Hollywood yapımları üzerinden yürütülen ABD'nin yeni dış politika siyaseti, İran'daki rehine operasyonunu anlatan 'Argo' filmine 'En İyi Film' Oscar'ının verilmesiyle zirveye çıktı. Beyaz Saray'dan Oscar törenine canlı bağlanan First Lady Michelle Obama, Argo'ya verilen ödülü bizzat kendisi duyurdu. Bayan Obama'nın ödül zarfını açmasıyla birlikte Hollywood-CIA-Pentagon ortaklığı tartışmaları da yeniden gün yüzüne çıktı. Globar Research'ten Julie Lévesque'nin dikkat çektiği analizde, 'Amerikan saplantısı'nın nüfuz ettiği 21. Yüzyıl Batı kültürünün, adeta 'Hollywood tarihi' ile yeniden yazıldığı vurgulandı. Yüz milyonlarca dolarlık filmler tarihi gerçeklere galip geldi.
DIŞİŞLERİ GİBİ
1993'te BM Barış Gücü Operasyonları çerçevesinde Amerikan askerlerinin Somali'ye gidişini anlatan 'Black Hawk Dawn', Usame Bin Ladin'in öldürüldüğü operasyondan uyarlanan 'Zero Dark Thirty' ve 1979 İran Devrimi sırasında Amerikan Büyükelçiliği'nin basılarak çalışanların rehin alınmasıyla başlayan süreçte CIA'in uyguladığı planı anlatan 'Argo', ABD politikasını pazarlayan 'film endüstrisi'nden sadece birkaç örnek. Araştırmacı Soraya Sepahpour-Ulrich'e göre Argo, rehine krizi hakkındaki 'çirkin gerçeği' örtmek ve Amerikan kamuoyunu 'İran'a meydan okuma' konusunda hazırlamaya çalışan bir propaganda yapımı. Dış politika gözlemcileri de Hollywood'un (İsrail ve onun destekçilerinin karar verdiği) ABD politikalarını nasıl yansıttığına ve pazarladığına dikkat çekiyor.
'Rehine krizinin finansörü ABD'
ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'nde 4 Kasım 1979'da başlayan rehine skandalı, 444 gün sonra 20 Ocak 1981'de sonra ermişti. Krizi iyi yönetemeyen dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter bir sonraki seçimi kaybetti. Ronald Reagan'ın göreve başlamasından 5 dakika sonra İranlılar 52 Amerikalı'yı ülkelerine gönderdi. İranlı araştırmacı Fara Mansur, Reagan-George Bush ekibinin 52 ABD'linin Kasım 1980'deki seçimlere kadar serbest bırakılmaması için baskını gerçekleştiren İranlılara para ödediğini iddia etti. Mansur'a göre, olayın arkasında yatan 3 hedef ise şöyleydi: 1. Carter'ı itibarsızlaştırmak. 2. Humeyni rejimine destek vermek ve İslam Cumhuriyeti karşıtı tüm muhalifleri ortadan kaldırmak. 3. İran'ı ABD'nin 'daimi düşmanı' ilan etmek, anti-demokratik siyasetin varlığını gündeme getirerek 'gelecekteki kavga'nın tohumlarını ekmek.
Hollywood CIA-Pentagon ortak yapımı
Ben Affleck'in yönettiği ve başrollerinde yer aldığı 'Argo', geçtiğimiz gün düzenlenen ödül töreninde 'En İyi Film' Oscar'ını aldı. Siyasi tartışmaları yeniden alevlendiren film İran'da tepkiye yol açtı
Stratejik bütünleşme
Samuel Blumenfeld'in Le Monde'da çıkan 24 Temmuz 2002 tarihli yazısında dile getirdiği gibi 11 Eylül'ün ardından ABD'de vizyona giren filmlerin çoğunun savaş filmi olması Hollywood-Washington ilişkisine yönelik soruları gündeme getiriyor. ABD'nin Afganistan ile savaşa gittiği bir dönemde Pentagon ve CIA'in savaş temasını oldukça gerçekçi bir boyutta işleyen 'Sum of All Fears/ En Büyük Korku (2002)' filmi, Amerikan halkını silah altına almak adına manevi bir baskı aracı olarak kullanılmıştı. Söz konusu filmde, son filmi Argo ile Oscar kazanan oyuncu Ben Affleck rol almıştı.
'Seçkin' askerler film için gönderildi
ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Fas'ta çekilen 'Black Hawk Down / Kara Şahin Düştü' (2002) filmi için çok sayıda seçkin askerini bu ülkeye göndermesi üzerine eleştiri oklarına hedef olmuştu. Helikopter ve askerlerin Fas'a gönderilmesine dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld onay verirken, Pentagon içinde ciddi tartışmalar çıkmıştı. Karara karşı çıkan çevreler, 'Pentagon'un sinemanın emrine girmesi doğru değil. Bu, ülkenin ulusal çıkarlarına hizmet etmiyor' görüşünü dile getirmiş, Rumsfeld ise kararını savunurken, harcamaların film yapımcısı şirket tarafından ödeneceğini gerekçe göstermişti. 'We Were Soldiers / Bir Zamanlar Askerdik' (2002) adlı film de benzer resmi muameleye tabii tutulmuştu. Film özel bir gösterimle dönemin başkanı George W. Bush, Rumsfeld, Condoleezza Rice ve birçok Pentagon görevlisine izletilmişti.
'Amerikanizm'i yaydılar
ABD politikalarının 'beyaz perdedeki amirali' Hollywood'un siyasi geçmişi eskilere uzanıyor. 1917'de ABD'de oluşturulan Halkla İlişkiler Komitesi (CPI), I. Dünya Savaşı'na dair Washington'ın misyonunu anlatacak filmler yapması konusunda Amerikan sinemasına desteklerini esirgemedi. CPI Başkanı George Creel'e göre, 'Amerikanizm'in dünyanın dört bir yanına ulaşmasında bu filmler önemli rol oynadı. Hollywood'un siyasi misyonu II. Dünya Savaşı döneminde de devam etti. Savaşın ardından Washington politikaları, Marshall Planı ile birlikte Avrupa sinemasına da ulaştı.
Bin Ladin'i yeniden öldürmek!
Oscar ödül töreninin iddialı filmlerinden 'Zero Dark Thirty', 'en iyi ses' ödülünü 'Skyfall' ile paylaşarak sadece bir ödül alabildi. Üç yıl önce The Hurt Locker ile ödülleri toplayan ve 'en iyi yönetmen' kategorisinde Oscar alan ilk kadın olarak tarihe geçen Kathryn Bigelow, El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in öldürüldüğü operasyondan esinlenen 'Zero Dark Thirty' ile de iddialı bir çıkış yapmıştı. 5 dalda Oscar aday gösterilen filmde CIA'in operasyon sürecinde işkenceyi bir bilgi edinme yöntemi olarak kullanmasını meşrulaştırması tartışma konusu olmuştu. Filmde aktrist Jessica Chastain, bir CIA ajanını canlandırıyor.
Washington'ın en yakınında
1980'lerin ikinci yarısında vizyonu saran Vietnam filmlerinden beri savaş filmleri konusunda böyle bir dönem yaşanmamıştı. Bu geri dönüşün 11 Eylül'den çok, Steven Spielberg imzalı 'Saving Private Ryan / Er Ryan'ı Kurtarmak'ın (1998) elde ettiği başarı ile başladığını söylemek mümkün. Jim Huberman'ın belirttiği üzere Rambo, Top Gun, Point Last Seen (1997) gibi Reagan dönemi savaş filmlerinden bu yana Hollywood, Washington'a hiç bu kadar yakın olmamıştı.