Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

BDP Parti meclisinde metni okurken metin sızdı mı?

Özgür Gündem Gazetesi de bu konuya atıf yaparak şunu yazıyor: “”Bu görüşme açık bir görüşme. Öcalan her zaman nasıl konuşuyorsa, öyle konuşmuş. Konuşmayla ilgili notlar, BDP PM üyelerine okunmuş. Okununca BDP’yi “dinleyen” “tele kulaklar”, “uzun kulaklar” “ortam dinlemesi” yapmış. Bunu yapanlar “cins cinsmiş.” MİT de dinlemekteymiş, “kontr-MİT” de... Polis de dinlemekteymiş, asker de... CİA da, Mossad da...

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-03-02 15:45:29

BDP Parti meclisinde metni okurken metin sızdı mı?

TIMETURK / Nevzat Çiçek

Kaç gündür İmralı tutanakları olarak adlandırılan milletvekili notlarının kim tarafından sızdırıldığını tartışıyoruz. Bu notları sızdırmanın sürece zarar verdiği noktasında herkes hem fikir.

Mesele bu notların sızdırılması meselesi değil, mesele bunlar üzerinden bundan sonra gidecek heyetleri organize etmek, güven bunalımını daha da yükseltmek ve “Bu işler olmaz kardeşim” psikolojik hamlesini topluma yansıtmak. Bu sızdırmanın bir başka maçı da özellikle AK Parti’ye oy vermeyen ama bu süreçte karşı çıkmayan kesimleri “Ne duruyorsunuz hadi karşı çıkın” diyerek hareketlendirmek.

Müzakere sürecinde dikkat ederseniz herkesin ezberi bozuluyor. Kürt siyasetinin büyük bir kısmı (BDP’ye oy veren kesimler) yakın zamanda Erdoğan’ı düşman gibi görürken, şimdi neredeyse Erdoğan’a Abdülhamit’e dedikleri gibi “Bavê Kurdan” yani Kürtlerin Babası deme noktasına geldiler. Çünkü bu meselenin çözülmesi noktasında Erdoğan’ın farklı düşündüğünü pratik eylemleriyle diğer liderlerden farklı olduğu tezi işlenmeye başlandı. Bu bakımdan her ne kadar AK Parti süreci kendi istediği noktada çözmek istiyor eleştirileri yapılsa da Türkiye’nin geleceği ve yeni bir Anayasa için bir ortaklık fikrine sıcak bakılıyor. Eğer Erdoğan bu meseleyi hakikaten çözebilirse, bence bir çok inançlı Kürdün şeyhlerinin fotoğrafını yanında taşıdığı gibi, Erdoğan’ın da fotoğrafı o cüzdanlarda taşınacak.

Erdoğan’ın bu süreçte yüksek risk alarak elini taşın altına koyması ve ezberi bozması birçok kurum, kişi ve siyasetçinin kafasını karıştırmakla kalmadı bizatihi AK Parti siyasetçilerinin de ezberini bozdu. Bu bakımdan Erdoğan’a güven çok fazla ve bu güvenle birlikte beklentide çok yüksek. Aynı yüksek beklenti 2005 yılında Başbakanın Diyarbakır’daki konuşması sonrasında kendisini göstermiş ama ne yazık ki bu beklentiler karşılanamamıştı. Eğer bu süreçte de AK Parti bu yüksek beklentiyi karşılayamazsa, yâda bu yüksek beklenti sekteye uğratılırsa üzülerek ifade edeyim ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu aşamada Diyarbakır sokaklarında dolaştığınızda her ne kadar iyimserlik varsa da aynı şekilde geçmişteki güven bunalımından kaynaklanan bir kuşkunun da hala ortadan kalmadığını söylemek gerekiyor

Başbakan Erdoğan’ın sürekli yaptırdığı anketlerle oyun düşmesi durumunda geri adım atmayacağı ile ilgili olarak AK Parti’nin kurmayları, “Başbakan Erdoğan anketlerde bu durumla ilgili birkaç puan kaybetse bile bunun yönetilebilir bir süreç olduğundan hareketle bu iki üç puanlık yakın sekiz on puan olarak kendisine döneceğini de biliyor. Zaten bu tür meseleler oy kaygısından ziyade yönetilebilir olup olmadıkları üzerinden değerlendirilir. Biz yeni Türkiye’nin inşaa süreci için bu mesele için elimizi taşın altına koymadık, bedenimizi koyduk” açıklamasında bulunuyorlar.

Bu süreçte, MHP-CHP gibi partilerin bu mesele karşısındaki tavrı Mahmut Esat Bozkurt’a rahmet okutacak tarzdadır. Mahmut Esat Bozkurt bugün yaşasaydı emin olun CHP ve MHP ile görüş ayrılığına düşecekti. Öcalan bile dünya ve Türkiye’nin değiştiğinden hareketle eski metotların geçerli olmayacağını söylerken bu muhalefet partilerinin yok sayma, silahla mücadele, sorunu görmezden gelip AK Parti’ye karşı çıkma dışında ne yazık ki bir yol haritaları bulunmuyor. Bu partiler bir yol haritası ortaya koydukları taktirde partilerinin ana gövdeleri ile oynamaları gerektiğini bildiklerinden sürece dahil olma yerine mevcut konumlarını koruma derdindeler.

Sürecin en çok ezber bozduğu partilerin başında BDP geliyor desek sanırım yanılmayız. BDP, şuana kadar Öcalan adına konuştu, onun hassasiyetleri dile getirdiğini ve onun beklentilerini karşıladığını en olmadık zamanda en olmadık cümlelerle ne yazık ki bir kısım mensubuyla sert bir şekilde dillendirdi. Şöyle geçmişe doğru bir baktığınızda Aysel Tuğluk, Emine Ayna gibi çok sert konuşan milletvekillerinin bugün bir sözü bile duyulmuyor. Bu bakımdan BDP’nin PKK’nın yarattığı zemin üzerine yaptığı siyasetin aslında ana belirleyicisinin Öcalan olduğu, ancak Öcalan’ın BDP tarafından yeterli anlaşılamadığı gerçeğini bizatihi Öcalan ifade ediyor. Bir diğer taraftan Öcalan’a televizyon verildikten sonra BDP’nin söylemlerinin ciddi yumuşadığını gördük. Bu Öcalan’ın televizyonun başında her söyleneni anında hafızasına yazıyor ve yeri geldiğinde de bunu sert bir biçimde dillendirmekten uzak durmuyor. Öcalan’ın İmralı sonrası kamuoyuna yansıyan sözleri de bu durumu teyit ediyor:


Şimdi bütün bu sızdırmaların, tartışmaların neden yapıldığını daha iyi anlamak adına bir durumun açığa çıkarılması gerekiyor.Bu metnin Altan Tan tarafından sızdırıldığı ile ilgili olarak sadece Milliyet Muhabiri Namık Durukan'ın Altan Tan'ın odasında yaptığı ziyaretten bahsediliyor. Bu ziyaret Altan Tan'ı hedef konumuna oturtmamalı. Fikret Bila haberin BDP içerisnden elde edildiğini ifade ederek adres olarak BDP'yi gösteriyor ki, kamuoyunun yaygın kaaanite bu yönde. Ancak söz konusu metinlerin BDP Parti Meclisi üyelerine okunduğu gereceği gözden kaçırmamalı:  Özgür Gündem Gazetesi de bu konuya atıf yaparak şunu yazıyor: “”Bu görüşme açık bir görüşme. Öcalan her zaman nasıl konuşuyorsa, öyle konuşmuş. Konuşmayla ilgili notlar, BDP PM üyelerine okunmuş. Okununca BDP’yi “dinleyen” “tele kulaklar”, “uzun kulaklar” “ortam dinlemesi” yapmış. Bunu yapanlar “cins cinsmiş.” MİT de dinlemekteymiş, “kontr-MİT” de... Polis de dinlemekteymiş, asker de... CİA da, Mossad da...

Belli ki, BDP ile Hükümet arasında, “İmralı görüşmeleri gizli kalacak” diye bir anlaşma yok. Olsa söylenirdi.

Asıl acayip olanın, Öcalan’la yapılan görüşmenin metnini BDP’nin tüm üyelerine gecikmeden duyurmayışı... BDP’nin yapması gerekeni belli ki, AKP ile “dalaşmak” ve bu süreci baltalamak isteyenler yapmış.

O halde, eğer üzerinde “gizlilik” konusunda bir anlaşma yoksa, bu tür görüşmelerin “gizli” tutulmaması esas olmalı. BDP ilk gün, bu metni, kendisi açıklasaydı, hiç kimse bu konuda tek bir söz bile etme imkanı bulamazdı. Açıklaması gereken açıklamayınca, başkası açıklıyor ve işte o zaman sanki “gizli” bir şey açıklanmış gibi olduğundan, açıklayan da “süreci” baltalama amacına ulaşıyor…
Metni BDP “sızdırmış” olsaydı, Hükümet “bir dakika on saniye, beş salisiyede” metni sızdıran BDP’liyi adı, sanı, boyu, kilosu ile ortaya çıkarırdı. Elinde MİT var, boru değil. Çıkarmadığına göre, metni Hükümet sızdırmış olmalı...

Ama belki de bir üçüncü “güç” de sızdırmış olamaz mı? “






SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara