İran'ın başkenti Tahran'dayız. İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Amir Abdullah ile görüşmeye giderken yolda bindiğim taksi şoförü ile sohbete başlıyoruz. Azeri kökenli şoföre Türk olduğumu söylediğimde, 'Yaşasın Türkiye! Ne mutlu ki Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsun' diyor. Tahran; büyük ve güzel bir şehir. Halk da demokrasi özlemi içinde. Görkemli bir binada bizi karşılayan Abdullah ile gündemdeki konulara ilişkin sıcak bir söyleşi gerçekleştiriyoruz.
İran'ın Ortadoğu politikasını nasıl tanımlarsınız?
Hiç şüphesiz ki İran ve Türkiye, Ortadoğu'nun iki büyük ülkesidir. Tahran ve Ankara arasındaki siyasi temaslar Ortadoğu'nun geleceği için çok önemli. Ortadoğu'da cereyan eden olayları dikkatle takip ediyoruz ve şunu söyleyebilirim ki, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da çok ciddi gelişmeler sözkonusu. Arap baharı yaşanacak değişimlerin sadece ilk etabı. Bence bu rüzgâr Ortadoğu'da yeni birtakım değişiklikleri de beraberinde getirecek.
Ne gibi değişiklikler?
İran'ın tüm Arap ülkeleriyle ilişkisi dostluk ve kardeşlik üzerine kuruludur. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda Arap ülkelerinde önemli reformlar yaşanmamıştı ama şimdi hemen hemen tüm Arap ülkeleri refahı, barışı, güven içinde yaşamayı arzu ediyor, biz de sonuna kadar onları destekliyoruz. Neden? Çünkü Arap ülkelerinin gelişmesi bizim de gelişmemiz demektir. Arap baharı daha yolun başında. Demokrasi yolunda gelişimler sürecek. Bunun için de İran olarak her türlü desteği vermeye hazırız.
HERKESE EŞİT MESAFEDEYİZ
Son zamanlarda Çin, Rusya ve İran'ın oluşturduğu üçlü ittifaktan; ABD ve Avrupa'ya karşı geliştirilen bu yeni birlikten bahsediliyor. Böyle bir ittifak var mı?
Şimdiye kadar hiçbir ülkenin aleyhinde bir çalışma yapmadık. Ama bazı ülkelerle müşterek birlikteliklerimizin olduğu da doğrudur. Mesela pek çok konuda Rusya ile anlaşmalarımız var ve tıpkı Rusya ile olduğu gibi birçok Arap ve Afrika ülkesiyle de ortak çalışmalarımız sözkonusu. Bu nedenle kimi zaman yapılan üçlü ittifak yorumlarının doğru olduğu kanısında da değilim. Çünkü İran olarak tüm ülkelere eşit mesafedeyiz. Ancak asla çalışmayacağımız tek bir ülke vardır, o da İsrail'dir.
KÜRT DEVLETİ OLMAZ
Irak'ta da sular durulmuyor. Erbil-Bağdat arasındaki gerginlik zaman zaman krize dönüşüyor. İran, Irak konusunda tam olarak nerede duruyor?
Bence Irak'ta Kürtler ve Şiiler arasında hiçbir problem yoktur! Tarihe baktığımızda da Kürt ve Şiilerin birarada, sorunsuz bir şekilde yaşadıklarını görürüz. Irak'taki siyasiler de ister Sünni ister Şii olsun birbirlerini anlamışlardır. Irak halkı zor günlerden de geçmiştir ama özellikle şu son 10 yılda Irak'ta demokratik adımların atıldığını görüyoruz.
Erbil-Bağdat arasında yaşanan krizin kaynağında petrol var...
Irak'taki petrol savaşlarının merkezinde yine yabancı ülkeler bulunuyor. Ama Irak'taki makamlar bu sorunun altından kalkabilecek durumda. Bununla birlikte özellikle Kürt tarafı petrolü ele geçirmeyi gerçekten çok istiyor, çünkü ancak bu şekilde özgür bir devlet olabileceklerine inanıyorlar ama Irak ve bölgenin durumuna baktığımız zaman Irak'ta bir Kürt devletinin mümkün olmayacağını söyleyebilirim.
AMBARGO TUZAK OLDU
İran da petrol bakımından çok güçlü bir ülke ama ambargolar yüzünden bunu ihraç edemiyor. Ambargolarla ilgili yakın dönemde bir değişim bekliyor musunuz?
Petrol ihracatımız her şeye rağmen iyi bir şekilde sürüyor. Mesela Avrupa'daki birçok ülke İran'ı ambargo listesinden çoktan çıkardı bile. Üstelik bu talep de kendilerinden geldi. Çünkü İran'a ambargo uyguladıkları için ekonomileri çok zarar gördü. Ambargoya devam eden ülkeler kendi tuzaklarına kendileri düşmüşlerdir. Önemli bir bilgi de şudur: Şu son iki senede İran'dan en çok petrol satın alan şirketler Amerika ve Avrupa'dan çıkmıştır. Yaptığımız araştırmada da şunu gördük; mesela Amerika'daki bir x şirketi, düzenlediği belgelerle kendisini farklı bir ülkeye mensup gibi gösteriyor ama o şirketin sahiplerinin Amerikalı olduğunu görüyoruz. İşte böyle sahte belgelerle İran ile gizlice ticaret yapmaya çalışıyorlar.
İsrail İran'a saldırmaz
İran'ın nükleer santral programından pek çok ülke rahatsız. Bu ülkelerin başında da İsrail geliyor. Hatta İsrail daha da ileri giderek gerekirse saldırıda bulunabileceğine dair açıklama yaptı. Bu konuda ne diyorsunuz?
İsrail'de 900 tane (nükleer) füze var ve bence pek çok ülke İran'daki nükleer programı değil, İsrail'in sahip olduğu füzeleri merak ediyordur. Diğer yandan şunu çok samimi olarak ifade etmek isterim ki, nükleer çalışmalarımızın amacı kesinlikle savaş değildir! Anlaştığımız ajans nezaretinde nükleer programımızı şekillendiriyoruz. Herkes şunu soruyor: 'İsrail acaba İran'a savaş açar mı?' Hemen cevabını vereyim. İsrail böyle bir aksiyon alabilecek kapasitede bir ülke değildir! İsrail İran'a asla saldıramaz. Biliyorsunuz Gazze'ye saldırdı, her şeyi eline yüzüne bulaştırdı ve başarısız oldu. Ayrıca İran'a saldırmak isteseydi bunu çoktan yapardı, ama olur da İsrail gaflete düşüp böyle bir karar alırsa, Tel Aviv'de taş üstünde taş bırakmayız; tozu dumana katarız. Bunu inanın ki yaparız.
ÖZRÜN DEĞERİ SIFIR
Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrail'den Türkiye'ye oldukça gecikmiş bir özür gelmesine ne diyorsunuz?
İran olarak Ankara ve Tel Aviv'in anlaşmasını duyduğumuz zaman çok üzüldük. Olayın üzerinden bu kadar yıl geçtikten ve bu kadar insan öldürüldükten sonra gelen bu geç özrün ne önemi olabilir ki! Bu kadar basit mi her şey? Bence Türkiye de aynı şekilde düşünmektedir. Bu özrün değeri sıfırdır.
Türkiye stratejik ortağımız
İran'ın Türkiye ile ilişkisinde zaman zaman sorunlar yaşanabiliyor ama şu an durum nasıl?
Tahran-Ankara ilişkisi AK Parti döneminde iyinin ötesine geçmiştir; süperdir. Türkiye İran'ın stratejik ortağıdır. Türkiye'nin bölgedeki konumu da önemi de tartışılmazdır. Olaylara bakış açımız, ürettiğimiz çözümler tamamıyla aynıdır. Ayrıldığımız tek konu Suriye ile ilgilidir. Suriye konusunda da bırakalım Suriye halkı kendi geleceğine kendisi karar versin. Ankara ve Tel Aviv ilişkileri konusunda da şuna inanıyoruz ki, Türkiye her zaman Filistin'in yanında olacaktır. Ayrıca Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkilerin hiçbir zaman normale dönmemesini ümit ediyoruz.
Terörist teröristtir iyisi olmaz
ABD'nin Boston kentinde geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bombalı saldırılar yine Müslümanlara mâl edilmeye çalışıldı. Bu saldırıları nasıl yorumladınız?
Bir terörist hangi dinden ve ırktan olursa olsun mahkûm edilmelidir. Bununla birlikte Amerikalılar son 10 yılda siyaset meydanına yeni bir kavram getirdiler: 'İyi terörist ve kötü terörist'... Eğer teröristler Irak'ta bir saldırı gerçekleştirirlerse bu teröristlere 'iyi' dediler ama benzer saldırılar ABD'de sözkonusu olduğunda aynı teröristler birdenbire 'kötü' oluverdiler. Bize göre ise teröristler ister ABD'de ister başka ülkelerde eylem yapsın hepsi aynıdır ve cezalandırılmaları kaçınılmazdır. Ayrıca terörizmi kendi çıkarları doğrultusunda destekleyenlerin artık buna bir son vermeleri gerekir. Bu da slogan atmakla değil, ancak icraatla sözkonusu olacaktır. Bu konuda tüm ülkelerin hükümetleri kararlı olmalı. Dünya emniyetini tehdit eden bu konunun minimize edilmesi için samimiyetle çalışılmalıdır. yenişafak