Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Güneydoğu'da ümit ve endişeli bekleyiş

Diyarbakır’dan Van’a, Hakkari’den Şırnak’a, Şemdinli’den Uludere’ye kadar her yerde çözüm süreci konuşuluyor. Bahar havasının estiği bölgede halkın büyük çoğunluğu ‘bu defa olacak’ diye düşünüyor. Sürece temkinli yaklaşanlar ise ....

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-08 07:47:54

Güneydoğu'da ümit ve endişeli bekleyiş
PKK’nın 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli’ye yaptığı baskınla başlayan terörün sona erme ihtimali Güneydoğu’da bayram havası estiriyor. Bölgenin tek gündemi barış. Kahir ekseriyet, ‘tamam bu kez bitiyor’ düşüncesinde. Bazı kesimler ise temkini elden bırakmıyor. PKK’nın her sonbaharda ateşkes ilan ettiğini, 1999’da Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra teröristlerin sınır dışına çıktığını ancak daha sonra çeşitli gerekçelerle eylemlerin başladığını hatırlatanlar hiç de az değil.

Umutla korku arasında gidip gelen bölgenin nabzını tutmak için yola koyulduk. Diyarbakır’dan başlayarak, Van, Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli, Çukurca, Uludere, Beytüşşebap, Şırnak ve Cizre hattını adeta karış karış dolaştık. “Elhamdülillah, 94 gündür çocuklarımız ölmüyor.” diyen Çukurcalı esnaf Hasan amcadan arı kovanlarını Şemdinli’nin tepelerine yerleştiren Starhan amcaya kadar halkın büyük çoğunluğu yarına umutla bakıyor. Endişeli kesim ise Öcalan, ‘Silahlı mücadele dönemi bitti’ dediği halde, örgüte katılımların sürmesine dikkat çekiyor. Bir esnaf, “Dükkânı tasfiye eden biri yeni mal alır mı?” sorusunu yöneltiyor. Bir işadamı ise farklı bir pencere açıyor: “Kürtlerin imtihanı asıl şimdi başlıyor.”

Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasına gönderdiği ‘silahlı mücadele dönemi bitti’ mesajı ve Murat Karayılan’ın 8 Mayıs’tan itibaren PKK’lıların sınır dışına çıkacağını ilan etmesinin ardından bölgenin nabzını tutmak için yola koyulduk. Diyarbakır’dan başlayarak, Van, Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli, Çukurca, Uludere, Beytüşşebap, Şırnak ve Cizre hattını adeta karış karış dolaştık. AK Partililer, BDP’liler, sivil toplum temsilcileri, korucular, emniyet yetkilileri, esnaf, köylüler ve öğrencilerle konuştuk. Ne eksik ne fazla... Gördüğümüzü resmettik, duyduğumuzu aktardık.

Güvenlik noktalarında artık gülen yüzler var

Çözüm sürecinin yol açtığı iyimserlik, ilk olarak yol üzerindeki güvenlik noktalarında kendisini hissettiriyor. Güvenlik uygulamaları eskisi kadar sıkı değil. Çoğu yerde araçları durdurmuyorlar bile. Bazılarında bagajı kontrol etmekle yetiniyorlar. Nöbetteki asker ve polislerin yüzü gülüyor, ehliyet kontrolü yapan görevliler, ‘Hoş geldiniz, iyi yolculuklar’ demeyi ihmal etmiyor.

Herkes barış için dua ediyor

Çatışma seslerinin susmuş olması, bölgedeki herkesi memnun etmiş durumda. Çukurcalı esnaf Hasan Amca, “Elhamdülillah, 94 gündür çocuklarımız ölmüyor.” diyor. Bunu söylerken asker, polis, PKK’lı hepsini içine katarak konuşuyor. Terör, ülkenin batısındaki bir insan için çocuğunun ölmesi veya ölmemesi anlamını taşıyor çoğunlukla. Güneydoğu ise artı faturalar ödüyor. Evlat acısına kimi zaman köyünün boşaltılması, zorunlu göç eşlik ediyor, kimi zaman da işsizlik ve sosyal imkânlardan mahrum kalma. Ama silahla, ölümle, terörle birlikte anılma acısı hepsinden daha baskın. Dolayısıyla burada herkes barış için dua ediyor.

Balcılık yaparak hayatını idame ettiren Starhan amca, kovanlarını Şemdinli’nin tepelerine koymuş. Bu sene arılarına daha bir güzel bakıyor. Fasih bir Kürtçeyle konuşan Starhan amca, batıdaki birçok yerden bal siparişi aldığını anlatıyor. Tabii talep artacağı için fiyatlar biraz yükselecek. Parasını şimdiden verenler bile var. Starhan amcanın 80 kovanı var. Her birinden 15 kilo hakiki bal almayı umut ediyor. Hesapları tutarsa eylül ayında kilosunu 60 TL’den satacak. Geçen yıl bu fiyatın yarısına bile satamamış oysa.

Tabiat bu bahar başka güzel

1 Mayıs tatilinden faydalanarak ailesiyle birlikte Şemdinli’nin Nehri (bugünkü ismiyle Bağlar) köyüne pikniğe gelen Yüksekovalı Mehmet Bey, “Eskiden bunu aklımızdan bile geçiremezdik.” diyor. Önce Mevlana Halid-i Bağdadi Hz.’nin halifeleri Seyyid Abdullah ve Seyyid Taha Hz.’nin kabrinde dua ediyorlar. Nakşiliği Kürtlere taşıyan, Şii akımına karşı adeta set oluşturan, Peygamber Efendimiz’in neslinden Abdülkadir-i Geylani Hazretleri’nin on birinci torunu Seyyid Taha Hz’ne Fatiha okurken, ziyaret imkânına kavuştukları için şükrediyorlar. Nehri’deki alabalık tesisinde çalışan Cüneyt de, bize etrafı gezdirirken geçen yıla atıf yapmadan duramıyor. Bugün piknik yapılan yerde geçtiğimiz sene 76 gün boyunca silahların konuştuğunu anlatıyor. Aylarca bir kuruş para kazanamamışlar. Şimdi barışla birlikte umutlanan alabalık tesisi, çevre illere hatta İran’a, Irak’a açılmanın hesaplarını yapıyor.

Güneydoğu’nun tamamı, özellikle de Hakkâri-Şırnak coğrafyası bahar aylarında cennetten bir köşeyi andırıyor. Adeta her yerden su fışkırıyor. Dicle Nehri, Zap Suyu ve Botan Çayı dağlardaki karların erimesiyle bendleri yıkarak akıyor. 30 yıl süren çatışmalar sebebiyle önemli bir kısmı yansa da meşe ağaçları hâlâ oksijen üretiyor. Türkiye-İran-Irak sınır üçgeninde yer alan Şemdinli’nin yüzde 50’si ormanlık. Geçmişte sadece ölümle anılan Haruna ve Şapatan geçitleri bugün tabiatın yeniden canlanmasına şahitlik ediyor. 1514’teki Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı topraklarına katılan Hakkâri, keşfedilmemiş bir cennet gibi duruyor. Keşfedilmek için barışla birlikte bölgeye gelecek bilim adamlarının yolunu gözlüyor.

Baharın gelişi ve barış umudu birleşince Güneydoğu nefes almış. Otlar yüz gösterip silah sesi kesilince hayvanlara meralara, yaylalara yönelmiş. Köylü, “Aman aman dilimi ısırayım da nazar değmesin” havasında...

Madalyonun öteki yüzünde ‘ama’lar var

Yukarıdaki tablo çözüm sürecinin olumlu taraflarını resmediyor. Herkes bu kadar iyimser değil. Madalyonun öteki yüzünde endişeler var. Bu endişeler de yersiz değil, bazı somut sebeplere dayanıyor. Öcalan, ‘silahlı mücadele dönemi bitti’ derken, örgüte katılımların sürmesi çelişki olarak yorumlanıyor. Bir esnaf, “Dükkânı tasfiye eden biri yeni mal alır mı?” sorusunu yöneltiyor. Sadece Hakkâri bölgesinden son bir ayda 72 gencin dağa çıktığı söyleniyor. Bu bahis konuşulurken, ilginç bir söylenti de kulaktan kulağa dolaşıyor. PKK’lıların, “Şimdi dağa çıkan kazanır, geciken treni kaçırır. Suça bulaşmamış PKK’lılara iş verilecek, maaş bağlanacak. Bu fırsat bir daha gelmez.” sözleriyle propaganda yaptıkları anlatılıyor. Ayrıca PKK’nın bölgedeki kamplarında herhangi bir ‘of’ durumu yok. Herhangi bir boşaltma yaşanmadığı gibi Kavaklı kampına Kuzey Irak’tan 15 kişilik yeni bir grubun geldiği söyleniyor.

‘KCK yeniden hareketlendi, Kürtlerin imtihanı asıl şimdi başlıyor’

Üzerinde durulan bir başka nokta; şehir merkezlerindeki eylemlerin son bulmaması. Cizre, Şırnak merkez, Yüksekova ve Diyarbakır Silvan’da gerçekleşen molotof atma, el yapımı patlayıcı kullanma, kamyon yakma gibi saldırılar dikkat çekiyor. Bölgenin bazı dinamikleri, PKK’nın dağdaki silahı sınır dışına çıkardıktan sonra şehir merkezlerine yoğunlaşacağını savunuyor. Son zamanlarda KCK’nın yeniden hareketlendiği, örgütlenme, taban geliştirme, ideolojik eğitim ve vergilendirme konularında faaliyetlerin arttığı kaydediliyor. Kavaklı kampına gelen PKK’lı grubun da ‘ekonomi’ ağırlıklı çalışacağı ileri sürülüyor. Sohbet koyulaşınca bir işadamı, “Abi Kürtlerin imtihanı asıl şimdi başlıyor.” diyor. ‘Neden?’ sorusuna verdiği cevap ilginç: “Bu örgüt kendisi gibi düşünmeyen hiç kimseye hayat hakkı tanımıyor. Dağdaki savaş bitince bütün dikkatlerini şehirlere çevirecekler. KCK, nefes aldırmaz. Bölgede Baas tipi bir rejim oluşturmak isteyecekler. Biat eden kalır, diğerleri gider.” ‘Yok artık o kadar da değil’ diyecek oluyorum, örnekler vererek tezini ispatlamaya çalışıyor.

Tabii bölgede büyük bir yasa dışı ekonomi var. Özellikle Doğubayazıt, Başkale, Yüksekova ve Şemdinli’de kaçakçılık üst seviyede. F-16’ların yaptığı bombardımanda 34 evladını kaybeden Uludere’nin Gülyazı (Roboski) köyüne akşam saatlerinde ulaştık. Gözümüze ilk çarpan şey, gençlerin katırlarını alıp yola koyulması oldu. Mazot ve sigara için her gece Kuzey Irak’a gidip gelmeye devam ediyorlar. Doğu bayazıt, Başkale ve Şemdinli’deki kaçakçılık daha çok gıda maddeleri, sigara ve akaryakıt ürünlerini kapsıyor. Sigara getiren her katır PKK’ya 7 dolar, mazot getirenler 5 dolar ‘vergi’ ödüyor. Yüksekova ise uyuşturucu trafiğinin en önemli noktası. Yıllık 30 milyar dolarlık bir uyuşturucu ekonomisinden bahsediliyor. Bu devasa çarkın bir şekilde parçası olanların barışa daha mesafeli bakması doğal. Ayrıca örgütün bu paradan vazgeçmesi pek de mümkün gözükmüyor. KCK yapılanmasında mali komitelerin bundan sonra daha yoğun çalışacağı vurgulanıyor.

Dikkat çekilen bir başka husus da; Milli-yet’te yayınlanan Öcalan ile BDP heyetinin görüşme tutanakları. Öcalan’ın, ‘50 bin kişiyle halk savaşı’ ifadelerine vurgu yapanlar, PKK’nın barış sürecinde tasfiye olmak bir yana güç kazanacağını iddia ediyor. 2012’de büyük darbe yiyen, 1.000’den fazla militanını kaybeden PKK’nın toparlanma, kadrolarını bir bütün olarak eğitimden geçirme ve yeniden motive etme imkânına kavuşacağını belirtiyorlar. Şemdinli’de geçen yıl denenen ama ağır yenilgiyle sonuçlanan kurtarılmış alan oluşturma, bayrak asma girişiminin versiyon değişikliğiyle önümüzdeki yıllar içinde yeniden vizyona gireceği endişesi dile getiriliyor. 50 bin kişilik bir güçle ‘serhildan’lar yapılacağı, yerel parlamentolara dönüşecek belediye meclislerinin özerklik kararları alacakları ve nihayetinde konunun Birleşmiş Milletler’e taşınacağı senaryosunu bile konuşanlar var. Jandarma çekildi, sınıra Kara Kuvvetleri yerleşti

Peki bölgede askerin, polisin pozisyonu ne? Görebildiğim kadarıyla, barışı onlar da destekliyor. Ancak tedbirlerini de alıyorlar. Sınır hattının güvenliğini artık kara kuvvetleri sağlıyor. Bu adım nedendir bilinmez, 10 yıl ertelenmişti. Esasen bir kolluk kuvveti olan, kendi tankı, topu olmayan jandarma, bunca yıl sınırları tutmaya çalıştı. Ama sonuç ortada. Şimdi, teknik imkânları daha fazla olan kara kuvvetleri sınırlara yerleşiyor. En son Çukurca’yı da devraldılar. Sınır hattındaki jandarma güçleri asli bölgelerine döndü. Belki basına yansıyan ‘tersine askerî sevkiyat’ haberlerinin aslı budur. Coğrafi şartlar sebebiyle sınırdan sızma imkânsız değil; ama en azından bundan sonra daha zor. Stratejik tepelerin neredeyse tamamına asker yerleşmiş durumda.

Bu durum, PKK’lıların geri çekilmesine nasıl yansıyacak? Bu sorunun cevabı çok zor değil. Bir kere, sınırdaki dağların büyük çoğunluğu askerî güvenlik bölgesi ilan edilmiş durumda. Sivil girişinin yasak olduğu bu bölgelerde kontrol tamamıyla Genelkurmay’da. Bunun dışında istihbari bilgiler doğrultusunda operasyon emri verme yetkisi valilerde. Bugüne kadar ne askere ne polise kimse, ‘PKK’lılara karışmayın’ talimatı vermedi. Zaten yasal olarak bu mümkün değil. Galiba olacak şey şu: PKK’lılar yıllardan beri kullandıkları güzergâhlarını kullanacaklar. Nasıl içeri girerken kimse görmediyse çıkarken de görmeyecek

DEVAMI

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara