Dolar

34,8959

Euro

36,6160

Altın

3.009,57

Bist

10.058,63

Osmanlı'da da moda tartışılırmış

II. Meşrutiyet döneminde çıkan kadın dergilerindeki moda tartışmaları, bugünkü muhafazakâr giyimin çıkmazını anımsatıyor. Dergiler, milli bir moda olması gerektiği kanaatinde. Ancak ortaya bir model konulamaması bu hedefin tarihte kalmasıyla sonuçlanıyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-05-04 08:20:45

Osmanlı'da da moda tartışılırmış

Fransız Devrimi’yle birlikte doğduğu düşünülen moda, o günden bu yana hep tartışma konusu olagelmiş. Tartışmaların odağındaysa hep kadın kıyafetleri var. Cumhuriyet ile birlikte Türk kadınının kıyafetleri Batılı modaya tamamen teslim olduğu için bugün Türkiye’de moda çok tartışılmıyor. Ama muhafazakâr giyimin inkişaf sürecini yaşadığı şu yıllarda başörtülü kadınların kıyafetleri eleştirilerin odağında. Sektördeki hazır giyim firmaları şatafatlı tasarımlar yaptığı için, modern olma çabasındaki genç kızlarsa modaya uymaya çalışırken tesettürün kurallarını ihmal ettiği gerekçesiyle eleştiriliyor. Dünyadaki Müslüman ülkelerin genelinde de durum aynı. Dar pantolonlar üzerine giyilen kısa gömlekler, başörtüsünden görünen saç, boyun ya da kulaklar, fakir kollu bluzlar her zaman tenkit edilen örneklerden birkaçı.

Tüm bunlar ne ilk kez bugün tartışılıyor ne de yarın son bulacak. Tarihte de modayla ilgili benzer konular hep gündeme gelmiş. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde yayınlanan kadın dergilerinin içeriği bugünün polemikleriyle oldukça benzer.

Modayla ilgili birçok yazıya yer veren Hanımlara Mahsus Gazete, Mehasin, Kadınlar Dünyası gibi dergilerde görev alan yazarlar pek çok konuda ayrışsa da hep bir noktada birleştikleri görülüyor. Osmanlı tarzının terk edilmesi gerektiği, bunun yerine rahat hareket imkânı tanıyan Batılı kıyafetlerin tercih edilmesi ama milli modadan asla taviz verilmemesi. Yani kadınlar dönemlerinin kıyafetlerinden memnun değiller. Batılı gibi giyinmek ama Batılı gibi görünmemek istiyorlar. Bu durum, bugünün muhafazakâr kadınının tesettürden taviz vermeden son derece modern görünmek isteme çabasını anımsatıyor. Sonuç olarak; kendi tarzını benimsemeyen ama diğer tarzı da bir türlü kendiyle bağdaştıramayan bir kadın kimliği ortaya çıkıyor.

II. Meşrutiyet döneminde Batılı kıyafetler ilk başta İslam’a aykırı oldukları gerekçesiyle eleştirilirken, sonrasında yalnızca estetik açıdan tartışılmaya başlanıyor. Bu noktada 1895’te yayın hayatına başlayan Hanımlara Mahsus Gazete’de, çarşafın asli unsurunu kaybettiği sıklıkla konu ediliyor. Birçok erkek yazar, “İstanbul’un muhtelif semtlerinde İslam hanımlarında gördüğüm sokak kıyafetleri pek metnu, bunların pek çoğu İslamiyet’teki kaide-i tesettüre münafidir.” gibi cümlelerle yeni tarz kıyafetlere sitem ediyor.


Milli bir moda oluşturulmalı

1908’de Mehasin dergisinin çıkışıyla birlikte bu tartışmalar biraz daha estetik kaygılara bırakıyor yerini. Resimli ilk kadın dergisi Mehasin’de iç giyim fotoğrafları bile yayınlanmaya başlanıyor ancak diğer yandan kadının kendini güzelleştirmeye çalışması da gereksiz görülüyor. Süs ve şaşaa tüm dergilerde eleştiri konusu aslında. Hatta bazı yazarlar süsün sembolü olan Fransız modasını rüküş bulup, okuyucularını daha sade ve asil görünen İngiliz giyim tarzına yönlendiriyor.

Mehasin’de Batılı hayat tarzı ve kıyafetler hiç eleştirilmiyor. Aksine bu tarz, Türk kadınlarına emrivaki bir üslupla dayatılmaya çalışılıyor. Zaten bu noktadan sonra kadınlarda modaya uymanın bir zorunluluk olduğu algısı oluşuyor.

Kadınlar Dünyası (1913) ise yazarlarının tümümün kadın olmasıyla farklılaşan bir dergi olarak ortaya çıkıyor. Tıpkı Hanımlara Mahsus gazete gibi Kadınlar Dünyası’nda da milli bir moda oluşturulması gerektiği üzerinde duruluyor. Hatta dergi bu meseleyi o kadar önemsiyor ki, bunun için bir dernek kurulmasını bile istiyor. Dernektekilerin yapması gerekenler ise epey ilginç: Tarihçilerden kadın giysileri hakkında bilgi almak, giysilerin sağlığa uygun olup olmadığını doktorlara kontrol ettirmek, yalnızca zevk sahibi kadınlara model hazırlatmak vs.

Birçok dergide moda aleyhine yazı yazılmasına rağmen, diğer yandan Osmanlı kıyafetlerinin sınırsızca eleştirilmesi hiçbir zaman milli bir modanın oluşmaması sonucunu doğuruyor. Bugün muhafazakâr giyim de tutarlı bir dünya görüşü, kültürel değerler ve estetik sahibi gözlerle yorumlanmazsa ‘milli moda’nın akıbetine uğrayacak gibi görünüyor.

(Esra Keskin DEMİR / Zaman)
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara