Dolar

34,8725

Euro

36,7751

Altın

3.048,45

Bist

10.123,54

Davutoğlu: Tahran nükleer anlaşması çözüm için büyük bir fırsattı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'ın bölgedeki önemini iyi bildiklerinden ötürü ülkenin nükleer konusunu çözmek için çok çalıştıklarını belirtti. Davutoğlu, nükleer sorunun çözümünde Tahran Nükleer Anlaşması'nın büyük bir fırsat olduğunu, ancak

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-07 22:47:33

Davutoğlu: Tahran nükleer anlaşması çözüm için büyük bir fırsattı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'ın bölgedeki önemini iyi bildiklerinden ötürü ülkenin nükleer konusunu çözmek için çok çalıştıklarını belirtti. Davutoğlu, nükleer sorunun çözümünde Tahran Nükleer Anlaşması'nın büyük bir fırsat olduğunu, ancak bu fırsatın kaçırıldığını ifade etti.

Yemen'in Dostları Grubu toplantısı için Londra'da bulunan Ahmet Davutoğlu, İngiltere'nin dünyaca ünlü eğitim kurumu London School of Economics'de (LSE) bir konferans verdi. İngiltere'deki öğrenci birliği Network of Students (NOS) tarafından organize edilen programda Davutoğlu, "Dünya Politikasındaki Değişim: Küresel ve Bölgesel Düzendeki Zorluklar" konulu bir konuşma yaptı.

Ahmet Davutoğlu, "İran'da birçok kez bulundum ve İran'ın kültürüne hayranım. Bazı medeniyetler vardır ki o medeniyeti anlamadan diğerlerini anlayamazsınız." diyerek İran'ın bölgedeki önemine işaret etti.

Türkiye olarak tarihsel derinliğimizi incelediğimizde bir yandan Orta Asya'dan başlayıp İran'dan geçerek Selçuklulara uzandığını; diğer taraftan ise Mezopotamya, Kürt ve Arap kültürünün Anadolu topraklarında Roma ve Bizans kültürüyle yoğrulduğunu anlatan Davutoğlu, "Türkiye'nin kültürel kimliği çok-boyutlu bir yapıda. Biz devamlı hareket halinde olan bir toplumuz" dedi.

Davutoğlu, Türk toplumunun göç hareketleriyle şekillenmiş bir topluluk olduğunu, İran'ın ise coğrafi olarak hep aynı yerde olageldiğine dikkat çekerek, "Karşılaştırma yapacak olursak Roma ve Almanya kültürleri arasındaki farklılık nasılsa, aynı şey İran ve Türkiye arasında da geçerli." diye konuştu. Bu sebepten dolayı İran'ın Türkiye ve Irak gibi bölgedeki diğer kültürler üzerinde büyük etkisi olduğunu ifade eden Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Mesela Mevlana Celaliddini Rumi Mesnevi'yi Farsça olarak yazmıştır. Peki tarihten bu detayları neden veriyorum? Çünkü hiçkimse İran'ı görmezden gelemez. İran, çok güçlü tarihi geleneklere ve medeniyete sahip bir ülkedir ve böyle olmaya da devam ediyor. Mevcut siyasi atmosferde, İran'ın bu tarihi problemlerin akışını iyi anlayacağını ümit ediyoruz."

İran'ın önemini iyi bildiklerinden dolayı ülkenin nükleer konusunu çözmek için çok çalıştıklarını vurgulayan Davutoğlu, "2010-2011 yıllarında İran'ı 7 ay içinde 8 kez ziyaret ettim ve bunun sonucunda Tahran Anlaşmasını imzaladık. Hala inanıyorum ki bu fırsattan yararlanılamadı ve yine hala inanıyorum ki nükleer sorunu çözmek için o anlaşma metni tek seçenekti." diye konuştu.

Davutoğlu, nükleer konusunun çözülmesi için yardım etmeye devam edeceklerini, çünkü bölge ve uluslararası ortam için bu meselenin sorun oluşturduğunu sözlerine ekledi. Nükleer konusundaki pozisyonlarının çok net olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bölgemizde, ne İran ne de İsrail, hiçbir nükleer güç görmek istemiyoruz. Fakat her ülkenin barışçıl bir nükleer programına sahip olma hakkının olduğuna inanıyoruz." dedi.

"İRAN, MISIR'DA HALKIN, SURİYE'DE REJİMİN YANINDA YER ALDI"

Öte yandan bölgesel politikalarda, özellikle de Suriye konusunda, İran ile çok ciddi görüş ayrılıklarının olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, İran'ın Suriye meselesini, diğer Arap devrimlerinden izole ettiğini belirtti.

İran'ın Mısır devriminde halkın yanında yer alırken, Suriye'de Esed rejimini desteklediğini ve halkın katledilmesine sessiz kaldığını hatırlatan Dışişleri Bakanı, "Eğer bölgesel yeni düzenin bir parçası olmak istiyorsak, ortak prensiplerde anlaşmamız gerekiyor." Dedi.
Davutoğlu bu prensipleri, "Halkın taleplerine ve insanlık onuruna saygılı olmak, eşitlik, mezhepçilik yapmamak, kültürel kapsayıcılık ve ekonomide karşılıklı dayanışma" şeklinde sıraladı.

Bütün bu anlaşmazlıklara ragmen İran ile diyaloğu sürdüreceklerini kaydeden Davutoğlu, İran'ın bölgenin yeni dinamiklerini anlayarak bu hatasından vazgeçmesini umduklarını ifade etti.

"BM GÜVENLİK KONSEYİ İNSANLIK VİCDANINA CEVAP VERMİYOR"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, veto hakkı bulunan 5 daimi üyeli BM Güvenlik Konseyi'nin dünyadaki siyasi gerçekliği temsil etmediğini belirterek, Filistin'in tanınmasını engelleyen ve Suriye'deki krize müdahale edemeyen BM Güvenlik Konseyi'ni eleştirdi.
Ülkelerin veto hakkı sebebiyle Suriye'de 2 yıldır çözüme ulaşılamadığına dikkat çeken Davutoğlu, "Güvenlik Konseyi, insanlık vicdanına cevap veremiyor. Bu durum BM'ye siyasi bir meydan okumadır." diye konuştu.

Dünyadaki siyasi düzenin yanı sıra ekonomik düzenin de haksızlık üzerine kurulduğunu vurgulayan Davutoğlu, Somali'ye gittiklerinde bunu bizzat gördüklerini dile getirdi. Davutoğlu, "Biz burada lüks bir hayat yaşamaya çalışırken, dünyanın diğer tarafından insanlar hayati ihtiyaçlarını karşılayamıyorlarsa bu adil değildir." dedi.

Bazı kesimlerin, Türkiye'nin Myanmar ve Somali gibi ülkelerdeki muhtaçlara niye yardım ettiğini sorguladıklarını da ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin sadece kendi milli çıkarlarının peşinde koşan değil, insanlığa karşı sorumluluk duyan bir ülke olduğunu ifade etti.

Avrupa kültürünün tüm dünyaya baskın çıkması ve diğer medeniyetlerin görmezden gelinmesine karşı çıkan Davutoğlu, "Bizim ihtiyacımız kültürel çatışma değil, kültürel anlaşma. Bu konuda galip ya da mağlup olma hissiyatı olmamalı. Bu, Soğuk Savaş anlayışıdır." dedi.

Avrupa Birliği'nin savaştan sonra bu hissiyatla başa çıkarak başarıyı elde ettiğini dile getiren Davutoğlu, yeni krizler karşısında ekonomide rekabetçilik, kültürel anlamda kapsayıcılık ve jeopolitik başarı için Türkiye'nin üyeliğinin AB için anahtar olduğunu ileri sürdü.

"Mavi Marmara saldırısını 11 Eylül saldırısına benzetmesine" ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, Amerikan halkının Türkiye'nin bu saldırıya ilişkin duygularını anlaması için böyle bir benzetme yaptığını dile getirdi.

"Arap devrimleri sonrasında işbaşına geçen rejimler bir risk oluşturmuyor mu?" şeklindeki bir soruya ise Davutoğlu, "Evet her zaman bir risk vardır ve tarihi yazanlar işte o riskleri kabul edenlerdir." şeklinde cevap verdi.

Haber Ara