BAE, Türk yatırımcıları davet etti

RAK Yatırım Otoritesi Genel Müdürü Peter Michael Schuster, Arap Baharı'nın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinde çok büyük bir etkisi olmadığını, aynı zamanda bu sürecin ekonomik çekim gücü ve politik stabiliteye sahip Türkiye'yi ön plana çıkardığını söyledi.

AA muhabirlerine açıklamada bulunan Schuster, Kuzey Afrika ülkelerinden Fas,Libya ve Tunus'ta son dönemde petrol rezervleri bulunduğuna işaret ederek, Türkiye'nin yatırımlarını bir şekilde oraya yönlendireceği değerlendirmesini yaptı.

Sektörler bazında bakıldığında, RAK seramik, demir çelik ve otomotiv sanayi başta olmak üzere, gıda sanayinde de yatırımlar olduğunu belirten Schuster, bunların dışında bölgenin en büyük ilaç üreticisinin de kendi bünyelerinde bulunduğunu aktardı.

Schuster, gıda, inşaat, yapı malzemeleri alanında pazar daha müsait olduğu için bu alanlara daha fazla yatırım yapılmasının önemini vurgulayarak, BAE'de hammadde fazla olduğu için petro-kimya şirketlerinin bu bölgede cazip işletmeler kurabileceğini kaydetti.

Türkler ile yakın ilişkilerde bulunmaktan memnun olduklarını dile getiren Schuster, "Kültürel yakınlık olduğu için çok fazla yatırımcı götürüyoruz. Bir şekilde Türkiye'nin eski Sovyet Cumhuriyetleri'ne daha yakın bağlantıları var. Bazen bize gelen şirketler, direkt Türkiye üzerinden bizim pazarımıza konumlanıyorlar. Bunun dışında turizm alanında bakıldığında karşılıklı artan bir turizm sektörü var. Bu da ikili ilişkileri ve bu algıyı destekliyor" ifadelerini kullandı.

Arap Baharı sonrası yatırımlar arttı

Tamimi Danışmanlık Yöneticisi Fatma Nilgün Emrem de Arap Baharı sonrası yatırımlarda çok büyük bir artış olduğunu belirterek, "Paranın da firmaların da gideceği bir yer kalmadı tüm dünyada. Libya, Fas, Tunus, Mısır'daki hareket ve para sonuçta adres olarak kendisini BAE'de buldu. Burası nakit anlamında krizi rahat atlattı" diye konuştu.

Serbest bölgelerin ortak özelliğinin, yerli bir ortak olmaksızın yüzde 100'ünün yatırımcıya ait olduğu bir şirket kurabilmek olduğunu belirten Emrem, yatırımcıların serbest bölgede iş yaptığı takdirde, hangi serbest bölge olursa olsun, bu şirket sayesinde oturma iznine başvurabileceklerini, ev kiralayabileceklerini ve firmaya işçi getirebileceklerini söyledi.

Serbest bölgede yer alan firmaların ülke içine mal ithalatı yapmadıkları sürece, resmi olarak mal ülkeye girmediği için her hangi bir gümrük vergisi ödemediğine dikkati çeken Emrem, transit ticaret yapan firmaların bir çoğunun, vergisel avantaj, şirketin yüzde 100 sahibi olabilmek, alt yapısal anlamda paylaşımlı ofis dahil ihtiyaç duyulabilecek şeyleri kendi bünyesinde barındırdığı için serbest bölgelerde şirket kurduğunu kaydetti.

Sektörel anlamda inşaat sektörü, kimya ürünleri, lojistik, depolama ve servisin en önemli sektörlerden olduğunu belirten Emrem, BAE'nin her alanda yatırımcı çekmeyi istediğini ancak 7 emirliğin de birbirinden farklı alanlarda yatırıma ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

Dubai'nin artık bir marka olduğunu, ekonomik krizde yara almış gibi dursa da, BAE'de örnek teşkil eden bir emirlik olduğunu ifade eden Emrem, "Dubai'den yılda 65 milyon kişi geçiyor. BAE bu durumu devam ettirmeyi amaçlıyor ve daha çok yatırımcı istediği için tüm dünyadan ticaret ve endüstriyel yatırım yapanları tercih edecek" değerlendirmesini yaptı.

Son olarak mütekabiliyet yasasıyla birlikte, Türkiye'den çok fazla yatırımcının bölgeye gittiğini belirten Emrem, "Mütekabiliyetle tüm kapılar açıldı ve yerli yatırımcı Türkiye'ye gelmeye başladı. Burada önemli olan şudur, uzun süreli bir giriş olması lazım ülkeye. Bu da eğitimle başlıyor. Yerel öğrencilerin Türkiye'de okutulması. Orada bir ağ kuruyorsunuz. Bir kişi geliyor, daha sonra tüm ailesini getiriyor" şeklinde konuşmasını tamamladı.

BAE, Türk yatırımcıları davet etti

Türkiye’nin artan ekonomik ve siyasi gücü, bölge ülkelerinin Türk yatırımcılarına ilgisini artırdı. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Ras Al Khaimah (RAK) özellikle petro-kimya alanlarında yatırım için Türk firmalarını bekliyor.