Irak'ta Sünnistan olur mu?
Maliki'nin rakiplerini yok etme çabası, kendisini İran'a yaklaştırdı ve bu da bölgesel güç dinamiklerini etkiledi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-02-05 08:13:50
Bu günlerde Irak’ta önde gelen bir Sünni olmak kolay değil. Irak Başbakanı Nuri Maliki, aralık ayında, en saygın Sünni liderlerinden biri olan Maliye Bakanı Rafi el İssavi’nin korumalarının tutuklanmasını emretti. Buna tepki olarak on binlerce Sünni Anbar, Musul ve diğer Sünni nüfuslu kentlerde sokaklara dökülüp hükümetin Sünnilere yönelik zulmü diye değerlendirdikleri politikaların sona ermesini talep etti. İssavi, Maliki’yi, Sünni Devlet Başkan Yardımcısı Tarık Haşimi’nin terörizm ithamıyla gıyabında mahkûm edilmesi gibi Sünni liderlere karşı sistematik kampanya yürütmekle ve bunun bir parçası olarak kendisini hedef almakla suçladı. Maliki, İssavi’nin peşine ilk kez düşmüyor. 2010’da gergin hükümet pazarlıkları sırasında Maliki, İssavi’yi terör örgütü liderliğiyle suçladı ama ABD ordusu ithamı araştırdı ve temelsiz buldu. Bu son vakanın, Irak siyasetinin her zaman güvenebileceğiniz ılımlı figürü olan Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin felç geçirerek devre dışı kalmasından birkaç gün sonra yaşanması tesadüf değil.
Süregiden gösterilerin çapı, Sünnilerin yeni Irak’ta yaygın boyutta yabancılaşma hissettiğinin göstergesi. 2003’ten evvel, Sünniler Irak’ta bir mezhebin üyeleri olarak nitelenmezdi, onlar kendilerini Irak veya Arap milliyetçileri olarak tanımlardı. Şii nüfus ise Saddam Hüseyin’in zulmünün sonucu olarak kurban konumunda olduğunu iddia ederdi.
Baş sorun Maliki mi?
Bugün roller değişti. Statükoya karşı harekete geçen Sünni nüfus, kendi mezhebine özel taleplerde bulunuyor: Gözaltındaki Sünnilerin serbest bırakılması, Sünni zanlılara işkenceye son verilmesi, hapishanelerdeki Sünni kadınlara insanca muamele edilmesi. Dahası, göstericiler, Arap Baharı’nda popüler olan sloganlarla hükümetin devrilmesi çağrısı yapıyor.
Bu arada Kürt liderler de Maliki’yi Irak’ın baş sorunu olarak niteliyor. Bazı Kürt ve Şii heyetler, İssavi’nin memleketi Anbar’a giderek rejime karşı güvensizliklerini iletti. Iraklı Şiilerin ruhani lideri Büyük Ayetullah Sistani, Maliki hükümetinden hayal kırıklığını dile getirdi ve protestocuların taleplerine karşılık verilmesi çağrısında bulundu. Irak’ın en özgün Şii halk hareketinin lideri Mukteda Sadr, Maliki’yi, Sünni huzursuzluğunu kışkırtmakla suçladı. Maliki’nin her yeri saran otoriterliğinden duyulan korku yüzünden rakipleri bir arada dursa da artan mezhepçi gerilim Irak’ı parçalayabilir.
Maliki, halihazırdaki gerilimi dış müdahaleye bağlıyor, Saddam dönemi, Özgür Suriye Ordusu ve Kürdistan bayrakları, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ’ın fotoğrafları gibi bölücü simgelerin kullanılmasını örnek gösteriyor. Maliki’den duyulan rahatsızlığın teşvikiyle ve kapı komşusu Suriye’deki iç savaşın esiniyle Irak’taki Kaide saldırıları tekrar tırmanışa geçti. Kaide, ocak ayında Kerbela’da Şii hacıları, Anbar’da Sünni bir vekili, Kerkük’te Kürtleri öldürdü.
Bu arada diğer liderler bir mana ifade etmekte zorlanıyor. Kendilerine kişisel çıkar getiren bir sisteme dahil olurken seçmenlerine yönelik ayrımcılığı önlemeyi beceremeyen Sünni hükümet yetkililerinin itibarı düşüşte. Şii kampında Sadr, merkeze yönelerek kendini ulusal lider olarak yeniden konumlandırıyor. Sadr, Maliki karşıtı Sünniler ve Kürtlerle ittifak kurmayı becerip güvenilir ve birleştirici bir alternatif hükümet sunabilirse mezhepçilik dizginlenebilir. Ama böyle bir meydan okuma Maliki’yi daha da celallendirebilir ve rakiplerinin üzerine daha saldırganca gitmesine yol açabilir.
Irakiye bloku
Irak ve çevresindeki bölgede siyaset giderek daha mezhepçileşiyor. Suriye’deki isyandan esinlenen ve Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’daki Sünni liderler tarafından desteklenen Iraklı Sünniler, gelecek yıllarda, Şii tahakkümündeki merkezi hükümetten daha fazla özerklik talep edebilir. Oysa böyle olması şart değil. 2010 seçimlerinde Sünnilerin çoğu, laik bir Şii siyasetçinin liderliğindeki, mezhepçi olmadığını vurgulayan Irakiye blokunun listesine oy vermişti. Ama o zamandan beri Irak siyasetinde mezhepçilik alıp başını gittiğinden, Sünniler, kendi şikâyetleri çevresinde kuracakları bir platform üzerinden tek listeyle 2014 seçimlerinde yarışacaktır. Üstelik piyasadaki siyasiler, kendi toplumları adına daha fazla kazanım elde edemezse daha şahin Sünni liderler ortaya çıkabilir. Sünni liderler, kendi içlerindeki bölünmeyi aşabilirse Kürtlerin sahip olduğuna benzer bağımsız bir Sünni bölgesi için bastırabilir. Bu, Irak milliyetçiliğinin sonu olur ve Irak devletinin hayatta kalması bir soru işaretine döner.
Maliki’nin rakiplerini yok etme çabası, kendisini İran’a yaklaştırdı ve bu da bölgesel güç dinamiklerini etkiledi. İran’ın nüfuzuna karşı atağa geçen Türkiye, kendi sınırları içindeki Kürt milliyetçiliğinden korkmasıyla tanınmasına rağmen şimdi Irak’ta sadece Sünnilerin değil, Kürtlerin de savunucusu rolünü oynuyor. Suudi Arabistan, geleneksel devrim karşıtı tutumuna rağmen Suriye’deki isyancıları destekliyor. Riyad’ın hesabı, Suriye’deki Şii-Alevi rejiminin yerine Sünni bir hükümet koyarak İran-Irak-Suriye-Lübnan boyunca uzanan Şii eksenini yıkmak.
Kısacası, farklılıklarının üstesinden gelip ülkenin meydan okumalarına yanıt verecek ulusal bir platform inşa etmek Iraklı siyasilere kalmış bir iş. Böyle bir uzlaşıda, tarafların bölgesel özerklik, iç sınır anlaşmazlıkları, petrol gelirlerinin idaresiyle dağıtımı ve Bağdat’ın dış politika yönelimine dair tutumlarından ödün vermeleri gerekir. Maalesef, karşılıklı güvensizlik, anlaşmazlıkların kişiselleştirilmesi ve yaklaşan seçim dönemi düşünüldüğünde böyle ödünler verilmesi pek olası değil, hele de Maliki görev süresini iki dönemle sınırlamaksızın iktidarda kalmakta ısrar ederse...
Washington’ın, ABD işgalinin baş sonucu öyleymiş gibi gözükse de, Irak’ı bölme ve zayıf tutma niyetinde olmadığını Irak halkına göstermesi gerek. Obama yönetimi, ikinci döneminde, Irak’ı hem otoriterliğe hem de parçalanmaya sürükleyen statükoyu desteklemeyi bırakmalı. Maliki’nin iktidarı tekeline almasına ve ABD’nin eğitip silahlandırdığı Irak güvenlik güçlerini muhalefeti ezmek için keyfine göre kullanmasına ne göz yumduğunu ne de destek verdiğini net biçimde belli etmeli. Washington, Maliki ya da herhangi bir Irak liderine yardımı, onun tümüyle demokratik normlar çerçevesinde hareket etmesi şartına bağlamalı.
İlaveten Washington, Iraklı Şiilerin yeni bir lider seçme girişimlerini desteklemeli ve ülkenin seçkinlerinin, Irak’ı istikrarsız Ortadoğu ’da savaş bölgesine değil de tampon bölgeye çevirecek bir pakt kurmalarına yardımcı olmalı. ABD’nin Ortadoğu’yla iştigali, dış aktörlerin Irak’a müdahalesini ve ülkede vekâlet savaşı yürütmelerini engelleyebilmeli. Washington’ın İran’ı kıskaca almaya ihtiyacı olabilir ama Şiilere karşı bölgesel mezhep savaşında Sünnilerin müttefiki olmadığını net biçimde belli etmeli. Bunun için Irak’taki İran etkisini geri iterken aynı zamanda bölgedeki Sünni müttefiklerine Şii nüfuslarına saygı ve korumada kusur etmemeleri için daha fazla baskı yapması gerekecek. ABD bu uyarıları görmezden gelemeyecek kadar çok yatırım yaptı Irak’a. Daha fazla kan akmasını önlemek için artık diplomatik gücünü devreye sokmalı.
* Yale Üniversitesi, 2007-10 arasında Irak’taki ABD güçlerine komuta eden Ray Odierno’nun siyasi danışmanı ve Harith el Karavi Iraklı siyasetbilimci, araştırmacı-yazar (Radikal)
SON VİDEO HABER
Haber Ara