28 Şubat süreci boyunca birçok banka battı. Bunların bir kısmı planlı bir şekilde, bir kısmı ise devlet eliyle batırıldı. O dönemde Egebank, Türkbank, Interbank, İktisat Bankası, Eti Bank, Toprak Bank, EGS Bank, Yurtbank, Bank Ekspres, EGS Bank, Bank Kapital, Pamukbank, Demirbank, Ulusal Bank, Yaşarbank, Sitebank, Tarişbank, Kentbank, Sümerbank, Bayındırbank, Marmarabank, İmpexbank, Kıbrıs Kredi Bankası İstanbul Şubesi, TYT Bank, İmar Bankası ve İhlas Finans battılar.
60 MİLYAR DOLAR ZARAR YAZDI
2009 yılında TMSF verilerine göre bu 26 bankanın devlete maliyeti 30 milyar 183 milyon dolardı. Vergiler, piyasa şartları, borçlanma faizleri ve ülkeye olan etkisi hesaba katıldığında bu rakam 65 milyar dolara kadar çıkıyordu. Milletin moral değerlerinde yaptığı etkiyi herhalde herhangi bir parayla ölçmek mümkün değil. Elbette batan bankaların bir kısmı devletin basiretsizliğinin bir sonucuydu. Ancak o dönemde sermayesi olmadığı halde siyasilerin gücüyle kurulan bankalar vardı. Sanki birileri bu isimlere 'Devleti istediğiniz gibi soyabilirsiniz' dedi. Batan bankaların önemli bir kısmı 28 Şubat'ın mareşali görevini gören Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le birebir bağlantılıydı.
Ücretini kendi ödeyen kurum
Hazine tarafından 20.6.1994 tarihinde gözetime alınan Interbank, Çukurova Grubu tarafından 16 Şubat 1996 tarihinde Çağlar'a satıldı. 7 Ocak 1999'da TMSF tarafından Interbank'a el konuldu ve bankaya yeni yönetim atandı. TMSF'nin araştırmalarının temeli olan iddialara göre Çukurova Grubu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, bankayı satmadan önce Cavit Çağlar'ın yakınlarının kurduğu paravan şirketlere 250 milyon dolarlık kredi açmıştı; bu açılan krediler daha sonra el altından Karamehmet'in Çukurova Grubu'na aktarılmıştı ki, bankanın satış ücreti böylece ödenmişti. Banka Kambiyo Genel Müdürlüğü, bankanın Çağlar'a geçtiği 1996 yılındaki raporunda Çağlar'ın kendi şirketleri için Interbank'ın 'içini boşaltmaya' başladığından ve hatta Çukurova Grubu'na verilen banka bedelinin de Interbank'tan çekilen kredilerle karşılandığından bahsedecekti. Çağlar yönetimi Interbank üzerinden usulsüz kredi kullandırmaya devam edince TMSF bankaya el koydu. Interbank'ın batırdığı para tam 1 milyar 700 milyon dolardı.
Bir 'medya bankası'
Batan banklalar içindeki en büyük vurgun Etibank'ta oldu. Sabah-ATV'nin sahibi Dinç Bilgin ve ortağı Zafer Mutlu, olmayan sermaye ve kayrılma sayesinde cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarından birine imza attı. Etibank'taki usulsüzlükler daha özelleştirilmeden önce, devletin elindeyken başladı. Etibank'ın satışa onay veren özelleştirme kararının altında imzası bulunan dönemin başbakanı ile bakanlar aslında suç işlemişti. Etibank'ın batırdığı para tam 638 milyon dolar. Devlete vergilerle birlikte maliyeti 1 milyar doların üstünde oldu.
400 milyon doları iç etti ve kayboldu
Egebank'a 21 Aralık 1999'da el konuldu. Hiç para ödemeden, sermaye koymadan kurulan Egebank devlete en büyük zararı getiren bankalardan biriydi. Yahya Murat Demirel, soyadı sayesinde her türlü imtiyazı elde etmişti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yeğeni olması sayesinde Yahya Demirel'e bütün krediler açılıyordu. Egebank'ın batırdığı para 527 milyon dolar. TMSF'nin tahsil ettiği ise sadece 127 milyon dolar. Geri kalan miktar Türk halkına dolaylı vergilerle yıkıldı. Bankanın sahibi Demirel, Egebank'ı zimmete para geçirmek ve usûlsüz kredi vermek yoluyla batırmak suçundan 17.5 yıl ceza aldı. Ne var ki, kendi bankasından çuval çuval para götürüşü kameralara da yansıyan Yahya Murat Demirel'in nerede olduğu şu an bilinmiyor. En güçlü ihtimal yurtdışına kaçtığı yönünde..
Kimya bozan skandal
1997'de TMSF'ye devredilen Türkbank, siyaset gündeminin en büyük skandallarından birinin merkezine oturdu. Bilançosunu 820 milyon dolar zararla kapatan Türkbank'ın yeniden satış süreci mafya, siyaset ve iş dünyasını biraraya getirdi. Buna göre işadamı Kamuran Çörtük, eski Başbakan Mesut Yılmaz'la Türkbank'ı almak için biraraya gelir. Çörtük daha sonra Korkmaz Yiğit'i bulur. '380 milyon ver, bankayı al' der. İhalede Zorlu Holding'le yarışan Yiğit, bankayı 600 milyon dolar teklifle kazanır. Ancak bu parayı nereden bulacağını kara kara düşünmeye başlar. Çörtük'ün söylediği 'Sen rakamı artır, biz destekleriz' sözüne güvenmiştir. Yiğit, satın aldığı bankasını ister, ancak ihaleye Alaattin Çakıcı'nın tehditle fesat karıştırdığı öğrenilince satış iptal edilir. Çakıcı'nın tehdit ettiği isimlerden Yiğit, daha sonra medyaya, 'O beni tehdit için aradığında vücut kimyam bozuluyordu' diyecektir.
650 milyonun gerginliği
Ali Balkaner, 1980'li yılların ortalarında askeri ihalelere girdi. İş hayatında 1990'lı yıllarda aktif olarak yer aldı. Tekstil ve inşaat sektörlerinde yoğunlaştı. Korkut Özal'dan Akabe İş Merkezi'ni satın aldı. Derby jilet fabrikası ile mermer fabrikasını aldı. Balkaner, Ali Rıza Çarmıklı'nın Fransızlarla ortak olduğu EuroCredit Bank'a yüzde 10 ortak oldu. Bankanın adı daha sonra Yurtbank'a çevrildi. Bankanın yüzde 40 hisseyle ortağı İhlas Holding'di. Balkaner, 1996'da bankanın tek sahibi oldu. 1998'de Türkbank ihalesiyle ilgilendi. Yurtbank, Bankalar Kanunu'nun 14. maddesinin 3. fıkrası doğrultusunda 21 Aralık 1999 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesine alındı. Yurtbank'ın batırdığı para tam 650 milyon dolardı.
Devlet batırdı
Batan diğer bankalara kıyasla durumu oldukça iyi olan ve Standart and Poor's şirketince 'B+' notu verilen Demirbank da TMSF'ye devredilen bankalar arasında yeraldı.
2000 yılı kasım ayına kadar devlet iç borçlanma senetlerinde en büyük resmi piyasa yapıcı banka konumunda olan Demirbank, bono portföyünün fonlamasını Merkez Bankası'ndan (MB) gerçekleştiriyordu. Bu fonlamayı MB aniden kestiği için yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düştü ve TMSF'ye devredildi. Halit Cıngıllıoğlu'nun sahibi olduğu Demirbank, TMSF tarafından 350 milyon dolara HSBC'ye satıldı. Cıngıllıoğlu adına yapılan açıklamada bu bedelin 200 milyon dolarının defter değeri üzerine ilave edilen kár olması itibariyle 'şerefiye' olarak yazıldığı, banka iştiraklerinin 100 milyon dolara satıldığı ve 150 milyon dolarlık gayrimenkullerin de TMSF'ye kaldığı belirtildi. Açıklamada, bu durumda devletin Demirbank satışından en az 200 milyon dolar kâr ettiği de yer aldı. Devlete güvenen Cıngıllıoğlu, önce sahibi olduğu Demirbank'ı sonra da Ulusalbank'ı kaybetti. Yeni Şafak