Çanakkale'de Alevilik-Bektaşilik Sempozyumu düzenledi
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İlahiyat Fakültesi ve Ortak Akıl Topluluğu tarafından, uluslararası katılımlı "Din-Kimlik Tartışmaları Ekseninde Alevilik-Bektaşilik Sempozyumu" düzenlendi. Troia Kültür Merkezi'ndeki sempozyuma Arnavutluk B
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-16 13:10:07
Açılış konuşmasını yapan ÇOMÜ İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri Tarihi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yönem, Türkiye'deki din ve kimlik tartışmaları, siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin etkisiyle en çok gündeme gelen konulardan birinin Alevilik olduğunu söyledi. Yönem, herkesin kendi kimliğini doğru tanımlamasına, insanın vazgeçilmezlerinden biri olan doğru bilgiye ulaşma konusuna ciddi ihtiyaç olduğunu vurguladı.
'DİNDE ASIL OLAN AYRIŞMA DEĞİL, BÜTÜNLEŞMEDİR'
Dinde asıl olanın ayrılık, hizipleşme ve gruplaşma değil, toplumsal birlik ve bütünleşme olduğunu ifade eden İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdurrahman Kurt ise bütün din, ideoloji ve düşünce hareketlerinin kurumlaşıp büyümeye başladıktan sonra sosyolojik bir gerçeklik olarak mezhep, tarikat ya da hizipler olarak çeşitli kollara ayrıldığını, Alevilik-Bektaşilik geleneğinin de Hz. Ali (RA) taraftarı anlamına gelen Şia ile ilişkilendirildiğini anlattı. Farklı dinî grupların çatışma durumlarında siyasi faktörün her zaman etkili olduğu gerçeğinin altını çizen Dekan Kurt, sözlerine şöyle devam etti: "Sünnilik ve Alevilik-Bektaşilik geleneği, çoğu defa dinden beslenen hareketler olmakla birlikte tarih boyunca siyasi hedefler için uygun bir araç olarak görülmüşlerdir. 1980 öncesinde Türkiye'de bazı şehirlerimizde yaşanan Alevi-Sünni gerilimi de bu bağlamda değerlendirilmektedir ancak memnuniyetle belirtmeliyiz ki ülkemizde farklı dinî geleneklerden gelen insanlar, kardeş olduklarını küreselleşen dünyada şimdi yeniden keşfediyor ve farklı mezheplere yönelik önyargı ve olumsuz söylemler, yerini birleştirici bir eğilime bırakıyor." ÇOMÜ olarak olumlu sürece katkı sağlamak amacıyla bu sempozyumu düzenlediklerini belirten Prof. Dr. Kurt, böyle önemli bir konuyu akademik ortamda müzakere etmek için gerekli imkânları sağlayan başta Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner olmak üzere emeği geçen katılımcılara teşekkür etti.
'EVRENİN IŞIĞI HZ. MUHAMMED, AYI İSE HZ. ALİ'DİR'
Dede Brahimaj da üniversitelerin her zaman insanlığı aydınlatan ve ışık tutan kurumlar olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, Bektaşilerin ve Alevilerin her zaman barışın ve sevginin yanında yer aldığını, Bektaşilerin İslam'dan ayrı olmadığını, Kur'ân–ı Kerîm'e ve Hz. Muhammed (SAV)'e inanan, bütün kurallara saygı duyan insanlar olduğunu ifade etti. "Evrenin ışığı Hz. Muhammed, ayı ise Hz. Ali'dir." sözleriyle alkış alan Hacı Dedebaba, asıl olanın Allah'ı sevmek olduğunu, bu sevginin de insanlara sevgiyi, birlik ve beraberliği arttırdığını söyledi.
Rektör Altın ise yurtdışında bulunan Türk üniversitelerinin birleştirici fonksiyonlarına değinerek, ayrılıkları aslında insanların ürettiği gayriinsani şeyler olarak tanımladı. Prof. Dr. Altın, insani unsurları öne çıkaran ve birleştirici bir fonksiyonu olan böyle bir sempozyuma kendi üniversitelerinde de evsahipliği yapmak arzusunda olduğunu dile getirdi.
'BİR YÖNÜYLE HEM ALEVİ HEM DE BEKTAŞİYİZ'
"Her şey her yerde konuşulmaz, belki toplumun yadırgayacağı konular olabilir ama üniversitelerde her şey konuşulabilir." diyen Rektör Laçiner, şunları kaydetti: "İlim yuvalarında, üniversitelerde her şey konuşulamıyorsa, tabular varsa o medeniyet çökmeye başlar. İslam dünyasının gerilemesinde pek çok sebepler sayılabilir. Bunların başında bilim insanlarının susmaya başlaması, konuşmaktan korkmaya başlaması geliyordur." Alevilik gibi, Kürt meselesi gibi konuşulması gereken pek çok konu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Laçiner, birleştirebilecek konuların konuşulmadığı takdirde ayrıştırıcı olacağını, Türk üniversitelerinde bu konuların uzun yıllar boyunca yeterince konuşulamadığını belirtti. Laçiner, sözlerine şöyle devam etti: "Bir toplum her kesimde bazı sınırlamalar getirebilir belki ama üniversitelerde düşünceyi sonuna kadar serbest bırakmak zorundadır. En uç fikirler dahi rahatlıkla burada söylenebilmelidir. Alevilik, Anadolu kültürünün özüdür, mayasıdır. Birlik ve beraberliğimizin en büyük sigortalarından bir tanesidir. Dışarıdan içimize girmiş yabancı bir unsur değildir, bizi biz yapan çok önemli parçalardan bir tanesidir. Böyle baktığınız zaman hepimiz bir yönümüzle Aleviyizdir, bir yönümüzle Bektaşiyizdir. Yüzyıllar içinde özelliklerimiz iç içe geçmiştir. Bundan sonra üniversitemiz, Alevilik-Bektaşilik konusunda üzerine düşeni sonuna kadar yerine getirecektir. Belki geç kalmıştır Türk üniversiteleri ama uygun zemin, zamanla oluşmaktadır. Kürt sorununda da Alevilik meselesinde de toplumumuzun can acıtıcı diğer konularında da üniversiteler devreye girecektir. Üniversitenin rektörü olarak bizim görevimiz altyapıyı oluşturmaktır, dileyenin dilediği konuda çalışabilmesini madden ve manen sağlayabilmektir. Bilimsel tartışmalar ve araştırmalar için özgür bir ortam sağlayabilmektir. Eğer Alevilik gibi en hayati konularımızdan birini de çalışamazsak kim bize üniversite der?"
SON VİDEO HABER
Haber Ara