Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Malezya siyaseti sil baştan

Modern Malezya siyasal tarihinin en çekişmeli seçiminin yaşandığı 5 Mayıs günü, Malezya halkı %80’lik oranla bugüne kadarki en yüksek katılımı sergileyerek ülke geleceğinde söz sahibi olduğunu ortaya koydu...

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-27 10:04:18

Malezya siyaseti sil baştan


DünyaBülteni'nde Mehmet Özay'ın haberine göre, Malezya’da seçim sonuçlarının ilânıyla birlikte ülke siyasal yaşamında yeni bir safhaya girilmiş oldu. Bu anlamda, seçim öncesi tahminlerin doğrulandığını söylemek mümkün. İstatistiki verilerden hareketle seçim sonuçları üzerinde bazı hususlara değinmeden önce, bu yeni safhanın hangi başlıkları kapsadığına bakalım: Ulusal Cephe iktidarının Malay-Çinli-Hintli ortakları arasında büyük bir yarığın oluşması; hükümeti oluşturan Bakan kompozisyonunda siyasi parti dağılımında hükümetin ülke seçmenini temsil makamından uzak oluşu; bir yanda iktidarın en büyük kurucu figürü UMNO, öte yanda muhalefetin Çin ağırlıklı partisi DAP (Demokratik Eylem Partisi)’ın oluşturduğu ‘etnik ayrışmaya’ dayalı iki kutuplu bir siyasi yapının belirginlik kazanması; tüm bunların sonucunda iktidar aygıtı ve ilintili unsurlarının ‘Tek Parti’ çatışı altında toplanması önerisinin gündeme getirilmesi...

Modern Malezya siyasal tarihinin en çekişmeli seçiminin yaşandığı 5 Mayıs günü, Malezya halkı %80’lik oranla bugüne kadarki en yüksek katılımı sergileyerek ülke geleceğinde söz sahibi olduğunu ortaya koydu. Muhalefetin seçime ‘hile’ karıştırılacağı konusunda daha seçim öncesinde dillendirdiği kaygısı, seçimin sona erdiği ilk saatlerden itibaren alternatif medyada güç bir şekilde yeniden yer aldı. Ülke siyasi aktörleri arasında bir iç hesaplaşma ürünü olarak değerlendirilebilecek bu hususu ‘yabancılar’ olarak pek de anlamlandıramayacağımızdan(!) ve ülkenin iç işlerine karışmak gibi bir amacımız da olmadığından bu hususu bir kenara bırakalım ve seçim sonunda ne gibi bir siyasi fotoğrafın ortaya çıktığına bakalım.

Seçim sonuçlarına göre muhalefet bloğu %51.6, iktidar oluşumu ise %48.4 oy aldı. Bu istatistiki veride bir terslik yok mu diye sorulabilir. Yok aslında!... Nedeni de açık... Seçim bölgeleri ve nüfus dağılımı arasındaki ilişkinin böylesi bir sonuç doğurduğuyla alâkalı. Ayrıca, ilgili çevreler bu durumu, ülkenin parlamenter demokrasisinin İngiliz sisteminden uyarlandığını gündeme taşıyarak sonuçlara meşruiyet kazandırıyorlar. İktidar toplamda düşük oy alsa da, seçim bölgeleri bağlamında 133 milletvekili çıkardı. Muhalefet ise, aldığı yüksek oya rağmen, ancak 89 milletvekili ile yetinmek zorunda kaldı. Seçim bölgeleri ve oy dağılımına bakıldığında, Gerakan (Özgürlük) Partisi eski genel başkanı Dr. Koh Tsu Koon’un da ifade ettiği üzere, zaten var olan kır-kent dikotomisinin daha da derinleştiği görülür. Öyle ki, iktidar tüm ‘modernleştirici’ açılımlarına rağmen, kentli seçmenden ziyade kırsaldan aldığı destekle yeniden hükümeti kurma vizesi aldı. Aslında ‘modernleştirici’ politikalar, ekonomik kalkınma odaklı olarak okunduğunda kırsalın talepleri ve tatminkârlık ölçeğiyle kentli kitlelerin taleplerinin örtüşmemesi doğal.

Federal Parlamento’da üçte ikilik çoğunluğu kazanma başarısı gösteremeyen iktidar koalisyonuna eklemlenmiş partilerin milletvekili dağılımında da kayda değer bir değişim var. Bu değişim, iktidar bloğunun üç büyük partisi arasında büyük bir yarığın doğmasına neden oldu. Yani, toplam 133 milletvekilliğinden sadece 7’si MCA, 4’dü MIC partilerini temsil ediyor. Görece küçük partilerin çıkardığı birkaç milletvekili dikkate alınmazsa, geri kalan milletvekillerinin tamamı UMNO saflarından parlamentoya girdi.

Ulusal Cephe partileri -Malay partisi UMNO ile Çin ve Hint partileri- arasında siyasi paylaşımın UMNO lehine değişim göstermesi, koalisyon bloğunun meşruiyetinin sorgulanmasını da beraberinde getiriyor. Bu anlamda, seçmen kitlesinin, iktidar koalisyonun sembolü ve bağımsızlık öncesinin şartları gereği kurulan dengenin ifadesi olan ‘terazi’nin dengesini bozduğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Bu dengenin bozulmasıyla, mevcut siyasi yapılar aradan geçen birkaç haftada bu ‘sil baştan’ı farklı bağlamlarda ortaya koymaya başladılar.

Bununla ne demek istiyoruz? Malay partisi UMNO, Çinli azınlık odaklı MCA ile Hintli seçmene hitap eden MIC’den ulusal ve eyalet parlamentolarına seçilen milletvekili sayısında önemli bir düşüş var. Bu minvalde, seçim kampanyalarından seçim sonuçlarına kadar çeşitli vecheleriyle sürekli ön plânda tutulan Çinli seçmenin politik eğilimi dikkate aldığımızda MCA’nın geldiği konum üzerinde durulmayı hak ediyor. Bağımsızlıktan bu yana ülke politikalarındaki rolü ile yadsınamaz bir öneme sahip olan MCA’nın 2008’de kazandığı Ulusal Parlamento’daki sandayle sayısı 15’den 7’ye; eyaletlerdeki sandayle sayısının ise 90’dan 11’e düştü. Bunun bir başka anlamı, Çinli seçmenin % 80-85’inin oylarını muhalefet bloğunda yer alan DAP lehine kullandı. İşte tam da bu noktada, işin ucu MCA’ya dokunuyor ve bu partinin nasıl bir savrulma yaşadığı ortaya çıkıyor.

MCA’ın oy kaybının somut yansıması ise hükümet kurma sürecinde kendini gösterdi. Parti yönetimi yaşanan bu politik tsunamiden sonra Federal ve Eyalet hükümetlerinde bakanlık/bakan yardımcılığı gibi önemli makamlarda görev almayacaklarını açıkladılar. Aslında partinin kan kaybı yaşayacağı seçim öncesinde Parti Başkanı Dr. Chua Soi Lek’in aday olmama kararıyla kendini ortaya koymuştu. Seçim ertesinde de, MCA içinden Dr. Chua’nın siyasi meşruiyetini kaybettiği söylemiyle derhal istifa etmesi talepleri yükseldi. Dr. Chua’nın parti başkanlığında ısrarcı olmayacağı zaten tahmin ediliyordu. Ancak sürecin hızlandırılması konusunda parti içinden yükselen sesler seçim sarsıntısının ne kadar büyük olduğunun kanıtıydı. Bu noktada, MCA’ın bu kadar büyük bir oy kaybının nedenleri, 6 Mayıs’tan bu yana başta Başbakan Necib ve ardından MCA yönetimi olmak üzere sorgulanageliyor.

Tabii bu sorgulamada partilerin yaklaşımlarında farklılık yok değil. UMNO çevreleri Çinli seçmene yüklenirken, seçmenlerin siyasi yönelimlerindeki bu büyük değişmenin gerçek nedenleri üzerinde kafa yoranların Çinli siyasetçi ve entellektüellerden geldiği gözlemleniyor. Önce UMNO’dan gelen tepkilere değinelim. Uzun yıllar UMNO çatışı altında politika yapan Malaka ve Johor Eyalet Başbakanları seçim bölgelerinde hüsrana uğramalarını Çinli seçmenin ‘vefasızlığına’ bağlıyorlar ve faturayı bu seçmen kitlesine kesiyorlar. UMNO’dan gelen bu tepkinin, bu partinin Malay milliyetçiliğini temsil etmesi dolayısıyla anlaşılabilir bir yanı var. Malay sultanlıkları ve geleneksel elitizm bağlantısı dolayısıyla sadece bir siyasi ‘parti’ olmanın ötesinde anlamı olan UMNO’dan günün zorladığı değişimler üzerine ayrıntılı bir eleştirel yaklaşım -en azından şimdilik- beklenemez. Öte yandan, Çin kökenli politikacılar ise, halkın nabzının tutulamadığını açık yüreklilikte dillendirebiliyor. Bu bağlamda, halkın taleplerine kulak kabartılmaması halinde, özellikle MCA’ın kan kaybı yaşamakla kalmayacağı, siyasi varlığının tehlikeye gireceği yönündeki kaygılar iktidar odaklı basın da dahi yer alıyor artık.

İktidar kanadında yaşanan bir kan kaybı olduğu aşikâr. Muhalefetin ‘değişim’ çağrısına, iktidarı savunma işini neredeyse tek başına üstlenen ve bu yönde standartlar üstü bir gayret sergileyen Başbakan Necib’in “Evet, işte ‘içerden’ değişiyoruz” söylemine Çinli ve şehirli Malay seçmen itibar ettiği söylenemez. Muhalefeti tercih eden geniş bir kitle değişimin ekonomik boyutları ile ele alınmasını pek de dikkate almadığı sonucu çıkartılabilir. Bu durum, bir siyasal paradigma olarak, Malezya özelinde ekonomik kalkınmışlığın mevcut iktidar aygıtında egemen güçlerin sürekliliğini ve halk katmanlarında da ‘memnuniyete’ yol açacağı yönündeki bir determinasyonun yanlışlandığını ortaya koyuyor. Bu husus, kampüslerde öğrenci kitlesinin -hem de Malay kökenlilerin- sohbetlerine kulak kabarttığınızda daha iyi anlaşılabiliyor. Bunu en iyi ifade eden bir diğer gelişme ise, Johor ve Malaka Eyalet Başbakanlarının yıllarca ‘ayrım gözetmeksizin’ tüm Eyalet sakinlerine hizmeti öncelleyen ‘kalkınmacı’ politikalarına rağmen, seçimlerde bekledikleri desteği alamamalarıydı. Bu minvalde, “Halk ne istiyor(du)?” sorusunun cevabı, değişim olgusunun etnik siyasi yapılanmaların sona erdirilmesi, çıkar ilişkileri üzerine kurulu odaklanmaların bitirilmesini de içine alacak kapsamlı bir dönüşüm olarak verilebilir.

İktidar kanadında yer alan ve özellikle Çinli seçmene yönelik siyaset yapan oluşumlar 5 Mayıs’ın doğurduğu sonuçlar karşısında muhalefete ‘sövmek’ yerine, nerede hata yaptıkları konusuna odaklanıp, gelişmelere ‘eleştirel’ yaklaşarak ‘halkın önceliklerine’ bağlı yeni bir siyaset dili geliştirilmesinin aciliyetine vurgu yapıyorlar. Bu anlamda siyasi bir olgunluğa doğru yönelimden bahsedilebilir. Bu sürecin belki de en dikkat çekici çıkışı, Gerakan Partisi yönecilerinden geldi. Bu grup, seçim sonuçlarından seçmenin taleplerinin iktidar ortaklarınca geneli itibarıyla doğru okunamadığı ve gerektiği şekilde karşılık verilmediğini ileri sürüyor ve önümüzdeki dönemde yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç olduğunu açık seçik dile getiriyor.

İktidar kanadının temeli UMNO siyasal eliti gelişmeleri -en azından şimdilik- farklı bir okumaya tabi tutuyor ve kendi dışında iktidar unsurlarının siyasi kaybını nasıl telâfi ederimin düşüncesi içerisinde. Bunun için de elindeki kartları sonuna kadar kullanacak. Bu kesin... UMNO yönetimi, bu tasarımın ilk safhasında, bölünmüş ‘Malay seçmen’ gerçeğinden hareketle yönünü Malezya İslam Partisi (PAS) ile koalisyon kurup kurulamayacağı alternatifini gündeme taşıyor. Öte yandan, aşağıda detaylı bir şekilde değinileceği üzere, kendi siyasi ortağı MCA’ya siyasi tsunami yaşatan muhalefetin Çinli partneri DAP’a göz kırptığı dikkat çekiyor. Peki “Enver İbrahim’in başında bulunduğu PKR ile birliktelik olamaz mı?” sorusuna cevap daha seçim akşamında gelmiş ve Endonezya’nın önemli siyasi figürlerinden Yusuf Kalla, Başbakan Necib ve Enver İbrahim arasında bir ‘barış’ inşasına niyetlenmişti. Tabii, bu iki uç ismi biraraya getirebilmek o kadar da mümkün değil. Öyle ki, bu iki siyasi figürün mücadelesini Machbet’e gönderme yaparak dile getirmiştik bir buçuk yıl önceki bir yazıda. Ne ilginçtir ki, seçim sürecinde ve sonrasında konuyu ‘Machbet’e getirip dayandıran politikacılar ve yazarlar çıkmadı değil medyada.

Bu fotoğraf bize daha, daha önce de kısmen değindiğimiz üzere, ülke siyasal yaşamının etnik unsurlardan bağımsız ele alınamayacağının ortaya çıktığı erken dönem siyasi tartışmalarını hatırlatıyor. 1940’lı yılların sonlarında, dönemin UMNO lideri Dato Onn bin Cafer’in UMNO’yu ‘sadece’ Malaylarla sınırlı bir siyasi hareket değil, tüm etnik unsurlara açık çoğulcu bir siyasi parti olması yönündeki yaklaşımı bugün yeniden ciddi bir şekilde tartışılıyor. İşte bu nedenledir ki, Malezya siyasal yaşamı ‘sil baştan’ yeniden dizayn edilme sürecinde.



Haber Ara