Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Devrim Şehidi' mi diyecektik

Eski sendikacı AK Partili Salim Uslu’ya göre 1 Mayıs’ta ne güvenlik güçleri açısından ne göstericiler açısından memnuniyet verecek bir durum yok. Uslu “Kriz, kaos ortamından beslenen çevreler var. DİSK Başkanı, KESK Başkanı veya düzenleme komitesinde olanlar da sorumludur” diyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-04 07:06:52

'Devrim Şehidi' mi diyecektik
1Mayıs tartışmaları sürerken eski Hak -İş Başkanı, AK Parti İdare Amiri Salim Uslu, VATAN’ın sorularını yanıtladı:

- 1 Mayıs görüntüleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Üzüldüm. Görüntülerde ne güvenlik güçleri açısından ne göstericiler açısından memnuniyet verecek bir durum yok. Türkiye bu süreci aslında çoktan aştı. Geçtiğimiz yıllarda çok güzel, bayram havasında, 1 Mayıs’ın ruhuna uygun kutlamalar oldu. Ama bu dönem başaramadılar.Her siyaset kurumu ya da idelojik aidiyette bulunanlar kendi 1 Mayıs’larını kutladılar. Bu kadar atomize olmuş 1 Mayıs’ı Türkiye yaşamamıştı. Taksim’de sadece teknik nedenlerle getirilmiş bir engelleme vardı. Bunu siyasi bir yasakmış gibi takdim ederek oradan hareketle hükümetle hesaplaşmak, 1 Mayıs’ı siyasallaştırma amacına yönelikti.

- ‘Taksim’den günde 1.5 milyon insan geçiyor’ dendi. Doğru değil mi?

Aynı kanaatte değilim. Her gün binlerce insan o meydandan gelip geçiyor ama alanda durup itiş kakış, miting heyecanı yaşamıyor. Ayrıca ana muhalefet partisi liderinin Taksim üzerinden meydan okuması da, 1 Mayıs’ı siyasallaştıran ayrı bir görüntüydü.

- İnsanlar çukura düşmedi ama zaten ulaşamadan biber gazı yedi...

Maksat 1 Mayıs’ı kutlamak ve verilecek mesajlardır. 1 Mayıs vesilesiyle çalışanların talepleri nelerdir, kazanımları nelerdir... Bunlara yönelik mesajlar verilmeliydi. Biz “IMF defol” diye bağırıyorduk, IMF defoldu gitti. “İşsizlik sigortası” dedik, çıkartıldı. Geriye ne kalıyor? İşsizlik sigortasına erişilebilirliğin kolaylaştırılması mesela. Ama sendikalar bunu talep etmediler. İnsanlar çukura düşse, bir hayati risk oluştursaydı ne diyecektik? “Devrim şehidi” mi diyecektik yani? Bu kadar akılsız bir yaklaşım olmaz.



- Beşiktaş’ta dağılanlara gaz sıkıldı, 17 yaşında bir genç kızın kafasına gaz bombası atıldı. Olacak iş mi?

Bunların kabul edilebilirliği mümkün değil. Türkiye bir barış süreci yaşıyor. Demokratik açılımlar devam ediyor, tabular tek tek yıkılıyor. Böyle bir sürece 1 Mayıs hiçbir katkı sağlamadı. Tersine gerek polisin orantısız güç kullanıyor olması, gerekse 1 Mayıs gösterilerini düzenleyen çevrelerin tavrı... Türkiye’de sürece yönelik bir hazımsızlık var. Bu bir dirençtir. “Türkiye dışardan göründüğü gibi değil, cop var, gaz var,” görüntüsü verilmeye çalışıldı. Oysa bu Türkiye’nin görüntüsü değil.


“Yenikapı’yı ben önerdim”

Ben bu konuyu birkaç yıl önce Kadir Topbaş’a açtım. Bunu ilk kez sizinle paylaşıyorum. Hong Kong’da Macao diye bir ada var. Orada bir yer yapmışlar. Bir kule ve meydanda amfiler var. Üç boyutlu olarak Toptaş’a gösterdim. Şehre bir buçuk iki saat feribotla. Sonuçta bu şehrin içinde son derece insani bir miting alanı var. Yenikapı böyle gündeme geldi.


Sendikacı 3 trilyonu at yarışında yedi

- Taksim’den sonra “Sendikalı işçi sayısı giderek azalıyor” eleştirileri arttı...

İşte bunu anlamıyorum. Sendikasız işyerlerinde işyeri temsilciliği kurulsun, işçiler organize olsun, işveren muhatap bulsun sendikal olmasa bile örgütlülüğe karşı çıkamaz diye teklif ettiğimizde, bunu 4857 sayılı yasaya koyamadık. DİSK ve Türk-İş karşı çıktı. “İşveren benimle muhatap olamıyorsa işçiyle de muhatap olmasın” dedi. İşveren kullanır diyor. Kullanan işveren bugün sendikaları da kullanıyor. Sendikasıyla ortaklık kuran işletme yok mu?

- Hangi sendikada?

Tek Gıda İş... Çay San AŞ adı altında işvereni Çaykur’la beraber ortak şirket kurdu. Hak -İş oraya girdiğinde bu ahbap çavuş ilişkileri ortaya çıktı. Ama aynı adam Tekel işçilerinin kahramanı gibi Türkiye’nin yeni Valensa’sı gibi nutuk çekiyordu. Külahıma anlat onu... Mustafa Türkel’in yönetiminde olduğu sendika 3 trilyonu at yarışlarında kaybetti. 10 yıl geçti, zaman aşımına uğratıldı ve dosya kapandı. Bu adam solun ve sağın ortak sendikal kahramanı. Yazık, işçiye üzülüyorum. Aynı adamı Tekel işçisi yumurta, çürük domatesle kovaladı ama kimse bunun haberini yapmadı.

- At yarışında 3 trilyon batırılmasından sendika mı sorumlu?

Mustafa Türkel yönetimde. Adam sendikanın kasasından para çekti (Tek Gıda Mali Sekreteri Korkut Güler). Avans 3 lira, 3 bin değil 3 trilyon lira. At yarışı oynamış. İstanbul’da yaşıyor olmasına rağmen de bulunamıyor.

- Rönesans sadece zihinsel olarak gerekmiyor galiba?

Doğru. Hem zihinsel olarak berrak, idelojik rezervasyonları olmayan ahlaken dürüst ve düzgün insanlara ihtiyacı var. Böyle bir anlayışın hükümete kafa tutuyor olması, sendikal haklar adına 1 Mayıs’ta nutuk çekiyor olmasının bende kıymeti harbiyesi yok. Çünkü söyleyene bakarım adam mı diye. Ama sendikal hareketin içinde böyle çok insan var ve bunları tasfiye ediyor olması lazım.

  DİSK Başkanı’nın işine geldi

- Sendikalar bu süreci yönetemiyor dediniz. Neden?

Geçmiş yıllardan biliyorum. Çünkü 1 Mayıs komitesi belli yerlerde toplanıp kararlar alıyor ve bunları sendikalara dikta ettirmeye çalışıyordu. Birlik ve Dayanışma Günü diyenler 1 Mayıs’ta yaşananları hiç masaya yatırdılar mı? Mesela Mustafa Kumlu’nun elinden mikrofonu alıp biber gazı sıkanların hesabı görüldü mü? Bu dönemde sanki 1 Mayıs’ı birlikte kutlayalım derken onun arkasında bir başka niyetle ‘1 Mayıs’ı kutlamayalım herkes kendi kafasına göre takılsın’ iddiası vardı. Hak iş,Türk-İş, Kamu Sen, Memur sen yoktu... DİSK ve KESK’in de bu işine geldi.

- DİSK Başkanı da gaz yedi, neden işine gelsin?

Özellikle DİSK’in Başkanı yeni. Herkes yerini sağlam tutmak adına, herkesten daha eylemci, çatışmacı, uzlaşmaz, daha çok slogan atarak kitleleri heyecanlandırma konumunda görüyor. Akıllı bir yönetim olsa DİSK Başkanı geçen yıllarda hangi barış koşullarında, huzur ortamında, halaylar geçerek kutlamışlarsa aynı şekilde kutlamanın koşullarını oluşturmaya çaba gösterirdi. Ama DİSK Başkanı ‘Bırakın evimize dönelim’ diye çaresizliğini ortaya koydu. Bana göre başarısız 1 Mayıs’ın sorumlusu eğer Valilik ve polisse bunun hesabı sorulmalı. Ama başarısız 1 Mayıs kutlamasını yapanlar, 1 Mayıs’ı yönetemeyenler de bunun hesabını vermeliler. Kriz, kaos ortamından beslenen çevreler var. DİSK Başkanı, KESK Başkanı veya düzenleme komitesinde olanlar da sorumludur.

- O gün İstanbul’a bakıyoruz; köprüler kaldırılmış, trafik felç, bir tür OHAL görüntüsü yaşanıyor...

Yasaklar ortadaydı. DİSK Başkanı Abdullah Baştürk 1 Mayıs mitingi yasaklandığında gitti Mersin’de miting yaptı. İşçiyi devletle karşı karşıya getirmeyen DİSK yöneticileri ve geleneği vardı. Şimdiyse çalışanları polisle, biber gazıyla, copla bir araya getirmeye çalışan bir beceriksizlik, basiretsizlik var. DİSK geçmişte Saraçhane’de miting yaptı, 1 Mayıs’a halel mi geldi?

- Yine de polis abartmadı mı?

Polisin davranışını kim savunabilir? Ama polise karşı çıktığımız yerde Mustafa Kumlu’ya biber gazı püskürten adamı da eleştiriyor olmamız lazım. Eşitlikçi ve adil olalım. “İkisi de yanlıştır” diyelim.

- “Artık Taksim 1 Mayıs’a kapalı. Bu bellek silinecek” iddialarına ne diyorsunuz?

Bence Taksim’in olmaması gerekir zaten.

- Ama 1 Mayıs ve Taksim yıllardır birlikte anılır. Kime zararı var?

1 Mayıs’ın vereceği mesaj, içeriği, bileşenlerini oluşturduğu kompozisyon toplumda yaratacağı coşku heyecan önemli. O zaman Kent dışında da 1 Mayıs kutlaması doğru değil! Taksim’in sembolik özelliği varsa Tarlabaşı’nın da var. İlk 1 Mayıs’ı Tarlabaşı’nda bir sinemada kutladık. Oraya da bir kutsiyet atfetmek lazım o zaman. Taksim insancıl, çağdaş bir miting alanı değil.

- Yine de orası Taksim ve geleneksel olarak her 1 Mayıs’ta Taksim işçilerindir...

Bunu kim diyor, Taksim’i zorlayanlar diyor. Oraya getirdiğiniz milyonlarca insan ayakta işerken çekilen görüntülerin insani bir yanı var mı bu çağda?

VATAN
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara