Eğitim alınmazsa işitme cihazının faydası olmuyor
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Odiyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Öztürk, toplumda işitme kaybı ve işitme cihazlarıyla ilgili yanlış algı bulunduğunu söyledi. Öztürk, " 'İşitme kaybı varsı cihaz takılır. Hemen duyarsın' diye düşünülür. Ancak,
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-08 08:09:23
Yrd. Doç. Dr. Burak Öztürk, Cihan TV Network Gündem Artı Sağlık programında işitme kaybıyla ilgili bilgiler verdi. İşitme kaybının her yaştan insanı etkileyen çok yaygın bir durum olduğunu belirten Öztürk, "Bebeklikten yaşlılığa kadar olan her dönemde görülebilme riski olan işitme kaybı, günlük yaşamı doğrudan etkileyen bir faktördür. Sorunun kökeninde çeşitli genetik özelliklerden bulunduğumuz çalışma ortamına kadar birçok neden yer alıyor. İşitme kaybı bazen yeni doğan bebeklerde ortaya çıktığı gibi, bazen de yaşlılıkta kendini gösteriyor." şeklinde konuştu.
İşitme kaybı yaşayan birçok insanın bu durumu kabullenme konusunda çekingenlik gösterip tedaviyi geciktirdiğini dile getiren Öztürk, toplumda işitme tedavisinde bir takım yanlış algıların bulunduğunu kaydetti. Öztürk, " 'İşitme engelin varsa cihaz takılır ve hemen duyar konuşursun' diye düşünülüyor. Aslında böyle bir şey yok. İnsanların öncelikle bunun bilincinde olması gerekiyor. İşitme cihazı takılır ancak işitsel eğitim alınmazsa cihazın hiçbir faydası olmaz. Konuşma öğrenilmeden işitme kaybı belirlendiyse ve cihaz takıldıysa o bireylere işitsel eğitimi vermek yani nasıl duyacağını öğretmek gerekiyor. Küçük yaşta tespit edilen bir işitme kaybı varsa özellikle de doğuştan geliyorsa bu birey işitmeyi bilmediği için konuşamıyordur. Aslında buradaki temel amacımız kişilere duyma dürtüsü kazandırarak konuşmalarını sağlamaktır yani burada önemli görev cihazdan ziyade bizlere düşüyor." ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE'DE DOĞUŞTAN İŞİTME ENGELLİ ORANI YAKLAŞIK BİNDE 3'
İşitme kaybına en çok hangi yaş aralığında rastlandığına da değinen Öztürk, Türkiye'de doğduğunda hiçbir şey duymayan insanların oranı yaklaşık binde 3. Bu ciddi bir rakam. Çünkü Türkiye'de yıllık 1,5 milyon doğum oluyor. Hatta orta ve hafif dereceli işitme kayıpları da eklenirse bu oran binde 7- 8'leri bulur. Bu yüzden insanların bu konuda daha bilinçli olması gerekiyor." diye konuştu. Öztürk, sorunun ne kadar önce tespit edilirse tedavisinin de o derece kolay olacağını sözlerine ekledi.
Çocuklardaki konuşma bozukluğunun temelinde işitme kaybının da olduğunu söyleyen Öztürk, "Konuşma problemi yaşayan çocuklarını bize getiren aileler, işitme testi yaptığımızda şaşırıyorlar. Çocuklarda meydana gelen konuşma bozukluklarının işitmeye bağlı olabileceği bilinmelidir. Çocuklardaki işitme kaybı teşhisi yetişkinlere göre biraz daha zordur. Bu nedenle ailelere daha fazla sorumluluk düşüyor." şeklinde konuştu.
Dil ve konuşma bozukluklarının işitme kaybıyla birebir ilişkili olduğunu kaydeden Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: "Kekemelik, genetik ve psikolojik sebepleri olabileceği gibi işitme kaybına bağlı olarak da meydana gelebilmektedir. 2-6 yaş arası çocuklardaki kekemeliğin fizyolojik olarak meydana geliyor. Ancak, ailelerin sert tutumu, kekemeliği kalıcı hale getirebiliyor. Böyle bir durumla karşılaşıldığında çocuğa kızmak yerine ona doğrusunu söylemek daha doğru olacaktır. İşitme kaybı ihtimali de düşünülerek doktora götürülmesi, ilerleyen zamanda daha olumlu sonuçlar verecektir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara