TIMETURK / Haber Merkezi
Sevag Balıkçı’nın, askerliğini yaptığı Batman Gümüşgörü Karakolu’nda, terhisine 23 gün kala, bir tüfekten çıkan kurşunla hayatını kaybetmesine ilişkin davanın duruşması cuma günü görülecek. Olayın “kaza olmadığı” yönünde bilirkişi raporları bulunmasına rağmen kurşunun çıktığı tüfeğin sahibi sanık Er Kıvanç Ağaoğlu’na göre, yaşananlar “kazaydı.”
Duruşma öncesi Taraf'tan Dicle Baştürk'e konuşan Sevag’ın annesi Ani ve babası Garabet Balıkçı’ya göre ise olay “Yüzde bir milyon kaza değil.
Sevag’ın ölümünün üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Bu iki yılı nasıl geçirdiniz?
Anne: Özlemle, yürek sızıyla, acıyla geçti. Hiç unutamıyoruz ki. Bugün biri video yollamış, “Hrant’a yolda rastlasaydınız, ona ne derdiniz” diye.
Ne söylerdiniz?
Anne: “Sevag nerede” diye sorardım herhalde. Ama Sevag’ı bırakıp gelmezdi, onu da getirirdi.
Dava boyunca birçok görgü tanığı olayın kaza olmadığı yönünde ifade verdi. Sonra bu ifadeleri geri aldılar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anne: Tehdit aldıkları ortada. Sanık için “tatbikatta silahını tele dayadı ve ateş etti” şeklinde ifade verenler oldu. Bazıları daha sonra mahkemede ifade değiştirdi. Hatta çocuk o kadar kan, ter içinde kaldı ki, dalağı şişti resmen. Hepsi “görmedik, duymadık” diye ifade verdiler. Bayağı bir sorgulandılar. Böyle böyle sürdü davalar. Sonra bir tanesi çıktı, Aydınlı. O götürmüş hastaneye Sevag’ı. “Sevag Abi’yi çok seviyordum, hep şakalaşırdık” demiş. Çok şakacı bir çocuktu. Ama sonra ifade değiştirdi. Aydınlı çocuğa demişler ki, “Onlar bu davadan vazgeçti, sen bunun lehine ifade ver.”
Kafanızdaki soru işaretleri neler?
Anne: Kıyafetleri tek tek geliyor. Bir kısmı kayıp. Atlet giymezdi diyorduk, atlet çıktı ortaya. Birinde “iki delik var”, birinde “üç delik var”, birinde ise “hiç delik yok” diye yazıldı. Bilmiyoruz ne ceza alacak. Bizi tatmin edecek bir ceza alması önemli. Bir yaptırım olsun, başka çocuklara bir şey olmasın artık. Hrant Dink’te gördük. Suçluların hepsi terfi etti. Belki Sevag’ı vuran da iyi bir yere getirilir.
Baba: Yüzde bir milyon kaza değil. “Şakalaşıyorlardı” dediler. Ama olay yeri şakalaşacak bir yer değil. Biri bir tarafta, biri öteki tarafta. Aralarında tel örgü var. Tel örgü olduğu zaman kişi nasıl şaka yapabilir. Bilirkişiler zaten kaza olduğunu düşünmüyorlar. Kriminal raporlar da tüfeğin Sevag’a karşı tutulduğunu ifade ediliyor.
Neden Sevag seçildi?
Baba: O gün 24 Nisandı. Paskalya bayramıydı. 96 yıl sonra aynı güne denk geliyor ve bayram. O gün bir Ermeni’nin ölmesi gerekirdi. Buna adım gibi inanıyorum. O ölecek bir Ermeni ve o güne denk geldi. Başka bir Ermeni çocuğu da olabilirdi.
Sizce sanık bunu tek başına mı yaptı?
Baba: Arkasında muhakkak birilerinin olduğunu düşünüyorum. Bunu devletin muhakkak ki araştırması gerekir. “Bugün bir Ermeni’yi öldürün” emri gelmiş olabilir. Sevag o anlamda uygun bir mıntıkadaydı. Ortada bir tiyatro yazarı var ama o yazar nerede?
Sevag’ın askerliği zor mu geçiyordu?
Anne: Oğlumun hiç silah oyuncağı olmadı. Sevag askere gittiğinde, “Anne bana silah verdiler” dedi. “İçi boştur oğlum, korkma” dedim. Nasıl nöbetlerinde o silahı tutabildi? Nasıl doldur boşalt yaptı? Hiç düşünemiyorum. Ama mecburi askerlikti. Zorunlu askerlik tartışılsın. Sadece Sevag böyle olduğu için söylemiyorum. O kadar kişi intihar etti ki askerlikte. Çoğu şüpheli intiharlar. Madem zorunlu askerlik, o zaman doğru düzgün yaptırsınlar. Biz tatbikata gittiğimizde Sevag’ın “dayak yemedim” şeklinde imza attığı kâğıtları gösterdiler. Dayak yemeyen insana, neden “dayak yemedim” diye imza attırıyorsun! Devamlı bir rahatsızlık verilmiş oğluma. Burnundan getirmişler epey.
Son günlerde özellikle Samatya’da Ermenilere yönelik saldırılar var. Tedirgin oluyor musunuz?
Anne: Tabii ki tedirgin oluyoruz. Irkçılığın hortladığını görüyoruz. Bize “Ya sev ya terk et” dediler. Sevdik ama ölüyoruz. En çok gençlerimize bir şey olacak diye korkuyoruz. Samatya’daki yaşlı teyzeden ne istediler? Birini de kaçıracaklarmış olmamış. Bizim zamanımızda böyle öldürmeler, yaralamalar, kaçırmalar, rahatsız etmeler olmazdı. “Gavur” derlerdi, sonra da onlarla arkadaş olurduk. Apolitik bir aileyken maalesef politik olduk.
Bu davadan umudunuz var mı?
Anne: Umudumuz var. Bu kadar delil olduğu için. Hâkimin yanlış bir karar vereceğini düşünmüyorum. Duruşmada da söyledim. Bu davanın bu ülkede en adil bir şekilde çözülmesini istiyorum. “Beni başka ülkelere muhtaç etmesin, utanırım” dedim.(Taraf)
Sevag Balıkçı’nın, askerliğini yaptığı Batman Gümüşgörü Karakolu’nda, terhisine 23 gün kala, bir tüfekten çıkan kurşunla hayatını kaybetmesine ilişkin davanın duruşması cuma günü görülecek. Olayın “kaza olmadığı” yönünde bilirkişi raporları bulunmasına rağmen kurşunun çıktığı tüfeğin sahibi sanık Er Kıvanç Ağaoğlu’na göre, yaşananlar “kazaydı.”
Duruşma öncesi Taraf'tan Dicle Baştürk'e konuşan Sevag’ın annesi Ani ve babası Garabet Balıkçı’ya göre ise olay “Yüzde bir milyon kaza değil.
Sevag’ın ölümünün üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Bu iki yılı nasıl geçirdiniz?
Anne: Özlemle, yürek sızıyla, acıyla geçti. Hiç unutamıyoruz ki. Bugün biri video yollamış, “Hrant’a yolda rastlasaydınız, ona ne derdiniz” diye.
Ne söylerdiniz?
Anne: “Sevag nerede” diye sorardım herhalde. Ama Sevag’ı bırakıp gelmezdi, onu da getirirdi.
Dava boyunca birçok görgü tanığı olayın kaza olmadığı yönünde ifade verdi. Sonra bu ifadeleri geri aldılar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anne: Tehdit aldıkları ortada. Sanık için “tatbikatta silahını tele dayadı ve ateş etti” şeklinde ifade verenler oldu. Bazıları daha sonra mahkemede ifade değiştirdi. Hatta çocuk o kadar kan, ter içinde kaldı ki, dalağı şişti resmen. Hepsi “görmedik, duymadık” diye ifade verdiler. Bayağı bir sorgulandılar. Böyle böyle sürdü davalar. Sonra bir tanesi çıktı, Aydınlı. O götürmüş hastaneye Sevag’ı. “Sevag Abi’yi çok seviyordum, hep şakalaşırdık” demiş. Çok şakacı bir çocuktu. Ama sonra ifade değiştirdi. Aydınlı çocuğa demişler ki, “Onlar bu davadan vazgeçti, sen bunun lehine ifade ver.”
Kafanızdaki soru işaretleri neler?
Anne: Kıyafetleri tek tek geliyor. Bir kısmı kayıp. Atlet giymezdi diyorduk, atlet çıktı ortaya. Birinde “iki delik var”, birinde “üç delik var”, birinde ise “hiç delik yok” diye yazıldı. Bilmiyoruz ne ceza alacak. Bizi tatmin edecek bir ceza alması önemli. Bir yaptırım olsun, başka çocuklara bir şey olmasın artık. Hrant Dink’te gördük. Suçluların hepsi terfi etti. Belki Sevag’ı vuran da iyi bir yere getirilir.
Baba: Yüzde bir milyon kaza değil. “Şakalaşıyorlardı” dediler. Ama olay yeri şakalaşacak bir yer değil. Biri bir tarafta, biri öteki tarafta. Aralarında tel örgü var. Tel örgü olduğu zaman kişi nasıl şaka yapabilir. Bilirkişiler zaten kaza olduğunu düşünmüyorlar. Kriminal raporlar da tüfeğin Sevag’a karşı tutulduğunu ifade ediliyor.
Neden Sevag seçildi?
Baba: O gün 24 Nisandı. Paskalya bayramıydı. 96 yıl sonra aynı güne denk geliyor ve bayram. O gün bir Ermeni’nin ölmesi gerekirdi. Buna adım gibi inanıyorum. O ölecek bir Ermeni ve o güne denk geldi. Başka bir Ermeni çocuğu da olabilirdi.
Sizce sanık bunu tek başına mı yaptı?
Baba: Arkasında muhakkak birilerinin olduğunu düşünüyorum. Bunu devletin muhakkak ki araştırması gerekir. “Bugün bir Ermeni’yi öldürün” emri gelmiş olabilir. Sevag o anlamda uygun bir mıntıkadaydı. Ortada bir tiyatro yazarı var ama o yazar nerede?
Sevag’ın askerliği zor mu geçiyordu?
Anne: Oğlumun hiç silah oyuncağı olmadı. Sevag askere gittiğinde, “Anne bana silah verdiler” dedi. “İçi boştur oğlum, korkma” dedim. Nasıl nöbetlerinde o silahı tutabildi? Nasıl doldur boşalt yaptı? Hiç düşünemiyorum. Ama mecburi askerlikti. Zorunlu askerlik tartışılsın. Sadece Sevag böyle olduğu için söylemiyorum. O kadar kişi intihar etti ki askerlikte. Çoğu şüpheli intiharlar. Madem zorunlu askerlik, o zaman doğru düzgün yaptırsınlar. Biz tatbikata gittiğimizde Sevag’ın “dayak yemedim” şeklinde imza attığı kâğıtları gösterdiler. Dayak yemeyen insana, neden “dayak yemedim” diye imza attırıyorsun! Devamlı bir rahatsızlık verilmiş oğluma. Burnundan getirmişler epey.
Son günlerde özellikle Samatya’da Ermenilere yönelik saldırılar var. Tedirgin oluyor musunuz?
Anne: Tabii ki tedirgin oluyoruz. Irkçılığın hortladığını görüyoruz. Bize “Ya sev ya terk et” dediler. Sevdik ama ölüyoruz. En çok gençlerimize bir şey olacak diye korkuyoruz. Samatya’daki yaşlı teyzeden ne istediler? Birini de kaçıracaklarmış olmamış. Bizim zamanımızda böyle öldürmeler, yaralamalar, kaçırmalar, rahatsız etmeler olmazdı. “Gavur” derlerdi, sonra da onlarla arkadaş olurduk. Apolitik bir aileyken maalesef politik olduk.
Bu davadan umudunuz var mı?
Anne: Umudumuz var. Bu kadar delil olduğu için. Hâkimin yanlış bir karar vereceğini düşünmüyorum. Duruşmada da söyledim. Bu davanın bu ülkede en adil bir şekilde çözülmesini istiyorum. “Beni başka ülkelere muhtaç etmesin, utanırım” dedim.(Taraf)