Babasının kurduğu takımda başladı şimdi Hamburg'da oynayacak
Karlsruhe bu sezon 2. Lig'e yükselirse, bu başarısını büyük ölçüde genç Türk oyuncuya borçlu olacak. Ancak attığı gollerin yanı sıra yaptığı asistlerle de takımına hayat veren 19 yaşındaki orta saha virtüözü, gelecek sezon Karlsruhe'de değil, Bundesl
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-05-01 07:27:06
Hakan Çalhanoğlu, futbola babasının kurduğu Turanspor Mannheim'da başlamış, 9 yaşında Waldhof Mannheim'a transfer olmuş, 15 yaşında hem Mannheim'a yakın olduğu hem de eğitimime en iyi şekilde devam edebileceği için Karlsruhe'yi tercih etmiş.
"Babam ilaç fabrikasında çalışıyor. Bir erkek kardeşim var; Muhammed. O da Millî Takımlara çağrılmıştı. 1995 doğumlu ve Karlsruhe'nin altyapısında oynuyor. Mannheim'da doğdum ama hem anne hem de baba tarafından Bayburtluyuz." diyen Hakan Çalhanoğlu, şunları söyledi:
"Küçükken Ronaldinho'yu çok beğeniyordum. Artık büyüdüm ve futboldan daha fazla anladığım için Xavi ve Iniesta'yı örnek alıyorum. Barcelona'ya baktığımızda oyunu tamamen Xavi ve Iniesta kontrol ediyor. Bence bir takım için en önemli oyuncular.
Hâlâ oynayan Türk futbolcular arasında Nuri Şahin ve Selçuk İnan'ı çok beğeniyorum. Ancak çocukluğumdan beri hem futbolculuğu ve profesyonelliği hem de karakteriyle Hakan Şükür'e hayranım.
Karlsruhe ile profesyonel sözleşme imzaladım. Takım 2. Lig'den 3. Lig'e düşse de iyi bir performans gösterdiğim için Hamburg'a imza attım. Daha fazla forma şansı bulacağımı düşündüğüm için 1 sezon daha kiralık olarak Karlsruhe'de kalmaya karar verdim."
Almanya'daki disiplinin Türkiye'de olmadığını da anlatan Hakan Çalhanoğlu, "Almanya'da statlar çok güzel ve taraftar futbola çok ilgi gösteriyor. Taraftar maça daha istekli geliyor, futbolcu stadyumlardaki olumlu şartlar nedeniyle daha keyifli oynuyor." diyerek şunları söyledi:
"Alman Millî Takımı'ndan davet aldım ancak okul müdürü devamsızlığım nedeniyle gidemeyeceğimi bildirdi. Alman Federasyonunu da okulumun izni olmadan kampa katılamayacağımı söyledi. Kısa bir süre sonra ise Türkiye'den gelen ilk teklifi kabul ettim.
Kendi ülkende, taraftarlarının önünde Dünya Kupası oynamak çok heyecan verici. Bu bizim hayatımızın fırsatı. Başarılı olmak, Dünya Kupası'nı kazanmak istiyorsak, takım içinde bir aile gibi olmalıyız. En iyisi hep beraber bu Dünya Kupası'nı tadına vararak, en iyi şekilde yaşamak.
Hedefim Hamburg'da en kısa zamanda oynamak. Tabii ki öğrenmem, kendimi geliştirmek adına yapmam gereken çok şey var. Mesela Van der Vaart'tan öğreneceğim çok şey olacak. Aynı mevkide oynadığımız için onu geçmek adına elimden geleni yapmam lâzım.
Neredeyse her antrenmandan sonra çalışmaya devam ederim. Takımdaki kalecilere soruyorum, zamanı olan biriyle 1 saat şut ve frikik çalışıyorum. Antrenmanımızın olmadığı günlerde de her zaman salonda çalışırım. Fiziğimi geliştirmek için çalışmalar yaparım."
Futbol Federasyonu Basın Departmanı tarafından hazırlanan TamSaha Dergisi'nden Selim Şakarcan'a konuşan Hakan Çalhanoğlu'nun röportajının detayları şöyle:
Almanya'da çocuklar çok erken yaşta futbola başlıyor. Futbola başladığında sen kaç yaşındaydın?
Biz tam bir futbol ailesiyiz diyebilirim. Babam, amcam, kardeşim hepsi futbolcu. Babam Türkiye'de amatör liglerde futbol oynamış, evlendikten sonra devam etmemiş. Babam futbola devam edemediği, hayallerini gerçekleştiremediği için kardeşimle benim futbolcu olmamızı isterdi. Onun hayallerini biz gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Futbola 4 yaşında başladım. Polizei SV ve Turanspor Mannheim takımlarında oynadıktan sonra 9 yaşında SV Waldhof Mannheim takımına transfer oldum. Turanspor Mannheim'ı babam ve arkadaşları kurmuştu. Hatta amcalarım da hâlâ orada futbol oynuyor. 2009 yılında bazı transfer teklifleri geliyordu. Ben hem Mannheim'a yakın olduğu hem de eğitimime en iyi şekilde devam edebileceğim için Karlsruhe'yi tercih ettim. 15 yaşında Karlsruhe'ye transfer olduktan sonra ilk 2 sene yatılı okulda kaldım.
Belli ki başta baban olmak üzere ailenin desteği çok fazla. Biraz onlardan bahseder misin?
Evet, her zaman beni desteklediler. Üzerimdeki emekleri çok büyüktür. Annem eskiden hastanede çalışıyordu, şimdi ev hanımı. Babam da ilaç fabrikasında çalışıyor. Bir erkek kardeşim var; Muhammed. O da Millî Takımlara çağrılmıştı. 1995 doğumlu ve Karlsruhe'nin altyapısında oynuyor. Ben 8 Şubat 1994'te Mannheim'da doğdum ama hem anne hem de baba tarafından Bayburtluyuz.
Bu sezon devre arasındaki kısa tatilini Bayburt'ta geçirdin. Sık sık gidebiliyor musun Bayburt'a?
Sık sık olmasa da Bayburt'u, köyüm Konursu'yu çok sevdiğim için her fırsat bulduğumda gidiyorum. Köyde vakit geçirmeyi, doğayla iç içe olmayı severim. Uzun tatillerimde bile farklı yerlere gitmektense Bayburt'ta ailemle, akrabalarımla vakit geçirmeyi tercih ediyorum. Dünya Kupası'nda da Trabzon ve Rize'deki maçlarımıza Bayburt'tan çok kişi gelecek. Dünya Kupası sonrasında da iki haftalık tatilimi yine köyümüzde geçirmeyi planlıyorum.
Futbola başladığın dönemlerde hayran olduğun oyuncular var mıydı?
Ben her zaman Ronaldinho'yu çok beğeniyordum. Küçükken eve geldiğimde hep internetten onun videolarını izliyordum.
Bugün takip ettiğin, beğendiğin futbolcular var mı?
Artık büyüdüm ve futboldan daha fazla anladığım için Xavi ve Iniesta'yı örnek alıyorum. Çocukken Ronaldinho çok ilgimi çekiyordu ama şimdi Barcelona'ya baktığımızda oyunu tamamen Xavi ve Iniesta kontrol ediyor. Bence bir takım için en önemli oyuncular.
Türk futbolculardan beğendiklerin var mı?
Hâlâ oynayan futbolcular arasında Nuri Şahin ve Selçuk İnan'ı çok beğeniyorum. Ancak çocukluğumdan beri de hem futbolculuğu ve profesyonelliği hem de karakteriyle Hakan Şükür'e hayranım.
2009 senesinde Karlsruhe'ye transferin sonrasında yaşadıklarını anlatır mısın?
İlk 2 senemde yatılı okulda kaldım. Antrenmanlara bazen yürüyerek bazen de servisle gidip geliyordum. Altyapıda da iyi bir takımımız vardı, şampiyonluğa oynuyorduk. Ancak geçen senenin devre arasında A takımın Antalya'daki kamp kadrosuna alındım. Kamptaki iyi performansımdan sonra A takımda devam ettim. Başka kulüplerden de teklifler geliyordu. Kulübüm de profesyonel sözleşme imzalamamı istedi. Ben de kulübümle sözleşme imzaladım. Sezon sonunda 2. Lig'den 3. Lig'e düşsek de ben bireysel olarak iyi bir performans göstermiştim. Transfer döneminde de Hamburg'la sözleşme imzaladım. Daha fazla forma şansı bulacağımı düşündüğümüz için de bir sene daha Karlsruhe'de, kiralık olarak kalmama karar verdik.
Karlsruhe'de geçen sezon ilk resmi maçında iki asist yapmıştın.
Evet, Karlsruhe ile ilk resmi maçımı FC Erzgebirge Aue'ye karşı oynamıştım. Alt sıralarda yer almamıza ve kulüp için kritik maçlardan biri olmasına rağmen teknik direktörümüz Jörn Andersen bana şans verdi. Ben de takımıma iki asistle katkı sağladım ve haftanın 11'ine seçildim. Geçen sezon 2. Lig'de 14 maçta oynadım ama hiç gol atamadım. Belki de yeni olduğum için duran topları bana kullandırmıyorlardı.
Bu sezon ise skora katkı açısından da çok iyi bir performans sergiliyorsun. Şu ana kadar 15 gol attın, 12 asist yaptın. Bu sezon için hedefin nedir?
Bu sezon için en büyük hedefim Karlsruhe'nin tekrar 2. Lig'e çıkması. Bugünlere gelmemde katkısı olan kulübüme ve çok güçlü bir bağımız olan taraftarlarımıza tekrar 2. Lig'e çıkarak veda etmek isterim. Taraftarlarla maçların dışında bazı etkinliklerde de görüşüyoruz. Antalya'daki kampımıza 50 kişilik bir taraftar grubu da geldi. Kulüpte çok güzel bir ortam var, aile gibiyiz.
Türkiye ile Almanya arasındaki farklar neler?
Almanya ile Türkiye'deki şartlar çok farklı. Mesela Almanya'da birçok yer saat 20.00'de kapanırken Türkiye'de sabaha kadar çoğu yer açık. Almanya'da hayat dururken Türkiye'de 24 saat devam ediyor. Almanya'daki disiplin burada yok. Orada insanlar çok düzenli ve disiplinli bir hayat yaşıyor. Trafikte de Almanya'da herkes kurallara uyuyor. Türkiye'ye geliyorum, kimse kurallara uymuyor, durmadan kornaya basıyor ve çok tehlikeli araba kullanıyor. Dolayısıyla burada çok kaza oluyor. Futbol açısından bakarsak da Almanya'da statlar çok güzel ve taraftar futbola çok ilgi gösteriyor. Statlar hem taraftarlar hem de futbolcular açısından mükemmel. Taraftar maça daha istekli geliyor, futbolcu stadyumlardaki olumlu şartlar nedeniyle daha keyifli oynuyor. Neredeyse her maçta statlar dolu oluyor. Türkiye'de de son yıllarda çok güzel statlar ve tesisler yapılıyor. Stadyumlardaki şartlar geliştikçe zaten çok coşkulu olan taraftar daha da istekle maçlara gelecektir. Ancak benim anlamadığım bir konu da meşale gibi yanıcı maddelerin statlara sokulması. Ceza alacaklarını bile bile insanlar statlara yanıcı maddeler sokuyor. Hem kulüpleri hem de kendileri ceza alıyor. Oysa futbolcu açısından seyircisinin önünde oynamak çok daha keyifli.
Almanya'da altyapıda bir futbolcunun gelişimi için neler yapılıyor?
Almanya'da en çok eğitime önem veriyorlar. Okulda, hangi derste notun düşükse ya da desteğe ihtiyacın varsa hemen bir öğretmen ayarlıyor ve seni özel olarak çalıştırıyorlar. Bir de sağlıkla ilgili bir problem yaşarsan 24 saat arayabileceğin biri oluyor kulüpte. Bir problem olduğunda hemen o kişiyi arıyorsun ve sana yardımcı oluyor. Futbolda da eksik olduğun yönleri hemen tespit edip bunun üzerinde duruyorlar.
Gelişiminde emeği olan antrenörlerin kimler? Paylaşmak ister misin?
Karlsruhe'ye gitmeden önce Waldhof Mannheim'daki antrenörüm Stephan Gros bana futbol eğitimi dışında da çok şey öğretti. Kendisi Karlsruhe'de 1. Lig'de futbol oynamış. İlk tanıştığımız gün tokalaşırken ben yere baktım. İkinci gün tokalaşırken yine yere bakınca elimi sıktı, bırakmadı ve "Selamlaşırken, tokalaşırken insanların hep yüzüne, gözlerine bakacaksın" dedi. Ondan sonra her zaman tokalaşırken insanların gözüne bakmaya dikkat ediyorum. İlk tanıştığın anda insanların yüzüne bakmanın çok etkili olduğunu düşünüyorum. Stephan Gros ayrıca bana duran toplarla ilgili de çok şey öğretti. Kornerlerde, frikiklerde topa nasıl vurmam gerektiğini hatta penaltı atışında nelere dikkat etmem gerektiğini de hep anlatırdı. Şutumu geliştirmemde çok katkısı vardır.
Biraz da Millî Takım'dan konuşalım. Hakan Çalhanoğlu'nun Millî Takım yolculuğu nasıl başladı?
Karlsruhe'de oynamaya başladığımda okula fazla gidemezdim. Antrenman bahanesiyle derslerden de bazen kaçardım. Bir gün okuldan aradılar ve Alman Millî Takımı'ndan davet aldığımı söylediler ancak okul müdürü bana devamsızlığım nedeniyle millî takıma gidemeyeceğimi bildirdi. Ertesi gün de okulda son sınavım vardı, artık tatile giriyorduk. Buna rağmen izin vermediler. Alman Federasyonunu aradım ama oradan da bana okulumun izni olmadan kampa katılamayacağımı söylediler. Kısa bir süre sonra ilk defa Türkiye'den de teklif geldi. Abdullah Ercan Hocamızın döneminde Haziran ayında Ukrayna'da Viktor Bannikov Turnuvası'nda Millî Takım'a davet edildim. Aslında orada çok kötü bir performans sergiledim. Sezon daha başlamadığı için kondisyonum da kötüydü. Daha sonra Rusya kampında çok iyi bir performans sergilemiştim. U16'dan beri Türk Millî Takımı için oynuyorum.
Derslerine önem vermemiş olman her ne kadar yanlış olsa da belki de devamsızlık yapmasaydın Almanya için oynamış olacaktın.
(Gülüyor) Evet, devamsızlık yapmasaydım okulum izin verecekti ve Türkiye'den de henüz davet almadığım için Almanya'nın davetini kabul edecektim. Türk Millî Takımı için oynamamda Erdal Keser'in de çok katkısı var. O dönem benimle çok ilgilenmiş, çok destek vermişti. Abdullah Ercan Hocamın da üzerimde çok emeği var. Millî Takım'daki ilk kampımdan beri bana çok güvendi.
Bu yaz ülkemizde düzenlenecek U20 Dünya Kupası senin ve takım arkadaşların için büyük bir fırsat. Dünya Kupası'nı düşündükçe neler hissediyorsun?
U17 Millî Takımı ile elit turda elendiğimiz sene Meksika'da düzenlenen U17 Dünya Kupası'nı televizyondan izledim. Düşündükçe yaşıtlarımın oynadığı, katılabileceğimiz bir turnuvayı televizyondan izlemek çok kötü. Ancak bu sene ev sahibi olarak çok büyük bir fırsat yakaladık. Kendi ülkende, taraftarlarının önünde oynamak çok heyecan verici. Bu bizi daha da motive ediyor. Bu Dünya Kupası'nı takım olarak çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu bizim hayatımızın fırsatı. Başarılı olmak, Dünya Kupası'nı kazanmak istiyorsak, takım içinde bir aile gibi olmalıyız. Aslında Dünya Kupası anlatılmaz, yaşanır. Sahada biz, tribünlerde seyirciler, stadyumlarda, otellerde ve daha birçok yerde organizasyonda çalışan insanlar. En iyisi hep beraber bu Dünya Kupası'nı tadına vararak, en iyi şekilde yaşamak. Hepimizde farklı bir heyecan var. Hep beraber Dünya Kupası'nın keyfini çıkaralım.
Dünya Kupası'nda favori olarak gördüğün ülkeler var mı?
Her takımın kadrosu iyi olabilir ama biz rakiplerimizi değil sadece kendimizi düşünüyoruz. Kendimizi favori olarak görüyoruz. Biz de çok iyi bir takımız. Dünya Kupası'nda ülkemiz için elimizden geleni yapacağız. Türk Millî Takımı için oynamak gurur verici.
Hedeflerin neler?
Daha önce de bahsettiğim gibi kısa vadeli ilk hedefim Karlsruhe ile şampiyonluk yaşamak ve tekrar 2. Lig'e çıkmak. Sonra da Dünya Kupası'nda takım halinde ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeyi ve başarılı olmayı hedefliyoruz. Tabii ki bireysel olarak da ön plana çıkmayı her futbolcu ister ama öncelikle takım halinde başarılı olmalıyız. Sonra zaten takımımızda bireysel olarak parlayan oyuncular olacaktır. Gelecek sezon için hedefim ise yeni kulübüm Hamburg'da en kısa zamanda ilk on birde oynamak. Tabii ki öğrenmem, kendimi geliştirmek adına yapmam gereken çok şey var ama çok çalışıp en kısa zamanda Hamburg'da oynamak istiyorum. Hamburg'da çok değerli futbolcular var. Mesela Rafael van der Vaart, çok iyi bir futbolcu. Ondan öğreneceğim çok şey olacak. Kendisine saygı duyuyorum ama aynı mevkide oynadığımız için onu geçmek adına elimden geleni yapmam lâzım. Bunu başaracağıma da inanıyorum.
Bundesliga'da oynayacak olman seni heyecanlandırıyor mu?
Tabii ki heyecanlanıyorum. Karlsruhe'de de iyi şartlarda çalışıyoruz ama Hamburg'da imkânlar çok daha fazla. Bu da gelişimime olumlu yönde yansıyacak diye düşünüyorum. Hamburg çok daha büyük bir şehir. Hamburg'la anlaştığım için çok mutluyum. İnşallah doğru karar vermişimdir. Kendime güveniyorum. Zaten bu güven sayesinde buralara kadar geldim.
Transfer sürecin nasıl gelişti? Hamburg'a da gittin ve takım arkadaşlarınla tanıştın. İlk izlenimlerin neler?
Sezon başında Hamburg'a takım arkadaşlarımla tanışmak ve tesisleri gezmek için gittim. Hatta Hamburg'un lig maçını da izleme fırsatım oldu. Statta da atmosfer çok güzel; heyecanım daha da arttı. Ertesi gün takımın yemeğine beni de davet ettiler. Rene Adler, Heiko Westermann, Tolgay Arslan, Dennis Aogo ve tüm oyuncularla tanıştım. Teknik direktörümüz Thorsten Fink'le de tanıştım; o da çok sempatik biri. Sportif Direktör Frank Arnesen ile de iletişimimiz çok iyi. Her zaman haberleşiyoruz. Tesisler, stat her şey çok güzel. Hamburg'da, Bundesliga'da oynayacak olmak beni çok heyecanlandırıyor.
Almanya dışında başka bir ligde oynamak istiyor musun?
Evet, Almanya dışında İspanya ya da İngiltere liglerinde oynamak isterim. Ancak ilk tercihim La Liga olur.
Millî Takım'da ya da kulübünde unutamadığın maçın var mı?
Almanya ile Bochum'da oynadığımız ümit millî maçında, son 15 dakikada görev alsam da çok heyecanlanmıştım. Golü de son dakikada atmıştık ve maç berabere bitmişti. Benim de ilk Ümit Millî Takım kampımdı. Bir de Karlsruhe ile sezon başında iki frikik golü attığım maçı unutamam.
Gelecek sene Hamburg'da takım arkadaşın olacak olan Tolgay Arslan için neler söylemek istersin?
Hamburg'la sözleşme imzaladıktan sonra kulübe gittiğimde Tolgay abi benimle çok ilgilendi. Hemen telefon numarasını verdi ve bir ihtiyacım olduğunda her zaman kendisini arayabileceğimi söyledi. Beni kulüpte herkesle tanıştırdı. Gösterdiği yakın ilgi beni çok mutlu etti ve rahatlattı.
Millî Takım özelinde hedeflerin neler?
Birinci hedefim U20 Dünya Kupası'nda ülkemi en iyi şekilde temsil etmek ve başarılı olmak. İkinci hedefim ise U19 Millî Takımı'yla Mayıs ayındaki elit turu geçip Dünya Kupası'ndan sonra düzenlenecek Avrupa Şampiyonası'nda başarılı olmak. Sonrasında da inşallah A Millî Takım forması giymek istiyorum. Zaten Abdullah Avcı ve A Millî Takım antrenörlerimiz Antalya'da Hırvatistan'la oynadığımız hazırlık maçlarımızı izlemişlerdi. Kamp yaptığımız otelde bizi ziyaret ettiler. Onlarla tanışmak, destek verdiklerini görmek bizi çok mutlu etti.
Futbol dışında neler yapıyorsun?
Antrenmandan döndüğüm zaman evde çok sıkılıyordum. Müziği çok sevdiğimi bilen bir arkadaşım bana DJ seti hediye etti. Şimdi her gün 1 saat onunla uğraşıyorum. Çok keyifli vakit geçiriyorum. Her tür müziği severim. İlahi dinlemeyi de çok severim. Özellikle yatarken ilahi dinlerim. Dinlerken sanki denizdeymiş gibi hissediyorum, çok huzur veriyor, rahatlatıyor.
Bir de dans izlemeyi çok severim. Mesela sinemada dansla ilgili bir film olsa hemen izlemeye giderim. Almanya'da bazen sokakta dansla ilgili şovlar ya da yarışmalar oluyor. Hemen izlemeye gidiyorum. Dansla ilgili bir etkinlik varsa Hakan hemen orada diyebiliriz.
Özelliklerinden bahseder misin? İyi yönlerin ya da geliştirmen gereken yönlerin neler?
Neredeyse her antrenmandan sonra çalışmaya devam ederim. Takımdaki kalecilere soruyorum, zamanı olan biriyle 1 saat şut ve frikik çalışıyorum. Antrenmanımızın olmadığı günlerde de her zaman salonda çalışırım. Fiziğimi geliştirmek için çalışmalar yaparım.
Mesut Özil'le karşılaştırılmanla ilgili bir şey söylemek ister misin? Hatta Almanya'da bazı yorumcular Mesut Özil'in senin yaşındaki performansına kıyasla senin daha iyi durumda olduğunu söylüyor.
Tabii ki Mesut Özil'le karşılaştırılmak beni mutlu ediyor ama her futbolcunun kendi özellikleri vardır. Sonuçta o Mesut Özil, ben de Hakan Çalhanoğlu olmak istiyorum. İnşallah ben de onun gibi iyi yerlere gelirim.
SON VİDEO HABER
Haber Ara