TIMETURK / Stephen Lendman
Mayıs 2010’da İsrailli komandolar, önceden tasarlanmış cinayetler işlediler. Soğuk kanlılıkla 9 insan hakları aktivistini katlettiler. Bunu uluslararası sularda yaptılar. Aktivistler muhasara altındaki Gazzelilerin hayati ihtiyaçlarını götürmeye çalışıyorlardı.
İsrail onları izole olmasını istiyordu. Boğulmalarını arzuluyordu. Yavaş-çekim soykırım uzun süredir devam eden bir politikalarıdır.
Bir İnsan Hakları Konseyi araştırması bunu izledi. İsrail’in “Gazze Şeridi’ndeki ablukayı kırmayı çalışan yardım gemilerine yapılan acımasız bir saldırısını” kınadı.
Bunu yaparak bu “korsanlığı”, sebepsiz, , acımasız ve vahşi bir saldırganlık eylemi, vahşi bir katliam, terörizm edimi, savaş suçu, insanlığa karşı bir suç olarak nitelemiş oldu.
Gemideki insanlık aktivistlerinin “barışçıl, masum, saygın, silahsız ve savunmasız” olduklarını söyledi.
Onlara saldırı “gereksizdi, orantısızdı ve uygunsuzdu.” “Tamamen önlenebilecek çok sayıda sivil yolcunun yaralanmasını ve öldürülmesiyle sonuçlandı”.
“İsrail, kanıtları engellemek ya da yok etmek için kasıtlı girişimlerde bulundu”. Olaylarla ilgili kendi anlatımlarını uydurdu. Sahte videolar ve diğer asılsızlığı ispatlanan malzemeler kullandı.
İnsanlığa karşı suçlar işlendi. Korsanlık yapıldı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon arsızca kendi komisyonunu kurdu.
Bunu yaparak adaletle dalga geçti. Hangi tarafı desteklediğini gösterdi. Seçilen 4 üyeden 3’ü İsrail-yanlısı ideologlardı. Eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer komisyonun başkanıydı.
Kolombiya Başkanı Alvoro Uribe, başkan yardımcısıydı. Korkunç insan hakları sicili onu diskalifiyesini gerektirirdi.
Binlerce sendikacıyı, köylüyü, insan hakları çalışanlarını, gazetecileri ve Kolombiya’nın narko-terörizmi ile ABD emperyalizmine bağlarına karşı çıkan diğerlerinin öldürülmesinde doğrudan bir sorumluğa sahipti.
İsrail’in en kötü cinayetlerini destekliyordu.
Eski İsrailli ABD/Kanada Savunma Misyonu başı Joseph Siechanover ve eski Türk bürokratı Özdem Sanberk de Palmer ve Uribe’ye katıldılar.
Masa kuruldu. Sonuçlar şaşırtmadı. İsrail’in soğuk kanlı cinayetleri ve hukuksuz muhasarası büyük ölçüde temize çıkarıldı.
Üç İsrail araştırma komitesi ve devlet denetçisi raporu, İnsan Hakları Konseyi araştırmasını izledi. Örtmeyi pekiştirdiler. İkisi en iyi bilinendir.
Hakikat sistematik olarak bastırıldı. Mavi Marmara kurbanları inkar edildi. Aynı şekilde muhasara altındaki Gazzeliler de.
Emekli Tümgeneral Giora Eiland, askeri soruşturmayı yönetti. Sonuçları meşru gösterilemez olanı meşrulaştırdı. Sonuçlarda şunlar söylendi:
“Girift ve karmaşık bir operasyon esnasında temel alanlarda ihmal ya da kabahat yoktur”.
“Fakat öte yandan bazıları nispeten yüksek seviyelerde alınanlar dahil kararlarda yapılan hatalar mevcuttur. Bunun anlamı da sonucun ilk başta öngörüldüğü gibi olmamasıdır”.
“Tüm olası istihbarat toplama metotları tam anlamıyla uygulanmamıştır ve Donanma İstihbarat ve İsrail Savunma İstihbaratı arasındaki koordinasyon yetersizdir.”
“Kuvvetlere karşı kullanılabilecek beklenen şiddet seviyesi ciddiye alınmamıştır”.
“Komandolar, aşırı derecede tek bir icra yönetimine güvenmişlerdir”. Diğer yöntemler “daha tehlikeli senaryoların yaşanması sırasında” planlanmamıştır.
“Şu ana kadar bilindiği üzere dünyada hiçbir ülkenin düşmanca olmayan bir şekilde denizde bir gemiyi durdurma yeteneği yoktur”.
“Önceden zamanında hazırlık süreci başlasaydı alternatif icra yöntemleri olabilirdi”.
“Deniz komandoları uygun şekilde, profesyonelce, cesaretle ve maharetle hareket etmişlerdir ve komutanlar doğru karar verme sergilemişlerdir”.
“Gerçek kurşun kullanılması meşrudur ve tüm operasyon saygındır”.
Araştırma “Mavi Marmara’nın yaralı yolcuları dahil yaralıların hava ve deniz yoluyla tıbbi tahliyesinin çeşitli aşamalarından da övgüyle” bahsediyordu.
Eiland, “konunun perspektifle değerlendirilmesi gerektiğini” ekliyordu. İsrail, uzun-vadeli hasara maruz kalmayacaktı.
“Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarma eğilimi vardır”.
Amerika, İngiltere ve diğer eşkıya Batılı ülkeler de kendilerini inceler. Devlet suçları bastırılır. Örtmek bir politikadır. Hesap vermemek de.
Turkel Komisyonu üyeleri de Eiland’ı tekrarladı. Örtme ve yanıltma izledi. Aynı şekilde halka ilişkiler ikiyüzlülüğü de. Aklama adaletin yerini aldı. Şaşırtmadı.
Eski İsrail Anayasa Mahkemesi Jacob Turkel ve emekli tümgeneral Amos Horev’in yegane oy kullanma yetkisine sahipti.
Diğer oy verme hakkına sahip olmayan gözlemciler arasında David Trimble vardı. İdeolojik olarak İsrail-yanlısıydı. Kuzey İrlanda sendikacısıdır. “Belalar” dönemi ölüm timi cinayetleriyle ilişkilidir.
Emekli general Kevin Warkin, 1990’ların Kanada hükümetinin katliamlarının örtülmesine katılmıştı. Kanada’nın Somali’deki Hava İndirme Bölüğü’nde bulunuyordu.
Turkel’in raporu, İsrail caniliğini temize çıkardı. Gazze’nin muhasarasının yasal olduğunu iddia etti. Bunu söyleyerek uluslararası hukuku çiğnedi.
Mavi Marmaya aktivistlerinin “İsrail’in deniz ablukasını kırmaya niyet ettiğini” ve yakalanmaya karşı çıkarak meşru askeri hedefler haline geldiklerini” iddia etti.
Dedi ki İsrail “böylesi (tek taraflı uygulanan) bir ablukanın şartlarına uygun davranmıştır”.
Yanlış. Silahlı çatışma hukukuna göre “bir abluka şu şartlarda gayri meşrudur:”
(a) Yegane amacı sivil nüfusun aç kalması amacı taşıyorsa ya da hayatta kalmaları için diğer malzemelerini yok sayıyorsa
(b) Ablukada öngörülen somut ve doğrudan askeri avantajla ilişkili olarak sivil nüfusa verilen ya da verilmesi beklenen zarar aşırıysa”
Turkel komisyonu üyeleri, hukuk kaidelerine yok saydılar. Bunu düşünmeden anında yaptılar. Suçun açık kanıtını görmezden geldiler. Görgü şahitleri, adli kanıtlar, videolar ve diğer görsel malzemeler bunu ispatladı.
İnsan Hakları Komisyonu İsrail’i suçlandığı şekilde suçlu buldu.
Rapor “uluslararası insanlık ve insan hakları hukuku dahil uluslararası hukukun ciddi ihlalleri, filonun durdurulması ve sınırdışı edilmeden önce yolcuların gözaltıları esnasında İsrail güçlerince işlenmiştir” sonucuna vardı.
“Şüphe edilmeyecek kaynaklardan elde edilen kanıtların sayıca fazlalığı, aksini bir düşünceye varılamayacak kadar ezicidir” dedi.
6 Şubat’ta iki Haaretz haberi, Turkel Komisyonu üyelerinin tereddütleri olduğunu yazdı. Günahkarların azize dönüştüklerini tasavvur etmek güçtür.
Daha önce caniliği aklamışlardı. Neden şimdi “IDF askerlerinin Filistinlilere karşı işledikleri olası savaş suçlarına dair soruşturma açılması hakkındaki kararlarda dramatik değişiklikler” önerdikleri sorusunu akla getiriyor.
“Suç soruşturması açılıp açılmayacağı hiçbir şekilde ordunun yürüttüğü operasyon araştırmaları sonuçlarına dayalı olmamalıdır” kararı, “IDF’in meseledeki duruşunun zıttıdır”.
Turkel’in ikinci raporu ilkini izledi. Çok az şeyi çok geç yansıtıyordu.
Emekli bir İsrail komutanı geciktirilmiş soruşturmaların güvenilirliğe zarar verdiğini söylemiş. İvedi yapılanların yerini tutamazmış.
Olaya geç başlamak çok az başarı kazanıyormuş. “O zamana kadar komutanlar ve askerler kendi hikayelerini koordine ediyorlarmış”. “Gerçekten ne olduğunu öğrenmeniz” şansa kalıyormuş.
Turkel 2.00 yıllar nispetinde geç kaldı. Haaretz, “güvenlik güçlerinin savaş kurallarını ya da uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair iddiaları araştırmadaki İsrail metotlarını ele alıyor” diye yazdı.
Belki olay İsrail’in imajını perdahlamaktır. Bunun için alicenap tereddütlerden çok daha fazlası gerekir. Eylemler sözlerden daha çok ses çıkarır.
Komisyon üyeleri hükümet yetkilileri, insan hakları grupları temsilcileri ve uluslararası hukuk uzmanlarıyla görüşmüş.
Düzinelerce dosyanın üzerinden geçmişler. IDF soruşturmalarının öncesiyle ilgilenmişler. Kullanılan prosedürleri incelemişler. Soruşturma açılıp açılmayacağına karar verme sürecini değerlendirmişler.
İsrail prosedürleri Amerika, Kanada, İngiltere, Almanya ve Hollanda ile karşılaştırılmışç
Komisyon üyeleri İsrail’in gözetim ve soruşturma prosedürlerinin “genelde uluslararası hukukun gerektirdiklerini karşıladığına” karar vermiş.
Açık kanıtlar aksini gösterir. Sayısız değişiklikler önerilmiş. Bazıları “geniş-kapsamlıymış”. Savunma ve istihbarat yetkilileri ise buna karşı çıkıyormuş.
Yeni normlar tesisini içeriyormuş. İşgal altındaki Filistin bölgesi ihlalleriyle ilgili yeni hükümet ve askeri yükümlükleri talep ediyormuş.
“Kanunlar, astlarının işlediği ihlallerde eğer bu ihlalleri engelleyecek tüm mantıklı önlemleri almamışlarsa ya da ihlalleri gördüklerinde sorumluları adalete teslim etmemişlerse komutanlar ve onların sivil üstlerine doğrudan ceza sorumluluğu yüklemelidir” demişler.
Shin Bet sorgulama prosedürleri de değerlendirilmiş. Somut denetim tavsiye edilmiş. İsrail Adalet Bakanlığı’nın nihai otoritesi olmalıymış ki devletin suçlarında suç ortağıdır.
Tüm sorgulamaların videoya çekilmesini istiyormış. Başsavcının-belirlediği ilkeler uygulanmalıymış. Çok az fark eder. Uzun zamandır var olan politika Filistinlilerin ve onların destekçilerine hak tanımıyor ki.
Videolar manipüle edilip sahteleri yapılabilir. Hükümet ya da askeri yetkililer bir şey söylemez ya da yapmaz. Standartlar bir şeye varmaz. İsrail Müslümanları hor görür. Onlara hak tanımaz.
Alicenap dil anlamsızdır. Komisyon üyeleri diyor ki:
“Operasyon soruşturması cezai bir soruşturma açılıp açılmayacağına karar vermemelidir.”
“Gerçeklere dayalı bir değerlendirme yapılabilmesi için askeri başsavcının bir soruşturma açılıp açılmayacağına karar vermesi için bir temel, bir mekanizma tesis edilmelidir.”
“Raporlama yükümlüğü özümsetilmelidir ve bu yükümlüğü yerine getirmeyen komutanlara yaptırımlar uygulanmalıdır”.
Komisyon üyeleri askeri hukuk sözcüsünün yetkisinin artırılmasını istiyormuş. Bağımsız hareket etmeliymiş. Sabit altı yıllık dönemi olmalıymış.
Rütbesi sabit kılınarak, üstlerine terfi için bağımlı olmamalıymış.
“Askeri hukuk sözcüsünün bir soruşturma emri verme yetkisi, olaya karışan birimden sorumlu generale danışma şartına bağlanmalıdır” demişler.
Askeri hukuk için özel bir Adalet Bakanlığı departmanı açılmalıymış.
Çok az soruşturma açıldı. Çoğu örtülüp aklandı. Düşük rütbeli askerler ya da hükümet memurlarının arada sırada kulağı çekildi.
Yüksek rütbeli komutanlar ve yetkililer, dokunulmazlıkla hareket ediyor. Hesap verme asla yaşanmıyor.
Komisyon raporu, domuza ruj sürmeye çalışıyor. Göz boyamadan bir az fazlasıdır. Temizlemiyor. İsrail’in imajını perdahlamak, gerçek politika değişimin yerini alıyor.
Yukarıdan aşağıya geliyor. Hiçbiri ihtimal dahilinde değil. Gazze ablukası sürüyor. Muhasara politika olmaya devam ediyor. Batı Şeria toplumuna tecavüzler her gün yaşanıyor.
Filistinliler korkutuluyor, aşağılanıyor, saldırılıyor, dövülüyor, vuruluyor, öldürülüyor, yaralanıyor, tutuklanıyor, hapsediliyor ve işkence ediliyor. En temel hakları yok sayılıyor. Devlet terörizmi onları eziyor.
Askeri işgal kolektif cezalandırmayı pekiştiriyor. Allah’a ibadet etmek suç sayılıyor.
Evleri buldozerleniyor. Toprakları çalınıyor. Sürgün ediliyorlar. Bağımsızlık mücadelelerine terörizm diye adlandırılıyor. Turkel 2.0 bir şeyi değiştirmedi. Özgürlük her zamankinden daha yakın değil.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.