BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, tıkanma noktasına gelen yeni anayasa tartışmaları, PKK'nın sınırdışına çekilmesi, Akil İnsanlar Heyeti ve çözüm sürecinde Meclis'in rolü gibi konularda AKŞAM'ın sorularını yanıtladı. Kaplan'ın özellikle üzerinde uzlaşma sağlanan maddelerle bir geçiş anayasası hazırlanması önerisi dikkat çekti. İşte Kaplan'ın sorularımıza yanıtları:
- ÇÖZÜM süreciyle birlikte, Abdullah Öcalan'dan, BDP'den, ardından da AK Parti'den "1920 ruhunu yakalamalıyız" açıklamaları geldi. "1920 ruhu" sizin için ne ifade ediyor?
Birinci Meclis'in ve cumhuriyetin kuruluş felsefesi, kapsayıcı, eşitlikçi "kurucu iradedir." 1921 Anayasası'nda eşit yurttaşlık, ademi merkeziyetçilik, "Türkiye halkı / ahalisi" olarak ifadesini bulmuştur. 1924 ve sonrası darbe anayasaları katı ulusalcı, etnisiteye dayalı; inkarcı, ayrımcı, retçi, asimilasyoncu yaklaşımlar hep sorun üretti, günümüze kadar sıkıntılarını yaşıyoruz.
KIRMIZI ÇİZGİ OLMAZ
- YENİ anayasa çalışmalarında, "vatandaşlık tanımı", "başlangıç bölümü", "değiştirilemez maddeler", "başkanlık sistemi" gibi maddelerde uzlaşma sağlanamadı...
Etnisiteye ve ideolojilere dayalı anayasalar dönemi kapandı, çağımız demokrasilerinde anayasalara evrensel hukuk kuralları hakimdir. BDP olarak anayasa önerimizi sunduk. Eşit yurttaş hukukunu geliştiren, özgürlükçü, birlikte yaşamanın koşullarını yaratan önerilerimiz oldu. Resmi dilin Türkçe olduğunu ancak, bölge parlamentoları karar verdiği takdirde ikinci resmi dilin de olabileceğini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde önerilerimiz oldu. Uzlaşma tartışma süreci yaşanırken kırmızı çizgileri öne sürmek doğru değildir. Başkanlık sistemini de konuşmaya açığız. Yeter ki hükümranlığa dönüşmesin. Uzlaşma süreci yaşanırken kırmızı çizgiler öne sürmek doğru değildir. Halka en sonunda gideceğimize göre, "köklü esas bir anayasa" için cesur adımlar atabilmeliyiz.
SEÇİM SONRASINA KALSIN
- YENİ anayasa konusunda orta yol nasıl bulunacak?
Kabul edelim ki; dört partinin önerilerinde köklü sivil demokratik bir anayasa konusunda ciddi engeller var. Ama bütüne baktığımızda bu engeller 5 - 10 madde ile sınırlı. Aralarında temel hak ve hürriyetlerin de bulunduğu uzlaşı sağlanan maddeler ise çoğunlukta. Eğer silbaştan yeni anayasa yapılamıyorsa, uzlaşı sağlanan maddelerden oluşan bir "geçiş anayasası" yapabiliriz. Böylece, hem verilen bunca emek heba edilmemiş olur, hem de kısmen de olsa darbe anayasasından kurtulabiliriz. Önümüzde yerel, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler olmak üzere üç seçim dönemi var. Bu süreçlere "geçiş anayasası" ile girip, üzerinde anlaşamadığımız maddeleri, halk iradesinin yeniden şekilleneceği seçim dönemlerine bırakabiliriz. Yeni oluşacak irade de, eksikleri tamamlayıp Türkiye'yi anayasa ayıbından kurtarabilir.
- AK Parti'nin "başkanlık sistemi" talebi ile "çözüm süreci" arasında ilinti bulunduğu iddiaları var...
"Al başkanlığı ver özerkliği" iddiaları, ırkçı milliyetçi, ulusalcı kesimin dayanaksız bir suçlamasıdır. Çözüm sürecini baltalamak için yapılan propagandadır, böylesi bir pazarlık içinde olmadık.
- "Demokratİk Özerklik" talebinin, "devletin üniter yapısı için tehdit oluşturacağı" endişeleri var...
AK Parti'nin dile getirdiği 'Türk usulü başkanlık' önerisi, 'başkanlık sistemi' ile çelişiyor. AK Parti'nin kafası net değil. Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi içinde gel gitleri yaşıyor. En katı üniter yapıya sahip Fransa'daki yarı başkanlık sisteminde dahi, Korsika örneğinde olduğu gibi bölgesel parlamentolar var. Bu nedenle savunduğumuz "demokratik özerklik" üniter yapı için tehdit oluşturmaz. Çağdaş gelişmiş demokrasilerde federatif cumhuriyetler, eyaletler, konfederasyonlar var. Farklılıklar ayrılık nedeni değil birliğin ve demokrasinin aynı zamanda harcıdır. Yeter ki her türlü ayrımcılık kaldırılsın.
- Toplumun bir bölümü, İmralı üzerinden yürütülen çözüm sürecine de sert direnç gösteriyor...
Toplumun direnç gösterdiği söylem objektif değil. Doğru bilgilendirme yapıldığı sürece, çözüme destek giderek yükselir. Irkçı, kafatasçı faşist söylem ve tahrikler, toplumun çok azında etkilidir. HDK'nın Karadeniz gezisinde yaşananlar da sürece bu mantıkla bakan küçük marjinal grupların işidir. Karadeniz halkı çözümden yanadır.
Akil insanlar tarihi sorumluluk taşıyor
- Akil İnsanlar Komisyonu'ndan ne bekliyorsunuz?
