El-Kaide ve AK Parti’ye nasıl bakmalıyız?
her iki kutbunda aslında bir ve aynı ideolojik proje gayesine bağlanabilecek farklı mücadele metodlarına dair tecrübeleri ümmetin hanesine yazılmış tecrübeler olarak asla kambur değil aksine ideolojik proje bütünlüğü işinin fasledildiği şartlarda gayet hayatî kıymette bir fayda mevzuudur!..
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-04-13 11:31:52
TIMETURK / Abdullah Kuloğlu
Bu yazıyı “Kör müyüz?” başlığı ile kaleme aldığım en son makaleme gelen tepkiler üzerine yazma ihtiyacı hissettim. İhh’nın “Yetimlerle Dayanışma Günleri” kapsamında Filipinlere yaptığımız bir yolculuk oldu yakın zamanda. Ekip’ten Hayrullah Özkan ağabeyim ile de üç aşağı beş yukarı bu mesele etrafında konuşmuştuk. Bu makalemden sonra beni aradı ve yazımı çok sert bulduğunu olgun bir serzeniş edasıyla nazikçe söyledi. Allah kendisinden razı olsun. Ben bu serzenişi sadece Hayrullah ağabeye ait kabul etmedim. Televizyon, gazete ve dergilerde bu çerçevede yürüyen tartışmaları izlediğimde bunun yaşadığımız süreçlere ilişkin genel bir kafa karışıklığının tezahürü olduğunu söylemeliyim. Bu kanaatimi destekleyen bir diğer delil ise sosyal paylaşım ağları vasıtasıyla bana ulaşan sancılı ve hasbi okuyucularımızın yazıp söyledikleridir.
Manzara iki farklı eğilimin olduğunu gösteriyor…
Birincisi El-Kaide markası adı altında fikrî ve entellektüel derinliği olmayan bir silahlı mücadele anlayışına karşı duyulan tepkilerin oluşturduğu bir eğilim. Bu eğilim İslam coğrafyasına hakim olan mevcut yapıların dönüşümünü yine mevcut kavramları kendisine has bir yeniden yorumlama ile ele almayı gerekli gören ve dolayısı ile uzlaşmacı ve aşamalı bir gelişim öngören bir eğilim. Bu eğilime karşı tavizci ve işbirlikçi olmak ithamı yükseltiliyor.
İkincisi ise İslam coğrafyasının kurtuluşunun berrak bir İslam anlayışı adına tavizsiz ve müsahamasız bir silahlı mücadeleden geçtiğine inanan ve birçok problemin uzlaşmacılık anlayışının gevşettiği iradelerin akidevî, amelî ve politik yamulmalarından kaynaklandığını düşünen diğer bir eğilim.
Birincisinin sembolik temsilcisi Akp, ikincisinin sembolik temsilcisi de El-Kaide.. Sistem içi ve Sistem dışı kısaca..
Elbette bunun dışında da bu iki farklı eğilimle tam anlamıyla uyuşmayan fakat nihayetinde bu iki kutuptan birisine karşı koyduğu mesafe ile kendisini konumlandıran çeşitli eğilimler var.
Ben ifade rahatlığı açısından bu iki sembol markayı bu iki eğilimi ifade etmek için kullanacağım.
1) Her iki kutupta da niyet olarak İslam ve müslümanların faydasına olmak üzere samimiyetle çalışanlar var. Demek ki öncelikle her iki kutba da samimiyet açısından değil isabeti tartışılır tercihlerinin fikrî değerlendirmesi açısından bakmak gerekir. Bu yönüyle mesele samimiyet veya samimiyetsizlik meselesi değil, fikrî ölçülere uygunluk meselesidir.
2) Neresinden bakılırsa bakılsın, her iki kutbun yaşadığı ihtilaf esasta bir mücadele metodu ihtilafı görünümündedir. Esasa dair karşılıklı yapılan suçlamalar konusunda her iki kutbunda zaaflı olduğu görülmelidir.
3) Esasa dair bu zaafın korunduğu yerde mücadele metodu meselesinin esaslaştırılması her iki tarafında düştüğü bir hatadır.
4) Akp sembol markası ve çevresinde İslam’ı mevcut liberal-demokratik ideolojiye göre yorumlama zaafı, El-Kaide sembol markası ve çevresinde ise İslam’ı olduğu gibi kabul etmek ve uygulamak iddiası adı altında İslam’ı bir ideoloji derekesinde kabul etmek anlayış galatı görünmektedir. Kısaca her iki kutup ve çevresi de ideoloji zaafı ile kıvranmaktadır.
5) Dikkat!.. Bu gözle her iki taraf da “kambur”laşmaktadır. El-Kaide’ye “ümmetin üzerinde bir kambur” diyen Hakan Albayrak da dahil!.. (Bu arada Hakan Albayrak’a Natocu yaftası yapıştıranların aynı zaafı kapatmak adına hırçın ve keskin çocuk rolü oynamaları gayet kötü niyetli ve kabul edilemez. Bir fikir meselesinin bu derece ayağa düşürülmesinin sebebi de fikrî ucuzluğumuzun ne derekeye düştüğünü göstermesi bakımından calibi dikkat bir durumdur)
6) Mücadele metodu aksiyona dair fikrî bir meseledir. Mücadelenin ne için yapıldığı meselesi ise ideolojinizin ne olduğu ile ilgili bir fikrî meseledir. Bu açıdan ister Akp isterse El-Kaide ve çevresinde konumlananlar olsun, gideceği yeri bilmeyen iki kaptanın geminin buharlı mı yoksa yelkenli mi olması gerektiği ile ilgili tartışmasına eş kısır ve faydasız bir tartışmanın içerisindedirler.
7) Mücadele metodu meselesi, mücadelenin yürütüldüğü zemine, mücadeleyi yürütecek kadronun ehliyetine, mücadeleye destek vermesi beklenen halkın anlayış seviyesine ve yaşadığı şartlara bağlıdır. Fiili olarak batı tarafından sıcak savaş tercihi yapılmış bölgelerde tutunabilen El-Kaide ile fiili olarak soğuk savaş tercihinin yapıldığı bölgelerde tutunabilen Akp gerçeğini görmek durumundayız. Batının mücadele biçiminin tayin ettiği şartlara göre kendisini ayarlamış kadroların, yaşadıkları şartları her durum ve yer için geçerli değişmez bir esasmış gibi kabul etmelerinden doğan ihtilaflar sunîdir..
8) Her iki kutbun da mücadele şartlarına bağlı metod farklılıkları ideolojisizlikten kıvrandığı içindir ki, ister sıcak isterse soğuk savaş şartları göz önüne alınsın kurucu değil yıkıcı kıymettedir!.. Akp’nin ve El-Kaide’nin mevcut statükoyu batı aleyhine yıkıcı vasfı kurucu ideoloji olmadığı müddetçe sürdürülemez.
9) Bu bakımdan her iki tarafın karşılıklı olarak bir diğerini batı lehine bir dönüşümün aracı şeklinde algılaması metodik bir meselenin doğurduğu karşılıklı bir haklılık değil, aksine “kendi” kurucu ideolojisinin olmamasından kaynaklanan karşılıklı bir haklılıktır.
10) Bu temel mesele dışında, her iki kutbunda aslında bir ve aynı ideolojik proje gayesine bağlanabilecek farklı mücadele metodlarına dair tecrübeleri ümmetin hanesine yazılmış tecrübeler olarak asla kambur değil aksine ideolojik proje bütünlüğü işinin fasledildiği şartlarda gayet hayatî kıymette bir fayda mevzuudur!.. Bütün mesele - tersinden batının ideolojisi ve buna bağlı her türlü araçla mücadele durumu halimize ayna!.. - bizim ümmet olarak doğrudan İslam değil, İslam’ın MUTLAK ÖLÇÜLER’inden hareketle çağa ve mekâna çözüm olarak teklif ettiğimiz ideolojimiz ve buna bağlı farklı mücadele metodlarını birbirini besleyecek çeşitli politika araçları olarak görebilmemizdedir. (Doğrudan İslam’ı uygulamak ile İslam’a bağlı ideolojiyi uygulamak arasındaki fark, doğrudan toprak yemek ile toprakta yetiştirdiğin sebze ve meyvayı yemek arasındaki fark gibidir.. Anlamayan anlasın!)
11) Mesele sizin niyet ve samimiyetinizden bağımsız olarak, demokrasi içi mücadele ile demokrasi için mücadele farkını doğuran veya silahlı işgal ile fetih farkını doğuran KENDİNİZE AİT İDEOLOJİNİZİDİR. Bunun olmadığı yerde bir boyunduruğun sultasını sadece yıkmaktan ibaret silahlı ve silahsız bir yıkım faaliyeti, şikayet ettiği SİSTEMİN adamlarını yense de bizzat o adamların SİSTEMİNE mahkûmiyete dönüşürler. Niyet farkı bakî olmak kaydı ile her ne kadar istenen bu olmasa da FİİLİ olarak bu kaçınılmazdır!.. Zamanında İslam Dünyası karşısında Moğol istilasının askerî başarısına rağmen eriyip gitmesi gibi.. Veya dün sistem içi mücadele ediyorum derken Sosyalist İslam diyenler ile bugün Demokratik İslam diyenler gibi..
Özetle gayet nazik bir dille kimilerinin “CHP ulusalcıları-Ergenokoncular gibi”, kimilerinin “AKPci-BOPcu gibi” gayet sert bir tenkid dili kullandığımı söyleyen kardeşlerimin anlaması gereken husus hem niyette hem de fikirde yukarıda maddeler halinde izahını yaptığım bakış tarzım ve bu bakış tarzımın dayandığı Dünya Görüşümdür!..
İşte Akp ve El-Kaide’ye böyle bakmalıyız!.. Birbirine kör gözlerle değil, her iki verimi de aslına irca edecek bir Dünya Görüş’ünün mümkün kıldığı kardeşlik hukukunun hem acı hem de tatlı kıymetlendirmeleriyle!...
@umeyrturki
SON VİDEO HABER
Haber Ara