Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Liseli gençler kitap bilgi yarışmasında buluşuyor

’Söz bitmedi, Umut yaşıyor’’ sloganıyla 15 seneyi aşkın süredir, Gençleri Kuran’la buluşturma geyesini edinmiş Umut Gençliği, gelenekselleştirdiği Kitap Bilgi Yarışması’nda bu sene Muhammed Kutub’un ‘’Kuran’ı Nasıl Okuyalım?’’ ve Mevdudî’nin ‘’Kuran’ı Nasıl Anlayalım?’’ adlı eserlerini seçti. Son başvuru tarihi 2 Nisan 2013 olan yarışmanın sınav tarihi ise 14 Nisan Pazar/Saat 13:00.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-27 12:07:31

Liseli gençler kitap bilgi yarışmasında buluşuyor
TIMETURK / Haber Merkezi

Yarışma İstanbul (Akabe Vakfı, Asya Derneği, Başak-Der, Genç Osman Vakfı), Sakarya (Yeryüzü-Der), Yalova (Hanımeli-Der), Kırıkkale (Vuslat-Der), Kayseri (Hilal- Der), İzmir (Küba-Der), Şanlıurfa (Öncüler-Der), Batman (Aile-Der) ve Bursa (Çınar-Der) illerindeki vakıf ve derneklerin Umut Gençliği şubeleriyle birlikte organize ediliyor ve sınav tüm illerdeki şubelerle aynı anda gerçekleşecek. Yarışma sadece lise öğrencilerine (14-18 yaş arası) yönelik ve başvurular www.umutgencligi.com adresi üzerinden yapılıyor. Yarışmada ödüller ise şöyle;

1.’ye Antalya Tatili (2 kişilik 5 gün)

2.’ye Ipad

3.’ye Laptop

4. 5. Ve 6.’ya Yarım Altın

7. 8. 9. Ve 10.’ya Çeyrek Altın

Umut Gençliği, Hayatın Yeniden İnşası için Kuran’la İnşa olmak isteyen tüm gençleri bu yarışmaya davet ediyor…



Hayatın Yeniden İnşası İçin: Kur’ânî Diriliş
 
Hani Kuran’daki ruhun şu heyûlâda izi:
Nasıl İslam ile telif ederiz kendimizi:
Ye’si tedrîc ile zerk etmiş edenler dine…
O ne mel’un aşı, hiç benzemiyor, hiçbirine!
Dikkat et bin seneden beri, a’sabı harab,
Yatıyor koskoca bir âlem-i bitab.


M. Akif Ersoy
 
Kuran Şairi Akif, izah-ı halimizi bu satırlarla ne hoş özetliyor. Kendimizi izah edemez olduk, ilm-i halimiz ve arz-u halimizden yitik kaldık. Olaylara ve sonuçlara hayata açılan penceremizden bakmamız gerekirken biz, hayata açılan penceremizi hayatın şartlarıyla iptal etmeye doğru meyleder olduk. Araştırmacı-yazar Mustafa İslamoğlu ise halimizi şu cümlelerle özetliyor:
‘’Hayatı inşa etmek için var edilen insan, öz elleriyle hayatı imha etmektedir. En sonunda insan, değeri olan bir varlıkken fiyatı olan bir nesneye indirgenmiştir. O halde önce, hayatı inşa sorumluluğunu üstlenecek insanın inşası şarttır.
İşte vahiy bu noktada devreye girmektedir. İlahi bir inşa projesi olan vahiy, insanın; 1) tasavvurunu, 2) aklını, 3) şahsiyetini inşa etmek için indirilmiştir.
Vahiy insanı inşa eden bir özne olarak indirilmişken, onun inşasına teslim olması gereken müslümanlar eliyle nesneleştirilmiştir. Bu nesneleştirme birbirine zıt iki kutupta gerçekleşmiştir.
1. Hissi nesneleştirme
2. Akli nesneleştirme
Fakat ikisi de aynı kapıya çıkmıştır. Bunun bedeli, müslümanlar için çok ağır olmuştur. Sonuçta ümmet tarih yapan özneyken, tarihe maruz kalan nesne haline gelmiş; insanlığın en etken ve aktif unsuruyken, en edilgen ve pasif unsuru haline gelmiş; zamana yatak açan bir ırmakken, zamanın hasbel kader açtığı yataklarda akan çer çöp haline gelmiştir.’’
İzahını yapmakla tembellik edip, özürler beyan ettiğimiz halimizin özeti bu; özne/aktif olması gereken Kuran’ı nesneleştirmek/pasifleştirmek. Peki ne yapmalı? Ve bunu nasıl yapmalı? İşte halimizi izahtan sonraki diğer büyük soru(nu)muz budur. Bu mühim sorunun cevabı ise şu iki soruda gizli: ‘’Kuran’ı Nasıl Okuyalım?’’ ve ‘’Kuran’ı Nasıl Anlayalım?’’ Bu sorulara verilecek cevaplar aslında bize ‘’Ne/Nasıl Yapmalı?’’ sorusunun net cevabını da doğrudan sunuyor.
Peki soruların cevapları ne? İşte bu soruyu da iki güzide alimimiz öz ve özet bir şekilde çok güzel cevaplamışlar. Şehit Seyyid Kutub’un abisi Muhammed Kutub, Kuran’ı Nasıl Okuyalım’ı, Âlim-i Celîl Eb’ul A’la el Mevdudî ise Kuran’ı Nasıl Anlayalım’ı ele almış.
 


Kuran’ı Nasıl Okuyalım?


‘’İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için’’


M. Akif Ersoy


Çok hazindir ki dünyada en çok okunan fakat en az anlaşılan kitap Kuran’dır. Bu ise onu diğer başka kitapları okur gibi okumamızdan kaynaklanıyor. Kuran, sıradan bir eseri okur gibi bir defa ya da bir defada okunup kaldırılacak bir kitap değildir ki ona böyle bir muamele yapalım. Ya da alışılagelen şekliyle yalnız hastalar ve ölüler için okunup üflenen bir kitap da değildir ki darlık ve sıkıntıda okuyalım. Bilakis o, ahiretin kitabı olduğu kadar, dünyanın da kitabıdır. O, hastaların ve ölülerin kitabı olmaktan çok, hayatın ve yaşayanların kitabıdır.
Durum böyle iken Kuran’ı (Kuranî deyişle ‘’tertil’’ üzere) okumanın önemi açık bir şekilde tezahür ediyor. Onu nasıl okuduğumuz, okumamızın kalitesi ondan istifademizin miktarını da belirliyor. İşte bu noktada Muhammed Kutub gündelik hayatın problemleri içinde, Kuran’ı bir hayat kitabı olarak okumanın yollarını, ‘’Kuran’ı Nasıl Okuyalım?’’ adlı özgün eserinde gösteriyor.


 
Kuran’ı Nasıl Anlayalım?


Büyük Şair Muhammed İkbal, Kuran’a sahip olmak ve bunun farkında olmamaktan dert yanıyor:
Müslümanın orucunda da, namazın da ‘nûr’dan eser kalmamış,
Onun kainatında ‘cilve’den hiçbir ize rastlanmaz olmuş.
Müslümandan o sapasağlam ‘zevk’ ve ‘sürur’ uçuvermiş.
Dini, kitabının içine; kendisi de mezara girivermiş.
Kuran’ın sıcaklığından bomboş olmuş şu sinelerden,
Evet böyle kimselerden ne ümit beklersin sen?
Bir insan ki Kuran’a sahip olsun ve isteksiz, zevksiz olsun,
Hayret… Yine hayret… Yine hayret ona olsun.
Kuran’ın farkında olmamak. Yani onu sıradan bir kitap olarak okumak ve onu anlamamak. Günümüzde Müslümanın çıkmazı bu. Elindekinin kıymetini; ya duvarlara, köşebaşlarına asıp yüceltmek, ya da yastık altına sokup sıkıntılı, dar anlarda çıkartmak suretiyle değersizleştirmek. Bu noktada Kurânî dirilişin ikinci boyutu Kuran’ı Nasıl Anlayalım devreye giriyor. Yani Kuran’ın lafzından sonra manasıyla tanışmak.
 
 Peki Kuran’ı niçin anlamalıyız? Elbette yaşamak için, onun yeniden dirilmek için, onunla inşa olmak ve onunla hayata bakabilmek için…

Hz. Ömer diyor ki;
 
"لايغرركم من قرأ القرآن! إنما هو كلام نتكلم به. و لكن انظروا من يعمل به"
Birinin Kur’an tilavet etmesi sizi aldatmasın! O dilimizdeki bir sözdür! Asıl siz onu kim hayatına koyuyor, ona itibar edin!
Demek asıl hedef yaşamaksa, Kuran’ı anlamanın önemi burada ortaya çıkıyor. Kuran’ı anlamak ise okumaktan geçiyor dedik. Nihayetinde şu altın silsileye ulaşıyoruz: okumak-anlamak-yaşamak.



 
Okumak, anlamayı; anlamak, yaşamayı gerektiriyor. Ya da anlamak okumaya, yaşamak anlamaya bağlı. Ya da yaşam kalitesi okumanın ve anlamanın kalitesine bağlı.
 
İşte büyük alim Mevdudî, ‘’Kuran’ı Nasıl Anlayalım?’’ adını verdiği özgün eserinde Kuran’ı anlamanın ve hayata Kuran perspektifiyle bakmanın yollarını gösteriyor.
 


Haber Ara