Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Moro'da silahlar nasıl sustu,barış nasıl geldi

Moro'da silahlar sustu ve çerçeve barış anlaşması imzalandı.25 bin Morolu mücahid tetikten ellerini çekti şimdi anlaşmanın uygulanmasını bekliyor...Moro'da Timetürk olarak yerinde inceledik; Silahlar nasıl sustu, anlaşma önündeki engeller nelerdir, Moro İslami Kurtuluş Cephesi Lideri El Haj Murad İbrahim neler söylüyor

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-28 12:10:03

Moro'da silahlar nasıl sustu,barış nasıl geldi

TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK


40 yıllık çatışma dönemi ile birlikte 120 bin insanın hayatını kaybettiği Filipinler’de yakın zamanda Moro İslami Kurtuluş Cephesi ve Filipinler hükümeti arasında bir çerçeve barış anlaşması imzalandı. Çerçeve Barış Anlaşmasının imza töreninden hemen sonra Filipinler ve Moro’da yaptığım incelemelerde bu tip müzakerelerin olmazsa olmazının “Güven” olduğunu öğrendim. Moro islami Kurtuluş Cephesi Lideri Al Haj Murad İbrahim’in de dediği gibi “Masaya oturulmuşsa mutlak suretle silahın susması gerekiyor…”Moro’da silahların susmasında her iki tarafın iradesi ve Malezya başta olmak üzere arabulucu olan devletlerin çok büyük katkısı oldu. Buradaki görüşmelerde hepimizi hayrete düşüren olay ise Türkiye merkezli İnsani Yardım Vakfı (İHH)’nın Moro İslami Kurtuluş Cephesi tarafından Filipinlere arabulucu olarak önerilmesi oldu.Bunda İHH'nın bölgede 15 yıldan fazla çalışmasının çok büyük emeği var.

Güneydoğu Asya’da yer alan bir takımada devleti olan; Malezya, Endonezya, Vietnam, Tayland ve Güney Çin Denizi üzerinden Çin ile komşu olan Filipinler, 95 milyonluk nüfusu ve özellikle ticaret yolları üzerindeki stratejik öneme haiz konumu nedeniyle uluslararası sistem bağlamında önemli bir yer tutan bir bölgesel aktördür. Filipinler nüfusunun % 85’ten fazlası Katoliktir. Müslümanlar ise Filipinler nüfusunun % 10’undan biraz daha fazlasını oluşturuyor.

Ülke nüfusunun çok büyük bir bölümünün Katolik olması, ülkenin yaklaşık 400 yıl boyunca İspanyol kolonisi olarak kalmasından kaynaklanıyor. Ülkenin adı olan Filipinler de, İspanyolların kendi kralları II.Phillip’ten esinlenerek koydukları bir isimdir. 1898’ten 1946’daki bağımsızlık ilanına değin geçen sürede ABD’nin hâkimiyeti altında kalmış olan Filipinler’de bu sayede Protestanlık inancı da görülmeye başlandı. Ne var ki, ülke topraklarının İspanyol hâkimiyetine girmesinin hemen ardından İslamiyet’in yayılışı durdurulmuş ve koloni yönetiminin uyguladığı toplumsal baskılar neticesinde hem Katolik inancı yaygınlaştırılmış, hem de Müslümanlar üzerine çok yoğun bir şiddet dalgası yönlendirilmiştir.

Ülkenin güneyinde yer alan adalar silsilesinde konumlanmış olan Filipinli Müslümanlar özellikle Mindanao Adası ile onu çevreleyen Sulu Takımadalarında yerleşmiş durumdadırlar. Müslümanlık Filipinler’e Hıristiyanlıktan önce ulaşmıştır ve özellikle ülkenin bahsettiğimiz güneyinde ciddi bir etkinliğe kavuşmuştur. Kendilerine Moro adını vermiş olan Filipinli Müslümanların önemli bir bölümü din değiştirmeyi reddetmiş ve baskılara göğüs germeyi sürdürmüştür. Filipinli Müslümanlar (Morolar), sürdürdükleri toplumsal mücadele ekseninde, aynı zamanda İspanyol sömürge yönetimine karşı gösterilen toplumsal reaksiyonun fitilini ateşleyen taraf olmuş, aynı mücadele 1898’den 1946’ya dek süren ABD hakimiyeti döneminde de sürdürülmüştür

Morolar, 1969 yılında kurdukları Moro Milli Bağımsızlık Cephesi-Moro National Liberation Front (MNLF) ile Filipinler Yönetimi’ne karşı siyasal ayrılıkçılık temelinde isyan bayrağını resmen açmışlardı. Seküler bir temelde hareket eden MNLF, başta Malezya ve Endonezya olmak üzere nüfusunun büyük bir bölümü Müslüman olan komşu ülkelerden de destek almıştı. MNLF’nin 1976 yılında Filipinler Hükümeti ile Libya lideri Albay Muammer Kaddafi’nin gözetiminde Trablus’ya yaptığı antlaşma da soruna bir çözüm bulunabilmesini beraberinde getirememiştir. Zira Ferdinand Marcos Hükümeti, Trablus Antlaşması’na göre Moroların yaşadığı 13 vilayet çerçevesinde ilan edilecek olan özerk yönetimin kapsamını 10 vilayet temelinde yeniden düzenlemeye kalkışınca Morolar buna karşı çıkmış ve binlerce kişinin öleceği çatışmalar şiddetlenmiştir. Daha sonraki dönemde, Filipinler Hükümeti, Moroların kültürel haklarını garanti altına alacak düzenlemeler yapmaya çalışmıştır. Buna göre, Moroların dini bayramları resmi tatil olarak ilan edilmiş, onlara idari makamlarda görevler verilmeye başlanmış, medeni hukukta Müslümanlarla ilgili düzenlemeler yapılmış ve dini eğitimin önünü açan adımlar atılmıştır. Ne var ki, dinsel ve bölgesel kimliklerini tarihsel bazda güvenlikleştirmiş olan Morolar siyasal ayrılıkçılık yönlü girişimlerini sürdürmüş
Daha sonraki dönemde Morolar adına eylemde bulunan örgütün yapısının farklılaştığını ve din unsurunun daha baskın bir hale büründüğünü görüyoruz. Bugün Filipinler Hükümeti ile Morolar adına antlaşmayı imzalayan örgütün adının Moro İslami Kurtuluş Cephesi’dir (MILF) Moro İslami Kurtuluş Cephesi, Moro Milli Bağımsızlık Cephesi’nin siyasal bağımsızlık hedefinden saptığı gerekçesiyle 1977’de MNLF’den ayrılarak teşkilatlanmış bir oluşumdu ve bugün itibarıyla Moro ulusal projesinin temel yüklenicisi halini almıştır. İslamiyet’e yaptığı vurgu, bu örgütün temel toplumsal destek gerekçesini oluşturmaktadır.

İmzalanan “çerçeve barış antlaşmasına” göre, Filipinler’in güneyinde Müslümanların (Moroların) çoğunlukta yaşadığı Mindanao Adası ve çevresinde sınırları daha sonra kesinleştirilecek “Bangsamoro (Moro Ulusu)” adlı bir özerk yönetim kurgulanacak, Bangsamoro Temel Yasası (Anayasa) oluşturulacak, mevcut mahkemelerin yanı sıra İslami mahkemeler teşkilatlanacak ve 25 bin kişilik MILF milislerinin silahsızlanmasının yanı sıra, bölgedeki güvenlik teşkilatlanması Filipinler Ordusu’ndan alınarak yerel güçlere devredilecektir. Bangsamoro Yönetimi, vergi toplama yetkisine sahip olacak ve bölgedeki doğal kaynaklar da eşit bir şekilde paylaşılacaktır. Ancak savunma, dış politika ve para politikası konularında Filipinler Yönetimi’nin vesayeti Morolar tarafından kabul edilecektir. 2016 yılında kurulacak olan Bangsamoro Meclisi ise, elde edilecek bölgesel özerkliğin zirve noktasını oluşturacaktır.

Anlaşma zeminin nasıl yakalandığını ve Moro’lu mücahitlerin neler düşündüğünü öğrenmek için önce Moro İslami Kurtuluş Cephesi Lideri El Haj Murad İbrahim’le görüşmek için Cotabato Şehrindeki kampında buluşuyoruz. Kamp şehrin ortasında ve güvenlik tamamıyla Moro’lu mücahitler tarafından sağlanıyor. Moro’lu mücahitler ellerinde silahlarla kampta yaşıyorlar. Bu kamp aslında Moro’da geçiş döneminin de en büyük göstergelerinin başında geliyor. El Haj Murad İbrahim, “Masaya oturduğunuzda ne istediğinizi bilmek zorundasınız” diye başlıyor söze ve MILF’in 40 yıllık çatışma döneminde asla sivilleri hedef almadığının özellikle altını çiziyor. Kırk yıllık savaşta 120 bin insanın hayatını kaybettiğini anlatan El Haj Murad İbrahim, bunun % 40’nın asker, % 40’nın sivil ve % 20’sinin de Moro Mücahidi olduğunun altınız çiziyor.

El Haj Murad İbrahim, “Bu görüşmelerin altmış yıl öncesine uzanıyor. Son olarak 16 yıldır sürekli olarak görüşmeler devam etti ve bugünlere kadar geldik. Son aşamada Manila’da imzaladığımız anlaşma ile genel olarak hatları belirledik” derken birden sonuç beklenmesinin altını çizerek şöyle diyor: “Biz görüşmeye otururken asla silah kullanmadık, silahı susturduk. Anlaşamayıp masadan kalksak bile gözümüz ve kulağımız sürekli olarak görüşme masasındaydı. Biz görüşmelere başladığımız zaman asla ama asla savaşmayız. Görüşmeler başarısız olursa savaşırız ama savaş yaparken bile aklımız hep müzakerelerde olur.Bir örgütte ne kadar güçlü olursanız olun, ne kadar askeri kuvvetiniz olursa olsun, anlaşma yoksa bunun bir kıymeti yok. Silah bırakmak isteyen örgütlerin anlaşmaya açık olmaları gerekir” diyerek, görüşmeler yapılırken muhakkak silahın susması gerektiğinin altını çiziyor.

Geçmiş dönemde provokasyonların yaşandığını ifade eden El Haj Murad İbrahim, “Anlaşmanın provokasyonla sabote edilmesi her zaman mümkün. Ancak eskiye göre artık herkes bu noktada anlaşmanın olmasını istediğinden durum daha iyi. Bu bakımdan gerek biz gerekse de Filipinler Hükümeti bu bakımdan oldukça dikkatli ve zaten uluslararası bir heyette burada aramızda bunun için bulunuyor” diyor.

Silahlarınızı nereye terk edeceksiniz sorumuza ise El haj Murad İbrahim, “Mücahitler silahlarını herhangi bir yere bırakmayacaklar. Mücahitlerin büyük bir kısmı oluşacak olan polis kuvvetlerine silahları ile birlikte katılacak ve diğerleri de normal yaşama geçmeye çalışacaklar. “ diye karşılık veriyor. El Haj Murad İbrahim’in belirttiği bir diğer önemli noktaysa silahların devrinin bittiğine dair uyarısı:” Eğer bir sorun ve anlam söz konusu ise biz deneyimlerimizden yola çıkarak diyoruz ki, kesinlikle anlaşmayı tercih etsinler. Hükümetlerde bu tip hareketleri bastıramıyor, bunun içindir ki hükümetlerde bu anlamda görüşmelere açık olmak zorundadırlar. Silahların devri bitti biz hem savaştık hem de müzakerelere oturduk ve müzakereler ile kazandık. En etkili yöntemler görüşmelerdir.Problemi çözmek için müzakere edeceksiniz.Bu noktada yol almak isteyenler bizim tecrübelerimizi incelesinler bunu göreceklerdir.” Diyor.

Moro’da Medine Kampı’nda hala silahını bırakmayan ve geçiş döneminin kazasız belasız tamamlanması için dua eden Moro’lu mücahitleri dinliyoruz. Onların büyük bir kısmı burada yaşamaya devam edeceklerini çünkü bundan sonra şehir hayatına adapte olamayacaklarını düşünüyorlar. Bu bakımdan boşaltılan köylerin, faili meçhullerin ve korucuların da içerisinde yer aldığı yeniden bir inşaa sürecine hazırlanıyorlar. Moro’da yapılan çerçeve anlaşmasının en büyük özelliklerinden bir tanesi de normalleştirme sürecine atıfta bulunması.

Moro İslami Hareketi’nin en büyük özelliklerinden bir tanesi savaş boyunca sivillere yönelmemiş olması, tamamıyla Filipinler Hükümeti ile çatışmışlar.El Haj Murad İbrahim bunu açıklarken, “Biz mücahitlerimize aynı zamanda İslam’ı da öğretiyoruz. İslam masumların,kadınların, çocukların katledilmesine izin vermiyor bizde buna dikkat ettik. Hatta 2009 yılında siviller savaş arasında kalmasın diye güçlerimizi sivil yerleşim yerlerinin olmadığı orman içlerine çektik” diyor. El Haj Murad İbrahim’e “peki bir örgüt İslami referansı kabul etmiyorsa, ona neye uymasını tavsiye edersiniz” sorumuza, “insan haklarına riayet etsinler” cevabı veriyor.

Moro'da şuan 25 bin civarında silahlı Moro'lu mücahit bulunuyor. Bunlar ellerini tetikten çekmiş, anlaşmanın uygulanmasını ve normalleşme sürecinin tamamlanmasını bekliyorlar. 

YARIN:
Dünya Basının da ilk defa Filipinler Hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi arasında yapılan çerçeve Barış anlaşması metni TİMETÜRK’TE OLACAK


Haber Ara