Komİsyon'un oluşumunda bizim de önerilerimiz oldu. Komisyonun oluşumuna BDP olarak biz de katkı sunduk. İsimler bir havuzda toplandı, sonuçta 63 isim ortaya çıktı. AK Parti'nin ağırlığı hissediliyor. AK Parti'nin önerdiği birkaç isim üzerinde de tartışmalar yaşanıyor. Ama önemli olan "Akil İnsanlar" komisyonunun kurulmasıdır. Akil insanlar barış ve çözüm gibi tarihi bir sorumluluğu taşıyorlar. İtiraz ve önerilerini hükümete ve muhalefete cesur bir şekilde iletecekler. Akil İnsanlara yönelik eleştirilerin insaf ve vicdan sınırlarını aşarak küfre dönüştüğünü üzülerek izliyorum. Hepimiz bu çalışmaya destek vermek, ortak aklı oluşturmak zorundayız. Tarafları olan bir sorunda kararlar tek taraflı oluşmuyor.
- ÇÖZÜM sürecinde Meclis'in rolü ne olmalı?
AKİL İnsanlar Komisyonu yasamanın değil icranın işidir. Meclis devre dışı bırakılmadı, çözümün kalbidir. Meclis'te kurulacak araştırma komisyonu, süreç içinde yapılacak yasal ve anayasal çalışmalarla sürecin asıl sahibi olduğu görülecektir. Ateşkes, çekilme, silahların bırakılması stratejik bir yaklaşım gerektirir. Kısa, orta ve uzun vadede atılacak adımlar konusunda akil insanların bölgelerde halkı dinlemesi, düşüncelerini hükümetle, yeri geldiği zaman muhalefetle paylaşması önemlidir.
Çekilmenin hukuku yaratılmalıdır
- PKK'nın sınır dışına çekilmesi, "silahlı mı olacak?, silahsız mı?" tartışmasına kilitlenmiş durumda. Çekilme nasıl olmalı?
Geçmişten ders çıkarmak lazım, adeta yoğurdun üflendiği, olası provokasyonların gözardı edilemeyeceği bir hassas süreçten söz ediyoruz. Stratejik olarak son aşamada silahların tümden bırakılması hedefi varken daha başında "silahı bırak git" demek gerçekçi değildi.
- Sınırdışına çekilmenin yasal bir zeminde gerçekleşmemesi halinde sıkıntılar yaşanabileceği tartışılıyor. Hükümet'in güvencesi yeterli mi?
Sınırdışına çekilme konusu tek taraflı değildir. Ülke içi ve dışını da ilgilendirir. Önemli olan meşru ve sonuç almaya yönelik adımların atılmasıdır. Sınırdışına çekilmenin hukuku yaratılmalıdır. Yani kolaylaştırıcı ve makul hukuki çözümler oluşturulmalıdır.
- Sürecin devamı için çekilme gerçekleştikten sonra, hangi adımlar atılmalı?
KISA sürede sonuç almak istiyorsak: Sürecin sağlıklı işlemesi için, öncelikle yasal düzenlemeler çekilme sürecinin tamamlanmasına denk gelecek şekilde yapılmalıdır. Silahların tamamen bırakılması için de anayasa değişikliğine gidilmelidir. Fikirlerinden dolayı binlerce siyasetçinin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, gazetecilerin tutuklu olduğu koşullarda "silahlar sussun fikirler konuşsun" demek gerçekçi değildir.
ÇÖZÜM TARZI SORUNLU
- Hükümetin çözüm sürecinde attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümet, İmralı görüşmelerini başlatmakla risk almış önemli bir adım atmış ve muhalefetin bir kısmının, sivil toplumun, medyanın büyük desteğini almıştır. Ancak; zamanı iyi kullanamamaktadır, tek başına yönetme zaafı içindedir, yönetme tarzı sorunludur.
- Hükümet, "Öcalan'ın serbest bırakılması söz konusu değil" diyor. Öcalan'ın durumuna ilişkin beklentileriniz nelerdir?
Kürt sorununun köklü bir çözümünü konuşuyoruz. Yeni bir anayasa ve demokratikleşme hedefi önümüzde. Türkiye yeni hukukunu konuşuyor, her şeyi yeri ve zamanı gelince doğru zamanda konuşmak lazım.
- AK Parti, "Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu" kurulmasını önerdi. BDP de, çözüm sürecini takip edecek iki ayrı komisyon kurulması için başvuruda bulundu. Beklentileriniz nelerdir?
Biz araştırma önergeleri verdik, benzer önergeleri CHP de verdi. AK Parti'nin tespitlerine katılmıyoruz. Kürt sorunu bir "asayiş / terör" sorunu değildir. Ancak doğru teşhisle çözülebilir.
CHP DE OLMALI
- CHP'nin sürecin dışında olması konusunda ne düşünüyorsunuz?
CHP'nin sürecin içinde olmasına büyük önem veriyorum. Birçok sorunu ancak demokrasi ile çözebiliriz. Bunun için de iktidarın karşısında muhalefetin güçlü bir şekilde yer alması gerekiyor. Böylece şeffaflık, denetim ve ortak akıl öne çıkar, hatalar azalır.
İyi bir rüzgar yakalandı, toplumun her kesiminden destek mesajları alıyoruz. Türkiye yeni bir sayfa açıyor, tarih yazıyor, birlikte yaşama hukukunu belirliyor. Bu yola baş koyanlar geri dönüşü olmayan bir yola girmişlerdir. Dışardan ve içerden provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Hiçbir güç, çözüm sürecini engelleyemez. Çözüm sürecine karşı durmak siyasi partiler için intihar olur.