Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Sevgi ve güzelliğin şairi Melaye Ciziri' kitabı çıktı!

Halid Cemil Muhammed'in 'Aşkın Piri' olarak anılan Melayê Cizîrî'yi anlattığı 'Sevgi ve güzelliğin şairi. Melayê Cizîrî' kitabı Ümit Demirhan'ın Türkçe çevirisiyle Hîvda İletişim ve Yayıncılık'tan çıktı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-04-16 14:58:13

'Sevgi ve güzelliğin şairi Melaye Ciziri' kitabı çıktı!

TIMETURK / Haber Merkezi

SEVGİ ve GÜZELLİĞİN ŞAİRİ; MELAYÊ CİZÎRÎ


Cizîrî’nin şiir kümeleri, birbirlerine kenetlenip güçlü bir doku oluşturmuşlardır. Bu kümeler, basit ölçülerle, yüzeysel yaklaşımlarla ve dayandığı bilgi zemininden uzak bi şekilde analiz edilemezler. Ayrıca onun bilgi zemini, şiirsel yönelişininde izlediği güçlü belağatı, görüşünün boyutlarını, çağrışımlarının derinliğini ve kültürünün zenginliğini bariz bi şekilde yansıtır. Şiirinde değişik konular ele alınıyor ve -bu şiirin her yeni okunuşunda – enginliği çözülemeyecek ufuklar seriliyor insanın önüne. Öyle ki bir araştırmacı veya birkaç araştırmacının bu anlamları kapsamlı bir eserde toplamayı becerebilecekleri de zor gibi görünüyor.

Cizîrî’nin uluhiyyet, bilgi, felsefe, tasavvuf, gazel, sevgi, sarhoşluk, simgeleme, betimleme, övünme gibi işlediği konular ve ortaya attığı düşünceler bu branştaki uzman komisyonlar tarafından ele alınması gerekir. Çünkü Cizîrî bir okyanustur ve bu okyanusta yol almak isteyenleri ürpertici bir duygu sarar. Derinliklerinde anlam, güzellik ve bilgi dolu incilerle donatılmış olan bu okyanus, hem kaşiflerini hem de araştırma, analiz, çeviri ve eleştirileriyle korkusuzca bu serüvene katılacak/ kendisine emek verecek kimseleri beklemektedir.

Bu kitap, Kürt şiir ustalarının en yetkin isimlerinden birinin yapıtından bir nebzeyi aydınlatmaya çalışıyor. Bu kişilik, Kürtlere ve bütün insanlığa üstün bir edebiyat bırakarak, hem verdiği bilgiyle hem de sunduğu güzellik, sanat ve şiirle alanının kilometre taşlarından biri olmuştur. Bu şahsiyet, kendisinden sonra gelen şair kafilelerinin üstünde dalgalanan bir bayraktır. Sundukları yapıtlarıyla belki Feqiyê Teyran, Macin, Siyapûş, Nalî, Mîna, Ehmedê Xanî ve başkaları onun kabiliyetlerine yakın bir pozisyonda durmuşlardır. Fakat adı geçen şahısların hiçbiri Cizîrî’nin ulaştığı ilgi ve takdire şayan olamamıştır. Çünkü onu anlamak, özel bir çabayı, kesintisiz bir sabrı ve dayanıklılığı gerektiriyor. Bilhasa onun şiir dünyasını analiz etmek için, onun makamına yaraşır malzemeye ve vardığı üstünlük seviyesindeki okuma melekesine sahip olmayı gerektiriyor. Ancak bu kapsamlı okuma bile, onun hakkını vermekten aciz kalacak; bu yüce şiir abidesini, gerektiği gibi yansıtmayı eksik ve kusurlu olarak icra edecektir.

Bu araştırma ne tasavvuf erbabını veya karşıtlarını savunmaya ne de her iki taraftan birinin veya üçüncü bir tarafın düşüncesini pazarlamaya çalışmıyor. Amaç, Cizîrî’nin şiirinde bugünkü nesil için kapalı görünen kavramları saptayıp tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktır. Bu mütevazı çalışma, bu amacı gerçekleştireceğini iddia etmiyor. Ancak Cizîrî’nin söylemediğini ona yüklememek ve şiirinde var olanı başka bir mecraya kaydırmamak kaydıyla atılmış bir adım olarak görülebilir. Ayrıca bu çalışma, tasavvuf ve erbabının metinleriyle ilgilenen her okuyucunun, her uzmanın bildiği alışageldik “tasavvuf tanımları” etrafındaki fikir ayrılıklarıyla da ilgilenmiyor.

Hem tasavvuf ve erbabının görüş ve yorumları etrafinda hem de başkalarının onlar hakkındaki yorumları etrafında derin ayrılıklar ve anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Bir grup araştırmacı, uzman ve ilgili, tasavvuf erbabının bu görüşlerini Kur’an ve Sünnet’e aykırı bulmaktadır. Başka bir grup ise, bu görüşleri Kur’an ve Nebevî Sünnet’in özel bir algılaması olarak tanımlamaktadır. Fakat bu çalışmamızda ayrılık ve anlaşmazlıklarla ilgilenmiyoruz.

Çünkü bu çalışma, Cizîrî’nin şiirinde tabirlerin darlığı yüzünden kelimenin ifade edemediği anlamlara, işaretlere, simgelere ufuk açıcı açılımlar ve farklı yorumlar getirme çabasındadır. Çünkü bu metinler birbirleriyle örtüşebilen veya aykırı düşen algılamalara açık bir konumdadırlar. Ne olursa olsun bu yorum ve açılımlar, dilbilimleri, belağat, felsefe, tasavvuf ve diğer alanlarda köklü bir bilgiye sahip olan şairin sahip olduğu bilgiyi göstermekteler. Bu yüzden de onun şiirinin güzelliğini yüksek bir düzeyde müşahede etmek için, bu bilimlerin kavramlarıyla ona yaklaşmak gerekir. Çünkü belli bir sınır çizmek mümkünse bile, onun şiirlerine kestirme bir yoldan sınır çizmek zor bir eylemdir. Ayrıca onun bazı şiirleri açıklıktan çok gizliliği, sesli anlatımdan çok fısıltıyı esas almış; dolayısıyla farklı okuma ve algılamalara açık birer metindirler.

Bu kitapta Cizîrî için “sevgi ve güzelliğin şairi” gibi bir lakap kullanılmışsa bile, “sevgi ve güzelliğin filozofu”, “islam tasavvufunda îlahî sevginin öncüsü” ve “aşıkların sultanı/sevenlerin lideri” gibi lakaplarla ün salan İbn’ul-Farid’i hafife aldığımız anlaşılmasın. Ancak Cizîrî, kendi anlam ve ibareleriyle övünüp hoşlandığı lakapları bizzat kendisi sıralamaktadır.

Kimi zaman kendisini “aşık ve sevenler kervanının başkomutanı” olarak tayin etmiş ve kendisini Şêxê Sen’anî’den sonra sevginin ikinci şeyhî olarak görmüştür. Kimi zaman ise, kendisini “sevgi temalarını toplayan bir deniz” olarak “ akıl ve kalp sahibi herkese işaret ve imgeleriyle hekimlik yaptığını” ifade etmektedir. Hatta daha da ileri giderek, kendisini “beyan ve belağat krallığının emiri”, “aşıklar ve sevenler kervanının üstünde bayrak ve sancaklarının dalgalandığı şiir dünyasının yüce kralı” olarak görmüştür. Kürtçe ve Arapçayla ördüğü şu beytinde şöyle demektedir:

Di ‘işqê şêxê sanî me, bi dil behra me’anî me, Di iqlîmê suxen mîr im, di şi’rê da cehangîr im

“Sevgide ikinci pîr benim ve aşkta anlamlar deniziyim. Akıl ve kalp sahipleri için işaretlerimde şifa vardır. Belağat ikliminde bir emirim ve şiirde büyük bir kralım. Bayrak ve sancaklarım sevenler kervanının üstünde tüter.”

Dilsel ve şiirsel kabiliyetleriyle övünürken der ki:

Çi fesahet bi melahet weha didêrî tu Mela, Ev edaya te di şi’rê weh şirîn û bi nemek.

“Ey Mela, bu doyumsuz fesahati nereden buluyorsun? Senin şiiri eda edişin çok tatlı ve zevk vericidir.”

Belki bu nedenlerden -veya daha sonra işlenecek nedenlerden- dolayı bu çalışmamızda, Cizîrî için geleneksel ünvanlardan birisini kullanmaya yüz buluyoruz. Öyleyse o, “sevgi ve güzelliğin şairi”, “anlamlar denizi”, “nişanî/hedef”, “aşıkların emiri”, “beyanın emiri”, “aşıkların piri”, “sevenlerin piri”, “ikinci usta” ve “Cizîrî” gibi ünvanları veya daha iyisine layıktır. Çünkü onun güçlü şiirsel yapıtları böyle bir ünvanlandırmayı haklı kılıyor.

Huseyn Sîyabend


Yazar: Halid Cemil Muhammed

Tercüme: Ümit Demirhan

Pirtûkên Weşanxaneya Hîvda Îletîşimê ( Hîvda İletişim ve Yayıncılık )
Büyük Reşit paşa cad. Yümni İş merkezi, No: 20/45 Veznecileri. İstanbul
Tel: 0212 519 59 44


SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara