Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Akreditasyon krizine Türk medyası tepkili

Irkçı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı davası 17 Nisan'da başlayacak. Ancak Türk gazetecileri yer rezervasyonu yapılan akreditasyon listesinde yer almıyor. Basın mensupları konuya tepkili.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-26 18:18:16

Akreditasyon krizine Türk medyası tepkili
TIMETURK / Haber Merkezi

8'i Türk 10 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresiyle ilgili dava Almanya'da Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde 17 Nisan'da başlayacak. Davaya medyanın da ilgisi büyük. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi, geçtiğimiz günlerde mahkeme salonunda davayı izleyebilmeleri için yer rezervasyonu yapılan gazetecilerin bulunduğu 50 kişilik akreditasyon listesini açıkladı. Listede hiçbir Türk medya kuruluşunun bulunmaması şaşkınlık yarattı.

'KARARIN GÖZDEN GEÇİRİLMESİNİ UMUYORUZ'

Anadolu Ajansı Almanya Temsilcisi Cüneyt Karadağ konuyu DW’ye şu sözlerle değerlendirdi: “Açıkçası mail olarak bize bu liste geldiğinde çok şaşırdık çünkü hiç böyle bir şey beklemiyorduk. Özellikle Türk medyasının ikinci listede, rezerve edilmeyen ikinci listede olmasına tamamen şaşırdık ve üzüldük. Alman yargı sistemi içerisinde Alman mahkemesinin vereceği bir karardır, kesinlikle ona saygımız var. Fakat Almanya'da işlenen cinayetlerin ve öldürülenlerin 8'inin Türk olması nedeniyle Türk medyasının da burada olması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'deki bütün medya Anadolu Ajansı'ndan gelecek haberleri bekliyor. Umarım bu kararı tekrar gözden geçirirler."

Akreditasyonların müracaat sırasına göre verildiğini savunan Mahkeme, bu sürecin ‘objektif ve dokunulmaz' olduğunu vurgulamıştı. Mahkeme Sözcüsü Margarete Nötzel, sürecin daha önce duyurulduğunu, buna alternatifin ancak kura olabileceğini ve bunun daha büyük zorlukları beraberinde getirebileceğini savundu. Mahkeme salonunda yer rezervasyonlarının müracaatını en hızlı şekilde gönderen 50 medya kuruluşunun temsilcisine yapıldığı belirtildi .

'ULUSLARARASI MEDYA ORGANI AZ'

Anadolu Ajansı Almanya Temsilcisi Cüneyt Karadağ, bu gerekçeyi şöyle değerlendiriyor: “Bunu tartışacak durumda değilim. Ancak biz çok önceden müracaat ettik. Bundan 1-1,5 ay önce diye tahmin ediyorum. Çünkü bize daha sonra da bir mail geldi mahkemeden, şu tarihe kadar müracaat edin diye. Biz telefon ettik tekrar müracaat etmemize gerek olup olmadığını sormak için, 'Gerek yok, sizinki geldi' dediler. Beni listede açıkçası düşündüren şu: Uluslararası boyutta sadece Reuters ve Hollanda'dan iki medya kuruluşu var. AP, BBC, New York Times, El Cezire gibi uluslararası kanalları veya kuruluşların bile ikinci listede yer alması açıkçası düşündürücü. Yoksa geç gelme ya da erken gelme diye bir şey bana göre söz konusu değil.”

Konuyla ilgili açıklama yapan Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir de akreditasyonların müracaat sırasına göre belirlendiği gerekçesinin sadece 'bürokratik' olduğunu belirterek, Almanya'nın Winnenden kentinde yaşanan katliama ilişkin davanın buna örnek gösterilebileceğini ifade etti. Özdemir bu davada hem Alman hem de yabancı basın mensuplarına mahkeme salonunda yer rezervasyonu yapıldığını vurguladı ve "Bu Bavyera'da neden mümkün olmasın?" dedi.

'SİYASİ VE ETİK AÇIDAN YANLIŞ'

Türkiye’de görev yapan Alman gazeteci Thomas Seibert ise değerlendirmesinde Mahkeme’nin bu tutumunun çok uygun olmadığını vurguladı. Seibert sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknik olarak her şey doğru yapılmış olabilir. Ancak siyasi ve etik açıdan bakıldığında, benim açımdan bu doğru bir tutum değil. Zira, olaydan en çok etkilenen ve kurban veren bir ülkenin dava sürecinde de buna uygun şekilde temsil edilme hakkı vardır. Dolayısıyla mahkemenin yaptığı gibi gerekçelendirmek mümkün olsa da bunun uygun bir yaklaşım olduğu söylenemez.”

'ÖCALAN DAVASINDA ROTASYON YÖNTEMİ BENİMSENDİ'

Uzun yıllardır Türkiye’de çalışan Alman gazeteci Thomas Seibert, Türkiye’de böyle bir sorun yaşamadığını söylüyor.

Seibert, adliye muhabirlerine akreditasyon verilerek bu sorunun çözüldüğünü belirtiyor ve ekliyor: “Vaktinde mahkeme önünde olur ve beklerseniz, içeri giriyorsunuz. Yabancı medya organlarının dışarıda bırakıldığı bir dava şimdiye kadar hiç izlemedim. Örneğin 1999 yılında Öcalan’ın yargılandığı davayı anımsıyorum, o davada rotasyon usulü uygulanmış ve her gün belli bir grup gazeteci içeri alınmıştı. O zamanlar çok açık bir şekilde Türkiye'yi ilgilendiren bir dava olmasına rağmen yabancı gazeteciler de içeri alındı. Türkiye'de uluslararası gözlemcilerin, hele ki davayla ilgili durumda olan bir ülkenin gözlemcilerinin dışarıda bırakıldığına hiç şahit olmadım.”

Anadolu Ajansı Almanya Temsilcisi Cüneyt Karadağ, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin basın sorumluları ile iletişim içinde olduklarını ve durumun gelecek günlerde değişmesini umduklarını belirtiyor. 2000-2007 yılları arasında sekizi Türk biri Yunan dokuz göçmenin öldürülmesinden sorumlu ırkçı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı'nın hayatta kalan tek üyesi Beate Zchäpe'nin yargılanacağı davada, mahkeme salonunda Türk Büyükelçisi'ne yer ayrılmaması da büyük tepki çekmişti. İlginin çok büyük olduğu davada, mahkeme salonunda kamuoyu ve gazetecilere yaklaşık 100 kişilik yer ayrılması planlanıyor. (DeutscheWelle)


Haber Ara