'Demirel bizi hiç aramadı ama Özal gibisi gelmez'
Yassıada Mahkemesi'nde savunması bile alınmadan idam edilen Menderes döneminin Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın ailesi, yıllardır evlerinin penceresinde Yassıada'ya bakıp gözyaşı döküyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-26 18:45:47
Yassıada Mahkemesi’nde savunması bile alınmadan idam edilen Menderes döneminin Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın ailesi, yıllardır evlerinin penceresinde Yassıada'ya bakıp gözyaşı döküyor. Polatkan’ın 93 yaşındaki eşi Mutahhare Polatkan, “Her asansör gelişinde 'ah Hasan’ım geldi’ diye içimden geçiriyorum. Günlerce bu ümitle yaşadım.” diyor. Demirel'in kendilerini hiç aramadığını belirten Polatkan, "Özal kızıma, 'babanızı getireceğim' dedi." ifalerini kullanıyor.
TBMM'de idam edilen Menderes ve arkadaşlarına iade-i itibar çalışmaları, Yassıada’nın demokrasi müzesi yapılması gibi projeler gündeme gelince gözler o dönemin mağdur isimlerine çevrildi. Yıllardır acısını yüreğinde saklayan Hasan Polatkan’ın eşi Mutahhare Polatkan ve kızı Nilgün Polatkan, darbe sürecinde yaşadıkları sıkıntıları Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) anlattı.
Kadıköy’de yaşamını sürdüren Polatkan ailesi, evlerinin penceresinden zaman zaman Yassıada’ya bakarak o acılı günleri tekrar yaşıyor ve gözleri doluyor.
Eşinin tutuklanmasına hala bir anlam veremediğini anlatan Mutahhare Polatkan, “Ben ona veda bile edemedim.” dedi. Çevresindekilerin idamı kendisinden sakladığını anlatan Polatkan, “Sabah uyandığımda bütün gazeteleri toplamışlar. Bir şey söylemiyorlar, herkesin ağzı kapalı. İnsan inanmak istediği şeye inanır ya, sabah yaşlıca bir kadın geldi ve ‘niye üzülüyorsunuz? Onları bir yere sakladılar, bir gün çıkıp gelecek’ dedi. Ben bu ümitle günlerce yaşadım. Her asansörün gelişinde ‘ah Hasan'ım geldi’ diye içimden geçirdim.” diye konuştu.
Yassıada günlerinde eşine çok işkence yapıldığını ifade eden Polatkan, “Ziyaretine gittiğimde yanımızda silahlı askerler vardı. ‘Hasan ne oldu?’ dedim. Nefes alamıyor, bana da söyleyemiyor. ‘Eline ne oldu?’ dedim. ‘Yok bir şey’ dedi. Elinde sigara söndürmüşler. 90 kiloydu, 45 kiloya kadar düşmüştü.” ifadelerini kullandı.
‘ONA VEDA BİLE EDEMEDİM’
Eşinin Eskişehir’de bir programdan dönerken tutuklandığını hatırlatan Polatkan şöyle devam etti: “Bir gün önce Adnan bey, ‘Eskişehir’e gidelim, orası Demokrat Parti’nin sevgili yeridir’ demiş. Ben de dedim ki, ‘Bu kadar karışıklık varken niye Ankara’yı bırakıyorsun’, ‘Adnan bey öyle istiyor’ dedi. Sabah kalkıp gitti. Veda bile edemedim. Orada ellerini uzattıkları subaylar, kendilerine yumruklarını göstermişler. Ellerini bile sıkmamışlar. Ankara’ya giderken Kütahya yolunda bunları alıyorlar, uçağa koyuyorlar. Uçakta Muhsin Batur iftiharla göğsünü gere gere Ankara’ya getiriyor. Aradan 15 gün geçti. Bir telefon geldi. ‘Hasan bey, Yassıada’ya gönderilmiştir’ dendi. Çok fena oldum.”
O dönem basının kendilerine karşı alaycı bir üslup kullandığına dikkat çeken Mutahhare Polatkan, “Basının tavrı en çok bizeydi. Düşükler, kuyruklar, hırsızlar, yolsuzlardan başka kelime duymadık medyadan.” dedi.
Yassıada’ya bir kere gittiğini anlatan Polatkan, “O gün fenalık geçirdim, bayıldım. Eve döndüğümde hastaydım. Orada ilk defa gördüm, epey zayıflamışlardı. Hasan beyin müdafaası vardı. Mahkeme Başkanı savunmasını yaptırmadı. ‘Kısa kes’ dedi, müdafaa ettirmedi. Yapamadığı savunmanın nerede olduğunu bilmiyorum. Bana hiçbir şey vermediler o savunmayla ilgili.” diye konuştu.
‘DEMİREL BİZİ HİÇ ARAMADI’
Sıkıntılı süreçte Süleyman Demirel’in kendilerine destek vermediğini de kaydeden Polatkan, “Demirel bizi hiç aramadı. Partiden bir ara ayrılmıştı. Aylar geçmişti. Ben yazlık evimdeydim. Bir gün çay içmeye gelmişti. Bize yardım falan etmedi. ‘Nasılsın hemşehrim’ dese yeterdi.” şeklinde konuştu.
Koç ailesine eşinin çok teşviklerinin olduğunu ancak onların vefalı davranmadığını söyleyen Polatkan, “Bir gün ‘Vehbi bey sen çok çalışkan bir insansın. Alıyorsun, satıyorsun. Bu memlekete bir faydası yok. Varlıklı insan bu memlekete faydalı olmalıdır. Yararlı olmalıdır’ böyle teşvik etmiş. Çalışkan adam olunca o da ilerledi. Ancak bizim çocuğu Koç Lisesi’ne kabul etmediler. Herhangi bir faydası olmadı.” diye konuştu.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kendilerine çok faydasının bulunduğunu vurgulayan Polatkan şunları söyledi: “Rahmetli Özal’a çok teşekkür ederim. Kızıma ‘babanızı getireceğim’ dedi. Gemiyle götürdü. Bir gece kaldık. Mezarlar açıldığı zaman kız kardeşine gösterdiler. Mezarlar açıldı, kefenlendi. Topkapı’daki mezara getirdiler. Özal mükemmel bir insandı. Unutulamaz, yerine kimse geçemez.”
‘ALLAH DÜŞMANIMIN BAŞINA BÖYLE IZDIRAP VERMESİN’
Meclis’teki iade-i itibar çalışmalarını da değerlendiren Polatkan sözlerini şöyle tamamladı: “ ‘İade edin’ demekle iade edilebilinir mi? Yaşadığım bu ızdırap ve bu içimdeki bu acı giderilebilir mi? 8-10 yaşında çocuğu olan 45 yaşında bir adam asılır da, bunu nasıl telafi edebilirsin? Ben ancak öldüğüm zaman toprakla beraber kaybolacak. Bu unutulabilir mi? Nasıl unutulacak? Geri gelebilir mi? Şimdi Hasan Bey 98 yaşında olacaktı. Geri gelebilir mi? Gözümün yaşı hiç dinmedi. Bu özlem hiç bitmeyecek. Allah düşmanımın başına dahi vermesin böyle bir ızdırabı. Sapasağlam, dip diri insan inletiliyor, 1,5 sene sonra ipe gönderiliyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir eziyet görülmemiştir. 45 kiloya düşmüştü. Kim bilir kaç kere ölmek istedi. Günaha da girmek istemedi. Yoksa dayanılacak bir şey değildi. Adnan beyin ki daha da acı. Hiç konuşturulmadı. Tahammül edilecek bir hayat geçirmedik. Neydi kabahati? Kabahatimiz neydi? O kadar çok severdi ki çocuklarını. Koklamaya doyamazdı. Bunları sevmeye dahi doyamadı.”
5 yaşında babası idam edilen Nilgün Polatkan ise, ihtilal sabahı evlerinin etrafının askerler tarafından çevrildiğini silahların ise evlerine çevrildiğini anlattı. Yassıada ziyaretinde de babası ile görüştüğü sırada askerlerin silahları kendilerine doğrulttuğunu belirten Polatkan, ilkokulda yaşadığı bir hatırayı şöyle anlattı: “İlkokulda öğretmenim hastalandığında onun yerine vekalet eden öğretmen, parmağımdaki yüzüğü kimin aldığını sordu. Babamın aldığını söyledim. Babamın nerede olduğunu ne iş yaptığını sordu. Soyadımdan dolayı benim kim olduğumu biliyor olması lazımdı. Ama bana böyle baskı yapıyordu.”
'HİÇ KİMSENİN BENİ BABASIZ BIRAKMAYA HAKKI YOKTU'
İade-i itibar çalışmalarını olumlu bulduğunu ifade eden Polatkan, “İade-i itibar çalışmasını olumlu buluyorum. İtibarları benim gözümde hiç kaybolmadığı için. 27 Mayıs’ın bayramlıktan çıkarılması ile itibarları verildi diye düşünüyorum. Bunun yapılmaması gereken çok büyük bir hata olduğunu kabul etseler ve o zamandan bu ihtilali gerçekleştiren insanların geride kalanları ceza görse bunu çok isterim. Bu Türk tarihine geçen yanlışlardan biridir. Devlette Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı yapmış insanlara yapılmaması gereken zulümler yapıldı. Bunları sonradan öğrendik. Askerler tekme tokat ile davrandılar. Bunlar hiç affedilemez. Bu çok acı bir duygu. Ben 5 yaşında babamı kaybettim. Beni hiç kimsenin babasız bırakmaya hakkı yoktu. Babamla çok az beraber oldum. Annem babam ile ilgili şeyler anlatırdı.” şeklinde konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara