'Yüzleşmenin neresindeyiz?'
BDP Eş Genel Başkanı Kışanak, yazar Devecioğlu, Prof. Dr. Sirman, Doğan, Kılıç, Çakır ve Solgun ''Barış ve Müzakere Sürecinde Yüzleşmenin Neresindeyiz'' sempozyumunda konuştular.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-16 09:17:21
TIMETURK / Haber Merkezi
Dut Ağacı Kolektifi ve Friedrich Ebert Stiftung Derneği’nin Mimar Sinan Üniversitesi'nin Bomonti Kampüsü'nde “Barış ve Müzakere Sürecinde Yüzleşme’nin Neresindeyiz” sempozyumunu gerçekleştirdi.
Emrah Tuncer’in moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumda Cemile Çakır ve Cafer Solgun 12 Eylül’ün cezaevleri üzerindeki etkisini anlattı. Solgun 12 Eylül ve cezaevlerinde yaşanan zulüm ile yüzleşmenin ancak barış süreci ile mümkün olduğunu belirtti.
Sempozyumda ayrıca Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, yazar Ayşegül Devecioğlu, Barış İçin Kadın Girişimi'nden Prof. Dr. Nükhet Sirman, Serap Mutlu Doğan ve Şevval Kılıç konuştular.
Kışanak: Cezalandırıcı değil, onarıcı bir adalet
Sempozyumda konuşan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak yüzleşmeye ancak “hakikat, yüzleşme ve adalet” ekseninde bakmak gerektiğini söyledi.
“Ortada mağdurlar mahcuplar ve kirlenmişler var. Toplumlar kendi hakikatleriyle yüzleşmekte o kadar cesur olamıyorlar. Öncelikle mağdurların kendi gerçekleriyle yüzleşmesi ve karşılığında almaları gereken yeni tutumla ilgili cesur olmaları gerekiyor.
“Toplumda yaşanan mağduriyetlerin yaratılmasında katkısı olanlar bir de mahcuplar var. Onlar kendilerini, bu mağduriyetlerin asıl kaynağı olarak görmüyorlar. Mahcuplar ama yüzleşmiyorlar. Madımak katliamı, Kürtlere, Ermenilere yapılan zulüm devlet politikasıydı ama insanların elleriyle yapıldı. ‘Hayır’ diyemezler miydi? Bunu kendilerine sormuyorlar.”
“Bir de kirlenmişler var. Bu acı olaylar gerçekleştirirken kendisinde hak gören, ‘hak ettiler yaptım’ diyenler. Bunların tümünde yüzleşme gerekiyor.”
Kışanak resmi bir yüzleşmenin çok daha zor olduğunu, yüzleşmenin ancak sivil yüzleşmelerle ve toplumsal vicdanla gerçekleşebileceğine de değindi.
''Toplumda travmalar daha çok taze, bu yüzden yüzleşmede cezalandırıcıdan ziyade onarıcı bir adalet daha gerçekçi.''
Devecioğlu: Yüzleşme hukuki bir süreç olmalı
Yazar Ayşegül Devecioğlu ise geçmişteki acıların tarihsel bağlamından koparılarıldığına dikkate çekti.
“12 Eylül de, Ermeni Soykırımı da ele alınırken geçmişin mitleştirilmesiyle karşılaşıyoruz. 12 Eylül, benim kendi kuşağımız tarafından mitleştirildi. 12 Eylül mitleştirilerek tarihin dışına çıkarılarak siyasal zeminden uzak bir zaman parçası haline getirildi.
Ancak olaylara siyaset zeminde bakmak gerekiyor. Aksi halde yüzleşme güçlü toplumsal muhalefetle desteklenen bir süreç olmak yerine bir kavram olarak kalıyor.”
''Yüzleşme de barış süreci gibi siyasileştirildiği ve hukuki zemine oturtulduğu takdirde gerçekleşebilir.''
Tuncay Yılmaz ise yüzleşmenin emek, ekoloji, kadın, LGBT gibi ayrımcılığın yaşandığı her alanda gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Sirman: Toplumsal cinsiyet savaşla biçimlendi
Barış için Kadın Girişimi’nden Nükhet Sirman da son oturumda yaptığı konuşmasında kadınların barış müzakerelerinde yer almayı talep ettiklerini aksi halde gerçek bir barışın yapılamayacağını anlattı.
“30 yıl önce kadınlık ve erkeklik rolleri bu kadar koyu değildi. Hiçbir erkek bu kadar erkek değil, hiçbir kadın da bu kadar çıt kırıldım değildi. Toplumsal cinsiyet rolleri de savaşla biçimlendi.
"Kadınların başına gelenlerin konuşulması için, barışın yeniden inşasında toplumsal cinsiyetin yeniden biçimlenebilmesi için kadınlar masada olmalı.”
Serap Mutlu Doğan’ın Kürt hareketinin dünden bugüne geldiği noktayı aktardığı konuşmasında müzakerelerin bir mücadele sonucu gerçekleştiğini söyledi.
Son konuşmacı olan Şevval Kılıç ise barış sürecinin ve yüzleşmenin toplumun tüm kesimlerini kapsaması gerektiğini, barış sürecinde LGBT bireylere yaşatılan ayrımcılıklarla da yüzleşilmesi gerektiğini ifade etti.
(Bianet / Elif Akgül)
Haber Ara