Başbakan Yardımcısı Arınç, Birgül Ayman Güler'in sözlerini ''Irkçı ve faşist bir tutum'' olarak sergilerken CHP'yi de eleştirdi:
''Sayın Kılıçdaroğlu böyle güzel dileklerle bir yere gidemez. Bu bir kırılma noktasıdır."
TOBB SEÇİMLERİNE ERTELEME... DETAYLAR İÇİN TIKLAYIN
Bakanlar Kurulu sonrasında açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in söylediği sözler sonrasında özür beklememesi gerektiğini belirterek, "Sayın Kılıçdaroğlu böyle tavsiyelerle, temennilerle, güzel dileklerle bir yere gidemez. Bu bence bir ayrışma noktası, bir kırılma noktasıdır. CHP bugün hangi safta bulunmaktadır, hangi düşünceye sahiptir, milletimize hangi düşüncesini dayatmaya çalışmaktadır?" diye sordu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, Bakanlar Kurulu sonrasında kameraların karşısına geçerek toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakanları Kurulu toplantısının revizyon sonrası ilk Bakanlar Kurulu Toplantısı olduğuna dikkat çeken Arınç, kabineye yeni giren Bakanlara tebriklerini ilettiklerini söyledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenen fakat istifa eden Donanma Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Nusret Güner'in ardından TSK içerisindeki atamanın nasıl olacağına ilişkin bir sorusu üzerine, Nusret Güner'in emekliliğini istediğini ve sonrasında ise emekli olduğunu söyledi.
İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan bir dava ile ilgili iddianamede Güner'in kızı ile ilgili çirkin iddialar da olduğunu hatırlatan Arınç, "Dolayısıyla zannediyorum ki Sayın Komutan TSK'da şerefli bir görev yaparken böylesine alçakça bir komplo karşısında kalmış olmasını haysiyetine yedirmemiş olmalı ve emekliliğini bu sebeple istemiş olmalı. Bu işin bir tarafı" dedi. Bugün istifa eden iki komutan ile ilgili olarak ise bir bilgiye sahip olmadığını belirten Arınç, "Ancak o davanın iddianamesini o günden bu yana incelediğim için biliyorum ki, Sayın Komutan ile ilgili de bir bölüm vardır. Şahsı ile ilgili herhangi bir suçlayıcı ifade yok. Aksine olayın tertipçilerinin ona yönelik böyle bir komplo haline getirilmiş organizasyonlarından bahsediliyor. Demek ki haysiyet ve şerefine düşkün olan bir insan böyle bir iddinamede çirkin bir şekilde yer almayı kendisine yedirememiş, kabul ettirememiş olmalı. Ben bunu saygıyla karşılıyorum" diye konuştu.
Daha önce Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve beraberindeki Kuvvet Komutanlarının da istifa ettiklerini hatırlatan Bülent Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla her göreve atanacak güçlü generaller, amiraller bulunabilir. TSK bunu kendi içerisinde düzenler, absorbe eder. Dolayısıyla Korgeneral Nusret Güner'in emekli olması ile yerine geçecek başka bir kimse kalmadı iddiası çok yanlış ve çok olumsuz bir iddiadır. Günü geldiğinde diyelim ki önümüzdeki Ağustos ayında bir atama yapılacak olsa, komuta kademesi içerisinde hükümetimizin de uygun göreceği şekilde bir terfi ve atama söz konusu olabilir.
Ancak Sayın Başbakanımızın geçtiğimiz gün bir televizyon kanalında çok da isabetli olarak ortaya koyduğu bir başka gerçek var. O da uzun süren tutukluluklar sebebiyle TSK'da üst kademede görev yapacak ve yapması düşünülen hatta yapıyorken tutuklanan bazı isimlerin bu sebeple görevlerinden ayrı kalmış olmasıdır. Bu işin bir başka boyutudur. Ancak şu haliyle bile TSK komuta kademesinde herhangi bir açığa düşecek bir zaafiyetin içerisinde değildir. Sayın Genelkurmay Başkanımız da, kuvvet komutanları da bu eksikliklerin ne şekilde giderileceğini çok iyi biliyorlar, biz buna inanıyoruz."
UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın uzun tutukluluk süreleri için yeni bir düzenleme yapılacağına ilişkin açıklamalarının olduğu ve bunun nasıl bir düzenleme olacağına ilişkin bir soru üzerine ise, "Bugünkü Bakanlar Kurulu toplantımızda Sayın Başbakan'ın son konuşmasını takiben herhangi bir yasal düzenleme yapma gereği hiçbir şekilde konuşulmadı, buna ihtiyaç da duyulmadı" cevabını verdi. 3. Yargı Paketi'nin uzun tutuklulukların önüne geçmek için çıkarıldığını hatırlatan Arınç, fakat son sözün yine yargı da olduğunu kaydetti. Arınç, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Benim söylemek istediğim, sayın Başbakanımızın da belki konuşmasında dikkat çektiği konu; yargının bu yazılı hukuk karşısında tutuklamaların istisnai ama serbest yargılamaların kural olduğunu bir kere daha yargıya hatırlatmaktan ibaret. Yoksa onları mecbur kılıcı bir düzenleme yapmak da mümkün değil. Yani bugün yargıda görev alan, ağır cezalarda, diğer mahkemelerde eğer özgürlükçü bir anlayışla olaya bakabilseler bugünkü sıkıntılarımızın çoğundan kurtulurduk diye düşünüyorum."
