Sevgililer Günü, evlilik yıldönümü, yaş günü derken birçok özel gün hayatımızda yer etti. Peki, beklentilerin çok olduğu, kimi zaman kırgınlığa hatta tartışmalara neden olan bu günler, ne kadar özel olmalı?
Günlerdir ekranlarda dönen pırlanta reklamlarının cazibesiyle 14 Şubat’a kendini hazırlamıştı Gülşen Hanım. Sevgililer Günü’nde kendini özel hissetmek istiyordu. Daha sonra arkadaşlarına gösterecekti parıltılı yüzüğünü. Akşam özene bezene hem hazırlandı hem de sofrayı donattı. Eşi Erdal Bey eve geldiğinde ise elinde sadece bir demet gül vardı. Gülşen Hanım, bütün gece bekledi bekledi fakat başka bir sürprizle karşılaşmadı.
Eşi kendisine her zaman çiçek alırdı zaten. Bu özel günde çiçeğin ne anlamı vardı ki? Erdal Bey, 14 Şubat’tan sonra iki gün, ekşimiş suratla evde dolaşan eşini anlayamadı. Çünkü karısı onun için yılın bir günü değil, her günü özeldi…
İnsan ilişkilerini pekiştirmek, gündelik hayatı canlandırmak için yapılan özel gün kutlamaları, medya ve reklamlar sayesinde herkes için ortak bir biçime dönüşüyor. Biricik ve kişiye özgü olan başlangıçların kutlanmasının kişiler arası iletişimi artırdığına değinen uzman psikolog Neslihan Arıcı, bu günlerin eşlerin yaşantılarına olumlu yansıyacağını belirtiyor.
Ancak bu günlerde, biçimin anlamın ötesine geçmesini eleştiren Arıcı, birçok insan için bu günlerin ilişkilerinin ötesinde bir değer atfetmeye başladığını söylüyor. Arıcı, Sevgililer Günü için ise “Kişinin ilişkisine özgü bir gün mü, yoksa herkese mal edilmiş, sevginin tüketim nesnesi haline getirildiği bir gün mü iyi ayırt edilmesi gerekir.” uyarısında bulunuyor ve önemli olanın, eşlerin birbirlerini iyi okuyabilmesi olduğunu dile getiriyor.
HABERİN DEVAMI İÇİN - TIKLAYINIZ