TIMETURK/Esma Gül*
Eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, İsrail ordusunun gücünü kullanarak, Osmanlı döneminden İsa öncesine kadar sayısız eseri, Filistin tarihini silmek için Gazze’den yağmaladı.
Gazze Şeridi’ndeki arkeolojik alanlara girdiğimizde bu yağmanın tüm neticelerini görüyoruz. Gazze tüm arkeolojik içeriğinden mahrum bir haldedir. Sadece zemin ve yıkılmış duvarlar kalmıştır. Ortadoğu’da en önemli manastırlardan biri olarak kabul ettiğimiz St. Hillarion’u ziyaret ettiğimizde bunu açıkça gördük. St. Hillarion, manastır hayatının kurucusu St. Anthony’nin talebesidir.
Yağmalanmış arkeolojik alan
Manastır, Gazze Şeridi’nin ortasında yer alan arkeolojik bir tepedir. Mozaik zemini Bizans dönemine aittir. Bu kadim eserin parçaları, üç koridorlu bazilika-tarzı kilisesi ve hac duraklarından St. Hillarion’un mezarı burada bulunur.
Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nden sit alanın şefi Fadel el-Otol, İsrail işgalinin tüm alanı soyduğunu söylüyor. Bölgedeki halk 1993’te Filistin Yönetimi kurulmadan önce her şeyin İsrail’e götürüldüğüne şahitlik ediyor. Sit alanında dolaşırken Otol, manastırın 245 odadan oluştuğunu ve Korint mermer sütunlardan oluştuğunu anlatıyor. İçerideki mermer lahidin çok küçük bir bölümü kalmış.
Hırsızlıklar tarihi
Filistin Araştırmaları Enstitüsü’ne göre (“Filistin Mirasının Yağması ve Kurtarılması” başlıklı çalışmada) Filistin’de 12 bin 216 arkeolojik sit alanı bulunuyor. Bunlardan binlercesi işgal ile yağmalanıp yok edildi.
Filistin mirası konusunda çalışan Salim Mubayed, “Gazze, dünya medeniyetleri için açık-hava müzesidir. Bu şehirde önce putperestler, ardından Hıristiyanlar ve Müslümanlar şehri eserleriyle geliştirip zenginleştirdi. Gazze’ye hazine denirdi fakat bu eserlerin gün yüzüne çıkarılması tarihi önemiyle tutarlı değil. Eserler uygun şekilde kazılmadı ve büyük bir kısım hala gizlidir.
Gazze’deki ilk bilimsel araştırmanın 1931’de İngiliz arkeolog Flinder Petrie tarafından gerçekleştirildiğini hatırlamakta fayda var. Petrie, Gazze Şehri’ndeki Şeyh Eclin mahallesinde birçok temel ve altın parça keşfetmişti.
İngiliz mandası altında satılan eserlerin değeri hakkında çok az bir farkındalık olduğunu açıklıyor. Şimdilerde doğu Kudüs’te Rockefeller Müzesi olarak adlandırılan Filistin Arkeolojik Müzesi tek müzeymiş. Mısır yönetimi altında Gazze’de bilinmeyen Filistin eserleri ve mirası hariç hayatın tüm alanlarına özen gösterildiğine de dikkat çekiyor.
Mübayed, 1956’da İsrail birkaç aylığına Gazze’ye girip işgal ettiğinde ilk yaptığı şeyin tarihi eserleri çalmak olduğunu ekliyor. 1967’den sonra bu hırsızlıklar işgalin benimsediği bir politika haline geldi. Gazze Şeridi’ndeki Deyr El- Balah’taki 4 Firavun kil tabut dahil en önemli parçalar eski İsrail bakanı Dayan tarafından çalınmış.
“Bu kil tabutların resimlerinin yanında duran Dayan ile birlikte Time Dergisi’nde yayınlandığını anımsıyorum. Bugün bu tabutlar, Dayan’ın eşinden satın alındıktan sonra Kudüs Müzesi’nde bulunuyor” diye ekliyor. Dayan’ın Refah, Deyr El Belah, Şeyh Eclin ve Sina Çölü’nden binlerce eser çaldığını belirtiyor.
Mübayed 1967’den 1993’e kadar bu eserlerin milli ve tarihi değerine dair farkındalık eksikliğini açıklıyor. Ayrıca Dayan’ın Gazze vadilerinde dolaşarak sakinlerden bu eserleri satın aldığını da ekliyor.
Mübayede şunları kaydediyor: “İbrani üniversiteleri arkeolojik alanlarda kazılar yaptı. Firavun, Kenan ve Bizans döneminden birçok mücevher ve çömleği İsrail’e taşıdılar. Bunların resmi sakladığım bir National Geographic sayısında yayınlandı. Bu sistematik yağma Gazze eserleri için en büyük kayıptır” diyor.
Büyük İskender’in başı
2008’de Filistin Araştırmaları Vakfı’nca yayınlanan araştırmaya göre Gazze’de 184 arkeolojik alan bulunuyor. Bu alanların çoğu hayatlarını idame ettirmek isteyen sakinlerince yasadışı olarak kazılıyor. Bu, alanların korunmasıyla ilgili kamu ve resmi ilginin zayıflığı yanında eserleri koruyacak milli kanunların olmayışından kaynaklanıyor. Bu alanlar aynı zamanda yasal gri alanlar olarak İsrail ve Batı Şeria’da da yağmalanıyor. Aynı zamanda İsrail’in askeri kampları, duvarları, yerleşimleri ve kuleleri inşaatı esnasında da talan ediliyor.
Bu eserlerin önemine dair artan kolektif bilince rağmen hala bunların ticaretini yapanlar bulunuyor. Gazze’deki polis sözcüsü Ayman El Batnıcı son yıllarda polisin Şerit’ten ya da Mısır’dan Gazze’ye İsrail’e satmak için eser kaçıran 4 kişiyi tutukladığını söylüyor. Ancak organize turist hırsızlıklarının varlığını reddediyor.
Gazze ile Mısır arasındaki Refah sınırında en son yakalanan kaçakçının elinde Büyük İskender büstünün başı olduğuna işaret ediyor. 30 cm’lik eser kaymaktaşından yapılmış. Büstün binlerce yıllık olduğunu ve milyonlarca dolar değerinde olduğunu belirtiyor.
Yaklaşık bir ay önce Batnıcı, Gazze Şeridi’nin kuzey sahillerinde polis memurları dalarken şansa 4 antik sütun bulduklarını anlatıyor. Daha sonra Tarihi Eserler Bakanlığı’na götürülmüş.
Tarihi Eserler Bakanlığı
Bu eserlerin yok olmasında sadece işgal ya da çevresel faktörler tek neden değil. Gazze sakinleri de bu arkeolojik alanlara özen göstermiyor. Onları çöp dökme alanlarına çeviriyorlar ya da çimento ve taşlarla bozuyorlar.
Gazze Tarihi Eserler Bakanlığı’nda araştırma departmanında görevli Hayam El Bitar, bakanlığın bu evlere müdahale edemediğini çünkü özel mülk olduklarını anlatıyor. Yani bakanlık restorasyon için bu alanların kontrolü almak için para ödemek durumunda bulunuyor. Bakanlık ile Gazze belediyesi arasında eski bir ev sahibi olan birinin bakanlık onayı olmadan inşaat yapmaması için bir koordinasyon olduğunu belirtiyor. Ancak izinsiz inşaat yapan sakinler de yok değil.
Bakanlığın bu arkeolojik alanları tam-zamanlı bekçilerle korumayı umduğunu söylüyor. Ancak bu alanların kazılmasının muazzam bir bütçe gerektirdiğini ve hükümetin sahip olmadığı uluslararası destek ve abluka nedeniyle bunun mümkün olamadığına da işaret ediyor. Onlarla çalışan ve uzman yollayan tek uluslararası kurum olan Fransız arkeoloji kurumunu da övüyor.
Her ne kadar Gazze’deki ilk müze özel olsa da, hemen ardından üç sene içerisinde Paşa’nın sarayında bir halk müzesi kuruldu. Bitar, müze küçük olsa da bakanlığın büyük gayretleri neticesinde kurulduğunu anlatıyor.
Gazze ve Batı Şeria’daki iki hükümetin belirlediği bütçenin büyük kısmı güvenliğe harcanıyor. Filistin tarihi ya da arkeolojik alanlarının korunmasıyla ilgili çok fazla endişe yok. Öte yandan İsrail, çalıntı hazinelerle kendi tarihini oluşturuyor.
*Esma Gül, Gazze’deki Refah mülteci kampından gazeteci ve yazar.
Al-Monitor'daki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.