Bozdağ: PKK'nın taleplerine boyun eğmeyeceğiz
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İmralı'daki görüşmelere ilişkin, ''Çözüm sürecinin netice alacak şekilde ilerlemesi esas olandır. Hızlı ilerlemekten ziyade neticeyi temin edecek şekilde ilerlemesi doğru olandır'' dedi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-02-17 15:21:21
Bozdağ, Kanal 7 Televizyonu'nda yayınlanan Başkent Kulisi programında Haber7.com yazarı Mehmet Acet'e gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İmralı'daki görüşmelerle ilgili kamuoyunda sürecin yavaşladığı ya da başladı ve yarın bitecekmiş gibi algılar olduğunu belirterek, sürecin ne zaman biteceğine ilişkin kesin bir tarih bulunmadığını ifade etti.
Süreçle ilgili yeni görüşmelerin olabileceğini Bozdağ, ''Çözüm sürecinin netice alacak şekilde ilerlemesi esas olandır. Hızlı ilerlemekten ziyade neticeyi temin edecek şekilde ilerlemesi doğru olandır'' dedi.
Bozdağ, sürecin doğru yürütülmemesi durumunda, süreci teslim alabilecek bazı gelişmeler olabileceği uyarısında bulunarak, sürecin sağlıklı yürümesi için terör örgütünün silahlarını bırakıp ülke dışına çıkmasını istediklerini söyledi.
Yürütülen çözüm sürecine toplumun tüm kesimlerinden olumlu tepkiler aldıklarını vurgulayan Bozdağ, özellikle Orta Anadolu'nun ''karşı çıkacağı, tavır koyacağı'' önyargılarının bulunduğunu, bunların gerçekçi değerlendirmeler olmadığını kaydetti.
''İnsanlar bize 'terörü bitir' diyor. 'Nasıl bitirirseniz bitirin, kanı durdurun, gözyaşını dindirin' diyor. 'Bunun yöntemi şöyle olsun, böyle olsun' demiyor'' ifadelerini kullanan Bozdağ, PKK terör örgütünün taleplerine boyun eğmek gibi bir durumun söz konusu olmadığına dikkati çekti.
Bozdağ, daha süreç ortada yokken olağanüstü hal süresini uzatmadıklarını, cezaevlerinde ana dilde görüşmeyi serbest bıraktıklarını, Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarına izin verdiklerini, üniversitelerde Kürtçe eğitim araştırma merkezleri kurulduğunu, seçmeli dersler konulduğunu anımsatarak, terör örgütünün propaganda yöntemlerini tek tek ortadan kaldırdıklarını anlattı.
Ana dilde savunma konusunda CHP'nin düzenlemeye karşı çıktığını belirten Bozdağ, ''Kılıçdaroğlu, başka söylüyor, kendi adamları burada başka şey yapıyor'' diye konuştu.
Bekir Bozdağ, ''Biz korkularla endişelerle hareket ederek, birilerinin bize pompaladığı 'şöyle olacağız, böyle olacağız' şeklinde kara kehanetle hareket ederek değil, insanımızın ihtiyacı nedir, doğru olan nedir, faydalı olan nedir, bunu yaparak yola devam etmemiz lazım. Bugüne kadar böyle yaptık, böyle de adım attık. Bütün attığımız bu adımlar terörün istismar ettiği zemini yok etme açısından da olumlu sonuçlar verdi'' dedi.
''DARBE İDDİALARINA İLİŞKİN 4. YARGI PAKETİ'NDE HERHANGİ BİR DÜZENLEME YOK''
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, kamuoyunda ''4. Yargı Paketi'' olarak bilinen ve KCK üyelerine yarayacağı iddia edilen düzenlemeyi ilk olarak geçen yıl Haziran ayında ele aldıklarını, o dönemde bugünkü çözüm sürecinin olmadığına işaret etti.
Söz konusu düzenlemede, ifade özgürlüğünün kapsamını genişletmeye çalıştıklarını vurgulayarak, ''Yani ağzını açıp bir cümle kuranı hemen terör örgütü üyesi olarak nitelendiren bir yaklaşımdan öte bu konuda daha somut suç unsurları ortaya koyarak, ifade özgürlüğünün kapsamına genişletmektir'' dedi.
Bozdağ, şöyle devam etti:
''Bizim mahkemelerimizin verdiği kararlar çerçevesinde PKK da bir terör örgütü, KCK da bir terör örgütüdür. Terör örgütlerini kuranlar, yönetenler, üye olanlar, terör eylemlerine katılanlar bu düzenlemeden yararlanamayacaktır. Çünkü bu düzenleme bunlarla ilgili bir husus içermiyor. Burada yapılan şey; ifade hürriyeti ile alakalı alanı genişletmektir ve orada somut olmayan birtakım suç unsurlarını biraz daha somut hale getirmektir. Şiddet kriteri getirilerek, cebir ve şiddeti yasaya koymak suretiyle ifadesinde eğer şiddet ve cebiri övmüyorsa bunu teşvik edip özendirmiyorsa böyle bir düşüncesi yoksa kendi fikrini ifade ediyorsa buradan hareketle onu terörist diye nitelendirmenin doğru olmadığı çok açık.
Bu pakette ifade hürriyetini genişletme dışında başkaca pek çok hüküm var ama bunların arasında terör örgütü kuran, yöneten, üye olan, eylemlerine katılanlar olmadığı gibi başka suçlarla ilgili de bunun içerisinde düzenleme yok. Örneğin tutuklu vekiller ile ilgili devam eden davalara baktığınız zaman bunların hiç birinin ifade özgürlüğü ile ilgili olmadığını basına yansıyan kısımlarından biliyoruz. Hükümete karşı darbe teşebbüsü iddiası ile yargılanıyorlar, darbe teşebbüsü iddialarına ilişkin 4. Yargı Paketi'nde herhangi bir düzenleme yok.''
''DARBECİLER BİR BAŞKA ANAYASA YAPSIN DİYE DARBE DUASINA MI ÇIKACAĞIZ''
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, yeni anayasayı hayata geçirme konusunda kararlı olduklarını belirterek, Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı olduğu gibi yeni anayasa yapamama gibi bir sorununun da bulunduğunu söyledi.
Komisyonun ortaya koyduğu çalışmaların sorunu çözebilecek durumda olmadığını ifade eden Bozdağ, komisyonda uzlaşılan 31 madde içerisinde, kamuoyunda tartışılan hiçbir maddenin olmadığını kaydetti.
Bozdağ, ''O zaman ne yapacağız, Türkiye'nin anayasa sorunu ortadan kalktı mı diyeceğiz? Uzlaşma Komisyonu da anayasa taslağı ortaya çıkaramadı, bundan sonra biz bu işi yapamayız başka bir darbe gelsin, darbeciler bir başka anayasa yapsın diye darbe duasına mı çıkacağız?'' ifadelerini kullandı.
AK Parti Grubu olarak yeni anayasa taslağını hazırlayıp kamuoyuna sunacaklarını dile getiren Bozdağ, diğer partilerle uzlaşma da arayacaklarını, halkoyuna gidebilecek çoğunluğu da aramaya çalışacaklarını bildirdi. ''Eğer milletimizin huzuruna çıkaracak bir çoğunluk olursa onu bulduğumuzda da biz Meclis'e anayasa öneri taslağımızı, teklifimizi sunarız ve oradan çıkarsa millete gitme konusunda biz millete de bu işi götürmekten çekinmeyiz'' dedi.
Diğer partilere anayasayı birlikte yapma teklifi sunduklarını anımsatan Bozdağ, CHP ve MHP'nin, BDP ile Genel Kurul'da, komisyonda beraber çalıştığına işaret etti.
Bekir Bozdağ, ''Anayasayı biz CHP ile yaparsak gayet güzel iyi olur, gelin yapalım diyoruz onlar 'yok olmaz'. MHP ile yaparsak gayet iyi olur diyoruz, gelin yapalım diyoruz onlar 'yok olmaz'. O zaman siz olmazsanız BDP ile biz yeni anayasa konusunda bir araya gelebiliriz, 'o zaman hiç olmaz'. AK Parti'nin önerisini BDP kabul ettiği zaman niye olmasın, sonuçta buna halk karar verecektir'' diye konuştu. Bozdağ, toplumun hala kutuplaştırılmaya çalışıldığına dikkat çekti.
Bozdağ, ''AK Parti bu milletin aleyhine bugüne kadar hiç bir şeyin altına imza atmamıştır, milletin huzuruna da milletin kabul etmeyeceği bir taleple asla gitmemiştir, bundan sonra da gitmeyecektir'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, yeni anayasa konusunda sonu açık çalışmaların faydalı olmadığını savunarak, 2014 yılında mahalli idareler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bulunduğunu anımsattı.
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bu yıl içerisinde yeni anayasa konusunun tamamlanması için adımların atılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, başkanlık sisteminin Türkiye için elzem olduğunu belirterek, ''Diyelim ki Uzlaşma Komisyonu, Anayasa'nın bütün maddeleri üzerinde mutabakata vardı. Yeni anayasanın önünde tek engel kaldı. Mesele bu noktaya gelirse biz başkanlık sistemini yeni anayasanın önünü tıkayıcı bir durum olarak tutmayız'' dedi.
Bekir Bozdağ, ''Bizim sistemde, Cumhurbaşkanının yetkileri, başkan yetkileri gibi neredeyse. Şimdi bir de halk tarafından seçilmeyi getirip koyduk. 2014'te halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilip de görevine başladığı zaman Türkiye'de resmen olmasa bile fiilen bir sistem değişikliği oluyor. Kafamızı kuma gömmenin anlamı yok'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilecek olmasının, bu yetkileri kullanmasının Türkiye'yi başka bir noktaya götürdüğünü dile getiren Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Cumhurbaşkanı adayları, çıkıp meydanlarda miting düzenleyecekler. Ne diyecekler? Biz, şunu söylüyoruz. Diyelim ki Uzlaşma Komisyonu, Anayasa'nın bütün maddeleri üzerinde mutabakata vardı. Yeni anayasanın önünde tek engel kaldı. AK Parti grubunun başkanlık sistemindeki ısrarından vazgeçmesi halinde yeni anayasayı hayata geçirme imkanı buluyor Türkiye. Diyoruz ki mesele bu noktaya gelirse biz başkanlık sistemini yeni anayasanın önünü tıkayıcı bir durum olarak tutmayız, bunda ısrar etmeyiz, ama ısrarcı tavrımız sürüyor.
Muhalefet şunu söylüyor; 'AK Parti başkanlık sistemi önerisi getirerek, bu Uzlaşma Komisyonu yeni anayasa hazırlamasının önünün tıkadı' diyor. Bu, büyük bir çarpıtma.''
''YARGIDA İKİ AYRI DEVLET GÖRÜNTÜMÜZ VAR''
Yargı ile ilgili AK Parti'nin komisyona yaptığı yeni öneriler hakkında da açıklama yapan Bozdağ, burada iki ayrı konu olduğunu belirtti. Bunlardan birisinin ''yüksek yargıdaki çok başlılık'' olduğunu ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:
''Yargıda iki ayrı devlet görüntümüz var. Türkiye, bir hukuk devletidir. Askeri yargı var, Yargıtay var, bir de normal Yargıtay var. Bir Askeri Yüksek İdari Mahkemesi var, bir Danıştay var. Uyuşmaz Mahkemesi var. Öte yandan bakıyorsunuz, iki ayrı hakim savcı grubu var. Bir askeri hakim savcı grubu, bir adli hakim savcı grubu var. Ayrı usul var, ayrı mevzuat var.
Türkiye, tek bir devlettir. Devlet tekse ve hukuk devleti ise yargı da tek olur, iki tane yargı, iki başlı yargı, iki ayrı devlet görüntüsü veriyor. Orada, usuller farklı, uygulanan maddeler farklı. Hakimlerin yetişme tazı, (hukuktan mezun olsalar bile) meslek içi durumları farklı. Bugüne kadar Türkiye'de yargıdaki bu çok başlılıktan şikayet etmeyen ne solda ne sağda kimse yok. Biz, bu yargıyı birleştirdik, tek çatı altında topladık ve Temyiz Mahkemesi yaptık. Hukuk Devleti'nin gereği doğru bir adım attık. Burada bir hususun altını çizmekte fayda var. Örneğin, Danıştay'ın gördüğü davalar ile Yargıtay'ın temyizen incelediği davalar birbiriyle karışmayacak. Yargıtay'ın Temyiz Mahkemesi'nde idari davalara bakan daireler ayrı olacak. Asker kişilerle ilgili geldiği zaman onlarla ilgili bir ihtisaslaşma olacak, boşanma davaları ayrı olacak. Yani, bir aşure olmayacak. Aşağıda ticaret mahkemesi, iş mahkemesi gibi idari davaya bakan ihtisas mahkemeleri de olacak. Yukarıdaki çatı birleşmiş olacak. Bu doğru bir adımdır. Bu adımın karşısında durmak, objektif olunmadığını gösterir.''
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı ile ilgili olarak da Bozdağ, şöyle devam etti:
''Biz orada da 12 Eylül 2010 halk oylamasına gitmeden önce, buraya Meclis'in üye seçmesini müdafaa ettik. Muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı'nın üye seçmesine 'evet' diyorlar. Mahkemelerdeki hakim ve savcıların üye seçmesine ve Meclis'in üye seçmesine 'hayır' diyorlar.
Şimdi, yaptığımız işte yeni olan şey, millet adına görev yapan TBMM'nin de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na konulmasıdır. Kaynağı çeşitlendiriyoruz. Biz, şimdi oylamada da böyle bir usulü getirerek, orada tek sesin oluşmasına imkan vermeyen, farklı kaynaklardan gelen bir yapı oluşturuyoruz ki daha adil bir sonuç ortaya çıksın.''
Meclisi'nin üye atamasının, yargının siyasetin güdümüne girmesi gibi bir tehlikeyi beraberinde getirmeyeceğini kaydeden Bozdağ, ''Şu an ki uygulamada Danıştay'ın üyelerinin dörtte birini Cumhurbaşkanı atıyor. Cumhurbaşkanı atadığı zaman Danıştay, bir siyasi mekanizmaya mı dönüştü? Anayasa Mahkemesi'nin üyelerine de Cumhurbaşkanı atıyor. Anayasa Mahkemesi, bir partinin kılıcı haline mi geldi? Yok, öyle bir şey. Avrupa'ya baktığımızda, ileri demokrasinin olduğu ülkelere baktığımızda Meclis'in üye seçmediği örnek neredeyse yok. Her yerde var. Meclis yaparsa kötü yapar' demek demokrasiye inanmamaktır, millete inanmamaktır'' dedi.
''KAMUDA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI BİR UYGULAMA''
Kamu kurumlarında başörtüsünün serbest kalması için Memur-Sen tarafından düzenlenen imza kampanyasıyla ilgili değerlendirme yapan Bozdağ, ''Kamuda başörtüsü yasağı eşitlik ilkesine aykırı bir uygulama'' diye konuştu.
Bozdağ, kamuda başörtüsü yasağını milletin temsilcisi ve bir siyasetçi olarak savunmasının mümkün olmadığını belirterek şöyle devam etti:
''Türkiye'de birçok eşitsiz, haksız uygulamalar vardı. Üniversiteye giriş sınavında, üniversitelerde... Bugüne kadar bu alanlarda olumlu mesafeler alındı. Dün sorun olan konular bugün sorun olmaktan çıktı. Dün devlet için tehdit gibi algılanan şeyler, bugün normal oldu. Aksini savunmak artık ayıp hale geldi, artık o manada Türkiye olumlu bir değişimi yaşadı.
Kamuda başörtüsünü yasaklayan bir anayasa hükmü yok. Bir yasa hükmü de yok bu konuda. Bu konuda bir idari düzenleme olduğunu biliyoruz. Onun dışında herhangi bir şey yok. Umuyorum ki kamudaki haksızlık, eşitsizlik de zaman içinde ortadan kalkacak.
Benim görüşüme göre, bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yok. Başka birileri farklı düşünebilir. Çünkü yasalarda ve Anayasa'da buna mani bir düzenleme söz konusu değil. Anayasa Mahkemesi'nin 10. ve 42. madde ile ilgili verdiği karar, tamimiyle siyasi bir karardır, hukuki bir karar değildir. Bu karar şunu söylemiyor. Kamuda bu anlamda yasaklamalar haklıdır demiyor. Bu düzenlemeleri, Anayasa'nın laiklik ilkesiyle bağdaştırır bulmuyor. Yorumu öyle. Biz, bu yorumun doğru olmadığını, Anayasa'ya bizzat aykırı olduğunu bildiğini düşünüyorum.''
SON VİDEO HABER
Haber Ara