Karayılan: PKK olarak geçmişte hatalarımız olmuştur, kabul ediyorum
Gazeteci-Yazar Hasan Cemal T24'teki 'Çekilme Günlüğü' yazı dizisine devam ediyor. Hasan Cemal bugünkü yazısında dün ikinci bölümü yayınlanan ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi üyeleri Cemil Bayık ve Sabri Ok ile olan görüşmesinin üçüncü bölümünü yazdı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-26 08:21:57
KANDİL, Şehit Sara Akademisi
Çadırın içinde asılı renkli afişlerden biri. Kadın gerillaların fotoğraflarından oluşuyor. Üstünde Şehîdên Garzanê başlığı var.
Tarih, 24 Mart 2012.
Bitlis’in, Hizan ilçesinin Çeltikli Köyü kırsalı. Askerin bu topraklardaki bir ‘gerilla noktası’na düzenlediği operasyonda 15 kadın birden hayatını kaybediyor.
Afişteki kadın gerillaları bana tek tek anlatan Murat Karayılan şunları söylüyor:
“Sığınağı köyden bir korucu tespit ediyor, askere bildiriyor. Karlı bir hava... Kadın gerillalar kar topu oynarken hepsi birlikte şehit oluyorlar.”
Başını nereye çevirsen acı, kan ve gözyaşı. Yıllardır yazıyorum trajediye doymayan topraklar diye... Bizde de trajediye doyma vakti nihayet kapımızı çalmaya başladı galiba...
Umutsuz değilim.
Barış fikrinin usul usul toplumun her kesimine mal olmaya başladığını fark ediyorum. Artık bu sürecin tersine çevrilmesinin kolay olmadığını, çatışmalı günlere yeniden dönmenin akıl dışı bir ihtimal olduğunu görüyorum. Tersini düşünmek bile istemiyorum.
Ama hâlâ temkinliyim.
İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyim.
Güneydoğu, Metina, Kandil derken neredeyse üç haftadır yollarda sayılırım. Her adımda, yaşanan acıların olgunlaştırıcı etkisini, acıların barışı zorlayıcı etkisini gözlüyorum, hissediyorum.
Bu açıdan, PKK’nın en tepesindeki Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Sabri Ok’un bugün üçüncü bölümünü yazdığım uzun sohbette, Türk anasına ve askerine dönük olumlu mesajlarını, onlarla acıları paylaşan söylemlerini, sergiledikleri barışçı üslubu, süreç konusunda bardağın dolu tarafına bakan pozitif tutumlarını önemsiyorum.
PKK ve geçmişi...
Beş saatlik sohbetin bir yerinde sözü PKK’ya, geçmişteki yanlışlarına ve özeleştiri konusuna getirdim:
“Geçmişte yanlışlarınız olduğunu kabul ediyor musunuz? Bunlarla yüzleşmeye hazır mısınız? Geçmişe dönük özeleştiri yapacak mısınız?”
Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi Başkanı, ilk sözü aldı ve şöyle dedi:
“PKK olarak, evet, geçmişte hatalarımız olmuştur, kabul ediyorum.”
Karayılan, bu cümlesini söyledikten sonra masadaki arkadaşlarına bakıyor ve “Beşimiz de onaylıyoruz değil mi?” diye soruyor, esprili bir üslupla.
Başkanlık Konseyi üyesi Ronahi Serhat, PKK kadın hareketinden sorumlu Sozdar Avesta’ya bakıyor, Karayılan’ın bu üslubunu biraz erkek egemen bulduğunu “Biz buna alışkanız” cümlesiyle ifade edince masadaki herkesi güldürüyor.
Karayılan şöyle devam ediyor:
“Hakikat ve Adalet Komisyonu’na ihtiyaç var, derken her iki tarafın da işlediği hatalar vardır diye düşündük.”
Burada Sabri Ok, “Bizim hatalarımız daha az olsa da...” diye araya giriyor.
Karayılan:
“Komisyon’un ciddiyetine ve güvenilirliğine inanırsak, biz bu geçmiş hatalar konusunda tüm olanaklarımızı açarız.”
Cemil Bayık ve hatalarla yüzleşmek...
“Hatalarla yüzleşmek gerekiyor!” diye söze başlayan KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık özetle diyor ki:
“Gerçekten yaşam anlamlı kılınacaksa, hatalarla yaşanamaz. Hatalarla yüzleşmek gerekiyor. Bu konuda biz işi yokuşa sürmeyiz. Yüzleşme açısından bütün Cumhuriyet tarihi farklıdır, PKK’nin 30 yılı farklıdır.”
Gülerek devam ediyor Bayık:
“Ama tabii bütün Cumhuriyet tarihiyle yüzleşme gündeme gelirse, korkarım, Türkiye altında kalabilir bu yüzleşmenin...”
Karayılan sözü alıyor:
“PKK gerçekten kendini sorgulayan bir harekettir başından beri... Bunu bilerek yapıyor. Kendi hata ve eksiklerine karşı mücadele ederek gelişen bir harekettir. Özgürleşme ancak böyle mümkün olabiliyor.”
Sabri Ok:
“Cuma arkadaşın (Cemil Bayık’ın kod adı) dediklerine katılıyorum. Türkiye gerçekten demokratikleşecekse yüzleşme büyük önem taşıyor, Hakikat ve Adalet Komisyonu büyük önem taşıyor.”
Cemil Bayık:
“Türkiye’nin kendi ayağına vurulmuş prangalardan kurtulması lazım. Geçmişin hatalarıyla yüzleşmek bunun için de lazım.”
Nerede siyaset? Kürdistan, Türkiye...
Soruyorum orta yere:
“Barış zamanı siyaseti nerede yapacaksınız ya da yapmak istersiniz?
Türkiye’de mi, Kürdistan’da mı? Murat Karayılan barış gelince siyaset yapacağını söylemişti. Nerede yapacak, Türkiye mi, Kürdistan mı?”
Gülerek arkadaşlarına bakıyor Karayılan, “Zor bir soru” diyerek. İlk sözü, PKK kadın hareketinin yetkilisi Sozdar Avesta’ya veriyor. Şu sözler onun:
“Barış sürecini kadınların özgürlüğü derinleştirecek. Bugüne kadar erkek egemenlikli zihniyet olmuştur siyasete damgasını vuran... Bizlerin kadın olarak siyasete katılması, bu zihniyetle mücadele anlamını taşır aynı zamanda... Bunun da yeri, mekânı, Türkiye’ymiş, Kürdistan’mış ille de gerekmiyor. Bu mücadeleyi biz kadınlar her yerde veriyoruz.”
Karayılan’a soruyorum yine:
“Siyaset için Türkiye mi, Kürdistan mı?”
“Vallahi güç bir soru” diye söze başlıyor Murat Karayılan, bakışıp gülüşüyorlar. Yanıt kısa geliyor:
“Hele bir çözüm olsun da bakalım... Bir şey, bir iş buluruz kendimize... Önemli olan halkın özgürlüğü...”
Cemil Bayık:
“Siyaset çözüm için var, toplum için var. Yer, mekân pek o kadar önemli mi?..”
Masadaki hanımlar...
Ben “Masadaki hanımların” diye söze başlayınca, gülmeye başlıyorlar. Metina’da, Türkiye’den ilk çekilen gerilla grubundaki Savuşka’ya ‘hanım’ diye hitap ettiğim zaman nasıl bir tepki aldığımı biliyorlar çünkü...
Ronahi Serhat’la Sozdar Avesta’nın birkaç kez erkek egemen zihniyetten yakındıklarını belirttikten sonra konuyu PKK’ya, ‘örgüt içi demokrasi’ye ve bu konuda PKK’ya dönük eleştirilere getiriyorum.
Cemil Bayık, PKK ile ilgili bu algının devlet tarafından, ‘psikolojik savaş’ın bir ürünü olarak bilinçli bir şekilde yaratıldığını söylüyor, bunun bir çarpıtma olduğunu belirtiyor. Biraz duraksadığımı görünce şöyle devam ediyor:
“PKK totaliter bir örgütmüş, çok katı bir örgütmüş... Bunlar çarpıtmadır.”
Savaş zamanı PKK’sı ile barış zamanı PKK’sı arasında hiç mi fark olmayacak, diye sorunca, Cemil Bayık, “Evet, tabii olacak” yanıtını veriyor. Bu arada Sabri Ok, “PKK hümaniter bir örgüttür” diye kısaca söze giriyor.
Üçüncü aşama:
Öcalan’a özgürlük... Silahları gömmek...
Murat Karayılan, çözüm sürecinin ‘yol haritası’nda ‘birinci aşama’nın ateşkes ve geri çekilmeden oluştuğunu, ‘ikinci aşama’da anayasal ve yasal çerçevenin yerli yerine oturtulması gerektiğini -daha önceki yazımlarımda yer aldığı gibi- anlatmıştı.
Karayılan üçüncü aşama için tek sözcük kullanıyor:
Normalleşme.
Normalleşme aşamasında Öcalan’ın özgürleşmesi, yüzleşme ve toplumsal uzlaşmanın gerçekleşmesi ile silahların gömülmesi yer alıyor. Bir önemli nokta da, bunların iç içe ve birbirine paralel süreçler olması...
Karayılan şöyle diyor:
“Normalleşmenin gerçekleşmesi için en başta toplumsal uzlaşmanın pekiştirilmesi gerekiyor. Bu bakımdan ikinci aşamada yer alan Adalet ve Hakikat Komisyonu önemli. Çünkü bu, karşılıklı itiraf ve bağışlama demek... Geçmişte, savaşta yaşanan tüm acıların sarılması demek... Başka türlü barış olmaz.”
‘Normalleşme’ döneminin içinde yer verdiği şu iki noktaya daha değiniyor Karayılan:
“Önder Apo dâhil herkesin özgür olması... Ve silahların gömülmesi...”
Yalçın Akdoğan ve silahların gömülmesi...
Karayılan bu arada sözü Başbakan Erdoğan’ın en yakın çevresinden AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’a getiriyor. Akdoğan bir yazısında, Murat Karayılan’ın süreci anlamadığını belirtmişti.
Karayılan bu konuda şöyle diyor:
“Akdoğan, önce silah bırakılır, normalleşme sonra gelir dedi. Ben tersini söylediğim için benim anlamadığımı öne sürdü. Oysa süreci asıl anlamayan ben değil, kendisi... Burada iç içe süreçler söz konusu... Her şey birbirine paralel gidecek, aralarına duvar çekilmeyecek. Silahları gömmek sona doğru...”
Sabri Ok, Karayılan’ı tamamlıyor:
“Önce silah bırakıp çözülmüş böyle bir sorun yok dünyada...”
PKK ve Aleviler...
PKK ile Aleviler konusundaki sorumu Murat Karayılan önce şöyle karşılıyor:
“Alevi olmak hasebiyle topu önce Sabri Ok arkadaşa atıyorum.”
Sabri Ok’un yanıtı ilginç:
“Ben de topu geri atıyorum.”
Öyle anlaşılıyor ki, PKK açısından Alevi meselesi biraz netameli. Karayılan şöyle başlıyor:
“Sanki Alevi toplumunun çözüm sürecine ilişkin kaygıları varmış gibi bir hava yaratıldı. Bu doğru değil. Alevi toplumunun da çıkarı, Kürt sorununun çözümündedir. Çünkü Kürt sorununun çözülmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Bundan da en çok, baskı altına alınmış olan, bunca yıldır ayrımcılığa uğrayan Alevi toplumu yararlanır. Önderliğimiz bu nedenle Alevi inancına öteden beri sıcak yakınlık göstermiştir. Alevi toplumuyla bizim aramızda hiçbir sorun yoktur, zira aramızda kader ortaklığı vardır. Önderliğimizin bazı söylemleri, devletçi-ulusalcı çevreler tarafından bilinçli olarak istismar edildi. ”
Aleviler: CHP’nin ve devletin yedeğine itilmek...
Sabri Ok:
“Hakkaniyet, eşitlik, ortaklık, paylaşma vardır Alevi inancında... Tarihsel olarak haksızlığa, ötekileştirmeye, zulme uğramış ve bu nedenle de iktidarlara karşı direnmiş bir inançtır. Ulusalcıların, CHP’nin, devletin yedeğine itilen bir toplum olmuştur Aleviler. Biz Kürtler, ezilmiş, mağdur olmuş bir halk olarak Alevileri çok iyi anlarız. PKK’nin geliştirmiş olduğu mücadele, Alevilerin de, bütün farklı inanç topluluklarının da özgürleşmesi demektir.”
Cemil Bayık:
“Mazlumlar, ezilenler hareketi olarak Alevileri en iyi biz anlarız, PKK anlar. Alevi sorununa ilk el atan da PKK’dir. Alevi toplumunu da uyandıran bir hareket oldu PKK... Sanki bizimle Aleviler arasında mesele varmış propagandalarını özel savaş mekanizmaları harekete geçiriyor.”
Murat Karayılan:
“Asuri Süryaniler için de, Ermeniler için de, inançlar arasına fark koymayan bir hareketiz.”
Ronahi Serhat:
“Bizim amacımız tam demokrasidir. Buna da Alevilerin karşı çıkması mümkün değildir.”
Dağların tepesinde voleybol maçı!
PKK’nın Suriye’yle, Amerika’yla, İran’la ilişkileri derken araya bir de voleybol faslı giriyor.
Çadırdan çıkıyoruz.
Bir tarafı uçuruma bakan ve aşağıya top kaçmaması için ağaçların arasına ağ gerilmiş sahada sıkı bir voleybol maçı başlıyor.
Cemil Bayık benim gibi izleyiciler arasında. Karayılan da fena oynamıyor, iyi zıplıyor. Ama Sabri Ok uzun boyuyla gayet iyi, sayı üstüne sayı alan çıkışlar yapıyor.
“Uzun zaman hapishanede yatanlar iyi oynar voleybolu” diyor Cemil Bayık, “Bunlardan biri 22 yılla Sabri arkadaş... Diğeri de şu gözlüklü olan, Fuat, tam 20 yıl 6 ay 6 gün yattı hapiste...”
Şehit Sara Akademisi’nin kadınlı erkekli gerillalarından oluşan seyircilerin neşeli bağırış ve alkışlarıyla oyun devam ederken yaşanmış bütün acıları düşündüm, ne yazık diye...
İyi pazarlar!
Yarın bir gün ara.
Çekilme Günlüğü’nün 11. yazısı salı günü yine Kandil’den devam edecek.
SON VİDEO HABER
Haber Ara