'Barışa Omuz Verelim! Sınır Dışına Çekilmenin Güvenlikli Ortamı Sağlansın'
Türkiye Barış Meclisi’nin, bugün Cezayir toplantı salonunda Sedat Yurtdaş, Eşber Yağmurdereli, Ümit Aktaş, Maya Arakon, Özcan Alper, Ziya Halis , Gençay Gürsoy’un konuşmacı olarak katıldığı basın toplantısında barışa omuz verilmesi gerektiği ifade edildi
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-27 21:02:46
Türkiye Barış Meclisi adına dönem Sözcüsü Hakan Tahmaz’ın yaptığı konuşma metni:
Barışa Omuz Verelim
Sınır Dışına Çekilmenin Güvenlikli Ortamı Sağlansın
Büyük acıların ve ıstırapların yaşandığı bir dönemden çıkıyoruz. Kürt sorununda otuz yıldır her yöntem denendi, bir tek barış yoluna başvurulmamıştı. Nihayet, şimdi taraflar barışı açıkça ifade ediyorlar ve bunun yolu örülüyor.
Tarafların bir süredir geçmişten farklı olarak sergiledikleri “siyasal irade” umutları artırıyor. Bu başta taraflara ve herkese büyük sorumluluk yüklüyor.
Barış somut adımlarla hayat bulur ve geri dönülmez bir yola dönüşür. Otuz yıllık savaşın/çatışmanın acılarını dindirmek, tahribatlarını onarmak ve güvensizliğini aşmak ancak çözüme odaklı somut demokratik, eşitlikçi adımlarla mümkündür.
PKK, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla, eylemsizlik kararını açıkladı ve silahlı güçlerini sınır dışına çekmeye hazırlanıyor. Bunun gerçekleşmesi, Kürt sorunun çözümü için çok önemli bir başlangıç ve fırsat olacaktır.
Ancak çekilmenin güvenlikli gerçekleşmesi, çözüm sürecinin hızını ve gelişmesini belirleyecektir. Bu konu bir an önce taraflarca netleştirilmeli, çözümün önü açılmalı, gerilime dönüştürülmemelidir.
Gerek 1999 yılında yaşananların yaratığı güvensizlik, gerekse de Oslo ve Habur süreci sonrasında yaşananlar bu konuyu çok daha fazla hassas hale getirdiği görülmelidir.
Bu konuda sorumluluk siyasi iktidardadır. Hükümet, TBMM’de bulunan partileri sürece ortak ederek sorunu çözüme kavuşturmalıdır. Bu noktada CHP’ de ciddi bir sınavla ve sorumlulukla karşı karşıya. CHP, ikircikli ve süreci zora sokan tutumları terk etmelidir.
Sürecin nasıl gelişeceğine dair toplumun bilgisi oldukça sınırlıdır. Toplum, sızdırılma bilgi kırıntılarıyla ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Bilgi eksikliği spekülasyon ve yer yer paranoyaya yol açıyor.
Tam da bu nedenle şeffaflık, toplumsal barışın güvencelerinden biridir. Barış, kapalı devre görüşmelerle inşa edilemez. Sürece dair daha açık bir yöntem izlenmesi gerekiyor. Barış, bütün yurttaşların, ülkede yaşayan herkesin meselesidir. Yurttaşların barışın inşasına katılımı doğru ve doğrudan bilgilenmeleriyle sağlıklı olabilir.
PKK silahlı güçlerinin sınır dışına çekilmesi, savaş/çatışma dönemin kurumlarının lağvedilmesinin programlamayı gerektiriyor. Bunların başında, koruculuk sistemi ve özel harekât gelmektedir.
Aynı biçimde barış ve çözüm süreci, geçmişle yüzleşmek, hakikatlerin araştırılması ve sosyal sorunların giderilmesi için bir dizi komisyonun kurulmasını zaruri kılmaktadır. Bu komisyonlarda toplumun yarısını oluşturan kadınların eşit özne olarak yer almaları sağlanmalıdır.
PKK’nin silahlara veda etme iradesini beyan etmesi hiçbir zaman kalıcı barış ve Kürt sorunun çözümü anlamına gelmemektedir. Barış sürecinin Kürt sorununda eşit, adil ve demokratik çözüme dönüşmesi, anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı bir konudur. Bu konuda kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenlere ilişkin ise oldukça zengin birikime sahip bir ülkeyiz. Arşivlerimizdeki programlar, talepler manzumesi ve dokümanlar bunların neler olduğunu her yönüyle ortaya koymaktadır.
Tekrar başa dönecek olursak; bugünün acil konusu Diyarbakır Newrozu sonrası güçlü bir biçimde ortaya çıkmış olan “silahların susma” olasılığının güvenlikli biçimde bir an önce gerçekleşmesi için gerekli adımların atılmasıdır. Burada zaman kaybetmenin, oyalanmanın anlamlı olmayacağı aşikârdır.
Türkiye Barış Meclisi olarak bütün yurttaşları bir kez daha barışa omuz vermeye, bu zorlu barış yürüyüşüne katılmaya davet ediyoruz.
SON VİDEO HABER
Haber Ara