Öcalan'ın silah bırakma ve sınır dışına çekilme çağrısı yaptığı 21 Mart tarihine göre bugün daha ileri bir noktadayız.
Çözüm süreci testleri başarıyla geçtikçe sürecin mimarları takvimi yeniden güncelliyor.
Daha önce 2013 yılı sonuna kadar silahların bırakılması ve sınırlarımızın dışındaki PKK'lıların aşağıya inmesi üzerinde duruluyordu.
Sürece olan güvenin artması, takvimin öne çekilmesine yol açtı.
Ankara'da konuşulan yeni takvim bu işin 2014'e kalmayacağı.
Yeni takvim Kasım ayı.
Kasım ayı itibariyle sınır dışındaki PKK'lıların silahlarını bırakıp, Türkiye'ye gelmesi planlanıyor.
Bu takvimin öne çekilmesinde sürece olan güvenin artmasıyla birlikte normalleşme sürecinde üzerine yük düşecek olan Meclis'in çalışma programı da etkili.
Kasım ayında bütçe Meclise sunulacak. O tarihten itibaren Meclis, yoğun bir şekilde bütçe müzakereleri yapacak. 29 Mart 2014 tarihinde yerel seçimler olduğu için Ocak ayından itibaren milletvekilleri seçim bölgesine gidecek. Bu durumda sürecin 2014 yılına sarkmaması gerekiyor. Daha doğrusu 2014'e sarkmayacağı öngörülüyor. Kasım ayında bu sürecin başarıyla tamamlanacağı söyleniyor.
Kandil'in, Öcalan'ın çağrısına karşı yazdığı cevabi mektubunda, 'İradeniz, irademizdir' diye karşılık vermesine rağmen çekilme konusunda bazı şartlar ileri sürdüğü biliniyor. Öcalan'ın buna rağmen, çekilmenin hızla tamamlanması talimatı verdiği belirtiliyor.
Bu nedenle çekilme ve dağdan inişler hızlanacak ama dağdan inen PKK'lıların topluma adaptasyonları için yapılacak çalışmaların ise 2014'e sarkabileceği söyleniyor.
SÜRECİN ÜÇ AŞAMASI
Çözüm süreci üç aşamadan oluşuyor.
Sürecin birinci aşaması uygulamaya girdi. İlk aşamada eylemsizlik kararı alması gereken örgüt, beklenen kararı aldı. Murat Karayılan eylemsizlik kararını tüm birimlere tebliğ etti. Bunu önümüzdeki haftadan itibaren sınır dışına çekilme işlemi takip edecek.
İkinci aşamayı ise sürecin esası değil, tali unsurlar oluşturuyor.
Sınır dışına çekilme aşamasında yasal düzenlemeler. Bu durumda çekilme işlemi devam ederken, diğer yandan da yasal düzenlemeler yapılmasına tanık olacağız.
Akil adamlar komisyonunun kurulması, Meclis'te bir komisyon kurulması ve sivil anayasa.
Normalleşme aşaması denilen üçüncü aşamada ise silah bırakan PKK'lıların Türkiye'ye giriş yapmaları öngörülüyor. Bu aşamada Meclis'te yasal bir düzenleme yapılması öngörülmüyor.
YASAL DÜZENLEME ALEYHLERİNE OLUR
Sınırların dışına çıkacak olan PKK'lılar konusunda farklı görüşler dile getirilse de hükümet bu aşamada yasal düzenlemeye gerek olmadığı görüşünde. Bu konuda bir yasal düzenleme yapılmayacak. Hatta yasal düzenlemenin aleyhlerine olacağı görüşündeler.
Türkiye'ye gelirken, içeride kamplar kurarken, bize mi sordular? Muhtardan ikametgâh alıp, kayıt mı oldular ki, sınır dışına çekilirken de bize sorsunlar? Yasa çıkarsa kayıt altına alınacaklar. Çözüm sürecinin selameti açısından kayıt altına alınması düşünülmüyor. Şimdilik ifade edilen Meclis'te yasal düzenleme düşünülmediği.
ADA'YA HEYET SÜRECEK
Bu sürecin cevaplandırılması gereken noktalarından biri de İmralı heyetinin ne olacağı.
Son olarak Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan heyet gitmişti İmralı'ya.
İhtiyaç sürdüğü müddetçe İmralı heyetinin de devam edeceği söyleniyor. Zaman içinde bir iki ismin değişmesi gündeme gelebilir mi onu süreç belirleyecek. Ancak sonuç ortaya çıkana dek heyetin adaya gideceği söyleniyor.
MECLİS'TE KOMİSYON
İlk başlarda çözümün daha geniş bir siyasi tabana oturması için muhalefet partilerinin sürece katılımı önemseniyordu. Ancak CHP ve MHP'nin sürecin karşısında yer almaları nedeniyle bu görüşten vazgeçildi. Ancak Meclis'te oluşturulacak bir Araştırma Komisyonu aracılığıyla Meclis'in süreçte yerini alması öngörülüyor. Bu konuda üzerinde durulan bir diğer seçenek ise, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulacak olan bir komisyon.
Ama bu komisyonunun Hakikatleri Araştırma Komisyonu adını alması ya da onun işlevini üstlenmesi düşünülmüyor.
KORUCULARIN DURUMU
Çözüm sürecinde giderek kendini hissettirmeye başlayan bir konu da korucuların durumu. Korucular ne olacak? Silahlara veda edilirse onların koruculuk görevine devam etmesi düşünülmüyor. Ama korucuların emekli olana dek, devlette istihdam edilmeleri düşünülüyor.
SINIR MESAJI
Çözüm süreci başlamadan önce Başbakan Erdoğan, Öcalan'dan ayrı bir devlet konusunda teminat istemişti.
Öcalan'ın, iki kez üst üste 'Ayrı bir devlet istemiyorum' diye teminat vermesinden sonra bu süreç başlamıştı.
Öcalan, ayrı bir devlet konusunda verdiği güvenceyi Kandil ve Avrupa'ya yazdığı mektuplarda da sürdürüyor.
Öcalan, Kandil'e ve Avrupa'ya gönderdiği mesajda,
1-Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları tartışılamaz.
2- Demokratik hak talepleri ise tartışılabilir.
Öcalan mektubunda bu konuyu net bir şekilde dile getiriyor?
'Bizim Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları ile bir sorunumuz yok. Bunlarla ilgili bir talebimiz yok. Aynı zamanda statüye ilişkin bir isteğimiz yok.'
KARŞI ÇIKACAK İRADE YOK
Çözüm sürecinde Türkiye'nin kırmızı çizgilerine özen gösteren Öcalan'ın, bu tutumunu Kandil'de ve Avrupa'daki bazı grupların kabul etmediği söyleniyor. Ancak Öcalan'a gönderilen mektuplarda bazı aktörlerin karşı çıkmasına rağmen, sonunda Öcalan'ın iradesine karşı koyacak bir iradeye sahip olmadığı söyleniyor.
ÖCALAN NEDEN GÜVENİYOR?
Birkaç kez çözüm denemeleri olmasına rağmen başarısız olmuştu. Bu kez çok kapsamlı bir çözüm süreci yürütülüyor. 'Biz 30 yıldır bu mücadeleyi neden yürütüyorduk' şeklindeki itirazlara rağmen. Peki, Öcalan, hükümete neden güveniyor?
Bu sorunun yanıtı Öcalan'ın kimi zaman yaptığı değerlendirmelerde gizli. Şu anda Ankara'da muktedir bir iktidarı görüyor Öcalan. Askerin ayrı, hükümetin ayrı telden çaldığı bir Türkiye yok. Sürecin mimarı olan Başbakan Erdoğan çok güçlü bir siyasi irade. 1999 yılında silahların bırakılmasını istediğinde başta kardeşi Osman Öcalan olmak üzere örgütü tarafından ihanetle suçlanmış, kendisini kurtarmak için örgütü satmakla itham edilmişti.
İhanet suçlamasının Öcalan gibi kendi kişiliğini yücelten biri üzerinde travma etkisi bıraktığı söyleniyor.
O tarihte, 'gerçek devlet' dediği kesimlerle işbirliği yapmıştı Öcalan. Yani o dönem çok güçlü olan askerle. Kimi zaman sohbetlerinde bunların kimler olduğunu da ifade ediyormuş. Ne dersiniz Öcalan'la anlaşmaya varan kimi ünlü generalleri bir gün öğrenecek miyiz?
Hukuksuzlukları araştırma komiyonu
Çözüm sürecine en çok tartışılan ancak bir türlü netleşmeyen noktalardan biri de Meclis'te kurulacak olan komisyon. Çok değişik öneriler arasından biri ön plana çıkmaya başladı. O da, 'Geçmişteki Hukuksuzlukları Araştırma Komisyonu'. Bu komisyon ayrıca çözüm süreçlerine yönelik sabotajları ortaya çıkaracak.
Süreç hala kırılgan
Çok önemli testleri başarıyla geçmesine rağmen, çözüm süreci hala kırılgan olarak görülüyor. Kısa bir süre öncesine kadar, 'Bitmeyen hikâye' olarak bakılan sürecin geldiği aşama önemseniyor. Süreç amacına ulaştığı taktirde, başarının millete ait olacağı söyleniyor. Ama bir başarısızlık durumunda faturanın başta Başbakan Erdoğan olmak üzere süreci birlikte yürüttüğü bir kaç isme kesileceği göz ardı edilmiyor.
İstersek netice alırız
Çözüm sürecine bu riskler göz önüne alınarak giriliyor. 'Biz istersek netice alabiliriz' düşüncesiyle hareket ediliyor.
Ankara ile İmralı arasında çalışılan bir nokta var. Öcalan ile BDP bir çözüm hattı oluşturdu. Buna Kandil'in yok deme imkanı yok. Bazı sabotajlar olabilir ama bunlar süreci yolundan saptıracak çapta gözükmüyor.
Hükümet çevrelerinde, 'Biz istersek netice alabiliriz' duygusu hakim. 'Millet olarak biz istersek bu yolun sonunda 75 milyonu rahata ulaştırabiliriz' deniliyor.
İnsan hakları eylem planı
Eylemsizlik devam ederse, süreci başlatan hükümet de yeni adımlar atmaya devam edecek. Bunlardan birisi de önümüzdeki ilk bakanlar kurulu toplantısında görüşülmesi beklenen, 'İnsan Hakları Eylem Planı' olacak. Ayrıntıları Bakanlar Kurulu'nda görüşüldükten sonra ortaya çıkacak, 'İnsan Hakları Eylem Planı'nın. Ancak çözüm süreciyle oluşan hak ve özgürlükler iklimine çok önemli katkı yapacağı kesin. Eğer silahları susturmayı başarabilirsek, Türkiye bu sürecin sonunda hedef, Terörle Mücadele Yasası'nı yürürlükten kaldırmak.
'Durmak yok öldürmeye devam'
Çözüm sürecine karşı sert bir muhalefet yürüten MHP'nin tavrı ise dikkatle takip ediliyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, 'Vur de vuralım, öl de ölelim' diye slogan atan ülkücü gençlere, 'Onun da zamanı gelecek' demesi dikkatlerden kaçmadı. Bahçeli'nin bu tavrı, 'Durmak yok öldürmeye devam' olarak değerlendiriliyor. Güvenlik bürokrasisinin çözüm karşısındaki yabani tavrı da buna eklenince, bu durum sürecin üzerinde bir baskı unsuru olarak değerlendiriliyor. Abdulkadir Selvi Yenişafak