Timetürk Gazze'de: İsrail Özür dilediğinde bakın Gazzeli çocuklar neler yaptı
İsrail'in Özür gelişmesi ile heyecanlanan Gazze’li çocuklar, artık ölümlerin son bulması ümidi ile Mavi Marmara anıtının önünde Türkiye halkına ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorlardı. Teşekkürlerini yazdıkları kağıtlardan uçak ve gemi yaparak Türkiye’ye ulaşmak üzere Akdeniz sularına doğru gönderiyorlardı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-29 09:04:54
TIMETURK / Mehmet Irız -Gazze
İHH İnsani Yardım Vakfının Gazze’de gerçekleştirdiği onlarca kalıcı projelere bir yenisini daha eklemek üzere sekiz aktif gönüllümüz ile yola çıktık.
Gazze’de hükümetin bizlere ücretsiz tahsis ettiği 22.000m² alan üzerine 6 bloktan oluşan 120 konut, Rehabilitasyon merkezi ve büyük bir park yapımından oluşan projenin temelini atmak üzere bölgeye gidiyorduk. Ekibimizde Mavi Marmara Gemisinde arkadaşlarının İsrail askerleri tarafından öldürülmesine tanıklık eden dört kardeşimiz de vardı. Yarım kalan meselemizi tamamlamaya doğru adımlar atarken yolculuk sloganımızda belli olmuştu; “Yolumuz Filistin, Yükümüz İnsani Yardım”…
Yolculuk boyunca Mavi Marmara anıları paylaşılıyor ve her anı heyecanımıza bir yenisini ekliyordu. Gazze direnişin merkeziydi. Gazze insanlığın izzetiydi. Gazze insanlığı kanlarıyla dirilten mübarek beldelerdendi.
Biz bu deryadan nasiplenmenin heyecanı ile 6 saatlik Kahire-Refah yolunu bir türlü bitirememiştik… Refah kapısında uzun beklemelerin ardından Filistin bölgesine adımımızı atmıştık. Filistin tarafında gördüğümüz yapının üzerinde Dr. Rantisi’nin hayatını ve şahadetini ifade eden bir grafiti çalışması ile karşılaşıyorduk. Bunca heyecanı ancak böyle bir görüntü tatmin edebilirdi. Daha sonra Refah kapısının Filistin tarafını süsleyen palmiye ağaçları, tertemiz alanlar, samimi ve içten gülümseyen sakallı memurlar…
Mısır’da insanlardan kaynaklanan o soğuk atmosferin ardından, insanın içini ve korunaklı bir mekana sığınmış gibi olduk. Herkes tanıdık gibiydi. Çalışanlar, gelenlerin memnuniyetini referans aldıkları çok belirgindi. Sevgi dolu bakışlarla selamladılar. Türkiye’den geldiğimizi öğrendiklerinde tekrar tekrar sarılma ihtiyaçları hissediyorlardı. Mavi Marmara’da bulunup da aramızda olanları bilseler, bizi yere göğe sığdıramayacaklar gibiydi… One münite, Sefineti Mavi Marmara, Türkiye, Recep Tayyip Erdogan sürekli tekrar ettiklerindendi…
Gazze’den bizi karşılamaya gelen Türkiye’li kardeşlerimiz ile hasret giderip, kısa hasbıhallerin ardından Gazze ofisimize doğru yola koyulduk. Yol boyunca Direnişin, mücadelenin, zulmün izleri vardı. Her taraf Hamas bayrakları ile süslenmişti. Gazze okulunda yetişkinler bayram yaşıyor gibiydiler. Şehidlerin resimleri Gazze’lilere davalarını hatırlatıyordu. Fotoğraflardan birinde yakın arkadaşım Ali Haydar Bengi’yi görünce bende geçmişle yüzleştim. Kardeşlerimizi acımasızca şehid eden bu zalimlere karşı mücadelemizin devam etmesi gerektiğini yakinen idrak etmiş oldum. Yol üzerinde yeni bir binayı gösteren mihmandar, “İsrail bu binayı vurdu ve aynı aileden 26 şehid verildi” diyerek yaşanılan zulümden sahneler aktarıyordu. Yıkılan binaların yeniden inşa edilmesi direnişe en büyük desteklerdendi. Yılmadıklarının göstergesiydi.
Küçücük sokaklar ve evlerden oluşan bir mülteci mahallesini görüp, Filistin Başbakanı İsmail Heniye’nin de bu mülteci mahallesinde yaşadığını duyduğumda şehrin manevi büyüsüne kapılmaktan kendimi alıkoyamamıştım.
Heyecan dolu yarım saatlik yolculuğun ardından şehrin en değerli yerinde, Adalet bakanlığı ile Ezher Üniversitesinin arasında Ketibe Meydanının hemen önünde İHH’nın kullanımına verilen araziye yapılmış ofisimize ulaşıyoruz. Burada selamlaşmalar, hediyeleşmeler ve hasbihallerin ardından akşam namazı için tarihi Ömer Mescidine gidiyoruz. Namazın akabinde mescitte kalabalık gençlik grupları halkalar halinde Kur’an sohbetleri yapıyordu. Bir süre gözlerimizi alıkoyamadığımız bu gençlere imrenerek mescitten ayrılıyor ve 6 çocuğunu ve torunlarını şehadete hazırlayıp, teşvik eden Ümmül Nidal’in evine taziye ziyaretine gidiyoruz. Ümmül Nidal’in evine ulaştığımızda sokakların ve evin etrafının çiçeklerle süslendiğine şahid oluyoruz. Filistinliler bu gibi taziye evlerine düğün evi diyorlarmış. Yakınlarının metanet ve tebessümünü görmemiş olsaydık inanmayabilirdik. O geceyi ikramlarla geçirdik…
Gazze’de ilk sabahımızdı. Gazze’yi mücadele örnekleri ile bilmek istiyorduk. İlk olarak Gazze limanında bulunan Mavi Marmara anıtına gidiyor ve burada şehidlerimizi anıp, Kur’an okuyorduk. Gazze’li balıkçıları ve mücadelelerini bu alanda gözleme imkanına sahip oluyorduk. Ardından Mavi Marmara bulvarına gidip, burada da bölge halkıyla Mavi Marmara üzerine sohbetler gerçekleştiriyorduk… Programımız Hudut bölgelerinin görülmesi ve bu bölgelerde bombalanan evlerin ziyareti ile devam ediyordu. Furkan savaşında bombalanan hudut evlerinin ilk tamir işlerini İHH üstleniyor ve kısa sürede evleri sahipleri için kullanılır hale getiriyordu. Burada tamir edilen her ev, İsrail’e bir mesaj niteliği taşıyordu… Yine Beyt Hanun hudut bölgesinde Furkan savaşı esnasında İsrailli askerlerce ana yollar kapatılarak bu bölge halkının Gazze’ye ulaşması engellenmiş. Bu süre zarfında doğumu bekleyen bir çok kadın hastaneden mahrum doğum yapmak zorunda kalmış. Ve Furkan savaşının hemen ardından bu bölgede İHH tarafından bir kadın doğum hastanesi yapılmış. Bizde yapılan bu hastaneyi ziyaret ederek, çalışmaları yakından gözlemlemiş olduk… Günün son programı Allah’ın bizlere ikramıydı. Şehadetinin 9. Yıl dönemünde Şeyh Ahmed Yasin’in evinde ailesine ziyarette bulunduk. Hanımı, oğlu ve torunları ile Şeyh Ahmed Yasin’i bir kez daha anmış olduk. Bir mücadelenin başında yer almak ve bir son için mücadele vermek ne büyük şeref olduğunu iliklerimize kadar hissettik…
Bir sonraki gün Cuma’ydı. Cuma günü şehir sekinete bürünüyor ve herkes beyaz elbiseleri ile sokaklara çıkıyordu. Camdan seyredenin imreneceği bir görüntü hakimdi sokaklara. Dışarı çıkmamak mümkün değildi. Biz Cuma namazı için Alemi mescidine gidiyorduk. Burada namazı Filistin Başbakanı İsmail Heniye ile kılmayı düşünüyorduk. Kamet ile içeri girdiğimizde İsmail Heniye’nin hutbeye hazırlandığını görüyor ve heyecanımızı kontrol edemiyorduk. Yanlış anlaşılmayacağımı bilsem avazım çıktığı kadar Tekbir demek geliyordu içimden. Türkiye’li Müslümanlar için özel yer hazırlanmış. Bizleri mekanlarının en önlerinde ağırlamak istediler. Türkiye’ye olan muhabbetlerini bizlere olan ikramlarından anlayabiliyorduk. Hutbe ve namazın ardından İsmail Heniye ile selamlaşıyor, musafaha ederek hasret gideriyorduk. Türkiye’li Müslümanların selam ve dualarını iletiyorduk. Filistin Başbakanı da uzun uzun Türkiye’li Müslümanlar ve Gazze için verilen mücadelelerden bahsediyordu. Onlar kanları ile bizlere destek verdiler diyor ve tüm dinleyenlere Türkiye ile dostluk mesajları veriyordu. Zor olsa da ayrıldık.Oradan bir nişan törenine geçtik. Evlenecek delikanlının yüzünde Furkan savaşının izleri vardı. Yüzünün bir bölümü bu savaşta yanmış. Herkes bu savaştan izler taşıyordu. Bacağı olmayanlar, vucudunun farklı yerlerinde yanık ve yaralanma bulunanların sayısı çok fazlaydı. Fakat, hayat devam ediyordu. En az yıkılan evlerin tamiri kadar, savaşın izlerini taşıyanların hayata tutunması da önem taşıyordu…
Nişan’dan sonra ofise döndüğümüzde İsrail’in özür dilediği haberlerini alıyorduk. Türkiye’nin istedikleri üç maddeyi de kabul ettiklerini duyduk. Araştırma ve görüşmelerin ardından haberin doğruluğunu teyid ediyor ve kendi içimizde müzakereler gerçekleştiriyorduk. Görünen oydu ki; Türkiye hükümeti diplomasi anlamına bir zafer elde etmişti. Verilen mücadele ve dik duruş karşılık bulmuştu… Fakat, tek kaygı İsrail’in hukuk tanımaz tutumlarıydı. Ambargo’nun kalkabileceği konusunda inancımız eksikti… Sabah’ın ilk saatlerinde Türkiye’li Müslümanların bakımını üstlendiği 11.300 yetimden bazılarını ofisimizde ağırlayarak, onlara getirdiğimiz hediyeleri takdim ediyorduk. Ardından özür gelişmesi ile heyecanlanan Gazze’li çocuklar, artık ölümlerin son bulması ümidi ile Mavi Marmara anıtının önünde Türkiye halkına ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorlardı. Teşekkürlerini yazdıkları kağıtlardan uçak ve gemi yaparak Türkiye’ye ulaşmak üzere Akdeniz sularına doğru gönderiyorlardı.
Coşku ile gerçekleşen programın ardından Gazze’nin 7 üniversitesinden bir tanesi ve en büyüğü olan Gazze İslam Üniversitesine gidiyorduk. Rektör, Öğretim görevlileri ve basın mensupları bizleri kapıda karşılıyordu. Sevgi ve muhabbetle kucaklaşıyorduk. Rektör bizlere üniversiteyi gezdirirken fakülte duvarlarına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğraflarının asıldığını gözlemliyorduk. Her yerde coşku hakimdi. Öğrenciler bizi gördüğünde marşlar söylüyorlardı. Koridorlarda hasır üzerinde namaz kılanlar, başörtülü bayanlar ve karma olmayan eğitim sistemleri üniversitelerimizde arzuladığımız görüntüleri hatırlatıyordu. İHH’nın Üniversite için milyon dolarlık yatırımları olduğunu hatırlatan Rektör, aynı zamanda laboratuarları gezdiriyordu. Bir oturum esnasında Türkiye’ye desteklerinden dolayı teşekkür eden üniversite yönetimine, bizde Türkiye’li Müslümanlar adına teşekkür ederek ziyaretimizi tamamlıyorduk.
Gazze’de millet vekilliği de yapan Gazze İslam Üniversitesi Rektörü, her fırsatta Başbakan Erdoğan’ı övgüye boğuyordu. Türkiye’li Müslümanlara selamlarını ve tatlıları göndererek bizleri yolcu ediyordu.Üniversite ziyaretinin ardından 261 gündür İsrail zindanlarında açlık grevi yapan Eymen Şeravne’yi evinde ziyaret ediyorduk. Bizlere bol bol ikramda bulunan ev halkı hissettiklerini içtenlikle bizlerle paylaşıyorlardı. Hukuksuz tutuklanan Eymen Şeravnenin, kurtulduktan bir hafta sonrasında kardeşini tutuklamışlar. Özür süreci ile umutlanan insanlar bu hukuksuz tutuklanmaların son bulması beklentisi ile Türkiye’ye olan güvenlerini defalarca ifade ettiler. Ziyaretin ardından ikindi namazı için durduğumuz bir camii’nin önünde iki Gazze’li iki amcamız, Türkiye’den geldiğimizi anlamış olsa gerek ki; “erdogan, erdogan …” diye coşkulu şekilde haykırmaya başladılar…
Bir sonraki programımız, İHH eğitim merkezinin ziyareti oldu. Burada, kadın ve erkeklere dikiş, İngilizce, bilgisayar, elektronik gibi kursların verildiğini ve bu kursların bireyler için ne anlama geldiğini bireylerle istişare ederek gözlemlemiş olduk. Ve Gazze’ye yapılacak olan 120 konutun temel atma işlemlerini gerçekleştirmek üzere arazinin bulunduğu alan gittik. Harçlar hazırlanıp, çukurlar kazılana kadar Gazze’li çocuklarla maç yapma heyecanını da orada yaşamış olduk. Konut projesinin gerçekleştirileceği arazinin hemen dibinde Furkan savaşı şehidleri anısına yeni bir mescid inşa edilmişti. Burada öğle namazını kıldıktan sonra kazma ve küreklerle çukur kazıp, tabela dikme işlemlerine yardımda bulunduk… Akşama kadar çocuklarla oynayarak vakti değerlendirdik. Bir sonraki gün dönecektik. Adımlarımız gitmiyordu. Hiç toplanmak istemiyorduk. Gazze’ye doyamadık. Gazze yetmedi. Hasret yüklendik. Ve söz verdik ya Gazze’ye geleceğiz, yada Gazze’ye göndereceğiz. Garip ve yetim koymayacağız kardeşlerimizi…
Giderken hüznümüzü kaldıracak bir program ile veda ettik. Şeyh Ahmed Yasin ve Prof. Dr. Abdulaziz Rantisi’nin kabirlerini ziyaret ettik. O kocaman yürekli adamlar, mezarlarını diğerlerinden ayırt edemeyecek kadar küçücük ve sade kabirlerde ağırlanıyorlardı. Selam ve dualarımızla mücadelenin kalbi olan diyarı geride bırakıyor ve Gazze’nin yeni projelerle desteklenmesi gerektiği inancını yanımıza alarak Mısır’a doğru yola koyuluyorduk…
SON VİDEO HABER
Haber Ara