Zirve sanığının kurduğu derneği cumhurbaşkanı (Sezer) tebrik etmiş
Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davanın 67. duruşmasında ifade vermeye devam eden sanık İlker Çınar, papazken Müslüman olduktan sonra Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi (TUSHAD) tarafından verilen talimatla 'Siyasi Misyonerliğe Karşı
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-15 13:00:19
Zirve Yayınevi'nde, biri Alman uyruklu 3 kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 67. duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, gizli tanık Deniz Uygar kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan sanık İlker Çınar ifadesine devam etti. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Çınar, TUSHAD'ın 1993 yılında emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon tarafından kurulduğunu söyledi. Kendisinin de 1993 yılında uzman çavuşken TSK'dan ilişiği kesilmiş gibi gösterilerek bu birimde görevlendirildiğini anlatan Çınar, verilen görev çerçevesinde Türkiye'deki Hristiyan cemaati arasına girdiğini, sonra da Müslüman olduğunu açıkladığını ifade etti. Ocak 2005'te bir televizyon kanalında yayınlanan programa çıkarak misyonerlerin olumsuz taraflarını anlattığını söyleyen Çınar, bunu, TUSHAD'ın emriyle yaptığını iddia etti.
TUSHAD'a bağlı Siyah Kuvvetler'in, JİTEM'le operasyonel olarak birlikte çalıştığını ileri süren Çınar, "Mersin'de 2005 yılında jandarma personeli Abdullah Atılgan ile birlikte çalıştık. Dolayısıyla Atılgan da bir TUSHAD personeliydi. O yüzden bana TUSHAD üzerinden gelen bilgiler Abdullah Atılgan'dan dolayı JİTEM üzerinden de geliyordu. Abdullah Atılgan'ın kod adı Bülent'tir. Kendisiyle eşgüdüm, koordinasyon için çalışmalarımızı sağlıklı şekilde yürüttük." dedi.
Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa'nın, tutuklu sanık Abdullah Atılgan'ın ifadesinde JİTEM'in varlığını bilmediğini söylediğini hatırlatması üzerine Çınar, "'JİTEM var' dese yapmış olduğu faaliyetleri kabul etmiş olacak. Abdullah Atılgan için yapmış olduğu suikastlar, cinayetler neşe kaynağıydı." dedi.
Çınar, kendisinin Mersin'de bir çay bahçesi işlettiğini, Atılgan'ın burada yeyip içtiğini, para ödemeden gittiğini ileri sürerek, "Çay bahçem onların bankamatiği gibiydi. Abdullah Atılgan benden aldığı hiçbir borcu ödememiştir." ifadesini kullandı. Çınar, gelir kaynaklarını belgeleri ile mahkemeye ibraz edeceğini söyledi.
Davadaki diğer sanıkların kendisine ilişkin 'Maddi durumu kötüydü. Para için her şeyi yapan bir insandı' gibi iddialarını yalanlayan Çınar, "Tarsus'un en işlek yerinde, Mehmetçik Parkı'nda iki tane büfem vardı. Biri küçük, diğeri ise büyük bir iş yeriydi. Büyük iş yerinde 4'ü engelli 8 tane tuvalet vardı. TUSHAD tarafından gelen talimatla Yeşil Kart aldım. Yeşil Kart'a muhtaç değildim. Sarı basın kartım var. Sadece bu basın kartı bile bir kişinin iş sahibi olduğunu gösteriyor. Gazete ve derginin temsilciliğini yapıyordum. Buradan da gelirim vardı. Yeşil Kartlı iken araştırma ve danışmanlık hizmetleri vererek, hiç de anımsanmayacak gelir elde ediyordum. Yerel gazete ve dergilerde köşe yazarak gelir elde ediyordum. Yazdığım kitap bütün konferanslarımda stant açılarak satılıyordu. Konferanslar sonrasında kitapları imzalıyor ve parasını topluyordum. Her konferansta gelirim en az 5 bin TL'dir. Her konferansımda en az bin adet kitap satılıyordu. Bu işleri yaparken Yeşil Kartlı idim. 'Siyasi Olarak Misyonerlik Enstitüsü' adlı kitabın kapağını, ismini vermeyeceğim siyasi bir lider yapmıştı. Tatlı sektöründe aylık gelirim 15 bin TL idi. Çevreden alacağım ise 150 bin TL idi." diye konuştu.
TUSHAD tarafından verilen saha çalışması çerçevesinde Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği isimli dernek kurduğunu anlatan Çınar, "Dernek ile birçok siyasetçi, kamu kurum yöneticisi ve sivil toplum örgütü yöneticisi ile iletişim halindeydim. Bunlardan birisi de Sinan Aygün'dür. Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği'ni kurdum. Ben derneğin genel başkanı idim. Cumhurbaşkanımızdan tebrik aldım. Ama şimdiki cumhurbaşkanı değil. (Ahmet Necdet Sezer) Zirve Yayınevi ile ilgili olarak tüm bildiklerimi adli makamlara anlattıktan sonra ekonomik sıkıntı yaşamaya başladım. Ben asla aç birisi değilim. İfade verdikten sonra zor günler geçirmeye başladım. Tanıdığım tüm kişilerle irtibatım kesildi. 150 bin TL tutarındaki ticari alacaklarımı dahi alamadım. Ciddi ve şiddetli tehditler aldım. Tüm işlerimi ve alacaklarımı geride bıraktım. İfade vermeden önce muhtaç birisi değildim. Tanıklıktan sonra bütün gelirimi kaybettim. Buna rağmen ifademi değiştirmeyeceğim." ifadelerini kullandı.
Saha çalışmasının ardından, 2006 yılında TUSHAD'dan Malatya Jandarma Alay eski Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ile talimat aldığını dile getiren Çınar, "2006 yılı Temmuz ayında TUSHAD'dan Malatya ilinde Mehmet Ülger ile birlikte bir çalışma yapmam hususunda bir talimat geldi. Bu talimatı sorumlu kurye getirmemişti. Bu talimatta Mehmet Ülger'in misyonerlik üzerine bir brifing çalışması yaptığını ve benim de kendisine bu konuda yardımcı olmam isteniyordu. Bunun ardından Mersin'deki jandarma personeli Abdullah Atılgan'ın kendisine İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi Ruhi Abat'ın misyonerlik konusunda bilgi almak için geleceğini söyledi. 20-21 Kasım 2006 tarihlerinde Ruhi Abat ve Murat Göktürk, birlikte Tarsus'a gelerek benimle görüştüler. Abdullah Atılgan, devletin gizli bilgilerini Ruhi Abat'a vermişti. Çalışma yapmaya başlamış olduk." diye konuştu. Duruşma devam ediyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara