Dolar

35,4856

Euro

36,4774

Altın

3.091,70

Bist

9.977,94

El Cezire'nin Mali raporu: El-Kaide’nin Nazik Yüzü

İngilizce El-Cezire TV’nin muhabiri May Ying Welsh Mali’deki mücahidlere gitti, gördü ve yazdı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-02-04 09:46:01

El Cezire'nin Mali raporu: El-Kaide’nin Nazik Yüzü
Mali: El-Kaide’nin Nazik Yüzü

Kuzey Mali’nin içinden özel bir rapor: Dar-us Selam, Timbuktu.

Farlarımızı yakıp söndürerek zor durumda olduğumuzu haber veriyoruz. Etrafımızda yüksek hızda geniş bir daire çiziyorlar. Kim olduğumuzdan emin olmadıkları için kervana pusu kurulmasından korkuyorlar. Gecenin geç bir saati ve Sahra çölünde birçok farklı güç var. Biraz tereddütten sonra arabalarından inip şaşırtıcı bir askeri V şeklinde yaklaşıyorlar. Silahlar hazır, karanlıkta bize doğru yürüyorlar.

“Esselamu aleykum.” “Ve aleykum selam”

“Ensaru’d Din’den misiniz” diye soruyoruz o yöredeki silahlı İslamcı gruba atıf yaparak.

Evet demiyorlar:

“Biz Allah yolunda savaşan mücahidleriz.”

Tüylerimiz diken diken oluveriyor. Savaşçılar dervişane bir mezhebin üyeleri olan, fakirlik ve cihad yemini eden çöl vaizlerine benziyorlar. Star Wars’daki çöl gezegeni Tatooine sakinleri gibi saf pamuktan yapılmış elbiselerin üzerine çifte palaskalı cephane kemerleri giyiyorlar. Bunlar pazardan veya bir dosttan kardeşten alabileceğiniz kıyafetler değil. Bunlar sadelik mesajı vermek için özel tasarlanmış giysiler.

Çoğunluğu Moritanyalı olan savaşçılar Timbuktu’nun sakinleri için yiyecek ve ilaç yüklü kamyonlardan oluşan bir kervana eşlik ediyorlar, Mali Yüksek İslam Konseyi’nin Timbuktu halkına hediyesi. İçlerinden biri telsizi kapıyor ve konuşuyor: “Bunlar siviller, sadece araçları kuma saplanmış.” Hattan Arapça bir ses geliyor: “Kardeşim, neden daha önceden bunu söylemedin?”

Mücahidler arabayı çıkartmamıza yardım etmeye başlıyorlar, tekerlekler kumda daha derinde dönüyor ümitsizce daha çok saplanıyor. Bir tanesi manevra için direksiyona geçiyor, diğerleri arkadan itmemize yardım ediyor. Bu çabalama bir saat boyunca sürüyor.

Bizim grupla Tuareg dili Tamashek’te kolayca şakalaşıyorlar, kuzey Mali’de senelerce yaşadıklarının bir delili. Magrip el-Kaide’sinin (AQIM) de kuzey Mali dağlarında üsleri ve Mali devletiyle örtülü bir anlaşması bulunuyor.

Bütün geceyi kumlar üstünde bizimle birlikte geçirmek zorunda değiller. Ancak cömertlikleri etkileyici, yüzleri ışıltılı, sesleri yumuşak, davranışları olağanüstü. Ayrıca bize, bizim kendilerine zamandan daha önemli olduğumuzu da hissettiriyorlar. Bizimle birlikte eski pikap kamyonunda seyahat eden Ömer isimli yerel Arap da etkileniyor.

“Bak kardeşim”, diyor mücahidler, “senin araban cok eski, bu çalışmaz, yeni bir araba alman gerek.” Zekice bir işaret ve istenilen cevabı da doğuruyor: “Keşke bana yeni bir araba alsanız çünkü benim param yok” diyor Ömer. Savaşçılar bu fakir Sahra’da herkesin uzun süredir bildiği şeyi saklamaya lüzum görmüyorlar: el-Kaide’nin parası var ve size yardım edebilir.

“Biz seni paradan daha önemli bir yola çağırıyoruz” diyorlar Ömer’e. “ Cennet’e giden yol.”

“Cihad fikrini seviyorum, ancak yaşlılar ve çocuklar elime bakıyor onları geride bırakamam desteğime ihtiyaçları var” diye cevap veriyor Ömer. Bu esnada nerdeyse iki savaşçı birden aynı anda konuşuyorlar:

“Eğer cihadın tadını alsaydın bunların hepsini bırakır ve bizimle gelirdin.”

Ömer geceyi kumlara yatak seren mücahidlerle geçirmeye karar veriyor. Timbuktu’ya bu gece ulaşmak mümkün olmayacak.

Timbuktu’nun ıstırabı

Gemi yavaşça ve sessizce nehri geçerek Timbuktu’ye varıyor. Güvertede parıltılı bir 4×4 Land Cruiser kamyon filosu, siyah cihad sancakları dalgalanıyor. Gemi kaptanı misvağını çiğniyor ve büyük resme odaklanıyor: su ve kumlu sarı kıyı. Burdan her tür insan geçiyor. Devletin yokluğunda herkesin birinci önceliği kendi işine bakmak.

Timbuktu Sahra çölüne açılan kapı. Buranın kuzeyinde petrol ve doğalgazla dolu olduğuna inanılan kum denizleri yer alıyor. Cezayir, Fransa ve Katar büyük Taoudeni havzasının Moritanya kısmında keşif yapıyor, kuzey Mali kısmının keşif haklarını ise Cezayir elinde tutuyor. Bölgenin yerli Tuareg halkı bu arazinin ayrıca büyük uranyum, altın ve diğer maden damarlarına sahip olduğuna inanıyor. Fakat kuzey Mali sadece teoride zengin, merkezi Mali hükümetinin geliştirmek için çok az çaba gösterdiği bölge dünyanın en fakir yerlerinden biri.

Bu, seküler Tuareg muhalif hareketinin (MNLA) Ocak 2012’de isyan edip kuzey Mali’nin üçte ikisini ele geçirmeleri ve bağımsız Azavad devletini ilan etmelerinin sebeplerinden biri. Fakat çok zaman geçmeden MNLA isyancıları şeriat ilan eden el-Kaide ve yan örgütleri tarafindan kenara itilip bölgenin kontrolünü kaybettiler, şehirlerden çıkarıldılar. MNLA el-Kaide ile savaşmayı reddetti ve taktiksel ricat uyguladı. Asıl düşmanlarının Mali devleti olduğunu, dünya kendilerini tanıyana kadar ikinci bir cephe açarak can ve mal kaybına uğramak istemediklerini söylüyorlar.

“El Kaide ile neden savaşmalıyız?” diyor MNLA lideri ve Tuareglerin Azavad ülkesinin beklemedeki başkanı Bilal Şerif. “ Azavad’ı tanıyacaklar mı? Azavad’lılara açık politik, ekonomik, güvenlik ve askeri destek sağlayacaklar mı? Bunlar savaşın gereklilikleri. Öyleyse bize bunları verin, bizi devlet olarak tanıyın, sonra gelin terörizmle mücadele hakkında konuşalım.”

Bu esnada Timbuktu AQIM tarafından aynı Taliban’ın Afganistan’da yaptığı gibi yerel İslamci grup Ensaru’d Din’le ittifak kurularak yönetiliyor. İki grup birlikte çalışarak İslam polisini idare ediyor ve vakıf işleri yapıyor. Burdaki birçok kişi sessizce mücahidlerden korktuklarını söylüyor, alışmadıkları bir İslam yorumundan kafaları karışmış ve üzgünler. “Biz müslüman değil miyiz” diye soruyor yoldaki yaşlı bir adam, “Vallahi burası İslam toprağıdır, birçok iyi alimlerimiz var. Biz onların yöntemlerini anlamıyor, hapiste gibi hissediyoruz kendimizi.”

Timbuktu şu an bir açlar şehri, darı gibi temel gıdaların fiyatı üçe katlanmış ve kimsenin alacak parası yok. Varoşlarda hayvanlarını kaybeden Tuareg aileler çöp dağlarından hayat çıkarmaya uğraşırken, mücahidler insancıl roller üstleniyor. “Selefiler darı ve pirinçle geldiklerinde biz de biraz aldık” diyor mücahidlerin hayır vakıflarına bağlı olarak hayatını sürdüren Fatıma.

“Ben Allah’a yalan söyleyemem. Onlar bize geldiler ve saygılarını sundular. O zaman bu küçük kızlar örtünmüyorlardı, kızlara tesettür giydirdiler ve bizlere bir kıyafet kodu (tesettur) verdiler.”

Aç bebeklerin belirmeye başladığı Timbuktu hastanesinde Ensaru’d Din sözcüsü Sanda Ould Bumana çocuklar için endişelenerek koridorda volta atıyor. “Burdaki insanlara gelen her insani yardımı kimden geldiğine bakmaksızın kabul ederiz” diyor, sadece misyoner yardımlarını reddettiklerini ekleyerek. Sanda’nın telefonu gülen bebek sesiyle çalmaya başlıyor, gülen bebek aile dostu olduğu ve müzik olmadığı için mücahidler tarafından tercih edilen cep telefonu melodisi.

“Dünyaya çağrıda bulunuyoruz, ıstırap çeken bu fakir insanlara yardım etmelerini rica ediyoruz” diye devam ediyor. el-Kaide üyesi olmaktan Moritanya’da 4 sene hapis yatan Sanda, neden kimsenin yardım etmediğini anlamıyor.

Ağlayamayacak kadar ateşli ve hasta olan çocukların iniltileri arasında çaresiz hastane müdürü Seydi Sallum bastırılmış öfke ve kederden patlayacakmış gibi görünüyor. “Ben inançlı bir Müslümanım” hastaneye zarar gelmemesi için kelimelerini dikkatlice seçerek. Fakat ümitsizlik mesajı gönderen gözleri sakin ses tonu ile çelişiyor. “Timbuktu’nun bir yerlisi olarak, Timbuktu’daki bütün insanlar için Allah’ın daha iyi bir yarın çizmesini ve bize yardım etmesini ümit ediyorum. Bizler müslümanız. Bugün hala hayatta olmamızın tek sebebi de inancımızdan dolayıdır.”

El-Kaide buraya nasıl geldi?

El Kaide kuzey şehirleri Tuareg isyancılarına düşerken Mart 2012’de askeri darbe ile devrilen Mali devlet başkanı Amadou Toumani Toure (ATT) ile iddia edilen gizli anlaşmanın bir parçası olarak kuzey Mali’de 10 yıl boyunca üstlendi. ATT’nin başkanlığı boyunca, coğunluğu komşu Nijer’de kaçırılan 50 Batılı rehinelerin fidyelerinden kaynaklanan büyük bir servet biriktirdi. Şu anda AQIM’in elinde halen 132 milyon dolar fidyenin ödenmesini bekleyen rehineler bulunmaktadır. Fidye anlaşmaları hakkında bilgisi olan eski bir Mali yetkilisine göre, fidye müzakereleri devlet başkanlığının himayesi altında gerçekleşmekte ve başkan dahil taraflar kendilerine düşen payı almaktaydılar. Bu şekilde zenginleştiği iddia edilen başka bir şahıs ise ATT ile yakın politik ve iş bağlantıları olan, 2003’ten beri her fidye müzakeresinde yer alan Iyad el Gali’dir. Iyad el Gali, el-Kaide yan kuruluşu Ensaru’d Din’in lideridir ve Mali’deki Molla Ömer’e en yakın şeydir. Şimdi Mali’nin komşusu da bu anlaşmaları doğrular görünmektedir.

Nijer’in dışişleri bakanı Muhammed Bazum Fransız parlamentosuna yaptığı açıklamada: “ATT sarayının kapılarında eski rehinelerin ülkelerine dönmesine çalışmaktan gurur duymaktaydı. Fakat Moritanya ve Nijer’de rehineleri kaçırıp Mali’ye götüren AQIM ile bir anlaşma vardı. Rehineler Mali devlet başkanı aracılığı ile serbest bırakılırdı ve elçi ise genellikle Iyad el Gali idi.”

Mali Tuaregleri yıllarca devlet başkanının el-Kaide ile aynı yatakta olduğundan şikayet ettiler ancak sözleri duymazdan gelindi. Sayısız kuzey sakinine göre AQIM savaşçıları son on yıldır silahlı olarak Tuareg şehirlerinde serbestçe gezmekte, alışveriş yapmakta, düğünlere katılmakta, polis karakolları ve asker kışlalarının önünde rahatsız edilmeden dolaşabilmekteydiler. 2011’de saf değiştirip MNLA’ya katılan albay Habi el Salat, Nasihat ve Mücadele Selefi Grubu’na (GSPC) bağlı Cezayirli savaşçıların kendi komutası altındaki Aguelhoc’a kadar Tuareg şehirlerine girmeye başladığını ilk fark edenlerden biriydi. Fakat Habi üstlerinin uyardığında kendisine istifa etmesi ve adamlar rahat bırakması, Mali’nin düşmanı olmadıkları söylendi. Eymen el-Zevahiri’nin ilan ettiği anlaşmanın bir parçası olarak GSPC adını AQIM’e çevirdiği zaman da bu politika değişmedi.

“Mali köylerde dolaşmaları ve insanlarla ilişkiler kurmaları için sahayı el-Kaide’ye açtı” diyor Habi. “Yerel nüfus Mali’den el-Kaide’ye akan paranın sızıntılarından bir nebze istifade etti ve bu işsiz gençlerimizin birçoğunu cezbetti. Mali el-Kaide’nin işini kolaylaştırdı, onlara sınırsız özgürlük verdi çünkü onların varlığının 50 yıldır süregelen Tuareg isyanını etkileyeceğini düşündüler.”

Fakat kuzey Mali’deki Tuareglerin çoğu halen el-Kaide’nin cazibesine kapılmamış durumda. Çoğu halen bağımızlık rüyaları görüyor ve askerlerini bile besleyemeyen MNLA gibi milliyetçi grupları cazip buluyor.

“Biz Müslümanız ancak Selefiler gibi yaşayamayız. Bacılarımızın rüzgarı saçlarında hissetmelerini istiyoruz” diyor 22 yaşındaki MNLA sempatizanı Tuareg çoban Bukadu.

1990’larda Tuareg isyanını yöneten efsanevi savaşçı Iyad el Gali’nin güç ve bütün politik sermayesini takipçilerini cihada yönlendirmek için kullanması olmasaydı, el-Kaide kuzeyde pek destek bulamaz ve Tuareg isyanı durdurulamazdı. El Kaide ile ittifakı sayesinde Iyad el Gali Ensaru’d Din’i elinde değerli bir kozla müzakere masasına getirdi. Bölgesel müzakereciler bağımsızlık isteyen MNLA yerine böyle bir kaygısı olmayan Ensaru’d Din’le masaya oturmaktan rahatlamış görünüyorlar.

Yasak devlet

AQIM’e Mali’nin uzattığı hoşgeldin halısı sadece bir açgözlülük vakası olarak görülebilir mi? Bölge 50 yıldır Tuareg isyanları ile uğraşıyor. Tek bir devlet bile Sahra’da yeni bir devlet fikrini onaylamıyor; özellikle de Cezayir’deki Berberi arzuların kamçılayacak, veya petrol zengini güney Cezayir’deki Tuareglerin aklına ayrılık fikri sokacak, veya petrol zengini güneybati Libya’daki Tuareglerin veya uranyum zengini kuzey Nijer’deki Tuareglerin hırslarını artıracak yeni bir devlet. Mali, Cezayir ve Nijer gibi devletlerin varoluşuna olan ana tehdit Tuareg/Berberi isyanlarından gelmektedir. Tuareglerin dünyanın en zengin bölgelerinden birinde yaşayan dünyanın en fakir ve izole insanları oldukları gerceği ise bu korkuları daha da artırmaktadır. Avrupa Birliği ve Amerika’nın Mali ordusuna el-Kaide ile savaşmak için tahsis ettiği milyon dolarların çoğu Tuareglerle savaşmaya gitmiştir. Başkanlık ofisindeki bir milli güvenlik yetkilisi İhlas el Uffin, 2008 isyanında ATT’nin 55 askeri aracı ve büyük miktarda cephaneyi Arap milislere verdiğine şahit oldu. “Bu silahlar terörizmle savaşmak için yabancı yardım olarak geldi ve çoğu kuzeye Tuareglerle mücadeleye gitti, halen de milislerin elinde” diyor Uffin.

Uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen kar ve rüşvetlerin de savaşa yönlendirildiğine dair rivayetler de var. ATT Tuareg isyanını bastırmak için etnik milisler ve özel birliklere başvururken Mali ordusu aç ve moralman çökmüş durumdaydı. Aç askerler yemek için silahlarını satmak zorunda kaldı, AQIM’in kışlalarının önünde geçit töreni yapmasını ve kokain dolu uçakların üslerinin yanına inmesini izlediler. Sistem çürümüştü, darbe yaptıkları için suçlanabilirler mi?

Mali ve AQIM arasındaki ilişkiye dair en ilginç ifade organizasyonun kendisinden geliyor. El Cezire tarafından sene başında Timbuktu çarşısını gezerken görülen AQIM emiri Cezayirli Ebu Mus’ab Abdul Vedud geçtiğimiz günlerde Mali halkına hitab etti. Bir televizyon stüdyosundan yaptığı konuşmada Mali’lilere MNLA’yi reddetmeleri ve Mali’nin bütünlüğünü korumaları için çağrıda bulundu. “Fransa size yalan söylüyor” diye yalvardı. “Bütün deliller niyetlerinin aksi yönde olduğunu ispat ederken ve ülkeyi bölmek istediklerini gösterirken size ülkenin bütünluğünü korumak istediğini söylediğinde yalan söylüyor. MNLA’yi destekleyen ve bağımsız bir devlet kurmaya çalışanlar Fransızlar değil mi? Fakat Allah’ın sayesinde, kuzeydeki kardeşleriniz, mücahidler bu şeytani planı durdurdu ve adımlarını çürüttü… Bütün müslüman Mali halkına ve kabilelerine ellerini Ensaru’d Din’deki kardeşleri ile birleştirmeleri, ortak bir akıl ve grupta birleşmeleri ve ülkeyi bölünmekten kurtarmaları çağrısında bulunuyorum.”

Bu sadece İslam’ı savunduğunu ifade eden, seküler devletlerin ve sınırlarının korunmasından yana olmadığını söyleyen bir gruptan beklenmeyecek kadar milliyetçi bir çağrı. Tuareg lideri Bilal istihbarat örgütlerini el-Kaide liderleri ile çalışmakla suçluyor. “Neden onları kendi başkentlerindeyken yakalamıyorlar da Mali’ye döndüklerinde bize onlarla savaşın diyorlar? Bu satranç oynanmamalı.”

el-Kaide’yi Sahra’da mağlup edecek ve uzun vadede onları bölgeden uzak tutacak bilgi ve güce sahip olan tek grup Tuaregler. Fakat onlara bu görevi vermek taleplerini legalleştirmek olacağından ne Mali ne de komşu ülkeler bunu istemiyor. Bu esnada Tuareglerin içinde kötü bir his var: Gelecek savaşta el-Kaide ile mücadele adına ölenlerin kendileri olacağı korkusu.

May Ying Welsh’in İngilizce yayınlanan El-Cezire için yazdığı raporu Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.

Haber Ara