"ÖCALAN'LA GÖRÜŞMEK ÜZERE HENÜZ MİLLETVEKİLLERİNE İZİN VERİLMEMİŞTİR"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı'ya hangi BDP milletvekillerinin gideceğine ilişkin bir bilgi olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine ise, terör suçlarından tutuklu bulunanların milletvekilleri tarafından ziyaret edilmesinin Adalet Bakanlığı'nın iznine tabi olduğunu hatırlattı.
"Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere henüz bir milletvekili veya grubuna izin verilmemiştir. Bu izin verilmeyeceği anlamına gelmez. Adalet Bakanlığı kendisine yapılan başvuruları incelemektedir, kararını elbette bildirecektir. Ancak bildiğiniz gibi Abdullah Öcalan ile birlikte aynı suçlardan veya aynı hükümden infazı gerçekleştirilen başka hükümlüler de bulunmaktadır. Ve bunlardan 3 tanesi yakın akrabalarıyla görüşme talebinde bulunmuş ve kendilerine izin verilmiştir. Bugünkü hava şartları içerisinde bu ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmediğini şuanda tetkik etmedim ama eğer hava şartlarında bir olağanüstülük yoksa, Öcalan ile birlikte hükümlülüğünü geçiren 3 tane hükümlüye akrabalarını ziyaret imkanı verilmiştir. Umarım onlar da bu ziyaretlerini şuana kadar yapmış durumdadırlar."
"BİRGÜL AYMAN GÜLER'İN AÇIKLAMALARI, IRKÇI BİR TUTUMDUR"
Bülent Arınç'a, CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in Türklerle Kürtlerin eşit olmadığına yönelik sözleri ve bugün TBMM'de yaptığı konuşma da hatırlatıldı. Arınç konuyla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
"Birgül Ayman Güler isimli kadın milletvekilinin parlamentoda yaptığı konuşmayı, o sırada hükümet sıralarında oturan bir bakan olarak ben de üzüntüyle şaşkınlıkla ve elbette eleştirecek düzeyde izledim. Kendisinden özür dilemeyi gerektirecek hiçbir şey yok. Aslında onun aymazlığı, bu noktada kendisinin özür dilemesi gerekirken, partisinden özür dilemesi gerekirken, topu başkalarının üzerine atmasıdır. Ancak şu görülüyor ki bir ara parti sözcülüğü de yapan sayın Güler bu konuşmasında ısrarcıdır. Ben de yaptığı konuşmayı kısmen izledim. Bir bilim kadını olarak kendisi bazı tarifler yapıyor ama bu tariflerin hiçbir geçerliliği yoktur. Kendisi o gün açıkça söylemiştir ki, 'Kürtlerle Türkleri eşit görmek mümkün değil, siz bana bunu zorlayamazsınız'. Bu ırkçı bir tutumdur. Birilerinin tarifi ile faşist bir tutumdur.
Asıl olan Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun ve partinin bütününü ifade edecek milletvekillerinin bu konuşma karşısında hangi tarafta olduklarıdır. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanı'nın bugüne kadar kamuoyunu tatmin edecek bir açıklaması olmadığına göre, ve o gün Meclis'teki görünen manzara, 30'a yakın milletvekili ile aynı kanaati çılgınca alkışlamak suretiyle paylaşıldığına göre CHP içerisinde bir eski, bir yeni ayrımının veya bir sosyal demokrat parti, bir ırkçı parti ayrımının veya bir sosyal demokrat parti görüntüsünün adeta yaşanmakta olmasıdır.
Sayın kılıçdaroğlu böyle tavsiyelerle, temennilerle, güzel dileklerle bir yere gidemez. Bu bence bir ayrışma noktası, bir kırılma noktasıdır. CHP bugün hangi safta bulunmaktadır, hangi düşünceye sahiptir, milletimize hangi düşüncesini dayatmaya çalışmaktadır? Çünkü Sayın Güler'in sözünün hemen arkasından 'biz meşru müdafa durumundayız, saldıracağız' sözünü nereye oturtmak gerekiyor? Bu CHP'nin sorunudur, CHP'nin Sayın Güler'in konuşmasını sadece kendi grubundan değil, MHP'den de çılgınca bir alkışla destek aldığına göre bu iki partinin birbirinden farkı nedir, bunu da kamuoyuna açıklaması gerekir diye düşünüyorum."
RUHBAN OKULUNUN AÇILMASI MESELESİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul'daki ruhban okulu ile ilgili bir çalışma olup olmadığı sorusu üzerine ise, bu yönde azınlıklardan gelen her talebin karşılanmaya çalışıldığını fakat Anayasa Mahkemesi tarafından bazı durumlarda bunu engellediğini hatırlattı. "Yani son olarak gazetede çıkan konu yeni bir konu değildir, biz bu konu üzerinde çalışıyoruz" diyen Arınç, "Ve meseleye din ve vicdan özgürlüğü bakımından, farklı inanç gruplarının azınlıklarının dini ihtiyaçlarının giderilmesi bakımından da olumlu yaklaşıyoruz. Ancak olabilirliği farklı bir konu" diye konuştu. Fakat Yunanistan ve diğer Avrupa ülkelerinde Türkiye gibi hoşgörü olmadığına dikkat çeken Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak biz böyle çalışırken, biz böyle samimi bir gayret içerisindeyken Yunanistan'da olup bitenler, Batı Trakya Türkleri'nin ihtiyaçlarının karşılanması şöyle dursun, onları ibadet özgürlüklerine, vakıf kurmalarına, gayri menkul edinmelerine yönelik kısıtlayıcı tedbirler bizi fevkalade üzmektedir. Pekçok derneğin ismindeki Türk kelimesi yasaklanmıştır, AB Adelet Divanı'ndan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden bunu ortadan kaldıracak pekçok karar çıkmasına rağmen AB üyesi Yunanistan bu tarafgir tutumunu sürdürmektedir. Ve en sonunda maalesef 240 din öğretmeni atanmasına yönelik bir yasa Yunanistan Parlamentosu'ndan çıkmıştır. Şimdi Batı Trakya'da bir hükümetin atadığı müftü var, iki tane de cemaatin, azınlığın, Türk azınlığının seçtiği, seçilmiş iki müftü var. Yani iki müftüyü Yunan hükümeti atadı, biz buna karşılık yasal haklarımızı kullanarak kendi müftülerimizi atadık. Ama bizim müftülerimizi Yunanistan hükümeti kabul etmiyor. Şimdi de yine kendi atadıkları müftülerin emrinde görev yapmak üzere atama ile öğretmen tayin ediyorlar. Cemaatin haklarını ellerinden alıyorlar."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bunun bir hasmane tutum olduğunu Yunanistanlı mevkidaşına ilettiğini anlatan Arınç, Başbakan Erdoğan'ın da bugün Yunanistan Başbakanı'nı arayacağını kaydetti. Arınç şunları söyledi:
"Katar'a hareketinden önce Sayın Başbakanımız Yunanistan Başbakanı'nı telefonla arayacaktır. Bu bilgiye sahibim. Ve kendisine bunun parlamentodan geçmemesi, geçmiş ise Cumhurbaşkanı'nca iade edilmesi konusunda da tavsiyede bulunacaktır. Bizim Türkiye'de yaptıklarımıza bakarak Yunanistan'da Türk ve Müslüman azınlığa yapılanları yan yana getirmek mümkün değildir.
Evet hükümetimizin bir kararı şudur; insan hakları ne ise, özgürlükler ne ise, burada mukabele şartını aramadan biz gereğini yapacağız. Ama bizim bu kadar yaptığımız işin karşılığında Batı Trakya'da yaşayan bir avuç Müslüman Türk azınlığa reva görülen bu tutumu da kabul etmemiz mümkün değildir. Öncelikle bizden Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını isteyenler bir de bu tarafa baksınlar, ondan bu sonra bu taleplerinde kendilerini ciddi bulalım."
"SÖZLEŞMELİLERE ŞU AŞAMADA VERİLECEK BİR CEVABIMIZ YOK"
Bülent Arınç, belediyelerde çalışan 18 bin sözleşmelinin yanı sıra diğer tüm sözleşmelileri de kadroya geçirecek bir çalışmanın olup olmadığı ve bu konunun gündeme gelip gelmediğine yönelik bir soru üzerine ise, Bakan Faruk Çelik'in bu konuyla ilgili bir sunum yaptığını söyledi. Bu konu üzerinde daha çok çalışılması gerektiğini belirten Arınç, "Onlara şu aşamada verilecek bir cevabımız yok. Bu konuyu bütünüyle ele aldık, bütünüyle de sonuçlandırmak istiyoruz. Umarım bundan sonraki Bakanlar Kurulu toplantılarında; hemen önümüzdeki değil, belki ondan sonra ki toplantılarda konu hakkında bir çözüme varacağız" diye konuştu.