Shakespeare olmak ya da olmamak
Globe Tiyatrosu, önümüzdeki hafta Kral Lear oyunuyla ilk defa Türkiye’ye geliyor. Shakespeare’in ortaklarından olduğu tiyatro, 400 yıldır usta yazarın oyunlarıyla perde açıyor. Shakespeare’in kasa defterini tuttuğu, yöneticiliğini üstlendiği, küçük oyunlarla sahne aldığı tiyatro, bir dönem ahır olarak kullanılmış.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-21 09:31:26
TIMETURK / Haber Merkezi
Kimine göre ölümsüz bir şair, kimine göre Avon’un güzel kuğusu, âşık Shakespeare… Yaşamı konusunda eldeki bilgiler bir sayfayı geçmediği için gizem olarak kalmaya mahkûm olan büyük bir yazar, iyi bir oyuncu ve yönetmen… Yakın dostu Ben Jonson’un deyimiyle bir dönemin değil, tüm dönemlerin adamı...
Yirmili yaşlarda kaleme aldığı oyun ve şiirlerle Elizabeth döneminin usta kalemleri Ovid, Plautus, Seneca’nın yanına adını altın harflerle yazdıran Shakespeare’in ön plana çıkmayan bir unvanı daha var: Yöneticilik. Dönemin en popüler tiyatrolarından Globe Tiyatrosu’nun ortaklarından biriydi. Oyunlarını burada yazıp sahneye koyar, kimi zaman küçük rollerle seyirci karşısına çıkardı. Oyuncularla olduğu kadar çalgıcılar, marangozlar, terzilerle uğraşır, tiyatronun kasa defterlerini kontrol ederdi. Dönemin en başarılı tiyatrosunda sanatını icra ederdi ama rakipsiz (kentte birbirinden başarılı on yedi tiyatro vardı) değildi. Ancak kıvrak zekâsıyla tiyatrosunu diğerlerinden farklı kılmayı başarırdı.
Kraliçe Elizabeth dönemi, filmlerde gördüğümüz gibi tiyatroların ihtişamlı kıyafetlerle salonları doldurduğu bir dönem değil. Michael York ile Adrian Brine’ın ‘Shakespeare Oyunculuğu’ kitabında anlattığına göre oyun aralarında çay tepsileri dolaştırılır, çikolata yenir, perde açılınca boş sahne ayakta alkışlanırdı dakikalarca. Her oyun dolardı istisnasız. Tiyatroyla yakından uzaktan ilişkisi olmayan kişiler, hayatında bir kez Shakespeare oyunu izlemiş olmak için salonun yolunu tutardı. Bazı zamanlar Globe Tiyatrosu’nda izdiham olurdu. Yer bulmak için itişip kakışan kalabalık, oyunlardan önce tiyatronun yakınlarındaki Paris Bahçesi’nde ‘Aya İni’ diye anılan ayılarla köpeklerin dövüşünü seyrederdi. Aç bırakılmış köpekler kazığa bağlanmış ayıların üzerine (köpekleri hemen parçalamasınlar diye dişleri ve pençeleri törpülenirmiş) salıverilir, horoz dövüşü izler gibi keyifle izlenirdi bu mücadeleleri. Kan akıtılmasından hoşlanan seyirciyi iyi tanıyan Shakespeare, yaptığı işin kalitesinden ödün vermeden onların istediği şeyleri sahneye taşırdı. Yazdığı oyunlarda kanlı sahnelerle dolu cinayetlere, suikastlara, düellolara, işkencelere yer verirdi.
Doğaüstü olaylara ilgi duyanları ise hayaletler, periler, büyücülerle baş başa bırakırdı. III. Richard’dan Kral Lear’a yaşamış lider isimlerin hikâyelerini tarihi doğruları saptırmaktan kaçınmayıp yeniden yazar, tarihe ilgi duyan seyircinin ilgisini her daim canlı tutardı.
Globe Tiyatrosu’nda ipler tahmin edileceği gibi Shakespeare’in elindeydi. Bir grup deneyimli oyuncu ve müzisyenle, birkaç sütunu, balkonu olan çıplak bir sahnede anlatırdı masallarını. Gösteriler açık havada güneş altında yürütülür, oyunlar çoğunlukla öğleden sonra saat ikide başlardı. Sahnede olup bitenleri bir anahtar deliğinden izletmeyip doğrudan oyunun bir parçası haline getirirdi seyirciyi. Hatta sahnedekilerin birer oyun olduğunu anlatmak için çoğu zaman kadın rollerini erkeklere oynatırdı.
Shakespeare ‘önemli’ bir oyuncu
Shakespeare’in oyunculuğu nasıl derseniz, o konuda farklı görüşler var. Kimine göre iyi bir aktördü, kimine göre kötü. Kumpanyanın baş aktörü değildi, Lord Chamberlain’in Adamları kumpanyasında ‘önemli oyuncular’ listesinde yazardı adı. Oyunculuğu tartışılır belki ama izleyiciyi kahkahalara boğacak mizah dolu replikleri kaleme almasında, sayısı 3 bini bulan izleyicilerin nefesini tutacak biçimde etkileyici oyunlar kurgulamasında sahne deneyiminin payı yadsınamaz.
Yılda ortalama 15 oyun çıkartan Globe Tiyatrosu’nun rakipleriyle arasında da ciddi bir çekişme vardı. Kraliçe Elizabeth öldükten sonra tahta çıkan Kral I. James, tiyatroya kraliyet unvanı verince ‘başıbozuk’, ‘serseriler’ diye tanımlanan oyuncular, Kralın Adamları (Lord Chamberlain) olarak anılmaya başladıktan sonra daha çok ilgi görmeye başladı. O dönemde tiyatronun korsanla başı dertteydi. Kapalı gişe oynanan oyunlarını başka tiyatrolar almasın diye metinlerin tamamını oyuncularına vermiyordu. Başrol oyuncusu bile sadece kendi oynayacağı bölümleri biliyordu.
Kelime koleksiyoncusuydu
O dönemde bir de kelime biriktirmek modaydı. Herkes elinde not defteriyle gezer, sevdiği kelimeleri not ederdi. Shakespeare de bunların başıydı. Büyülü kelimelerle oyunlarını yazan ustanın oyunlarında sık sık not tutan seyircilerle karşılaşılırdı. Bazı yayınevlerini parayla tuttuğu adamları Globe Tiyatrosu’na gönderir, oyunların tamamını yazmasını isterdi. Sonra bunu yayınlayıp ciddi paralara satardı. Yaşadığı dönemde yazdığı sadece on sekiz oyunu yayınlanan Shakespeare’in oyunlarının tamamı ölümünden yedi yıl sonra yayınlanabildi. Sahne arkadaşları John Heminges ve Henry Condell özveri gösterip oyunları toplu halde basmasaydı, kendi kişisel tarihine dair hiçbir şeyi bugüne bırakmayan yazardan kimse haberdar olmayacaktı.
Tiyatrosu ahır olarak kullanıldı
Dünya tiyatro tarihinde önemli bir yer edinen Shakespeare’in kurduğu Globe Tiyatrosu’nun pek bilinmeyen bir hikâyesi var. Usta şairin ölümünden yirmi beş yıl sonra yönetime geçen Püritenler adındaki bir grup, Londra’daki bütün tiyatroların kapısına kilit vurur. 18 yıl boyunca kimse sahneye çıkamaz. Globe Tiyatrosu da ahır olarak kullanılır. 1660’da II. Charles’ın dönüşüyle hızlı bir restorasyon çalışmasına girilir, tiyatro perdelerini yeniden açar. Ancak işin garibi Shakespeare ile çalışan hiçbir oyuncu kalmaz hayatta. Oyunların nasıl sahneye taşınacağını, nasıl rol yapılacağını kimse bilemez. Anı defterleri karıştırılır, oyunları izleyenlerden görüşler toplanır ve tiyatro yeniden ayağa kaldırılır.
400 yıldır ‘Shakespeare’ diyor
Globe Tiyatrosu şimdilerde bir akademi gibi çalışıyor. İsteyenlere oyunculuk eğitimi veriyor, isteyenlere sahne tasarımı, dramaturji, kültür ve tiyatro tarihi eğitimi… Tabii ki yeterlilik sınavlarını geçmek şartıyla. Sergilere ev sahipliği yapıyor, usta şair üzerine araştırma yapmak isteyenlere kütüphanesinin kapısını açıyor. Kurulduğu günlerde olduğu gibi yine Shakespeare oyunlarından oluşan repertuvarlarıyla seyirci karşısına çıkmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl uluslararası bir festival düzenleyerek dünyanın dikkatini çekmişti. Altı hafta boyunca, 37 farklı dilde 37 farklı oyunla sahnelenmişti Londra’da. Türkiye’den Oyun Atölyesi ‘Antonius ile Kleopatra’ ile sahne almıştı. Önümüzdeki hafta Kral Lear oyunuyla Türkiye’ye ilk defa gelecek tiyatronun diğer ülkelerde sergilediği oyunlar ise VI. Henry, Kral Lear, VI. Harry, II. Richard.
(Zaman)
SON VİDEO HABER
Haber Ara