Suriye savaşı Türkiye ile AB'yi yakınlaştırıyor mu?
Zaman gazetesi yazarı Joost Lagendik Suriye ekseninde Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerini değerlendirdi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-02 21:26:48
Washington Yakındoğu Araştırmalar Enstitüsü’nden Soner Çağaptay, geçen hafta ‘Foreign Affairs’ web sitesinde yayınladığı ilginç makalede, Suriye’deki müzmin iç savaşın ABD ile Türkiye’yi birbirine daha da yakınlaştırabileceği fikrini dile getirdi.
Çağaptay’a göre, Türkiye’nin, Suriye’deki gelişmeler üzerinde belirleyici olabilecek “yumuşak güce” de, Esed rejimini devirecek yahut komşudaki çatışmaların sıçrayıp yayılmasından ülkeyi tümüyle koruyacak askerî araçlara da sahip olmadığı apaçık ortada. Ankara, yazarın belirttiği üzere, “Türkiye’nin, bu sorunlu bölgede güvenliğini ve süre giden ekonomik başarısını korumak için NATO ve ABD’ye ihtiyacı olduğu” gerçeğiyle yüzleşmek zorunda.
Çoğu Türk bu rahatsız edici hakikati inkâr etse de, Çağaptay kesinlikle haklı. Beni asıl ilgilendiren ise onun bu savının, AB-Türkiye ilişkileri için de geçerli olup olmadığı? Başka deyişle: Suriye savaşı, Ankara ile Brüksel’i de birbirine daha yakınlaştırabilir mi?
Bunun kolay bir yanıtı yok. Bugüne dek Türkiye’nin pozisyonu, Avrupa’nın taahhütte bulunmayan beyanları ve çok fazla ya da çok erken müdahil olma isteksizliğinin bileşiminden kesinlikle daha sert ve kararlıydı. Türkiye, Suriye’de güvenli bölgeler kurulmasına Avrupa’nın desteğini alamadı ve Brüksel’i uçuşa yasak bölge kurulması için ABD’ye baskı uygulamaya ikna edemedi.
Ancak ABD ile Rusya’nın sponsorluğundaki 2. Cenevre Konferansı’nın, pek çok kişinin beklediği gibi, herhangi bir sonuç üretmeyeceği şimdiden anlaşılırken, Britanya ile Fransa’nın bunu fırsat bilip Suriyeli isyancıları silahlandırmaya başlaması halinde, Türkiye ile Avrupa’nın geri kalanı arasındaki uçurum kapanabilir. AB’nin silah ambargosunu kaldırması için uzun zamandır bastıran Ankara, geçen haftaki AB zirvesinin sonuçlarından memnun olsa gerek. 1 Ağustos’tan itibaren, Britanya ile Fransa bu konuda AB’nin geri kalanı tarafından engellenemeyecek. Britanya ve Fransa silahlarının Suriye’ye girip Ankara’nın iç savaşın başından beri desteklediği silahlı direnişin ılımlı kanadının eline geçmesini sağlamakta, Türkiye’nin başrolü oynayacağı aşikâr.
Londra, Paris ve Ankara’nın Suriye’de iyi koordineli operasyonları, tam da, geçen hafta yayımlanan ‘Avrupa Küresel Stratejisine Doğru… Değişen Dünyada Avrupa Nüfuzunu Garantiye Almak’ başlıklı raporun teşvik ettiği türden bir işbirliğine denk gelecektir. Geçen yıl İtalya, İspanya, Polonya ve İsveç dışişleri bakanlarının başlattığı bir projenin parçası olan rapor, Avrupa’nın en yaşamsal çıkarlarını güçlendirmeye yönelik öneriler içeriyor.
Pek çok sebepten ilginç bir girişim: Bir değişiklik olarak, Avrupa’nın geleceğine dair fikirleri, Berlin, Paris, Londra ya da Brüksel gibi olağan şüpheliler değil de, AB’nin orta çaplı güçleri artı İsveç’ten dört düşünce kuruluşu üretiyor. İsveç’in tarafsızlık geleneğine rağmen, raporun, başka pek çok şeyin yanı sıra AB ile NATO arasında daha etkin işbirliği ve AB’nin dış-güvenlik politikalarını başlatıp uygulamak için AB üyelerinin daha küçük gruplarının öncülüğü üstlenmesinden yana bastırması da şaşırtıcı.
Raporun kilit tavsiyelerinden biri, AB ile Türkiye’nin kısa vadede daha yakın biçimde birlikte çalışmasına odaklanıyor: “Türkiye’nin neden Avrupa’nın geleceğinin ayrılmaz parçası olması gerektiğine dair güçlü sebepler var. Türkiye’nin AB üyeliği her iki tarafa önemli kazanımlar getirecek. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasını beklemeksizin, AB ile Türkiye, dış ve güvenlik politikaları alanında daha derin işbirliğini kapsayan (ama bununla sınırlı olmayan) pekiştirilmiş siyasî ortaklık üzerinde anlaşmalı. Bu kapsamda, örneğin, Türkiye ile Avrupa Savunma Ajansı (EDA) arasında işbirliği anlaşması imzalanabilir, Türkiye AB’nin sivil ve askerî misyonlarına daha geniş katılım gösterebilir.”
Bu türden fikirler ilk kez ortaya atılmıyor. Ama idrak edilmeleri, Suriye savaşı sayesinde, beklenenden çok daha erken gerçekleşebilir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara