'Türkiye'de her 5 gebelikten biri düşükle sonuçlanıyor'
Türk Jinekoloji Onkoloji Derneği (TJOD) Başkanı Cansın Demir, Türkiye'de yaşanan her 5 gebelikten birinin düşükle sonuçlandığını söyledi. Modern tıptaki ilerlemelere rağmen düşüklerin (abortus) çoğu zaman nedeninin bilinmediğini belirten Demir, "Düşü
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-18 13:37:13
Türk Jinekoloji Onkoloji Derneği (TJOD) her yıl 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı da kapsayan hafta içinde gelenekselleşmiş TJOD Kongresi'ni gerçekleştiriliyor. 2013 kongresi 15-19 Mayıs tarihlerinde Antalya'da Rixos Sungate Oteli'nde düzenleniyor. Kongrenin dördüncü gününde TJOD Başkanı Prof.Dr.Cansun Demir, İkinci Başkanı Prof.Dr.Ali Baloğlu, İstanbul Şube Başkanı Prof.Dr.Ateş Karateke ve Sayman Doç.Dr. Eray Çalışkan basın toplantısı düzenledi.
Bu yıl düzenlendikleri 11. Ulusal TJOD Kongresi'nin aynı zamanda başkanlığını yaptığı Akdeniz Ülkeleri Jinekoloji ve Obstetrik Federasyonu (FGOM) 5. kongresi ile birlikte düzenlendiğini belirten Prof. Dr. Cansun Demir, "Böylece Portekiz'den Yunanistan'a Avrupa, Fas'tan Mısır'a Afrika ve Ürdün, Lübnan gibi Ortadoğu'da Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerden hekimler de kongreye katıldı. Perinatoloji, infertilite, endoskopi, jinekolojik onkoloji ve ürojinekoloji konularının konuşulduğu kongrede, Türkiye'den ve yurt dışından alanında söz sahibi yaklaşık 400 konuşmacı, 60 oturumda 4 ayrı salonda kadın hastalıkları ve doğum alanındaki son gelişmeleri konuştu." şeklinde konuştu.
Modern tıptaki ilerlemelere rağmen düşüklerin çoğu zaman nedeninin bilinmediğini aktaran Demir, "Düşük; fetusun dış ortamda yaşayabilme kabiliyetinin kazanmasından yani gebeliğin 22. haftasından veya fetus ağırlığının 500 grama ulaşmasından önce gebeliğin doğal olarak sonlanmasıdır. Tüm gebeliklerin yüzde 20'si düşük ile sonuçlanır. Gebeliklerin yaklaşık yüzde 20'sinde vajinal kanama vardır. Bu durum gebe ve eşinde büyük bir huzursuzluğa sebep olur. Erken gebelikteki yoğun kanamalar asla göz ardı edilmemeli, acilen araştırılmalıdır. Kanaması olan gebeliklerin yüzde 12'sinin düşük ile sonuçlandığı gösterilmiştir. Buna karşılık birçok gebelik tanınmadan önce kaybedilir." açıklamasında bulundu.
Düşüklerde en önemli risk faktörünün fetustaki kromozomal anormallikler olduğunu kaydeden Demir, şöyle devam etti: "Diğer risk faktörleri ileri anne yaşı, daha önce düşük yapmış olma, annenin geçirdiği enfeksiyonlar, ilaçlar ve çevresel etkenler, kronik hastalıklar, bağışıklık sistemi bozuklukları, rahim ve rahim ağzının yapısal anormallikleridir. Kendiliğinden düşükler beş grupta tanımlanır; düşük tehdidi (abortus imminens) tanım olarak, rahim ağzı açıklığı olmaksızın kanamanın olmasıdır. Kaçınılmaz düşük (abortus incipiens) kanama miktarı fazladır, rahim ağzında açılma ve karın/kasık ağrısı olabilir. Tam olmayan düşük (inkomplet abortus); eğer fetus veya plasentanın tamamı veya bir parçası rahim içerisinde kaldıysa buna tam olmayan düşük denir. Farkedilmeyen düşük (missed abortus); cansız gebelik materyalinin birkaç haftadan uzun süre rahim içinde kalmasıdır. Kendiliğinden atılmayla sonuçlanabileceği gibi tıbbi olarak müdahale de gerektirebilir. Boş kese (anembriyonik gebelik); yapılan ultrasonografide gebelik kesesi 20 mm'ye ulaşmasına rağmen içinde canlı bir fetus görülmemesidir. Tedavi kürtajdır. Kan uyuşmazlığı olanlarda anti-D immunglobin uygulanmalıdır."
"KADIN SAĞLIĞI DENİLDİĞİNDE İLK OLARAK ÜREME SAĞLIĞI VE AİLE PLANLAMASI AKLA GELİYOR"
Kadın sağlığının aile ve toplumdan kaynaklanan psiko-sosyal faktörler, kadının bireysel sağlık durumu, doğurganlık davranışı, sağlık hizmetlerinin kalitesi gibi pek çok faktörden etkilendiğini belirten Ali Baloğlu ise "Kadın sağlığı denildiğinde, ilk olarak üreme sağlığı ve aile planlaması akla gelmekte. Ancak, kadınların üreme sağlığı ile ilgili sorunlarının yanı sıra, diğer sağlık sorunları da vardır. Bu nedenle kadın sağlığının yalnızca üreme sağlığı ve aile planlaması olarak ele alınmaması gerekmekte." dedi.
Kadın ve sağlık alanındaki toplumsal cinsiyet konularını iki ana kategoride toplanın mümkün olduğunu anlatan Baloğlu, şunları söyledi: "Bu kategorilerden birincisi, kadınların sağlık sorunları ve hastalık riskleri; ikincisi ise kadınların sağlık hizmetlerine erişimi ve mevcut hizmetlerin kadınlar tarafından gerçek anlamda kullanılmasıyla ilgili sorunlardır. Kadınların sağlık sorunları ve hastalık riskleri kadın ve sağlık alanında ele alınması gereken konuların başında gelmektedir.Kadınların sağlık hizmetlerinden tam, eşit ve en yüksek standartlarda faydalanmalarını sağlamak, kadının insan haklarının tam olarak sağlanmasının temel koşullarından biridir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara