PYD ile Türkiye arasında ilk görüşme
Özgür Gündem gazetesinden M. Ali Çelebi bugünkü yazısında PYD ile Türkiye arasındaki İlk üst düzey görüşmenin Türkiye’nin Mısır Büyükelçiliği’nin talebi üzerine gerçekleştiğini belirtti. Büyükelçi Hüseyin Botsalı ile Müslim görüşmesinde, insani yardımlar, sınırlardaki yasaklar, Suriye’nin demokratikleşmesi için yapılması gerekenler ile barış sürecinin ele alındığı kaydediliyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-31 14:07:21
M. Ali Çelebi'nin Özgür Gündem gazetesindeki "PYD ile ilk görüşme" başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye ile PYD Eşbaşkanı Salih Müslim arasında ilk doğrudan görüşme gerçekleşti
İlk üst düzey görüşmenin Türkiye’nin Mısır Büyükelçiliği’nin talebi üzerine gerçekleştiği belirtiliyor. Büyükelçi Hüseyin Botsalı ile Müslim görüşmesinde, insani yardımlar, sınırlardaki yasaklar, Suriye’nin demokratikleşmesi için yapılması gerekenler ile barış sürecinin ele alındığı kaydediliyor
Türkiye ile Rojava’nın en büyük partisi PYD Eşbaşkanı Salih Muslim arasında doğrudan ilk görüşme gerçekleşti. Ankara-PYD görüşmesinin nerde, ne zaman, nasıl gerçekleştiğini açmadan önce süreç arkeolojisini görmekte yarar var.
Jean-Paul Sartre, Marksizm’e işaret ederken “Marksizm yaşadığımız çağın aşılmaz bir ufkudur” der. Bugün Rojava okuması yaparken “Kürtlerin çağı olma rotasındaki 21. yüzyılın parlayan devrimci ufku” tanımlamasını yapabiliriz. Dilleri, isimleri, kültürleri, şarkıları, toprakları, köyleri, kentleri; asimilasyonla, inkarla, yasaklarla, darağaçlarıyla, “tedip ve tenkil harekatları”yla, Arap Kemeri, ya da soykırım operasyonlarıyla yok edilmek istenen Kürtlerin ayağa kalkıp 19 Temmuz Temmuz 2012’den bu yana parlattıkları devrim ışıklarıyla çağlayışın adıdır Rojava.
Baas rejimi ve HSO’ya bağlı bazı gruplar; özgürlük savaşçılığıyla bağdaşmayacak operasyonlar, katliamlar gerçekleştirirken, yakma, baş kesme, binalardan atma, elleri bağlayıp kurşuna dizme, kameralara göstere göstere bıçakla kalp çıkarıp ısırma gibi vahşet ve trajediler üretirken, Rojava, ilgi odağı olduğu dış basının takdirini topluyor. “Ne devlet-Baas ne HSO kampı” diyen, özgüce dayalı olarak üçüncü yolu, Kürt Özgürlük Yolu’nu seçen Rojava devrimci atılımı 10 ayda hem sadece kendi içinde değil ayrımcılığın haritaları üstüne oturanların anlayışında da ciddi dönüşüm yarattı. Rojava rejimine karşı savaştığını söyleyen, ancak sık sık savaş ve insanlık suçu kapsamına girecek vahşiliklere imza atan HSO gruplarına da, ilkeli ve yöntemli olmazsan doğru yönde ilerlenemeyeceğini gösterdi.
De facto atılımdan sonra hükümet ve Davutoğlu sert çıkışlar yapıp Rojava’ya karşı güçlerle “tarihsel blok” oluşturma çabasına girmiş, 1 Ağustos’ta PYD’nin yükselişini kendileri gibi istemeyen KDP’yi de kullanmak için gittiği Hewler’de Barzani ve Rojava’daki KDP yörüngesindeki partilerin temsilcileriyle de anlaşmıştı. Derken Suriye ordusu da Suriye Ulusal Konseyi (SUK) çatı örgütüne bağlı güçler de Serekaniye, Halep, Afrin, Kobani gibi Kürt kentlerine saldırarak katliamlar gerçekleştirdi. Ancak zamanla başta Baas rejimi gibi Rojava’yı yok sayan, PYD’yi (Demokratik Birlik Partisi) tanımayacaklarını ilan eden, inkarcı statik akılla hareket eden SUK çatı örgütü pozisyonundan düştü. Çatı örgütü olarak katılım yelpazesi biraz daha genişletilen Suriye Ulusal Koalisyonu (SMDK) SUK’un yerini aldı. SMDK Lideri Muaz El-Hatib de önce Ankara’nın yönlendirmesi sonucu PYD’ye mesafeli dursa da Kürt’süz bir Suriye inşa edilemeyeceği idrak edilince PYD Lideri Salih Muslim’le Mısır’ın başkenti Kahire’de yüzyüze bir görüşme gerçekleştirdi. Hatib, Mart 2013’te PYD ile Türkiye diyaloğu konusunda açıklama yapacaktı: “PYD Başkanı ile Kahire’de bir araya geldim. Ben PYD Başkanı’na, ‘birtakım sorunlar varsa aracı olabiliriz, çözmeye çalışırız’ dedim. Dediler ki ‘Olabilir.’ Ben de Türk hükümetine bir mesaj gönderdim.”
Yeni dönem denkleminde yine Mart 2013’te PKK müzakere ve nihai barış sağlanması yolunda ateşkes adımı atarak gerillanın sınır dışına çekilmesi kararı veriyordu. Ankara ile Hewler arasındaki enerji anlaşmaları-ticaretinin önemi ve enerji koridorunun güvenliğinin önemi artıyordu. Newroz’dan önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Diyarbakır’a giderek “yeni bir siyaset ve düzen anlayışı”ndan sözetmesini “Edindiğim izlenim Ankara, PYD, TEV-DEM ya da YKK ile yakın dönemde görüşecek. Daha önce Rojava konusunda sert çıkışları olan Davutoğlu’nun Diyarbakır ziyareti de bir nevi gönül alma, hazırlık olarak okunabilir” diye yazmıştım. (25 Mart 2013)
Ve doğrudan kurulan ilk temas:
Rojava’da başkaldıran tarih gösterdi ki; sistemler ve partiler zihinsel kramplardan kurtulmaz, halkların kardeşliği vizyonuyla Kürtlerin özgürlüğü tanınmazsa Ortadoğu barışı sağlanamayacak. Şimdi ilerleyişin bu yönde olduğuna dair sinyaller artıyor. Ankara’nın PYD ile ilk direkt temas gerçekleştirdiği ortaya çıktı.
Rojava’da etkili bir Kürt siyasetçiyle SMDK, Cenevre-2 ve PYD’yi konuşuyorum. Konuştuğum sırada kritik kentlerden Qamişlo’da bulunan Kürt diplomat Ankara-PYD görüşmesi olduğunu, Cenevre-2’nin de Kürt’süz olmaması gerektiğini kaydediyor. Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile bir görüşme gerçekleştiriyor. Büyükelçi-Muslim görüşmesi Mısır’ın başkenti Kahire’de oluyor. Görüşme Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyareti sürecine rastlıyor. Görüşme talebinin hangi taraftan geldiğini soruyorum. Talep de Kahire Büyükelçiliği’nden geliyor. Sürecin yürütücü aktörlerinden Rojavalı siyasetçi, temas için “Böyle bir görüşme oldu. Bu sürecin iyi niyet gösterisi” diye okumak gerektiğinin altını çiziyor. Bu Türkiye ile PYD arasındaki ilk doğrudan görüşme oluyor ve üst düzeyde. Konuştuğum Rojavalı diplomat da öyle diyor: “İlk defa böyle bir görüşme oldu. Bir görüş alışverişi.”
Görüşmenin içeriğini öğrenmeye çalışıyorum. Birkaç ana başlık söylüyor:
İnsani yardım noktası gündeme geliyor. Yani sınırlardaki geçiş yasakları ve yardımların engellenmemesi konusu
Suriye’nin demokratikleşmesi için yapılması gerekenler...
Kürtler ile Türkiye arasındaki barış süreci...
Rojavalı siyasetçi, Türkiye’den Qamişlo’dan, Kobani ve Afrin’e tüm sınırları açmasını, El-Nusra gibi gruplar yerine demokrasinin yanında olanları desteklemelerini beklediklerini kaydediyor: “Düşmanca politikamız yok. Bizim halklarla düşmanlığımız yok. Bağımsız bir politikamız var. Türkiye ile iyi ilişkiler bekliyoruz.” Siyasetçi Türkiye’den nasıl ki barış süreciyle Kürtleri kabul yoluna girdiyse Rojava’yı da tanıması yönünde yaklaşım beklediklerini vurguluyor. Geç de olsa görüşme önemli merhale. Çünkü barış bakanlar, başbakanlık düzeyinde Qamişlo ve Ankara’da masaya oturulur, özgürlük duruşu tanınır, yapay sınırlar anlamsızlaştırılırsa sağlanır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara