Aytekin Yılmaz: PKK savaşı bitirir ama...
''Dağa çıkacaklarına, dağda olanları indirmeleri gerekiyor. Zaten Kürtler bunun için dağa çıktılar. Türkler bu süreci Kürtlerden daha sakin ve iyi değerlendirmeli…''
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-16 23:20:20
TIMETURK / Murat Gerger
Sayın Yılmaz yeni süreçle birlikte PKK gerillalarının sınırdışına çekilmesi isteniyor . A .Öcalan Newroz günü, silahlı mücadeleye son verip sınırdışına çıkın çağrısı yapmıştı. Dağdakiler direniyor sanki, kolay olmadığını dile getiriyorlar ve yasal güvence istiyorlar?
Kolay olmadığı kesin. Savaşa göre dizayn edilmiş bir gerilla ordusuna, ‘hadi barış olacak çekilin’ demek kolay değil bu anlamıyla. Dağdakiler bu sürece biraz hazırlıksız yakalandılar diyebiliriz. Sanırım savaşa gönderilmiş gerillalara bu süreci anlatmada zorlanıyorlar. Yine de PKK yapısı örgüt olarak merkeze itaat eden bir yapıdır. Hele bir de Öcalan dan gelen bir çağrı ise buna uymamazlık yapamazlar.
Hükümet sınırdışına çekilmek için yasa çıkaramayız, hukuken mümkün değil diyor?
Dağdakilerin bu konudaki ısrarı Meclisin bir biçimiyle devreye girmesidir. Geçmişte yaşanan süreçleri örnek gösteriyorlar. Bu konuda haklı olabilirler. Hükümet Mecliste araştırma komisyonu kurulmasını öngören yasa teklifini kabul etti. Sanırım 1921 Koçgiri isyanından sonra bir ilk oldu. Oluşturulacak bu komisyon ne kadar faal olabilir, hangi konuları araştıracak, bunlar önemlidir.1921 de Koçgiri isyanı döneminde 1.Meclis isyancıları af eden yasa çıkardı. Bugünkü meclis bunu yapabilecek mi?
Hükümet af gibi şeylere sıcak bakmıyor?
Af yasası çıkmadan dağdakilerin inebileceklerine ihtimal veremiyorum. Zaten bazı şeyler karışık gelişecek gibi görünüyor. Eğer Hükümet af yasası çıkarabilecek durumda olsaydı. PKK gerillalarının sınırdışına çıkmasına da gerek kalmazdı. Hükümetin gündeminde en azından şimdilik af gibi bir şey olmadığı için, sınırdışına çıkma formülünde anlaşıldı. Ama biz biliyoruz ki gerillaları sınırdışına çıkaran bir formül yarım, ara bir formüldür. Hükümetin daha radikal ve kapsamlı projeler geliştirmesi gerekir.
Sizce böylesi bir süreçte Hükümet ne gibi projeler geliştirmeli?
Şunu geçmiş deneyimlerden biliyoruz, ’99 süreci çok eski sayılmaz. Tek taraflı adımlarla sonlanacak bir şey olmadığını biliyoruz. Silahlı mücadeleyi sonlandırma ve geri çekilme kararı bu sürecin başlama noktasıdır. Ama sadece bu kadardır. Unutmayalım bugün sınırdışına çekilenlerin her zaman geri dönme olanak ve ihtimalleri bulunuyor.’99 deneyimi bunun için önemlidir. O dönemde silahlı mücadeleye son verme ve geri çekilme kararı alınmıştı. PKK bunu beş yıl sürdürdü. Ama savaş bitmedi ve geri dönüşü muhteşem denilen cinsten oldu. İşte 2004 te PKK yi geri döndüren şeylerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu anlamıyla PKK'nin geri çekilmesi bir proje değildir, ama dağdan indirilmesi bir proje gerektiriyor.
Hükümet öncelik olarak silahların ortadan kaldırılması için uğraşıyor?
Silahların ortadan kaldırılması susturulması denilen şeyin bir projeyle mümkün olabileceğini söylüyorum. PKK nin sınırdışına çekilmesi savaşın bitmesi gibi algılanmaya başlandı. Bu abartılı ütopik bir yaklaşımdır. Devlet sınırdışını başka bir yer olarak görebilir. Ama PKK için öyle değil, iki tarafı da kendi coğrafyası görüyor. Dolayısıyla sınırdışında olmak PKK için henüz bir şeylerin sonlandığı anlamına gelmiyor. Hele silahların ortadan kaldırıldığı anlamına hiç gelmez. Kaldı ki sorunu PKK'den bağımsız olarak da ele alabiliriz. Mesela bir an bizde öyle düşünelim PKK sınırdışına çekildi ve savaş bitti. Peki gerçekten bitmiş olur mu? Bence olmaz! PKK'yi ortaya çıkaran koşullar, başka örgütleri de çıkarabilir. Zaten benim proje dediğim şey de sadece PKK ye yönelik değildir. Asıl proje PKK'yi ortaya çıkaran koşulların ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır. İki başlığı olan bir projeden söz ediyorum, biri PKK'yi ortaya çıkarak nedenlerin çözümüne ilişkindir, diğeri de doğrudan PKK'nin Türkiye ye entegrasyonu denilen şeydir.
Yazılanlara anlatılanlara bakılırsa silahların susmasının ardından yeni adımların atılacağı söyleniyor. Yeni anayasa hazırlığına hız verilmiş durumda, yine 4.Yargı paketi ve sonra gelebilecek paketler var. Bunların tümü de kürt sorununun çözümüne ilişkin girişimler değil mi?
Dediğiniz gibi bunlar söyleniyor ve içleri henüz dolu değil. Yeni anayasa hazırlığı denilen şeyin ne kadar yeni olacağı ayrıca tartışmalı bir konudur. Muhalefet partileri mevcut anayasanın ilk dört maddesine dokundurmayız diyor. Hadi bunları anladık, peki hükümet ne kadar dokunacak. Eğer yeni bir anayasa yapılacaksa eskinin revizyonu üzerine değil, başından sonuna yeni olmalıdır. Yeni bir anayasa kürtleri tatmin etmeli, kürtleri tatmin etmeyen bir anayasa kürt savaşının devamı demektir. 1921 anayasası koçgiri isyanını bitirmişti ama 1924 anayasası 1925 Şeyh Sait isyanına neden oldu. Kürtlerin haklarını güvenceye almayan hiçbir anayasa savaşı bitiremez.
Kürtlerin hakları dediğiniz şey nelerdir? Hangi model, hangi haklar verilirse kürtler tatmin olur?
Özgürlükler söz konusu olduğunda model ve sınırlardan öte bakılması gerektiğini düşünüyorum. Hele 21. Yüzyılda bunun daha da böyle olduğunu düşünüyorum. Sınırları olan devletler daha özgürlükçü olmazlar, güvenlikçi olurlar. 20. Yüzyılda bağımsızlığını kazanmış devletlerin özellikle orta doğuda tümü de zalim oldular. Bu zalim devletlerden biri de 1923 te kurulan Türkiye cumhuriyeti devletidir. Yakın dönemde orta doğu da devrilen zalim iktidarlara bakalım bir çoğu bağımsız devletti. Yakın tarihten öğrendiğim şey şu oldu, devletlerin bağımlısı, bireyin bağımsız olanı kıymetlidir. Devletler ne kadar birbirine bağımlı olursa o kadar az zalim olurlar. En zalim baskıcı iktidarlar, bağımsız devletlerde yaşandı. Bu nedenle devlet modelleri içinde en zalimi, en gerici olanları bağımsız devletler olduğu için hiçbir bağımsızlıkçı modele sıcak bakamıyorum. Toplumların ya da bireylerin özgürlüğü denilen şey, sınırları çizilmiş vatan parçalarıyla ilgili değildir, sınırsız olan vatansızlıklarla ilgili bir şeydir. Kürt sorununun çözümüne ilişkin geliştirilmedik model kalmadı nerdeyse…1978 de PKK’nin kuruluş konsepti ‘Bağımsızlık’ modeli üzerinedir. ‘93’ li yıllarda ‘Federasyon’, ’99 da Öcalan yakalandığında ‘Demokratik Cumhuriyet’ daha sonra ‘Demokratik Özerklik’ modelleri kürt hareketi tarafından denendi. Ama hiçbiri hayata geçirilemedi.
Daha somuta indirgeyerek açabilir misiniz bu modellere ilişkin söylediklerinizi?
Devletlerin birbirine bağımlılığa anlamında AB projesine bakabiliriz. AB ülkelerinde bizim yaşadığımız siyasi sıkıntıların hangisi var? Ya da daha eskiye gidecek olursak Osmanlı impararorluğu döneminde kürtler niçin daha sakin daha özerk olabilmişlerdir? Türkiyeli akademisyen ve aydınlar başka ülkelerin deneyimlerini araştırırken bir de Osmanlı dönemine bakmalıdırlar. 1514 çaldıran savaşından sonra kürdistan da kürtler 1808 e kadar devlete isyan etmemişlerdir. Üç yüzyıllık bir dönemden bahsediyoruz. Bu dönemi araştırdım biraz, üç yüzyıllık bir aradan sonra kürtler niçin isyan etmeye başlıyor. 1808 den bugüne belli aralıklarla nerdeyse ortalama 20 yılda bir olmak üzere yaklaşık 10 büyük kürt isyanı gerçekleşmiştir. PKK bunların sonuncusudur. 19.yüzyılda isyanların başlamasına vesile olan şey şu, kürtler Yavuz Selim’den sonra imparatorluğa bağlı özerk bir konumda yaşamışlar. Adı konulmamış bir kürt özerk bölgelerinden söz edilebilir. 1808’li yıllarda Padişah 2. Mahmut, devleti merkezileştirme adına kürt beylerinin özerkliklerini kaldırıyor. Kaldırmakla yetinmiyor, kürtlerden daha çok vergi, daha çok asker alımına başvuruyor. Bu durum kürt beylerinin isyan etmesine neden oluyor. Ve yakın tarihte ilk kürt isyanı da olan Abdurrahman paşa isyanı bugünkü Güney kürdistan dediğimiz bölgede 1808 de başlıyor… sonrası malum.( daha geniş bilgi için http://www.aytekinyilmaz.com/eski-kurt-isyancilari-dagdan-nasil-indirildiler/ yazıma bakılabilir)
Bu söylediklerinizden çözüm için Osmanlı modeli mi öneriyorsunuz?
Hayır önermiyorum, modellerle çözülecek bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Osmanlı örneğini vermemin nedeni bugüne kadar devam etmiş olan kürt sorununun nasıl ve ne zaman başladığını hatırlatmaktır. Birileri yıllardır kürtlere özerklik istiyor, başka çözüm modelleri önerenler var. Osmanlı örneğinden anlaşılması gereken şu olmalı bence, aslında iki yüzyıldır devam ettirilen sorunun çözümü o kadar da karmaşık zor bir şey değildir. Çözüm modellerde değil, özgürlüktedir.
Tekrardan bugüne dönecek olursak, modellerle çözülecek bir sorun değildir diyorsunuz, peki nasıl çözülecek?
Sorunun çözümü başladığı yerde saklıdır. Bunun için anlattım Osmanlı deneyimini… Ne zamanki kürtlere karışıldı, müdahale edildi, sorun başlamış oldu. Özellikle 1923 sonrası kürtlere daha çok müdahale edildi. Bazen derler ya 12 eylül bu topluma giydirilmiş bir deli gömleğidir. Bence bu deli gömleği 12 eylül de değil, 1923 te giydirildi. 12 eylül 1980 de güncelleme yapıldı. Kemalist cumhuriyetin yanlışlarını, suçlarını burada bir bir saymayayım ama yanlış kurulmuş, yanlış büyütülmüş bir sistemdi. Şimdi bu deli gömleğinden kurtulmaya çalışan bir Türkiye var. Çabamız bu yöndedir, bir an evvel nasıl düze çıkarız, halklar nasıl barış içinde bir arada yaşayabilir çabasıdır. Şimdi buradan tekrar sorun nasıl çözülür’e gelirsek, sorunun çözümü tek tekler üzerine kurulmuş tek kolonlu 1. Cumhuriyetten çıkmakla mümkün olacaktır. Yeni bir anayasa bu tek tekçi faşizan zihniyetten arınarak yapılmalıdır. Bu coğrafyada yaşayan bir tek kişi de olsa etnik kökenine vurgu yapılmıyorsa, başka etnik kimliklere de vurgu yapılmamalıdır. Kürt kimliğinin olmadığı bir yeni anayasada Türk kimliği de olmamalıdır. Ya kürtleri içine alırsın ya da Türkleri de çıkaracaksın bu yapıldığında çözüm için yol alınmış sayılabilir.
Anayasadan “Türklük” çıkarsa dağa çıkmak isteyen Türkler var. Türklük vurgusunun olmadığı bir anayasanın yapılması kolay gibi gözükmüyor?
Dağa çıkacaklarına, dağda olanları indirmeleri gerekiyor. Zaten kürtler bunun için dağa çıktılar. Türkler bu süreci kürtlerden daha sakin ve iyi değerlendirmeli… kürtleri dağa çıkaran 1. Cumhuriyet anayasasıdır. Yeni eşit ve özgürlükçü bir anayasa ancak dağdakileri indirebilir, bu yapılmadığı müddetçe dağlar boş kalmaz. Barış süreci dediğimiz bu dönemde sıkıntılar olacaktır. Belli ki 1.Cumhuriyete göre istihdam edilmiş bir statükocu bir yapı var. Yeni sürece direniyorlar. Yani süreç bunlarla kavga ede ede yol alacak. Bu direncin radikalleşmemesi herkesin arzusu olmalıdır. 1.Cumhuriyet son beş yıldır radikal bir dönüşüm geçiriyor, umarız bu daha köklü reformlarla devam eder…
1.Cumhuriyet vurgusu yapıyorsunuz 2. Cumhuriyete mi geçiyoruz?
Sözü edildiği gibi bir anayasa yapılacaksa artık yeni bir cumhuriyet olmuş olur. 1.Cumhuriyetin en bariz özelliği tekçi, inkarcı, askercil ve merkezci olmasıydı. Yeni dönemde bunlar bu biçimiyle olmayacaklardır, zaten şimdi den bazı karekterleri fiili olarak değişti. Günlük yaşamda kürtler inkar edilmiyor, asker vesayeti ergenekonla birlikte önemli oranda kaldırılmış oldu. Yeni anayasada resmileştirilmiş olacak bu fiili yaratılmış olan imkanlar…
Ergenekon davasını önemsiyorsunuz?
Ergenekon davası 1.cumhuriyet döneminin Vaka-i hayriyesidir bana göre… bunun önemi gelecekte daha iyi anlaşılacaktır. Az önce Osmanlı döneminden konuştuk, 2. Mahmut dedik. O dönemin yani son dönem Osmanlısı o bilinen 1826 da ki Vaki-i hayriye olayını gerçekleştirmeseydi batılılaşma reformlarını yapamazdı. Bilindiği gibi ilk dönemlerde 3. Selim Nizam-ı Cedid adıyla bir dizi reformlar yapmak istiyor. Ama devlet içinde ve ordu içinde örgütlenmiş gelenekçi güçler bir anlamıyla da yeniçeriler 3. Selime direniyor. Hatta “Gavur Padişah” ilan edip sonrada öldürüyorlar. 3. Selim in yarım bıraktığı şeyi, 2. Mahmut 1826 yılında çok kanlı biçimde yapıyor bunu… Ne yapıyor, devletin batı tarzı reformlarına direnen yeniçerileri bir günde temizliyor resmi tarihçilerin aktardığı bilgilere göre 6 bin yeniçeri öldürülüyor İstanbul kışlalarında… Batıcı cumhuriyet dönemi tarihçileri de bu olaya yani 6 bin yeniçerinin öldürüldüğü olaya, hayırlı olay anlamına gelen vaka-i hayriye diyorlar.
Kanlı olmadığına şimdi ki Ergenekon sanıkları şükretsinler mi diyorsunuz?
Son 10 yılda askerlerin zaman zaman darbe girişimi olduğunu duyduk okuduk. Bunlar boşa söylenen şeyler değildi. Dört defa darbe yapmış bir ordunun masum olduğuna, bir daha darbe girişiminde bulunmayacağına neden inanalım ki… Ergenekon davası bir çok bakımdan vaka-i hayriye’dir. Eksik yapılmıştır, tam yapılmamıştır. Ama bu haliyle de darbeci, vesayetçi paşa kliği siyasetten uzaklaştırıldı çok büyük oranda. Eğer Ergenekon operasyonları yapılmamış olsaydı, kürt sorununa dair bunları konuşuyor olmazdık. Oysa bugün barışçıl çözüm için bir süreç başlamış durumda…
’99 Sürecini konuşurken Ergenekon davası öncesinde hükümetler İmralı da Öcalan’la görüşmek için yetkili değildiler demiştiniz?
Askerlerin denetiminde bir İmralı vardı. Sadece bu konuda değil, bir çok konuda hükümetler etkisiz ve yetkisiz bırakılmıştı. Ergenekon dönemini şöyle tarif edebiliriz, askeri vesayetin olduğu, hükümetlerin iktidar olamadığı bir dönem diyorum. 1.Cumhuriyet sistemi bir Ergenekon sistemidir. Ergenekon bu ülkede bir mahkeme davasından öte bir sistemdir, zihniyettir. Ergenekoncularla mücadele edildi ama henüz onu ortaya çıkaran sistem ve zihniyetle mücadele duruyor. Bundan sonra başlaması gerekiyor. Sizin az önce yeni bir anayasaya direnç var dediğiniz şey tam da budur. 1.Cumhuriyetin imkanları üzerinde büyümüş, yer etmiş olanlar, düzenlerinin bozulmasını istemiyor. Seçkinci elitist çevrelerin bu süreçte rehabilite edilmesi gerekiyor… Hani bazı köşe yazarları diyor ya, Türklerde bölünme korkusu var, türkler dışlanıyor vb. Bunlar tamamen içi boş kaygılardır. Doğrusu şudur, ‘kürtlerle eşit olursak, şimdiki imkanlarım azalacak, devlette eskisi gibi etkim olmayacak, hamal olarak kullandığım bir kürtle ben nasıl eşit olabilirim’ kaygısı ve telaşıdır. Özcesi kürtlerle eşit olmak istememe tavrıdır. Sözünü ettiğim bu gerçek 90 yıldır kürt sorununun ta kendisidir.
Barış süreci devam ederken, askerlerden muhalefet eden yok. Ama muhalefet partileri yıkım projesi olarak görüyorlar bu süreci?
Bu sürecin en güçlü tarafı askerin sürece karşı olmaması, hükümetle uyumlu olmasıdır. Ergenekon davası öncesi, kürt sorununun çözümünü konuşanlara ilk cevabı askerler veriyordu. Hatırlayın bundan 5 yıl önce emekli paşalar TV lerde tartışma programlarında ‘kürt sorunu’diyenleri hemen uyarıyorlardı. Bugün o meşhur emekli paşaları ekranlarda göremiyoruz. Muhalefet partilerinin tavırları sürpriz olmadı. Siyasi varlıklarını ve geleceklerini kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerine kurmuş olan partilerdir bunlar. CHP de MHP de kürt sorunu çözüme bağlandığında siyaseten bitmiş olurlar.
Bu dönemde barış sürecini sıkıntıya sokanlar kimler olabilir?
Siyasi dönüşümlerin önünde her daim engel olanlar askerlerdi. Bu kesim Ergenekon davasıyla birlikte hal edilmiş gibi gözüküyor. Bu süreçte barış sürecini yavaşlatacak, hatta engelleyecek güç sivil orta bürokrasi dediğim kesimler olabilir. Adalet bürokrasisinde bazı sıkıntılar yaşanabilir. Unutmayalım ergenekonun asker ayağı çökertildi ama bürokrasi ayağına dokunulmadı. Savaş hukukuna, inkar siyasetine göre örgütlenmiş bir bürokrasiyi barış sürecine katmak kolay değildir. Hükümet hafife alıyor bu çevreyi ama gündelik siyasi hayatı idare edenlerin bunlar olduğunu bilmemiz lazım. Adalet bürokrasisinden bir örnek anlatayım, anlayın durumun zorluğunu. Biz dernek olarak hapishanelerden çıkmış eski mahpusların topluma yeniden katılımı için proje çalışmaları yapıyoruz. Adalet bakanlığı Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine bağlı Koruma yardım kurulları var. Bu kurullar eski mahpusların istihdamı için faaliyet yürütüyor. Yönetmeliğe göre eski hükümlülerde suç ayrımı yapılmaksızın herkes başvurabiliyor. Ama siyasi davalardan mahkum olmuş eski hükümlülere pek sıcak bakılmıyor. Şöyle diyeyim, siyasi eski mahpus devlet kurumu üzerinden topluma katılmak istiyor ama devletin bu alandaki bürokrasisi bu kesimle barışmak istemiyor. Mevcut durum böyle. Düşünebiliyor musunuz, cezasını çekmiş, örgütü bırakıp gelmiş birini istemeyen bir anlayış hakim adalet bürokrasisinde... Topluma entegre olmayan bir siyasi mahpusun örgüte katılabileceğini, hatta dağa çıkabileceğini düşünemiyor bu anlayış. İnsan düşünmeden edemiyor, hapishanede cezasını çekmiş eski mahpusu kabul etmeyen bir sistem, dağdan gelecek olanı kabul etmesi mümkün mü? Bu anlayışla mümkün gözükmüyor. O yüzden söylüyorum, gerillaların sınırdışına çekilmesini sağlamak bir proje değildir, asıl proje dağdan inecek olanı topluma, sisteme entegre edebilmektir. Savaşı bitirebilecek pratik işlerden biri de bu dağdakilerin topluma entegrasyonu projesi sorunudur.
Buna geçmeden devlet cephesini söylediniz, peki bu süreçte PKK içinden sürece muhalif gruplar çıkabilir mi?
Sanmıyorum. PKK ’99 sürecinde her şeye rağmen ayakta kalmayı başarmış bir örgüttür. ’99 da biraz zorlandı. Ayrılanlar oldu, hatta grup olarak da bir ayrılma olmasına rağmen o süreçten güçlenerek çıktı. Bir çok köşe yazarı PKK bitti, bölünür birkaç parçaya ayrılır diye yazmıştı. Ama öyle olmadı sonraki süreç ortada. Bence bu dönem PKK nin en güçlü olduğu bir dönemdir. Böylesi bir dönemde PKK den farklı kanatlar çıkabilir beklentisinde olanlar boşuna zaman kaybederler. PKK örgüt olarak içinden kanat çıkarmaya müsait bir örgüt değildir. Tek kolonlu bir bina gibi düşünebilirsiniz. 30 yıldır Öcalan’a muhalefet eden kişi ve gruplar PKK de ve Kürdistan da yaşama şansı bulamadı.
Bunu neye bağlıyorsunuz?
PKK örgüt olarak tek kişi etrafında örgütlendi. İlk başlarda bu biraz Öcalan’ın çabasıyla birazda örgüt içinde ona yakın duran kişilerin desteğiyle oldu. Ulusal mücadelelerin ortak kaderidir önder kişilerin etrafında örgütlenmek. PKK için de bu kişi Öcalan oldu. PKK de geçmişte Öcalan’a muhalif olan kadrolar çıktı ama şiddetli biçimde tasfiye edildiler. Bugün çıksa yine edilirler… Hatta bugünkü PKK merkez kadroları PKK tarihinde Öcalan’a en bağlı kadrolardır.
Geçmişteki Kürt isyanlarını araştırdınız, şöyle baktığınızda eski isyanlara önderlik edenlerle kıyasladığınızda Öcalan’ı nereye koyuyorsunuz?
Öcalan bir çok bakımdan diğer İsyancı kürt önderlerinden farklı bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Birincisi dönem farkı çok önemli bir farktır, 19. yüzyıl başka bir çağdı. 20.yüzyılın son çeyreğinden bugüne uzanan bir dönemden bahsediyoruz. Eski kürt isyanlarına önderlik etmiş kişilere baktığımızda feodal ve dini öğelerin güçlü olduğu bir önderlikten bahsedebiliriz. PKK Kürdistan da kapitalizmin geliştiği bir dönemde ortaya çıkıyor. Eskilere göre daha modern bir örgüt yapısından bahsedebiliriz. Yine Öcalan’ın bir önder olarak diğer isyancı önderlerden farklı yanı sosyalist bir ideolojiyle ortaya çıkmış olmasıdır. Tek başına bu özellik PKK yi diğer kürt isyancılarından ayıran bir özellik olmaya yeterlidir. Barış sürecini ilgilendirecek bir iz üzerinden gidecek olursak, PKK 1993’ten beri yüzünü Türkiye ye çevirdi. Başından beri aşırı milliyetçi bir örgüt değildi. Her dönem Türkiyeli bir örgüt olarak hareket etti. PKK’nin ve Öcalan’ın diğer kürt örgütlerinden farkı ilk önce bu yanıdır. 1970’lerde kurulan bir çok örgüt deneyim olarak Güney Kürdistan da ki hareketleri model alırken, PKK Türkiye devrimci hareketini örnek aldı. Öcalan bazı yazılarında bu gerçeği dile getirir. Yine kuzeydeki kürt örgütleri içinde kurucuları arasında Türklerinde yer aldığı bir örgüttür PKK. Kişi olarak da Öcalan PKK yi hep Türkiye ye bakarak düşündü ve geliştirdi. Eskiden beri Öcalan’ın tercihi Güney Kürdistan değil, Türkiye ile bütünleşme çabası vardı.
PKK kurulduğundan beri devletle olan ilişkisine şaibeli bakılıyor… ilk başlarda Öcalan’ın MİT’le olan ilişkilerinden bahsediliyor bu bağlamda ne düşünüyorsunuz?
Konumuzdan uzaklaşmadan birkaç şey söyleyeyim, PKK’nin MİT tarafından kurulduğunu, Öcalan’ın MİT’in dolayısıyla devletin adamı olduğu görüşlerini ciddiye almamak lazım. Bu iddiaları öne sürenler aslında az önce anlatmaya çalıştığım yüzünü Türkiye ye değil, Güney kürdistana çevirmiş örgütlerin iddialarıdır. PKK nin onların iddialarını güçlendiren şey, PKK’nin kürdistani bir örgüt olmamasıdır. Ama bu öne sürülen neden PKK yi devletin örgütü yapmaz ki, sadece diğer örgütlerden farklı olduğunu gösteren bir şey olur.
Öcalan bazı yazılarında MİT’le olan ilişkisine değiniyor… Bir süre MİT’i kullandık vb. şeyler söylüyor?
Öcalan şimdi değil, 1989 dan beri buna benzer şeyler söylüyor. Söylediğinin özeti şudur, ‘PKK nin ilk yıllarında MİT’in içimize sızdırdığı Pilot Necati gibi kimseler vardı, 1980 de ülke dışına çıkınca kurtulduk onlardan’der. Öcalan bunları söylediği zaman kimselerin haberi yoktu. Yani Öcalan’ın söyledikleri üzerinden bir MİT-PKK kurgusu yaratıldı. Mesela ben tam aksini iddia ediyorum, PKK kürt örgütleri içinde MİT e yakın olduğu için değil, uzak olduğu için büyüyen bir örgüt oldu. ’80 darbesi öncesi güçlü büyük olan kürt örgütler neden siyasi güç olamadılar, soruna birde buradan baksınlar. Bir diğer şey ise, PKK yi MİT’e bağlayan kürt örgütleri ’80 sonrası güç olamamalarını, reel durumlarını meşrulaştırmak için bir gerekçe olarak PKK’yi devlet destekledi gibi değerlendirmeler yaptılar. PKK ye polisiye güvenlikçi bir yaklaşım, bence PKK realitesini görmezlikten gelmektir. Burada Öcalanın katkısını küçümsemeyelim, egosunu tatmin etmek için PKK yi bu konularda zora sokan açıklamalar yaptı. Kendisini övme maksatlı, ‘ben MİT’i bile kullandım’ gibi şeyler söyledi. Eğer Öcalan bazı şeyleri açıklamasaydı. MİT’le olan bu hususlar hakkında bir çok şey bilinmiyordu.
Eski kürt isyanlarına baktığımızda Osmanlı döneminde isyan önderleri genellikle sürgüne gönderilmişler, cumhuriyet döneminde ise idam edildiklerini görüyoruz. Bu anlamıyla da Öcalan’ın durumu diğerlerinden farklı oldu bu konuda ne diyorsunuz?
Öcalan’ın durumu bu anlamıyla da diğerlerinkinden farklı oldu. Bu da PKK nin diğer isyanlardan daha farklı oluşundan kaynaklanıyor. Ama eski kürt isyanlarında da PKK isyanınında da benzer bir şey var. O da şudur, kürt isyanlarında devlet istisnasız, önderlerini sağ yakalıyor. 19. Yüzyıl isyanlarında da, 20.yüzyıl isyanlarında da bunu görüyoruz. 1830 Rewanduzlu Mir Muhammed, 1844 Bedirhan Bey, 1880 Şeyh Ubeydullah, 1921 Alişan Bey ve 1925 Şeyh Sait. (1938 Dersim, Seyit Rıza da böyle ama Dersim’i isyan saymadığım için ayrı tutalım) görüldüğü gibi büyük isyanların önderleri sağ yakalanıyorlar, bazıları teslim oluyor. Neticede şöyle bir durum çıkıyor ortaya, devlet geçmişte de bugün de kürt isyancılarını önderleri tarafından teslim alıyor. Bu konuda devlet aklında bir devamlılık var. Öcalanın durum bu konuda bir sentez gibi duruyor…
Ne bakımdan?
Önder üzerinden isyancıları teslim alma, bu olmazsa bile önderleri üzerinden denetimde tutma girişimi diyelim. Geçmiş kürt isyanlarında da önderlerine rağmen kürt isyancılar isyanı devam ettirmiyorlar. Önder’lerinin yakalanmasıyla birlikte isyan son bulmuş.
İlginç gerçekten… Ama PKK 2004 te yeniden silahlı mücadele kararı almıştı.
O dönem İmralı’dan sorumlu ergenekoncularla birlikte Öcalan’ın kararı olduğu anlaşılıyor. Yani Ergenekon savaşı bitirmek istemediği için alınmış bir karar gibi gözüküyor. AKP ye karşı başlatılmış bir savaş kararıydı bence. ’99 da Öcalan tek taraflı savaşı bitirmişti. Ergenekon bitirmek istemeyince sonraki gelişmeler oldu. PKK Öcalan’a rağmen savaşı başlatmış değildi. Bugün de Öcalan’a rağmen savaşta ısrar edeceğini düşünmüyorum.
Cumhuriyet dönemi isyancı kürt Önderlerini asmalarına rağmen Öcalan’a dokunamadılar?
Devlet eğer bilseydi Öcalan’ı asmakla isyan son bulur bunu yapardı. PKK isyanını diğerlerinden ayıran fark da budur bence. Devlet bu gerçeği 1990’lı yıllarda anlamış gözüküyor. Öcalan 1997 de bir röportajında (Erkeği Öldürmek-M. Sayın’la yaptığı röportaj) ilgili bir soruya, ‘devlet beni sağ yakalamak istiyor. PKK yi ancak benim bitirebileceğime inanıyor’ der. Sadece ABD nin şartı olarak görülmemelidir idamı kaldırma meselesi. Devlet aklı da Öcalan’ın idam edilmemesinden yanaydı. Öcalan üzerinden geliştirilecek bir konseptle PKK önce etkisizleştirilecek, sonra da bitirilecekti. Ergenekoncular etkisizleştirmekten yanaydılar ama bitirmekten yana değildiler.
Peki Öcalan yakalandığında bilmiyor muydu idam edilmeyeceğini?
İnanmayacaksınız ama bilmiyordu ve idam edileceği endişesini taşıyordu. Bugünkünden çok farklı bir haleti ruhiyesi vardı. O dönem Bursa hapishanesindeydim, ’99 sürecini çok yakından takip etme imkanım oldu. Öcalan’ın idam edilebileceği konusunda dışarda bir ortam hazırlanmaya çalışıldı. Bugünkü bir çok köşe yazarı ve uzmanı da bu idam kervanına katılmıştı. Gazeteci-Yazar Avni Özgürel o sıkıntılı ortamda Öcalan’ı ve PKK yi rahatlatan bir yazı yazdı. Öcalan’ın idam edilmeyeceğini, koşullarının da zamanla düzeleceğini söyledi. A. Özgürel’in haberi yok belki ama Öcalan’ı ve PKK yapısını çok rahatlatmıştı bu açıklamaları. Hatırlıyorum Öcalan o günlerde Avukatlarını A. Özgürel’le görüşmeye göndermişti. Özgürel benzer şeyleri Öcalan’ın avukatlarına da söylemişti.
Söylediklerinizi doğrulayan şey, Ergenekon davasından sonra başlayan çözüm sürecidir. Geçmişe ilişkin fikri takipten sonra bugüne dönecek olursak…?
Eski kürt isyanlarını anlatmamın nedeni şu, devlet de bu sorunun çözümüne kafa yoran herkes, eski kürt isyanlarına mutlaka bakmalıdır. Kürt isyanları bitiyor birkaç yıl sonra yeniden başlıyor… Neden? Kürt isyanlarında devletin yaptığı ve yapmadığı şeylere bakılmalıdır. Dünya deneyimlerine bakanlar, inceleyenler bir de buraya baksınlar… Bugün yapılacak şey aslında eski kürt isyanları bastırıldığında yapılmayan şeydir. İsyanı bastıranlar sorun bitti demiş. Hatta son kürt isyanı 1930 Ağrı isyanıdır. Ağrı isyanı bastırıldığında askerler Ağrı dağının eteklerine büyük harflerle, ‘Hayali Kürdistan Buraya Meftundur’ yazarlar… PKK gerçeği o hayali yeniden diriltmiş oldu. Eğer bir PKK mucizesinden bahsedeceksek o mücize üzerine ölü toprağı örtülmüş bir kürt gerçeğini yeniden diriltmiş olmasıdır.
PKK bu kez savaşı bitirecek mi?
PKK savaşı bitirir ama… Bu biraz devletin yapacaklarına bağlıdır. Kürt sorununa ilişkin daha radikal reformlar yapmalıdır. Öcalan’ın yol haritasına bakılırsa eski modelleri dayatmıyor. ’99 da öne sürdüğü sahici bir demokratikleşmeyi kafi görüyor. PKK buna itiraz etmiyor ama bunun takipçisi olacak. Bu nedenle ‘ama’ diyorum. Hükümet gerçekten 1.Cumhuriyetin inkarcı tekçi karekterini terk edip bunu anayasal güvence altına alabilecek mi? Sorun buraya düğümlenecek. Daha önce dediğim gibi sınırdışına çekilmek PKK yi zora sokacak bir durum değildir. Asıl proje PKK’yi dağdan indirebilecek bir projenin ortaya konulmasıdır. Bu yapılmadıkça PKK varlığını sürdürecektir…
PKK yi dağdan indirecek Projede neler olmalıdır, hükümet ne yapmalı ki savaş bitsin?
Kapsamlı proje olması gerekir. İki yüz yıldır devam eden bir sorunu beş on yılda çözüme kavuşturmak kolay olmayacaktır. Hadi Osmanlı dönemini bir yana bırakalım, gerçekten 90 yıllık 1.cumhuriyetin çözemediği, çözmek istemediği bir sorundur bugünkü sorun. Söylediğim gibi sorunun çözümü, sorunu yaratan 1. Cumhuriyetten uzaklaşmakla mümkündür. Bunun için 2. Cumhuriyet kurulur mu bilemem ama 1.cumhuriyetle onun yasaları ve siyasetleriyle olmayacağı biliniyor. Öncelikle sorunun nasıl çözülmeyeceğine ilişkin bir iki şey söylemek gerekir. Mesela eski dili kullanarak sorunu çözemezsiniz. Öncelikle çözümü gündelik dilde kurmanız gerekir. 90 yıllık bir sorunu terör sorunu diyerekten çözemezsiniz. Hükümet henüz çözüm dilini kurabilmiş değil. PKK sınırdışına çıktığında sonrası bilinmiyor. Yeni anayasa deniliyor ama kürtleri tatmin edecek bir anayasa olacak mi bilemiyoruz. Dağdakilerin topluma yeniden katılımı için ne gibi projeler geliştirilecek bilemiyoruz. Yani hükümet açısından çözüm yolu denilen süreç bilinmezliklerle dolu gibi gözüküyor… PKK ne istediğini biliyor ama buna karşılık hükümet ne yapacağını bilmiyor gibi… Bu süreç Öcalan’ın tek taraflı örgüte attıracağı adımlarla yürümez. ’99 da denendi bu yol ama sonuç vermedi. Bu defa hiç vermez. PKK daha deneyimli ve güçlü duruyor eskiye göre. Ortadoğu da ki gelişmeler PKK den yana, özellikle Suriye de olup bitenler PKK için bulunmaz imkanlar yarattı. Şimdiden ikinci kürdistan gözüyle bakılıyor.
Hükümet çok iddialı olduğunu söylüyor bu kez, Başbakan iktidarımızın gitmesine bile mal olsa çözeceğiz bu sorunu diyor?
Niyet tek başına yeterli değil demek istiyorum. Barış denilen şey çözüm projeleriyle gelebilecek bir şeydir. Projeniz yoksa hiçbir iyi niyetiniz barışı getirmeye yetmeyecektir. Şu üç sorunun cevabı omalı mesela… Birincisi yeni anayasa kürtler için ne getirecek. İkincisi dağdan inmek isteyen PKK liler ne olacak? Üçüncüsü A. Öcalan’ın durumu? Bu sorulara cevap olabilecek bir proje savaşı bitirebilir.
Diyelim bu sorular cevabını buldu PKK savaşa son verecek mi?
Fiili olarak savaş son bulabilir ama her ihtimale karşılık PKK nin bir B planı olabilir.
B planı derken?
Günümüz orta doğusunda silahlı bir gücün yoksa siyaseten bir hiçsindir. Bunu en iyi PKK bilebilir. Buna benzer nedenlerle PKK savaşa son verir ama yedek gücünü bir biçimiyle koruyabilir. Özellikle Suriye deki gelişmeler bu dediğim şeye olanak sağlıyor. PKK eskiden kuzey kürdistan örgütüydü. Şimdi küçük Güney dediğimiz suriye kürdistanında hem siyasi hem de askeri bir güç durumundadır. Bu gücü sonlandıracağını sanmıyorum. Bir bu bakımdan bir de Türkiye bu süreçte neleri yapabilecek, atacağı adımlar PKK yi tatmin edebilecek mi? Yukardaki üç sorunun cevabını alabilecek mi, hangi zamana kadar alabilecek? Tüm bunların sonucunu görmek isteyecektir. PKK nin silahsızlandırılması denilen şey belki de bu sürecin en zor aşamasıdır.
“Barış süreci” dediğimiz bu sürecin sigortası kimdir?
Olumlu anlamda Türkler için Öcalan, olumsuz anlamda ise Kürtler için CHP ve MHP’nin barış sürecine muhalefet ediş biçimleri…
Nasıl?
PKK Öcalan a rağmen farklı bir siyaset izlemeyecektir. Bu anlamıyla devlet için sürecin Öcalan üzerinden yürüyeceğinin garantisidir. Öcalan’ın da son şansıdır bu süreç. BDP’lilerle ilk görüşmede bunu dile getirdi açıkça, ‘Eğer bu süreç başarısız olursa beni yok bilin’ dedi. Muhalafet Partilerinin hükümete olan baskıları ve çözüm karşısındaki dirençleri ise objektif anlamda ve dolaylı olarak iki yeri etkiliyor… Birincisi Kürtleri karşı bir refleksle bir arada tutuyor. İkincisi ise hükümet üzerinde bir baskı oluşturuyor. Hükümetin bu süreci yarıda bırakması demek. Muhalafet partilerine çok büyük avantaj sağlayacaktır. Hatta AKP nin geleceği bir anlamıyla bu sürecin devam etmesine bağlıdır. Öyle bir yola girildi ki… Ne Öcalan geri adım atabilir ne de Hükümet. Taraflar bir biçimiyle birbirini bağlamış oldular. Bu tablo bizlerin daha iyimser olmasına yeter bence.
Barış süreci için kaygılarınız ve dileğiniz nedir?
Artık bir tek insanımızın ölmeyeceği bir barış bütün iyiliklerin üzerindedir. Hiçbir kaygıya korkuya kapılmadan, gözünüzü kapatın destekleyin bu süreci…
SON VİDEO HABER
Haber Ara