Arap Gözüyle İstiklal Marşı'na bir bakış
İstiklal Marşı’nın yazıldığı dönemde (1921) İslam coğrafyasındaki devletlerin çoğunun bayrağında ay ve yıldız vardı. Eğer o devirde İstiklal Marşı mesela Mısır’da veyahut Suriye’de okunmuş ise anlam olarak topluma ve vatansever yönetimlere hiç ters gelmemiştir.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-03-12 09:05:40
İstiklal Marşı, Türk milletinin özüdür, oluşumudur, ruhudur, direnişidir, vatan sevgisidir, tarihini yansıtan ve istikbalini nurlandıran, taçlandıran dizelerdir.
Dolayısıyla İstiklal Marşı’na bakış ve alğılamalar önem arz etmektedir.
İstiklal Marşı üzerine birçok araştırma gerçekleşetirilmiş, çeşitli ve değişik açılardan tahlil edilerek yorumlanmıştır. Fakat İstiklal Marşı’nda geçen Arapça kelimeler konusunda bir inceleme yapılmamıştır. Bu Arapça kelimeler ne ifade ediyor, nasıl bir anlam yükleniyor, Türkçe karşılıklarıyla örtüşüyor mu bunun iyi bir analiz edilmesi gerekmektedir.
İstiklal Marşı’nda geçen ve her iki ülke dilinde de hala kullanılan bu kelimeler acaba nasıl alğılanıyor? Bu kelimelerin Türkçe karşılığıyla Arapça yüklendiği anlam birbirine benziyor mu? Vurguları pekiştiriyor mu?
İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’un çok iyi Arapça bildiği, hatta Kur’an Tercümesi üzerinde çalışmalar yaptığı hatırlanırsa konu daha da önemli hale geliyor. İstiklal Marşı 258 kelimeden oluşuyor ve bunların 60’tan fazlası Arapça kökenli ve halen kullanılan kelimelerdir. Bu husus Arap dünyasında ve Arapça konuşan halklar arasında İstiklal Marşı’na olan alakayı daha da artırıyor.
Daha ilk kelime İstiklal, Arapça bir kelimedir. Emperyalistlerin nefret ettiği İstiklal sözcüğü bağımsızlık, özğürlük anlamındadır. İstiklal Marşı’nın yazıldığı tarih hatırlanırsa, o günlerde “istiklal” kelimesi işgal altındaki bütün Arap Dünyası’nda ve özellikle Mısır’da “Ya tam İstiklal, ya da ani bir ölüm” diye bütün gösterilerde ve eylemlerde sloğan olmuştu. Arap eylemciler istiklal’e İstiklal Marşı’nda geçtiği ve yüklendiği mana ile sahip çıkmışlardır: Özğürlük!.
Bütün yürüyüş ve protestolarda Arap eylemciler “istiklal” diye adeta nara atıyorlardı. O çağda istiklal, yani bağımsızılık islam dünyasının ümididir, ışığıdır.
Dikkat edildiğinde İstiklal Marşı’nda herhangi bir milletin adı geçmemektedir. Dolayısıyla İstiklal Marşı islam coğrafyasını da kucaklayan, mağdur ve mazlum milletleri de kuşatan bir marştır, bir çığlıktır, bir özgüvendir. Daha doğru bir tespit ile İstiklal Marşı bütün müslümanların marşıdır.
Bir hatırlatma yapmak istiyorum; İstiklal Marşı’nın yazıldığı dönemde (1921) islam coğrafyasındaki devletlerin çoğunun bayrağında ay ve yıldız vardı. Eğer o devirde İstiklal Marşı mesela Mısır’da veyahut Suriye’de okunmuş ise anlam olarak topluma ve vatansever yönetimlere hiç ters gelmemiştir. Adeta İstikkal Marşı’nın kendileri için yazıldığı zehabına bile kapılabilirler. Çünkü, İstiklal Marşı, istiklale yani bağımsızlığa susamış insanların, toplumların, milletlerin ve devletlerin marşıdır. İslam coğrafyasının ortak marşıdır. Bu da İstiklal Marşı’na bir kat daha değer katmaktadır.
Sanki bütün müslüman alemi bir araya gelmiş, duygularını bu marşla ifade etmişlerdir. Bu da Türklerin kültürünü ve islam coğrafyasındaki itibarını ve yerini göstermektedir.
Örnek olarak üç kelime üzerinde duracağım. İstiklal Marşı’nın birinci kıtası hatırlanırsa ;
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
Bu kıtada Arapça iki kelime dikkat çeker. “Şafak” ve “Millet” Arapça kökenli iki kelimedir. Kur’an-ı Kerim’de geçen “şafak” kelimesi Arapça’da gün batımından hemen sonraki akşam vaktinden yatsıya kadar gökyüzünde görünen güneşin kırmızı yansıması, yani aydınlığıdır, ışığıdır.
Başka bir rivayette ve iddiada ise, güneşin kırmızı huzmelerinden sonra batı yönünde kalan beyaz renkteki ışıktır.
Şafak’ın Türkçe’deki manası ise, güneş doğmadan az önce beliren aydınlıktır. Tan vakti de denir. Tan ise güneş doğmadan önceki alacakaranlık, fecirdir.
Şafak ayrıca gündüz demektir. Şafak sökmek biçiminde de kullanılıyor. Yani sabahleyin ortalığın ağarmaya, aydınlanmaya başlaması anlamında.
Şafak kelimesinin gerek Türkçe’de ve gerekse Arapça’da kullanılması ve alğılanması açısından ortak bir değerlendirme yaparsak, “Bu yüzen al sancak, bu bayrak, bu alem ister güneş doğarken, isterse gün batımında bile dalgalanmasını hiç sönmeyecek biçimde sürdürür.”
Türkçesi kadar Arapçasının da güçlü olduğunu bildiğimiz Mehmet Akif Ersoy her iki dili kullanan müslüman toplumların daha iyi anlaması açısından İstiklal Marşı’nda “şafak” kelimesini yerinde kullanmıştır. Kast ettiği manayı bir Arap da kolaylıkla alğılayabilmekte zorluk çekmez. Aynı duyarlılığı bir Türk kadar gösterebilir.
İstiklal Marşı’nın son kıtasındaki bir mısrada;
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal”
diyen Mehmet Akif Ersoy Türk Bayrağı’nı şafaklara benzetmiştir. Çoğul olarak “Şafaklar” kelimesi bu görüşümüzü desteklemektedir. Çünkü gerek Türkçe’de ve gerekse Arapça’da her zaman tek şafak vardır. Şafak tektir. Fakat Arapça’da gün batımında, Türkçe’de ise gün doğumunda şafak kelimesi kullanıldığından Mehmet Akif bu dizede çoğul olarak “şafaklar” kelimesini kullanması yerindedir. Bunun için zikretmiştir. Yani bayrak hem gün batımında, hem gün doğumunda dalgalanacaktır.
İstiklal Marşı’nda geçen Arapça kökenli “millet” kelimesi Türkçe’de “ulus” anlamında kullanılırken Arapça’da “din” bağlamında kullanılır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle denir; “Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanlara (Yahudi veya Nasrani olun ki doğru yolu bulasınız) dediler. De ki (Hayır, muvahhid olarak biz İbrahimin milletindeniz-dinindeyiz” 1 ve 135. Ayet.
Bu bağlamda baktığımızda sözkonuzu dizelere yeni anlamlar yüklenir. “O Al sancağın yıldızı, gece-gündüz gökyüzünde parlayan yıldız gibidir.” Başka bir deyişle de “Bu sancaktaki yıldız, batan güneş veya ay gibi değil, gece-gündüz parlayan, ışığı hiç sönmeyen bir yıldızdır. Bu da milletimin(ulusumun/dinimin) yıldızıdır ancak” biçiminde anlayabiliriz. Doğrusu da budur.
Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’ndaki söz konusu kıtanın son iki mısraında “millet” kelimesi yerine “ulus, halk, ülke, din veya yurt” kelimesi kullanabilirdi. Faakat “millet” kelimesini kullanmakla bu manaları da kullanmış oldu. Bu kıtada “O benimdir” sözü İstiklal Marşı’nı okuyan herkese büyük bir heyecan veriyor. Sanki birisi çıkıp da “ O senin midir?” diye sormuş, bu cevabı almıştır.
Mehmet Akif Ersoy bütün gücüyle ve en yüksek sesiyle “O benimdir, o benim milletimindir ancak” demiştir. Yani o bayrak, “o sancak hem bana, hem ulusuma, hem halkıma, hem dinime yani kutsal saydığım herşeyime aittir”
Üçüncü değerlendirmeye aldığım Arapça kelime ise beşinci kıtada yer alıyor. Şöyleki;
“Arkadaş! Yuurduma alçakları uğratma ,sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
Bu kıtada, bütün Türk milletine ve askerine hitap eder. Der ki “Üstünde yaşadığımız yerler sadece toprak değil, aynı zamanda vatanımızdır. Düşmanın hayasızca akınını durdurmak için gereken her şeyi yerine getirin. Bunun karşılığında Allah’ın va’dettiği her şeyi alacaksınız.”
Sanatçı, hakk’ın va’dettiği şeyi belirtmiyor. Sanki dinleyici veya okuyucuya “ Allah-u Teala neyi vaad etmiş?” sorusunu, sormaya mecbur bırakmıştır. Bu sorunun cevabını ise sadece Kur’an-ı Kerim’de bulabiliriz.
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda ilginç olanı da “va’detti” kelimesi bir çok Ayeti Kerime’de geçer. Misallendirirsem, “Allan hepsine cenneti va’detmiştir”(ii 4.95).
Kur’an’da Allah-u Teala cennet yanında mağfiret, zafer, yer hükümranlığı, çok ganimet gibi hususları va’adettiğini hatırlatmaktadır. Mehmet Akif Ersoy “va’detti” kelimesini kullanarak, Kur’an’daki “va’detti” kelimesinin geçtiği bütün ayetlerin manalarını bu mısraına katmaktadır.
Va’detti kelimesi yerine “söz verdi” kelimesini kullansa Kur’an-ı Kerim ile örtüşmeyecek ve bütün bu güzel manalar ortaya çıkmayacak, akla gelmeyecek ve hatırlanmayacaktı.
Netice olarak İstiklal Marşı’nın kelimelerinin yaklaşık dörtte biri Arapça asıllıdır. Yani % 25 olarak. Şair bu kelimeleri Türkçe ve Arapça’daki manalarıyla kullanmıştır. Bu da İstiklal Marşı’na çok fazla sayıda anlamlar yüklemiştir.
Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nda kullandığı Arapaça kelimelerin çoğunun Kur’an-ı Kerim’de geçiyor olması, sanatçının Kur’an ve İslam kültürüyle yoğrulduğunu, yetiştirildiğini ve etkilendiğini göstermektedir.
İstiklal Marşı’nda her hangi bir milletin adı geçmez. Böylece de İstikilal Marşı bütün islam coğrafyasında yaşayanların bir marşı haline gelmiştir. Bu da Türklerin kültürünü ve islam dünyasındaki itibarını ve yerini yansıtmaktadır.
Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı bütün müslümanlar için yazdığı bir gerçektir. Aynı dönemde yaşayan Mısırlı Şairler de Mehmet Akif Ersoy gibi ortak kültürümüze ait şiirler yazmışlardır. Çünkü o devirde milletimiz, dinimiz, dertlerimiz, endişelerimiz, sevinçlerimiz, hüzünlerimiz ve kültürümüz birdi. Aynı heyecanı yaşıyorduk, aynı damardan besleniyorduk.
Bunu Mısırlı Şair Ahmet Şevki dizelerine şöyle yansıtımıştır;
“Türkler ve Araplardan ey Osmanlı halkı, ölüleri, ba’s edip canlandıran Allah yaşatsın seni.(iii)”
O devirde batı medyasının saldırıları karşısında birbirimize güvenmemiz şöyle yansıtılıyordu: Mısır’da “Türkler zulüm etmiştir” denilmişse, onların zulmünün acısı baldan daha tatlıdır.(iv)”
Ahmet El Kaşif ise Türklere şöyle hitap ediyor;
“Ey Türkler, size hilafeti kılan Allah, sevgi ve muhabbeti bize(Araplara) kıldı..
Gönüllerinizi ve gönüllerimizi ısındırıp birleştiren Allah, ellerinizi ellerimize uzattırıyor(v)”
O dönemde Türk’ün İstiklal Savaşı’nı, işgal altındaki İslam dünyası bütün müslümanların istiklal savaşı olarak görüyordu. Bu konudaki duyarlılıkları söz konusu devirde Mısırlı şairlerin divanlarında bulmak mümkündür.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yabancı dilde ilk defa hayat hikayesi Mısır’da yazıldı ve basıldı(1922). Milli Mücadele Kahramanlarından Atatürk, İsmet İnönü, Halide Edip Adıvar ile alakalı çok sayıda kasideler kaleme alındı. Türk’ün İstiklal Savaşı gelişmeleri günbegün Mısır şiirinde kaydedildi. Bütün bunlar bu yaklaşımımı ve görüşümü destekleyen örneklerdir.
Dolayısıyla Türk İstiklal Marşı, benim ve bütün müslümanların İstiklal Marşı olarak görülmekte ve kabul edilmektedir. İstiklal Marşı benim de İstiklal Marşı’mdır
(Dr. Hazem Said Muhammed El Ezher Üniversitesi Diller ve Tercüme Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Kahire/Mısır)
Haber Ara