik bir kesimin Erdoğan'a destek verdiğini belirten Çağaptay, protestoları 'yerel bir hareket' olarak değerlendirerek hükümetin buna kulak vermesi gerektiğini söyledi.

YAŞANANLAR TÜRKİYE'NİN BÖLGEDEKİ ROLÜ İÇİN İYİ DEĞİL

Eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey konuşmasında Türkiye'de göreceli olarak iki taraflı bir çekişme yaşandığına dikkat çekti. Yaşananları bu açıdan normal karşılayan Jeffrey, "Bu demokratik ülkelerin dönüşüm şekli. Biz bunu Orta ve Güney Amerika'da da gördük. Birçoğunuz o ülkelere gittiniz ve geliştiklerini gördünüz. Onlar bunu adım adım yaptı. Türkiye'de de şuanda bu oluyor." dedi.

Bununla beraber hükümetin protestolardaki reaksiyonu sonrası birçok kişide çeşitli konularda kaygı oluştuğunu belirten Jeffrey, bu kaygıların eylemcilere karşı güç kullanımının şiddeti, ifade özgürlüğü, protesto özgürlüğü ve özgür medya konularında olduğunu söyledi.

Eylemcilerin bir kısmının şiddet yanlısı ve radikal görüşlere sahip olduğunu ifade eden Jeffrey, bununla birlikte bazı durumlarda barışçıl görünen protestolarda dahi güç kullanımı olduğuna dikkat çekti.

Eylemler sebebiyle borsanın düştüğünü, Türk Lirası'nın ABD Doları karşısında değer kaybettiğini ve turizmin etkilendiğine dikkat çeken Jeffrey, bunların ülkenin ticaret, diplomasi ve askeri yönden gelişmiş dünyaya olan entegrasyonunu etkileyeceğini belirtti.

Son olarak bölgenin en kötü dönemlerinden birini yaşadığını belirten Jeffrey, "Türkiye'de yaşanan çatışmalar, Türkiye'nin geleceği için iyi değil, Türkiye'nin ekonomisi için iyi değil, Türkiye'nin bölgedeki rolü için iyi değil" şeklinde konuştu.

EYLEMLERİN SEBEBİ HAYAT TARZINA MÜDAHALE

Gazeteci Kadri Gürsel ise protestoların sebeplerini sıraladığı konuşmasında asıl etkenin kişisel hayat tarzına müdahale sayılabilecek uygulamalar olduğunu iddia etti.

Küçük çaplı protestolara dahi hoşgörü gösterilmemesi, Başbakan Erdoğan'ın kaç çocuk sahibi olunması gerektiği yönündeki açıklamalarını eylemlerin bir sebebi olarak gösteren Gürsel, "Son olarak 'dayatma' olarak tanımladığı alkol düzenlemesinin büyük bir kesimde hükümetin yaşam tarzlarına ve özgürlüklerine karıştığı düşünmesine sebep olduğunu iddia etti.

Gürsel ayrıca eylemlerdeki öncü kesimin basında 90 nesli olarak adlandırılan iyi eğitimli genç nüfus olduğunu savundu.

Siyaset ve Toplum Araştırmaları Merkezi'nin (SETA) Washington Araştırma Direktörü Kadir Üstün, Gezi Parkı olaylarının Arap Baharı'ndan ziyade New York'taki 'Wall Street'i işgal et' eylemlerine benzetilebileceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın sert ifadelerinin protestocular arasındaki bazı yasadışı örgüt mensuplarına ve şiddet eğilimli gruplara olduğunu söyleyen Üstün, Türkiye'de gençleri meşru taleplerinin gerçekleştirilmesi durumunda demokrasinin güçleneceğini ve bölgede ilham kaynağı olacağını vurguladı. Üstün, "Bugünkü tartışmalar, demokrasiye sahip olmamız ya da olmamız değil, toplumun tüm katmanlarını daha iyi bir demokrasiyi nasıl oluşturabileceğimizdir." şeklinde konuştu.

HÜKÜMETİN MÜDAHALESİ 'YASADIŞI'

Oturumdaki bir diğer konuşmacı Hudson Enstitüsü İslam, Demokrasi ve Müslüman Dünyasının Geleceği Merkezi Direktörü Hillel Fradkin hükümetin eylemcilere karşı güç kullanımının orantısız olmaktan ziyade 'yasadışı' olduğunu iddia etti.

Başbakan Erdoğan'ın çoğunluğun oyunu alması dolayısıyla istediğini yapabilme iddiasında olduğunu belirten Fradkin, Erdoğan'ın demokrasi anlayışının liberal demokrasi ile bağdaşmadığını savundu.

Kongre'deki oturuma Dana Rohrabacher'in yanı sıra Demokrat Parti Milletvekilleri Bill Keating, Gerry Connolly, Gregory Meeks ve Alan Lowenthal da katıldı.


SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara