Toplumsal uzlaşı için editöryal bağımsızlık şart
Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Medialog Platformu'nun birlikte düzenlediği 'Toplumsal Uzlaşı ve Medya' çalıştayında editöryal bağımsızlığın önemine dikkat çekildi. Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay, medyada çoğulculuk ve rekabetin olması g
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-02-23 10:38:45
Medyanın ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olması gerektiğini belirten Alpay, Türkiye'de bugün durumun ortada olduğunu belirtti. Alpay, "Çoğulculuk açısından iyi durumdayız, eskisi gibi kartel yok. İnternetle birlikte bir çoğulculuğa sahibiz. Basın ve ifade özgürlüğü açısından durum nedir peki? Son derece kötü bir durumdayız. İnsanlar tabi ki farklı görüşte olacaklardır, ama şiddete çağrı kışkırtıcılık medyamızda hala çok vahim sorunlar olarak karşımızda duruyor. Türkiye bu yıla büyük umutla girdi. Artık Türkiye eşitlik ve adalet temelinde hiçbir kısıtlamaya tabi kalmadan yaşayacağı bir döneme girdik. Her zamandan daha iyimser bir durumdayız." diye konuştu.
GÜÇLÜ: DÖNEME GÖRE DEMOKRASİ ANLAYIŞI OLMAMALI
Kürt yazar ve siyasetçi İbrahim Güçlü ise demokrasiye dayanmayan barış sürecinin sihirli bir şekilde yansıtıldığını kaydetti. Güçlü şunları söyledi: "Barış demokrasiye dayanmıyorsa Kürtlerle Türkler, Alevilerle Sünniler arasında eşitlik sağlamadan nasıl barış sağlarsınız? Öyle bir barış ki yine Türkler egemen bir ulus, Kürtler ezilen bir ulus. Şimdi bütün bunlara baktığımızda bu durumun çok ciddi genel geçer lafların ötesinde gerçekçi noktalara dokunulması gerektiğini görüyoruz ve hak hukuk konusunda sorunu var. İlginç bir demokrasi anlayışı var. Döneme göre demokrasi anlayışı var. Topu taca atmayı çok seviyoruz. Patronlara baktığımızda gazetecilerden daha demokratik ve hak hukuka dayanıyorlar. Basının kendine dönüp bakması gerekiyor. Biraz kendilerine dönüp baksınlar. Kimi zaman gazeteciler yaptıklarıyla patronu bile bazı noktalara sürüklüyorlar."
SADİNÎ: BARIŞ KAPISI VAR VE AÇIKTIR
Kürt yazar Halit Sadinî ise Hakkari'den bakıldığı zaman bütün basının aynı başlıkla 'bölücü, teröristler' ifadeleri kullandığını söyledi. Sadinî, "Elime bir büyüteç alıyorum, biraz vicdanlı olanları görüyorum. Çünkü Türkiye'nin batısındaki algı ile doğudaki algı farklı. Hepimiz Müslümanız. Bu süreçte hepimizin sorumluluğu var. Kürtler birbirini öldürdüğü zaman ölüsüne saygı gösterip üzerine örtmüşse buna barış kapısı diyoruz. Bu ahlakın sonucu olarak son 30 yılda hiçbir asker, polis ve korucuyu öldüren PKK'lılar onları öldürdüğü gibi bırakır. Kulağını kesmez. İnsan öldürmek dünyanın en büyük kötülüğüdür. Buna karşılık bu kadar yüzlerce PKK'lının gözleri çıkartıldı. Bu hikayeler bu ahlaktan kaynaklanıyor. Bu savaş kirlendi. Buna rağmen halk barış istiyor. Asker de dağdakiler de polisler de fakir fukaranın çocuklarıdır. Bu yüzden Kürtler diyor ki oğlum askeri öldürme, olanlar halkın çocuklarıdır."
Gazeteci yazar Mete Çubukçu, medya algısındaki sorunda en az payın muhabirlerin olduğunu, en büyük payın editörlerde olduğunu söyledi. Çubukçu, "En büyük sorun editöryaldır. Medyanın ayarı bozuldu, çözüm sürecini destekleyeceğini bilemiyor." dedi.
FIRAT: ÖZGÜRLÜK ADIMI OLAN ANADİL DİLE BİLE YANLIŞ ALGIYLA VERİLDİ
Kürt yazar Ümit Fırat ise televizyon programlarında 'Türkiye Türklerindir' şeklindeki logoların hala silinmediğini ifade etti. Bu tavrın hala alınamadığını kaydeden Fırat, "Bizim bölgemizde böyle bir logoyla faaliyet göstermeniz ahlak dışıdır. Buna sadece Kürtlere değil, sağduyu sahibi herkes tepki gösterdi. Bunun idologlarından biri 'Türklükten istifa ediyorum' dedi, ama yetmedi." şeklinde konuştu.
Anadili özgürlük adımı olarak değerlendiren Fırat, "Bunun veriliş şekliyle bile sanki farklı bir şey yapılmış gibi. Medyada başından beri İmralı ile yapılan müzakerelerden ne çıkar beklentisi yerine, oraya kimin gideceği ön plana çıkartıldı. Önemli olan orada çıkacak şeylerin sağlıklı bir şekilde taraflara iletilmesidir." dedi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara