Dolar

34,8731

Euro

36,7237

Altın

3.049,51

Bist

10.058,47

Cemevinden camiiye cenaze kaçırmak!

Cüneyte Özdemir tartışma yaratacak bir yazı daha kaleme aldı: Milyonlarca vatandaşın ibadetlerini yaptığı cemevleri ibadethane olarak görülmüyor. Tartışmayı dinlerken, Neşet Ertaş'ın cenazesinin kaçırılma hikâyesi geldi aklıma.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-24 09:13:49

Cemevinden camiiye cenaze kaçırmak!

TIMETURK / Haber Merkezi


Neşet Ertaş ın Kırşehir deki cenaze törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katılmıştı.

 

* Bugün Türkiye’de milyonlarca vatandaşımızın ibadetlerini yerine getirdiği yere resmi olarak ibadethane denilmiyor. Zira resmi görüş Alevi vatandaşlarımızın ibadetlerini yaptıkları cemevlerini ibadethane olarak görmüyor. Kabul etmiyor. İnkâr ediyor. Bu tartışma sırasında, aklıma geçen gün dinlediğim, Neşet Ertaş’ın cenazesinin tuhaf kaçırılma hikâyesi geldi. Bana anlatan kişi bir milletvekiliydi. Neşat Ertaş Hakk’ın rahmetine kavuştuktan sonra cenazesi cemevi değil camiden kaldırılsın diye devletin zirvelerinde dönen telefon trafiğini, çabayı dinlerken dehşete düşmemek mümkün değildi. Peki, diyelim bunu yasaklayan devletin kafasının arkasında tam da birilerinin komplo teorisi olarak sunduğu gibi gizli bir ‘Türkiye’yi Sünnileştirme niyeti’ var. İyi ama bu ülkede Sünni milyonlarca başörtülü kadın da hâlâ kamuda çalışamıyor. O da yasak. O niye yasak? Ben her iki yasağa da karşıyım. Cemevleri ibadethane olsa Alevi vatandaşlarımızın gönlünü kazanmaktan başka ne olur, inanın aklıma bir şey gelmiyor. Kamudaki saçma başörtüsü yasağının devamı hakkında ise artık söyleyecek sözüm yok. Soralım, Allahaşkına ne gerek var! 

* Cuma günü lokantalardaki bebek sandalyeleri, engellilerin kullanabileceği toplu taşıma araçları ve kaldırımlar ile ilgili yazımın ardından yapılan okur yorumlarını okuduğumda çok önemli bir şeyin dehşetle farkına vardım. Bazı okurlarımız engelli bir insanın engelsiz bir insan kadar kaldırımlarda hareket edebilmesini teferruat olarak görüyor. Vergi toplayan her devletin vatandaşlarına vermek zorunda olduğu sosyal hakları ise bir ‘lüks’ olarak tanımlıyor. Bu yüzden yazılıp çizilmesi gereksiz geliyor. Aldırmıyor. Ya da o kadar çok ‘büyük politikaları konuşmaya’ alışmış ki engelli bir insanın yaşam hakkını kafasının içindeki öncelikler listesinde çok sonra tartışmamız gereken konular sıralamasına koymuş. Belki de bu kadar basit bir şeyi bile konuşmadığımız için böylesine konularımız çetrefilli hale dönüşüyor. Bir lokantada ister Nişantaşı’nda olsun isterse Sultanbeyli’de çocuk sandalyesinin bulunması lüks değil, sizin çocuğunuz ile sosyalleşmenizi sağlayacak bir haktır. (Buraya kısa bir dipnot düşeyim, dün Hürriyet gazetesinde Sevgili Figen Batur lokantaya getirilen çocukların taşkınlıklarından şikâyet edip bunun çözümü olarak mama sandalyesi bulundurmamalarını öneriyordu. Bu sözleri mesela Fransa’da bir gazetede bu kadar rahat önerebilir miydi? Hiç sanmam.) Son söz; engelli insanlarımızın toplu taşıma araçlarını kullanmaları lüks değil sıradan bir insan hakkıdır. 

* Biliyorsunuz borsamız yine çakıldı. Hem de ne çakılma... Bayram değil seyran değil, üstelik ekonomi de göstergelere göre tıkırında giderken sebebi nedir? Hadi diyelim benim gibi pek çok kişi ekonomiden çok anlamıyor, bir neden bulmaya çabalıyor, peki bankacılar bunun nedenini çözebilmiş mi dersiniz? Ne yazık ki cevap hayır. Bu hafta sonu çok ünlü bir bankanın CEO’suna “Hadi biz anlamıyoruz, peki siz bu borsanın çakılma nedenini anladınız mı?” diye sordum. “İnan ben de anlamadım” dedi. Belli ki birileri (borsa raconu ile söylersek) yine ‘keriz silkeliyor’. Borsanın çakılmasının nedenini belki öğrenemedim ama anladığım kadarıyla bu hafta Türkiye’deki bankacılık sektörü için kritik bir ‘ceza kesme’ haftasına giriyoruz. Piyasalar tedirgin!

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara