Davutoğlu'ndan Suriye'deki vahşete tepki
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kimyasal silahların kullanılmasının bir insanlık suçu olduğunu belirterek, “Şu anda da herkes biliyor ki kimyasal silah stokuna sahip olan ülkeler bellidir, bunlardan bir tanesi de maalesef Suriye rejimidir” dedi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-07 23:47:41
Somali’ye taahhütlerimizi o gün Sayın Başbakanımızın yaptığı taahhütleri tek tek yerine getirdik. Somali’de ilk açılan büyükelçiliği, bölgedeki birkaç büyükelçilik dışında eskiden beri devam eden, ilk açılan büyükelçiliği Türkiye Cumhuriyeti Devleti açtı. Somali Havaalanı’nı rehabilite ettik. Somali’de dört hastaneyi rehabilite ettik, restore ettik. Mogadişu şehrinin temizlenmesi, tekrar yapılandırılması, kentsel dönüşümü için önemli projelere imza attık. Şimdi parlamento binasını, başbakanlık ofisini yapıyoruz. Ayrıca Somali’deki uluslararası faaliyetlerde önemli rol üstlendik. Somali içindeki ulusal uzlaşı çalışmalarına da bir katkı sağladık” dedi.
Çok entegre bir stratejiyle, bütün unsurları kapsayan bir yaklaşımla Somali’ye baktıklarını söyleyen Davutoğlu, “Bir taraftan ulusal uzlaşı faaliyetlerini organize ederken, bir taraftan da Somali güvenlik yapılanmasına katkıda bulunmaya ve Somali’nin ekonomik kalkınmasına altyapı oluşturmaya çalışıyoruz. 300 milyon dolarlık bir bütçe ile çalışmalara başladık. Bunlar tümüyle hemen hemen halkımızın yaptığı yardımlardı, taahhütlerdi. Bugün bunlara ilaveten 10 milyon dolarlık savunma ve güvenlik yapılanmasına katkı paketi açıkladık bir toplantıda. Ayrıca bugün bir bildiri yayınlandı. Bu bildiride Türkiye’nin özellikle Somali ve Somaliland arasında yaptığı başarılı arabuluculuk girişimine de atıf var” diye konuştu.
İSRAİL’LE TAZMİNAT GÖRÜŞMELERİ
Mavi Marmara saldırısıyla ilgili İsrail’le yürütülen tazminat görüşmelerine ilişkin bir soru üzerine Bakan Davutoğlu, “İkinci tur görüşmeler dün yapıldı, ben de Müsteşarımız Sinirlioğlu ile görüştüm. Üçüncü tur görüşme yapılıp yapılmayacağına Ankara’ya dönünce değerlendireceğiz ama büyük ölçüde temel ilkeler etrafında bir mutabakat sağlandığını görüyoruz. Bundan sonra atılacak adımlarla ilgili kamuoyumuzu bilgilendireceğiz ama şunu bir kez daha ifade etmek isterim ki değişik spekülasyonlar yapıldığını görüyoruz.
Özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması her biri insan olarak ve vatandaş olarak bizim için büyük değer ifade eden şehitlerimizin kanlarının karşılığı değildir. Bunu değişik vesilelerle gündeme getirenler olduğunu görüyoruz. Hiçbir şey onların bir damla kanının dahi hakkını ödeyemez. Bunu herkesin bilmesi gerekir, bizim bu bilinç içinde davrandığımızı herkesin göz önüne alması gerekir. Ancak özür ve tazminat şu bakımdan önemlidir. Bir mesuliyet, bir vatandaşlarımızın hakkının, hukukunun temsil edilmesi ve teslim edilmesi bağlamında önemlidir. Özürle bunun devletler arası ilişkiler, halklar arası ilişkiler kapsamında gereği yapılmıştır.
Özür dileyen taraf yapmış olduğu suçun hem ikrarını, hem de telafisini yapmak üzere bunu yapıyor. Tazminat ödediği zaman da bunun bir hesap sorulabilir bir eylem olduğunu ortaya koymuş oluyor. Dolayısıyla bunların sanki şehitlerimizin kanlarının bir karşılığı gibi yansıtılması doğru bir yaklaşım değil. Kaldı ki şehitlerimizin aileleriyle de bu konu Sayın Başbakan Yardımcımızın katılımıyla görüşülmüştür. Sayın Başbakan Yardımcımız da bizzat olayı takip etmektedir, Sayın Başbakanımız da takip ediyor. Ambargonun kaldırılması da zaten şehitlerimizin şehadetinin ötesinde de Türkiye’nin hep takip ettiği bir meseledir. Sayın Başbakanımızın Netanyahu ile yaptığı görüşmede öncelikle ve ayrıcalıkla üzerinde durulmuş bir konudur.
Nihayet şehitlerimiz oraya şahsi bir emel için gidiyor değillerdi. Oraya gidiş sebepleri yüksek bir insani gayeyle yardım iletmekti. Bu yardımların bundan sonra daha sağlıklı iletilebilmesi için ne yapılması gerekiyorsa Türkiye bunu yapmaya kararlıdır, zaten Türkiye bunun için diğer şartların dışında geriye kalan bu 3 şartı öne sürmüştü. Dolayısıyla bunu bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Miktar ne olursa olsun önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hukuklarının korunmasıdır. Bu tür spekülasyonlardan uzak durmak ve Türkiye’nin öncelikle haklı davada elde ettiği kazanımları esas almak gerekir” dedi.
SURİYE’DEKİ KİMYASAL SİLAHLAR
Suriye’de kimyasal silah kullanılmasına ilişkin sorulan bir soru üzerine ise Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Ben bugün BM Genel Sekreteri Yardımcısı Jan Eliasson’la da bu konuyu konuştum. Bir BM Bağımsız Araştırma Komisyonu üyesi olduğu söylenen bir yetkiliden atıfla, sanki kimyasal kullanımının muhalifler tarafından gerçekleştirildiği gibi bir bulgu ulaştığı bilgisi kamuoyunda ciddi bir bilgi kirlenmesine yol açtı. Bugün sayın genel sekreter yardımcısı da, BM’yle ilgili makamlar da bunu doğru olmadığını teyit ettiler, bir kere bunu vurgulamak isteriz. Kimyasal silah bir insanlık suçudur. Kim ve nerede kullanmış olursa olsun insanlık suçu işlemiş olur. Şu anda da herkes biliyor ki kimyasal silah stokuna sahip olan ülkeler bellidir, bunlardan bir tanesi de maalesef Suriye rejimidir. Suriye rejimi keskin nişancılarla, top ve tank atışlarıyla daha sonra uçaklarla ve Scud füzeleriyle katledemediği halkı bu tür silahlar da kullanarak katletme yoluna gidebilir.
Zaten Banyas’ta iki gün önce ortaya çıkan katliam görüntüleri, etnik kıyım görüntüleri açıktır. Biz bu iddiaların takipçisi olacağız. BM nezdinde takipçisi olacağız. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü çerçevesinde de, ki başında değerli bir büyükelçimiz sayın Ahmet Üzümcü var, oraya gidip ben kendileriyle de konuşmuştum biliyorsunuz. Bu konuda Suriye’de bunun izleri, bulguları olduğu düşüncesiyle bir araştırma yürütülüyordu Türkiye’de bu araştırma helan yürüyor. Bir neticeye ulaşıldığında da dünya kamuoyuyla paylaşılacaktır. Ama bu konuda Suriye rejiminin takındığı tutum bir insanlık suçu mahiyeti taşır. Kimyasal silahların kullanılmadığı durumda işlenen suçları kimse mazur göstermez.
Yani kimyasal silah kırmızı çizgidir diyerek kimyasal silah dışında bıçaklarla, toplarla, tüfeklerle, Scud füzeleriyle yüz binlerce insanı öldürmeyi de kimse mazur göstermez. Bizim Türkiye olarak kırmızı çizgimiz insan canıdır, adalettir, hukuktur. Kimyasal silah da bunları tehdit ettiği için bu kırmızı çizginin içine girer. Ama onun dışında da bütün etnik kıyım suçları bizim için kırmızı çizgidir” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, açıklamalarının sonunda ise İngiltere’yle gerekli görüşmelerin yapıldığını ve iznin çıktığını söyleyerek, Edinburg Başkonsolosluğu’nun da yakında hizmete açılacağının müjdesini verdi. Bakan Davutoğlu, Londra’daki temaslarının ardından Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’ya hareket etti.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara