Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Saldırıya uğrayan annenin savcılık ifadesi

Başbakanın sözünü etmiş olduğu,bebeği ile birlikte saldırıya uğrayan anne o anları Elif Çakır'a anlatmıştı. Biraz vicdanı olan herkesi dehşete düşüren o röportajdan sonra şimdide savcılığa vermiş olduğu ifadede bazı ayrıntılar insanlıktan utandıracak cinsten...

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-06-14 19:48:40

Saldırıya uğrayan annenin savcılık ifadesi


Habervaktim.com'dan Arzu Erdoğral'ın bugünkü yazısı : 


Sözde Gezi eylemcilerinin başörtülü bir kadına yönelik gerçekleştirdiği insanlık dışı şiddetin gündeme gelmesinin ardından Z.D’nin basına yansıyan açıklamaları biraz vicdanı olan herkesi dehşete düşürdü. Hele birde Z.D’nin savcıya verdiği ifadede bazı ayrıntılar vardı ki okuduğumda bir kez daha insanlık adına utandım. Şimdi öğrendiklerimi aynen sizlerle paylaşıyorum…

Z.D’nin Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne şikayet dilekçesi vermesiyle birlikte dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ediyor. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ali Güngör, Z.D’nin ifadesine başvurduktan sonra dosya savcı Rasim Işıkaltın’a ulaşıyor.

Z.D İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na 11 Haziran günü verdiği ifadesinde olayı şöyle anlatıyor:

1 Haziran 2013 saat 20:00 sularında Kabataş Vapur İskelesi trafik ışıklarından karşıya geçtim. Vapurdan inmiştim ve 6 aylık çocuğum da bebek arabasında yanımdaydı. Eşimi bekliyordum.

Bu sırada Gezi Parkı eylemcilerini gördüm. Etrafımda toplandılar. Başörtülü olduğum için laf atmaya başladılar. Arkamdan yaklaşan bir kişi başımdaki örtüyü çekti. Diğerleri de hakaret ediyordu. “Arkadaşlar Tayyip’in o…pusu buldum gelin” diye bağırınca çevremdeki kalabalık arttı.

Darp etmeye başladılar. İnanılmaz hakaretlerde bulunuyorlardı. Şiddetli bir tokat üzerine yere düştüm. Sendeleyerek kalktıktan sonra bir tanesi arkama geçip bana yapıştı ve cinsel tacizde bulundu.

Çocuğum bebek arabasındaydı. Bebek arabasına zarar verdiler. Şiddetli şekilde sallıyorlardı bebek arabasını. Bebeğime gözüm iliştiğinde şiddetli şekilde sarstıklarını gördüm. Sonra devam eden saldırılar sebebiyle her yanıma tekmeler ve tokatlar vuruldu.

En son artık bir tanesi üzerime işedi. Kendimden geçmişim. Uyandığımda üzerim sidik kokuyordu. Şikayetçiyim…

---------------------------

Meşru bir hak talebi ile başlayan Gezi Parkı eylemlerine illegal örgütlerin nasıl karıştığını ve neler yapıldığını görüyoruz günlerdir…

Taksim’de AVM ve rant iddialarına ilk tepki gösterenlerden biri olarak provokatörlerin araya girmesiyle bas bas bağırdık “İsrail, Erdoğan düşene kadar dualarımız Gezi eylemcileriyle diyorsa, CNN aralıksız pompalıyorsa, faiz lobisi bilenmiş bekliyorsa bir durun bekleyin. Gezi Parkı artık hak arama taleplerinin adresi olmaktan çıkmıştır, tepkiyse bunun farklı yolları var…” diye!

Bunları kim olarak mı söyledik…

Gezi Parkı’ndaki protestoların şiddete dönüştüğü ilk gün Beyazıt’ta yürürken sağına soluna bakan ve 28 Şubat sürecinde gazeteci kimliği ile linç girişimine uğrayan ve günlerce hastanede yatan biri olarak…

O süreçte bir kızın Atatürk’ün fotoğrafını kaldırıp göstericilere göstermesiyle bununla zafer ilan eden biri olarak…

Başörtülü görünce korkan, ülkeyi geriye götürecekler, herkesin başını zorla örtecekler masalına inanan biri olarak…

Ama bu sözler ve benzerleri birileri için daha çok hakaretin sihirli anahtarı gibi oldu. Gezi eylemcileri arasında yer alan samimi azınlık dışında birçoğu daha çok bilendi.

Z.D’nin başına gelenlerin ardından “Susmak vakardandı korkak sandılar, alttan aldık pasif sandılar be itler genç bir kadına yaptıklarınız karşısında ise nefer oluruz nefer!” adlı tek bir tweet’ten sonra yemediğim küfür, hakaret kalmadı.

Hep o küçümseyici bakışlara, ikinci sınıf insan muamelesine karşı “Bilmiyorlar” diyerek sabreden biri olarak böylesine bir Vandalizm karşısında hiç kimse kusura bakmasın artık benim sabrım kalmadı.

Bir kadın ki başına gelen böylesi kötü bir hadise karşısında infiale sebep vermemek için susuyor ve sonrasında anlatması çok kolaymış gibi konuşuyorsa, söyleyecek hiçbir lafın yoksa da sus bari sus!

Bu olay yalan ve kurmaca diyebilecek derece sizler insanlığınızı ne zaman kaybettiniz bu kadar?

Bilesiniz ki kimsenin temel hak ve özgürlüğüne karışma hakkınız olmadığı gibi İslam düşmanlığının sizi getirdiği nokta pislikten başka birşey değil!

Bir kadına reva gördüğünüz bu şiddet devrimse batsın sizin devriminiz!

Bu ülkenin başına ne geldiyse başörtüsünden değil, sizin gibi ihtilal yaptığını sanan çapulcuların hastalıklı ruhlarından geldi bilesiniz.

Ve şu saatten sonra bilesiniz ki ne bu ülkenin Başbakan’ını ne de hepimizi asmak, ipe çamaşır asmaya benzemez.

Umut ederim ki; “MOBESE kayıtlarını yayınlayın, bunlar kurmaca” diyenler gün gelip böylesine bir hadise ile karşılaşmasınlar.

Ve umut ederim ki ihtilal yapmayı başörtülü bir kadına saldırmak sanan bu aşağılıklar en kısa zamanda hukuk karşısına çıkarılıp en ağır cezayı alırlar.

Unutmayın sonuçları hoşunuza gitmese de demokrasiyi hazmetmek zorundasınız!


BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN, ‘YERLERDE SÜRÜKLEDİLER’ DEDİĞİ ANNE KONUŞTU

Timetürk'ün gündeme getirdiği Başbakan Erdoğan'ın da grup toplnatısında dile getirdiği olayın mağduru anne konuştu....

Z.D, dehşet anlarını anlattı: Bir taraftan ‘Bu üllkenin gerçek sahibi biziz, anladınız mı ulan’ diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. ‘Kutsal başörtüsüymüş, görün bakalım kutsalı, size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular...


Tam bir haftadır kalbimin üzerinde bir ağrıyla yaşıyorum ve her geçen gün o ağrının şiddetiyle yüreğim biraz daha sıkıştığını hissediyorum.

Günlerdir olur olmaz yerde kusuyorum. Kusuyorum, kusuyorum, kusuyorum ama bir türlü içimdeki o lanet olası şey çıkmıyor.

En olmadık yerlerde ağlamaya başlıyorum ‘niye ağlıyorsun? dedikleri anda boğazıma kocaman bir yumru gelip tıkandığını hissediyorum.

Günlerdir elimde tuttuğum bir fotoğraf karesiyle izliyorum, televizyonlardaki Gezi Parkı eylemcilerinin ‘masumiyetini’ anlatan haberlerini.

Esprili çocuklarmış!

Çevre duyarlılığıymış!

Yaşam tarzına müdahaleymiş!

Erdoğan diktatörmüş! AK Parti demokrasi konusunda samimi değilmiş!

Elimde 25 yaşında bakmaya kıyamayacağınız kadar masum, gencecik bir anne ve altı aylık bebeğinin fotoğrafıyla izliyorum olan biteni.

Ve geceleri bir albasması gibi çöküyor üzerime, bağırıyorum bağırıyorum ama kimsecikler duymuyor, sonra sesimin çıkmadığını çıkamadığını fark ediyorum.

Yüreğimdeki o sıkışmışlık hissiyle, çaresizlik hissiyle günlerdir elimdeki o fotoğraf karesini o annenin ve bebeğinin yaşadıklarını herkesin hepinizin gözünün içine sokup ‘Bu mu masumluğunuz? diyerek avazım çıktığı kadar bağırmak istedim... Ama sustum. Hepimiz sustuk. Ben ve olayı bilen bütün arkadaşlarımız tek kelime etmeden sustuk.

Soru sormaya utandım

‘Efsane’ demiştik ‘Provoke amaçlı uydurma haber’ demiştik ‘Özür dileriz’ diyeninden...

Gezi’si de batsın Topçu Kışlası da, böyle bir gözü dönmüşlüğü artık savunmamız mümkün değil diyeninden Gezi Parkı masumiyetini yitirmiştir diyenine...

O gencecik anne ve altı aylık bebeğiyle savcılığa suç duyurusunda bulundukları günün akşamında buluştum.

O kadar zarif bir o kadar naif gencecik bir anne henüz 25 yaşında.

Ve yanında bebek arabasının içerisinde mini minnacık altı aylık bir kız bebeği. Minicik ayakları ve kolları, gözü dönmüş caniler tarafından tırmalanmış o minicik sabi, o kadar sevimli o kadar pozitif ki bebek arabasının içerisinde ağzında emziğiyle sürekli gülümsüyor.

Ben hiç araya girmedim. Hiç soru sormadım. Hem soru sormaya utandım. Hem de eğer sorarsam anlatmaktan vazgeçer diye korktum.

Çünkü kayınpederi, yaşadıklarının kendisi adına utanç verici bir şey olmadığını, bunun kendisine özel bir durum olmadığı konusunda ikna etmeye çalıştığını biliyordum.

Ve iki gün boyunca haber bekledim ‘ne kadarını anlatırsa o kadarını dinleyeceğim’ diye... O anlattıkça benim gözlerim büyüdü. O vahşeti gözümde canlandıramadım bile...

Sarsıldım.

Başörtüsü haa... Vurun şuna...

Genç anne ‘biliyor musunuz bebeğime bile acımadılar’ diyor utanç içerisinde yüzüme bakmadan.

Gözlerini bir yere sabitledi hiç ama hiç yüzüme bakmadan, kısık bir sesle, sanki çok gizli bir şey anlatıyormuş tedirginliğinde anlatmaya başladı.

“Ağaçlar kesilmesin Taksim’e AVM yapılmasın diyerek bir grup duyarlı insanların Gezi Parkı’nda eylem yaptıklarını biliyordum. Arkadaşlarımla birlikte Cumartesi günü Adalar’a gitmeyi planlamıştık. Gittik. Ve Adalar’da olduğumuz için gün içerisindeki gelişmelerden haberim olmadı. Telefonumda şarjım bitmek üzereydi, eşimi aradım ve geleceğim saati söyledim kendisine. Tam tahmin ettiğim gibi vapurdayken şarjım bitmiş. İskelenin oradan bir telefonla eşimi arayıp geldiğimi haber verdim o da yolda olduğunu söyleyip iskelenin karşısına geçmemi söyledi.

O esnada Kabataş’taki kalabalığı fark ettim. Gezi Parkı eylemcilerine destek eylemi olduğunu düşündüm.

Elimde bebek arabası yolun karşısına geçtim.

Ve beklemeye başladım.

Bir anda ‘Bakın Tayyip’in ...... burada gelin onu...’ diyen sesler duydum ve arkama baktığımda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadınların bana karşı öfkeli bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım.

Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım.

Bebek arabam elimden gitti.

Bir kadın “Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi vurun şuna” deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı.

Sonra bağırmaya başladılar. Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, ülkeyi bize teslim etmeyeceklerini, Erdoğan’ı asacaklarını, Erdoğan’ı da hepimizi de tek tek .....

Bir taraftan “Bu üllkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan” diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı.

‘Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız’ diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular... ‘Asacağız Erdoğan’ı anladın mı’ diye bağırdılar.

Hangi birini söyleyeyim nasıl anlatayım yaptıkları küfürleri. Bir amcaydı sanırım müdahale etmeye çalıştı onu da öldüresiye dövdüler kızıyla birlikte.

Sonra uzaklaştılar. İnönü stadına doğru uzaklaştılar. O sırada tamamen kendimi kaybettim. Ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Yerimden kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım.

Artık haber dinleyemiyor

Bu genç gelin İstanbul Bahçelievler ilçe Belediye Başkanının gelini Z.D.

Hiç oraya buraya olayı çekmeye çalışmayın. Bu vahşeti yapanlar, o genç anneye bir siyasetçinin gelini olduğu için yapmadılar.

Olay yargıya intikal etti.

Valiliğin emniyetin elinde mobese kayıtları mevcut. Her saat başı yıkanma ihtiyacı hissediyor. Dışarıya çıkamıyor. Altı aylık bebeği sütten kesildi. Televizyonlara bakamıyor. Gezi Parkı eylemleri deyince panik atak geçiriyor. Yaşanan vahşet sadece bu olsa birkaç marjinal ortalığı provoke ediyor der geçeriz.

Ama öyle değil.

Bugün Gazetesi’nden Zeynep Ceylan’ın başörtülü ablasına metroda ‘Ben senin gibi böceklerle savaşmaktan geliyorum’ diyerek tekme tokat saldırıp küfredildi.

Bu olayda yargıya intikal etti.

Eski AK Parti Güngören ilçe başkanı Abdullah Başçı yine Gezi Parkı eylemlerine destek veren gruplar tarafından aynı sebep ve öfkeyle boğazından bıçaklandı.

Bu olay da yargıya intikal etti.

Halk dersini verecektir

Ve yargıya intikal etmeyen ‘Tayyip’i asacağız bu ülkeyi size bırakmayacağız’ diyerek dövülen, küfredilen onlarca başörtülü kadın. Şimdi kalkıp bir kez daha Gezi Parkı eylemleri masum, burada başörtülü, başörtüsüz, dinlisi dinsizi her görüşten, inançtan insanlar buraya toplanıyor bizim bir tek amacımız özgürlüklerimiz desenize.

AK Parti niye miting yapıyor diyenler, ortamın gerilmemesi için AK Part miting yapmasın diye vıdı vıdı edenler... AK Parti tam da bu sebeplerden dolayı o mitingleri yapmalı.

O mitingleri yapmalı ki ‘Tayyip’i devireceğiz bu ülkeyi geri teslim alıyoruz’ diyen it kopuk gerçekte ne olduğunu anlayıp hezeyanlarından vazgeçsinler. Darbe hezeyanlarına tutulmuş çapulcular, sizi bırakın CNN’i İnterneyşınılı gelse kurtaramaz.

Menderes’i ASTINIZ, Özal’ı ZEHİRLEDİNİZ ama Erdoğan’ı YEDİRMEYECEK bu halk size...

İNFİALE SEBEP OLUR DİYE İÇİMİZ KAN AĞLAYARAK SUSMAYI TERCİH ETTİK

Öfkemize sahip çıktık. Evlerinde oturup ‘Koşun! Taksim’de, Hatay’da, İzmir’de, Beşiktaş’ta, kan gövdeyi götürüyor. Polis masum insanlara şiddet uyguluyor!” vesaire vesaire diyerek sosyal medyadan çığırtanlık yapanlara televizyonlara çıkıp ‘Erdoğan diktatörleşti, diktatöre karşı sokaklara dökülüyoruz’ diyenlere rağmen sustuk.

Gezi’deki gençleri arkasına alan gözü dönmüşlere rağmen sustuk. Çünkü o gözü dönmüşlerin, ülkeyi kaosa sürüklemek adına o gençlerden birkaçını dahi hiç acımadan öldürebileceğini gördük ve ÜLKEDE BİR İNFİAL OLMASIN DİYEREK SUSTUK.

Susmak, konuşamamak ne zormuş Rabbim diyerek sustuk hem de...

Nihayet...

Salı günü Başbakan Erdoğan AK Parti grup toplantısında ‘Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler’ deyince yeniden ağlamaya başladım. Geçen hafta Abdülkadir Selvi’yle telefonda konuşmuştuk. Sarsıla sarsıla ağladığımı hatırlıyorum. Abdülkadir ‘Elif yazılması lazım yazmalısın!’ dediğinde ‘Bu iğrençlik nasıl yazılabilir, nasıl kağıda dökülebilir ki... Ya başka kötü şeylerde olursa’ deyip susmamız gerektiğini söylemiştim.

Zira gazetemin yöneticileriyle birlikte ‘Bu dönemde sakin olalım. Gezi Parkı’nda gerçekten samimi gençler ve insanlar var.

Susmak zor. Ama bir infiale sebep olur!” kararı almıştık. Gerek Gezi Parkı eylemlerinin arkasında başka oyunların olduğunu anlatabilmek adına gerekse de Erdoğanfobiklerin gözünün ne kadar dönmüşlüğünü anlatabilmek adına, kimlik deşifresi yapılmadan ve oldukça makul bir dil kullanarak ‘genç bir anne ve altı aylık bebeği’ kodlamasıyla sosyal medyada yazıldı.

Gezi Parkı eylemleri süresince açılan binlerce feyk hesap üzerinden ve Gezi provokatörlerince, arkadaşım Halime Kökce, ben ve ‘anne bebeği’ haberini twetter’den reetwet yapanlara ağza alınmayacak küfürler savruldu.

Elbette yaşanan hadiseye inanamayanlar hatta bunun bir ‘karşı savunma ve internet efsanesi’ olduğunu söyleyen arkadaşlarımız da çıktı.

Başbakan Erdoğan’ın AK Parti grup toplantısından sonra Abdülkadir Selvi ‘Başbakanın sözünü ettiği gelin’ başlığıyla köşesinde yazabildiği kadarını kaleme aldı. Görünen o ki ‘İnsanın kanını donduracak kadar korkunç onlar utanmıyorsa biz niye utanalım yazılmalı’ diyen Abdülkadir Selvi de bazı şeyleri açıkça yazmaktan haya etmiş.

Abdülkadir’in yazısından sonra telefonlarım susmak bilmedi.(ELİF ÇAKIR-STAR)

İLGİLİ HABERLER

Abdülkadir Selvi'nin 'Başbakan'ın sözünü ettiği gelin' başlıklı yazısını okumak için TIKLAYINIZ


TIMETURK'un 'Erdoğan'ın yakınına Beşiktaş'ta iğrenç hareketler' haberini okumak için TIKLAYINIZ

Haber Ara