Murat Menteş de 'çapulcu' çıktı!
'Gezi Parkı eylemcileri, Türkiye'yi seviyorlar ve Başbakan Erdoğan'dan memnunlar... En azından, danışmanlarının veya yardakçılıkta sınır tanımayan köşe yazarlarının sevdiğinden kesinlikle daha çok seviyorlar.'
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-07 14:15:49
Yeni Şafak'ın yazarı Murat Menteş'ten Gezi Parkı eylemcilerine destek.
Dalkavuklar seni boş kaşıkla besler.
[ÇİN ATASÖZÜ]
'Başbakanı yedirmeyiz' sözü bir danışman tarafından telaffuz edildikten sonra, elinizdeki gazetede dün bir köşe yazısına başlık oldu. Bu söz, başbakanı tezyif eder niteliktedir. Erdoğan'ın birileri tarafından avlanacağı halde kendini koruyamayacak durumda olduğu anlamına geliyor. 'Yedirmeyiz' diyenler, kendilerini nerede görüyorlar, insan merak ediyor. Dahası, saygın bir kişi hakkında mecaz kastıyla 'yedirmek' gibi kaba bir tabirin kullanılması çok tuhaf.
Başbakan'ı kendi ülkesinin gençlerinden, uzaydan gelecek tehlikelerden, hatta bizzat kendisinden korumaya çalışanlara; TDK'nın sitesinde 'Çapulcu' kelimesinin karşılığına 'Düzeni bozan' ifadesini ekleyenlere artık ne diyebiliriz? Geçelim.
'DOKUNMA'
Gezi Parkı eylemleri hiç kuşkusuz makul bir talebin ifadesidir.
'Yaşam tarzımıza, mahremiyetimize, onurumuza dokunulmasın.'
Bu kadar basit, açık, net, kesin, aşikar.
İşin özü, bağlamı, doğrultusu budur.
***
Eylemlerde provokasyon yok mu? Var.
Küfürler uçuşuyor mu? Evet, uçuşuyor.
Yabancı siyasi odakların dahli söz konusu mu? Mümkündür.
Kaos yaşanıyor mu? Yaşanıyor.
Sermaye gruplarının gizli müdahalesi? Olabilir.
Yabancı basında abartı veya kritik çarpıtmalar? Belki.
İnternette dezenformasyon? Gırla.
Kamu malına zarar? Verildi.
Ajanlar? Şurada…
Can kaybı? Ne yazık ki…
Yaralı? Sayılamıyor bile.
Eee?
Yazının devamında açıklayacağım, azıcık sabır lütfen.
MEVZUYU ANLAMAMAKTA ISRAR EDENLER
Bunlara rağmen, Gezi Parkı eylemlerini…
'Başbakan yanlıları ile düşmanlarının çatışması' şeklinde algılayanlar…
'Türkiye'yi kaosa sürüklemek istiyorlar' diye yorumlayanlar…
'28 Şubat dönemini, Cumhuriyet mitinglerini hatırlatıyor' sözleriyle niteleyenler…
'Provokasyon bu. Büyük bir facia yaşanacak' türünden felaket kehanetleriyle taçlandıranlar…
'İdeolojik grupların, marjinallerin, CHP'nin kontrolü altında' sananlar…
Tamamiyle yanılıyorlar.
DOLUDİZGİN DALKAVUKLUK DESTANI
Gezi Parkı eylemcileri…
Türkiye'yi seviyorlar ve memlekete millete unutulmaz hizmetler sunan Başbakan Erdoğan'dan da büyük ölçüde memnunlar.
Ona gıcık olanlar bile asla düşmanlık veya tiksinti duymuyor.
Bundan eminim.
En azından, danışmanlarının veya yardakçılıkta sınır tanımayan köşe yazarlarının sevdiğinden kesinlikle daha çok seviyorlar.
[Zira yalakalık obsesyonu artık patalojik bir evreye ulaştı. Doludizgin dalkavuklukla kepazelik destanı yazıldı.]
Başbakanla bir çıkar ilişkisi kurmuyorlar.
Başbakan'dan bir avanta, kayırma, ayrıcalık ummuyorlar.
Sadece ve sadece saygı istiyorlar.
Peki neden o kadar alay edip küfür sallıyorlar?
Çünkü dertlerinin anlaşılmadığını düşünüyorlar.
Ve ne yazık ki hükümet üyeleri 1980 ile 2013 yılı arasında 33 sene değil, 400 sene geçtiğini, devrin değiştiğini fark edemiyor.
Dahası, Başbakan 'İdeolojik gruplar' diyor, 'Alkolikler…' diyor, 'Çapulcu' diyor.
Resmi ve gayri resmi danışmanlar ise bir türlü 'Artık devir değişti, bu insanlar ideolojik şablonlarla düşünmüyor, kavgacı değiller, bakın bin türlü espri yapıyorlar… Duvarlara 'Mustafa keser'in askerleriyiz!' yazıyorlar' demeyi akıl edemiyor! Başbakan ile halkın arasına giriyorlar. 'Yedirmeyiz'miş! Bu saçma sapan, bayağı lakırdıyla gerilimi tırmandırıyorlar. Çünkü onlar da demode siyasetin bir parçası. Ve çatışma sayesinde varlık kazanıyorlar.
KAMU MALINDAN DEĞERLİ BİR ŞEY…
Eylemlerde provokasyon var. Normaldir. Her eylemde olur. Kaçınamazsınız. Çünkü bu nizam, intizam işi değil.
Küfürler uçuşuyor. Maalesef. Lakin hakaretten ibaret olmayan küfürlerin ortak mesajı şudur: 'Beni anlamıyorsun.'
Yabancı siyasi odakların dahli söz konusu. Çünkü Türkiye daha 90 yıl önce işgal edilmişti. Bu topraklarda gözü olan çoktur.
Sermaye grupları? Kapitalizm; savaşı, terörü, çatışmayı ekonomik bir çerçevede algılar.
Kaos yaşanıyor. Çünkü sokağa dökülmek tek sıra halinde yapılan bir yürüyüş değildir.
Kamu malına zarar verildi. Kamu, maldan çok daha önemli bir şeyden, gururdan, onurdan söz ediyor.
Can kaybı ve yaralıların varlığı ise, bir şiddet çemberine sıkıştığımızın acıklı işaretidir.
***
Başbakanın yapabileceği, hakikaten çok önemli iki iş var:
1- Gezi Parkı eylemlerinin özünü teşkil eden özgürlük ve saygı taleplerinin samimiyetini, ciddiyetini, haklılığını kabul edip, bu yönde beyanat vermek.
2- Zeka ve espri dolu Gezi Parkı eylemlerine katılanları dışlamayıp, onları birlikte hareket etmeye çağırmak. Hakikaten tüm ülkenin lideri olmak.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
SON VİDEO HABER
Haber Ara