Hürriyet Gazetesi yazarı Hüseyin Yayman'ın bugünkü köşe yazısı ;
Bir süredir Taksim olaylarının gölgesinde kalan çözüm sürecinde ikinci perde açılıyor.
Önce yaşananları kısaca hatırlayalım…
21 Mart’ta Öcalan ‘silahlı mücadele döneminin son bulduğunu’ ilan etti.
Mayıs ayında PKK yurt dışına çekilme kararı aldı.
Sürecin karşılıklı adımlarla yürüyeceğini daha önce de söylemiştik.
Birinci aşamada daha çok örgütün yapması gereken ödevler var.
İkinci aşamada ise devletin sorumlulukları bulunuyor.
Birinci aşamadaki örgütün adımlarından sonra şimdi sıra ikinci perdede.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER NEDEN YOK?
İlk BDP heyeti 3 Ocak 2013’te İmralı Adasına gitti.
Heyet Ahmet Türk ve Ayla Akat’tan oluşuyordu.
Yedincisi gerçekleşen dünkü görüşmede ise Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan vardı.
İlk ziyaretlerde Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın olmaması eleştirilmişti.
Demirtaş sonraki heyetlere dahil oldu ve herhangi bir sorun çıkmadı.
Şimdi ise Sırrı S. Önder konusu üzerinden kriz çıkarılmak isteniyor.
Sırrı S. Önder bu süreçteki kritik isimlerden biri ve önümüzdeki dönemde ismini daha sık duyacağız…
Teorik olarak Sırrı Süreyya Önder’in son ziyarette olması gerekiyordu.
Hükümete, S. Demirtaş, S.S. Önder, P. Buldan ve G. Kışanak’tan oluşan bir liste verildi.
Ancak hükümet kanadından yapılan değerlendirmede Demirtaş ve Buldan onay buldu.
BDP ise hükümetin bu teklifini kabul etmedi.
KRİZİ HAKAN FİDAN ÇÖZDÜ…
Hakan Fidan’ın araya girmesi ve Pazar günü İmralı’yı ziyaret etmesiyle sorun aşıldı.
BDP, İmralı adasına gidişin 15 günlük rutine binmesini istiyor.
Hükümet ise bunun istismar edilmesi endişesi yaşıyor.
Daha önce de söyledim.
Görüşmeye kimin gittiğinden çok sonuç önemli.
Öcalan’ın, Fidan’a güveniyor ve inanıyor olması çözüm için büyük şans.
Geçmişte ‘oyalandığını ve kandırıldığını’ düşünen Öcalan, bugün farklı bir tutum sergiliyor.
Hazırladığı yeni mektubu Demirtaş’a veren Öcalan, sürece dair değerlendirmelerde bulunuyor
SORUN YOK, MESAJ KAYGISI VAR!
Sürece hükümet cephesinden bakıldığında herhangi bir sorun görülmüyor.
Hükümet geri çekilme sürecini izlerken, örgüte katılmaları dikkatle not ediyor.
Çözüm sürecine desteğin Mart’tan bu yana düzenli olarak arttığı ifade ediliyor.
BDP cephesinden bakıldığında ise özellikle takvim ve usul konusunda ciddi eleştiriler var.
BDP, başta yeni anayasa olmak üzere demokratik reformların hızla tamamlanması istiyor.
Güven ve muhataplık sorununu çözen Ankara bu defa zamanlama konusunda sorun yaşıyor.
Aslında son günlerde olanlar tarafların tabanlarına mesaj kaygısı taşıyan taktik hamleler.
Herkes görevini biliyor ancak bunu zamana yayıp, masada güç kaybetmek istemiyor.
İKİNCİ AŞAMADA NELER VAR?
Takvim konusunda bazı sorunlar olsa da ikinci aşamanın içeriğinde sorun bulunmuyor.
Bu bağlamda Ankara, yeni demokratikleşme paketi konusunda adım atmaya hazırlanıyor.
Tekil olarak verilen sözlerden çok topyekün bir demokratikleşme seferberliği sözkonusu.
Ancak özellikle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, anayasa, özgürlüklerin alanının genişletilmesi, Öcalan’ın ve örgüt yöneticilerinin durumu bir adım öne çıkıyor.
İkinci aşamada atılacak adımlardan çok algının doğru yönetilmesi gerekiyor.
Burada da asıl sorumluluk hükümete düşüyor.
Yeni adımlar konusunda hükümetle BDP arasında görüş farkı olduğu gibi BDP ile PKK arasında da yaklaşım farkı bulunuyor.
Selahattin Demirtaş’ın Cemil Bayık’la Kandil’de yaptığı görüşmede bu görüş farkının açıkca ortaya çıktığı iddia ediliyor.
‘SAVAŞMAYA BAŞLAYIN’!
Bütün bunlar olurken geçen hafta Ankara’da ilginç bir buluşma gerçekleşti.
Güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre bazı yabancı misyon temsilcilerinin de olduğu toplantıda ‘PKK’ya yeniden savaşmaya başlayın’ telkini yapıldı.
Çözüm sürecini ‘yerli bir modelle’ yürümesinden rahatsız olan ve masada yer bulamayan güçler açık biçimde ‘hükümeti hizaya getirmek’ istiyor.
Ancak, örgütün Öcalan’a rağmen hareket etmesi şimdilik pek mümkün görünmüyor.
Fakat oyun içinde oyunun olduğu bu süreçte reform gündeminden sapmamak gerekiyor.
Sonuç olarak çözüm sürecinde herhangi bir sorun yok ancak sorun çıkmasını isteyenler var!