Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İran ve Hizbullah Suriye’de milis ağları kuruyor

The Washington Post, Amerikan ve Ortadoğulu yetkililere dayandırdığı haberinde İran’ın Suriye’deki çıkarları için 50 bin kişilik bir milis gücü kurduğu belirtildi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-11 11:56:36

İran ve Hizbullah Suriye’de milis ağları kuruyor

TIMETURK/Karen DeYoung & Jobby Warrick

ABD ve Ortadoğu yetkililerine göre İran ve Lübnanlı vekili Hizbullah, Başkan Beşar Esed’in hükümeti düşerse ya da Şam’dan çekilmek zorunda kalırsa çıkarlarını korumak ve muhafaza etmek için Suriye içerisinde milis ağları kuruyor.

Milisler, Esed’i iktidarda tutmak için Suriye hükümet güçlerinin yanında savaşıyor. Fakat yetkililer, İran’ın uzun-vadeli amacının ülke etnik ya da mezhepsel bölgelere bölünürse Suriye’de güvenilir destekçiler bulundurmak olduğunu düşünüyor.

Obama yönetiminin önde gelen bir ismi Tahran’ın Suriye’de 50 bine yakın milisi desteklediğine dair iddialar atıf yaptı. Yetkili “Büyük bir operasyon. İvedi niyet Suriye rejimini desteklemek görünüyor. Fakat Suriye’de güvenilir ve emin bir güce sahip olmak İran için önemli” dedi.

Önde gelen Arap yetkili de aynı fikirde. Ona göre İran’ın stratejisinin iki ayağı var: “Bir tanesi Esed’i sonuna kadar desteklemek, diğeri de Esed çökerse büyük bir fesat için zemin hazırlamak”.

Yetkililer, isimleri gizli kalma şartıyla istihbarat konularında konuştular.

İç savaş üçüncü yılına yaklaşırken ne Esed güçleri ne de muhaliflerin zafere yaklaştığına dair işaret yok. Siyasi çözüm de aynı şekilde. Bu nedenle de Suriye’nin dini ve aşiret çizgilerinde bölünmesi, komşu hükümetler ve yönetimler için giderek artan bir endişe teşkil ediyor.

Büyük ölçüde Suriye’nin Sünni çoğunluğundan gelen muhalif güçler –dini, coğrafi, siyasi ve ekonomik çizgilerdeki ayrılıklarıyla– birlik olmaktan çok uzak. Başka ülkelerden gelen ve El-Kaide’yle bağları olan militan İslamcıların gücü de artıyor.

Kürt ulusalcıların kendi milisleri var. Ülkenin kuzeydoğu şeridini ve Halep’in bazı bölümlerini kontrol ediyorlar. Çatışmanın her iki tarafıyla ittifaktan ziyade özerklikle daha çok ilgililer. İslamcı zaferden korkan azınlık Hıristiyanların çoğu Esed’in yanında yer alıyor. Şii İslam’ın bir kolu olan Suriye’deki 700 bin Dürzi, giderek muhaliflere yöneliyorlar.

ABD’nin İslam’ın Şii kolunda azınlık olan Esed’in Nusayri mezhebi üyelerini Esed’i terk etmeye ikna çabalarına rağmen, Nusayrilerin desteği büyük ölçüde sağlam duruyor.

Suriye’nin iç aktörlerinin her birinin ayrı dış destekçileri var.

Beyrut merkezli Uluslararası Barış Carnegie Vakfı Ortadoğu Merkezi direktörü Paul Salem, “Suriye aslen bir ulus olarak parçalanıyor. Nasıl 70’lerde Lübnan ve Irak etnik unsurlarına ayrıldıysa aynı şekilde. Suriye’yi bir ulus olarak birleştirmek çok zor olacak. Suriye adı verilen farklı güçlerin olduğu bir tür bölge tipine bakıyoruz. ”

Görünürde iktidardaki hükümeti kontrol etmese dahi İran, kaostan çıkar sağlama tarihine sahip. İran, ülkenin Şii nüfusunun sıkıntılarını sömürebildiği 1970’lerdeki Lübnan iç savaşından Hizbullah doğdu. Bu desen ABD işgalinin ardından oluşan kaos esnasında Irak’ta da izlendi.

Tahran’ın Suriye’de bir üs muhafazadaki çıkarını mali olarak baskı altındaki İran hükümetinin Ceyş el Şabi gibi gruplara kaynak yağdırması açıklayabilir. Grubu inceleyen Amerikan ve Ortadoğulu yetkililere göre yerel Şii ve Nusayri milislerden oluşan El-Şabi, İran’dan para ve silah alıyor. Gruba ayrıca Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları (İDM) askeri eğitim de sağlıyor.

Suriye’nin hırpalanmış, gerilmiş ordusunu görünürde desteklemek için kurulmuş görünen Ceyş savaşçıları –şüphelendikleri muhalif sempatizanları öldürmekle ünlü Suriye’nin rejim-yanlısı şebiha ya da “hayalet” birimlerinden ayrı olarak– büyük ölçüde İran ve Hizbullah komutanlarınca denetlenen mezhepsel bir savaş gücüdür.

Hazine Bakanlığı’nda terörizm ve mali istihbarat müşaviri David Cohen, “Ceyş özünde İran-Hizbullah ortak girişimidir. İran kaynaklarına şu an için kısıtlamalar düşünüldüğünde onlar için bu önemli bir vekil grup olduğu aşikardır”.

Hazine Bakanlığı İran’ın gruba “rutin olarak milyonlarca dolar fon sağladığını” söyledi.

Bakanlık açıklamasında ayrıca İran’ın Devrim Muhafızları komutanının Ceyş’in “İran’ın kendi Basiç’inden modellendiğini” kaydetti ve onu “Haziran 2009’daki ihtilaflı başkanlı seçiminden beri İran’da meydan gelen ciddi insan hakları ihlalleri ve şiddet içeren bastırmalara dahil olan IDM’a bağlı paramiliter güç olarak” tanımladı.

Bölünmüş bir Suriye’de İran’ın doğal müttefikleri Suriye’nin Lübnan sınırına yakın yerlerde ve anahtar liman şehri Latayka’da yoğun bulunan Şii ve Nusayriler olacak. Analistler en muhtemel senaryolarda Esed hükümetinin kalıntılarının –Esed’le ya da Esed’siz– Tahran’a yakın bağları olacak sahil devleti kurmaya çalışacaklarını söylüyorlar. Bu devlet var olmak için İran’a bağımlı olurken, İran’ın Hizbullah ile bağını ve dolayısıyla İsrail’e karşı kozunu sürdürmesine yardımcı olacak.

Uzmanlar, Esed’i iktidarda tutmaktan ziyade Suriye içindeki nakliye merkezli dahil güç manivelalarını muhafaza etmekle ilgilendiğini söylüyorlar. Tahran bir havaalanı ya da limanın kontrolünü koruyabildiği sürece Lübnan’a giden Hizbullah-kontrolündeki tedarik hattını muhafaza edebilir ve Lübnan siyasetini manipüle etmeyi sürdürebilir.

Salem, sahilde İran-destekli bir bölgenin muhafazasının çekirdek rejim destekçileri için “Plan C ya da Plan D” olduğunu söylüyor: “Her şeyi yitirir ve kaybederlerse – Şam’ı kaybetseler dahi– diye taşıyabildikleri her şey ile istihkam bölgesini sürekli hazırladılar.”

“Bu zorunlu olarak istedikleri değil. Tüm her şeye tutunmak istiyorlar” diyen Salem’e göre en kötü senaryo, “tüm rejim kuzey-batıya kayar ve mevcut altyapının büyük çoğunluğuyla Suriye’deki en güçlü silahlı birliğe sahip olur.”

Yeni atanan Dışişleri Bakanı John F. Kerry, geçen ayki onay oturumunda “Herkesin konuştuğu senaryolardan biri kopup ayrılmadır. Bir bölünme olabilir ve bunun nereye varacağını kim bilebilir?” diyerek hükümetin endişesinin Suriye’nin parçalanması olduğunu ifade etti.

“Bunlar riskler” diyen Kerry şöyle devam etti: “Uğraştığımız yeni dünyada risk altında olan budur. Ve buradaki oturan hiç kimse bunun nasıl sonuçlanabileceğini söyleyemez”.

Geçen haftaki kapalı BM Güvenlik Konseyi toplatışında BM ve Arap Birliği temsilcisi Lakhdar Brahimi, “uluslararası topluma ciddi endişe yaratan iki riskten” bahsetti: “İlki Suriye’nin rakip bölgesel güçler, hükümetler ve devlet-dışı aktörler için bir oyun sahasına dönüşmesi. Bu süreç büyük ölçüde seyir halindedir. İkinci risk, Suriye iç savaşının top-yekun bölgeselleşmesidir.”

The Washington Post’taki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara